Anne dayağı |
- Bir insanı ya da bir hayvanı dövmek işi, sopa, patak, kötek: Öyle deyip geçmeyin, anne dayağı da sanat eseridir. Aşka dahildir. (Ö. Altıntaş). Anne dayağı dayakların en güzeliydi.
- Bir şey devrilmesin diye destek olarak kullanılan ahşaptan veya madenden uzun gereç: Çürüğe dayak olma, yıkılır üstüne (Atasözü). Sokak kapısını kapadı, arkasına dayak vurdu... Dallar taşımıyor artık meyveleri dayak vurmak lazım.
- Kağnı ve dört tekerlekli arabalarda oku yukarıda tutmaya yarayan ağaç destek.
- (teknik) Üzerine, onarılacak ya da tamamlanacak bir parçanın yerleştirildiği, dikine oturtulmuş tahta parçası.
Ağaca dayanmış bir dayak |
- Dayak olmak: Destek olmak: Yetimlere yoksullara dayak ol / Sahavete, yahşiliğe ortak ol (M. Eröz)
- Dayak vurmak (dikmek): Bir yapının yıkılabilir durumda olan kısmını desteklerle (dayaklarla) tutturmak: Duvara dayak vurmazsak yıkılacak.
- Dayak yastığı: (Mimaride) Baskıyı daha geniş bir alana yaymak için bir dayağın altına yerleştirilen düz ve kalınca tahta.
İlgili deyimler ve anlamları
İçinde "dayak" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler
- Dayak arsızı: (deyiminin anlamı) Dayak yemeye alışmış, artık dayağa aldırış etmez olmuş kimseler için söylenir: Çocuğun kara gözlerinin ince bir buğuyla örtülmek üzere olduğunu görünce Gazanfer'in belli belirsiz içi sızladı. "Dayak arsızı yaptık çocuğu..." diye mırıldandı. (A. Tunç)
- Dayak atmak: Dövmek, sopa ile dövmek: "İte köpeğe mi karışacaksın?" dedi ve bir güzel dayak attı. (H. Erdemir)
- Dayak çekmek: Dövmek, dayak atmak: Suçüstü yakaladığından bir temiz dayak çekmiş. (K. Bilbaşar)
- Dayak delisi: Çok dövülen kimse: Gerekirse onu dayak delisi yapar yine öğrenirim arkadaşının yerini. (T. Çetin)
- Dayak düşkünü (düşmanı): Dövülecek hareketlerde bulunmayı alışkanlık duruma getirmiş olan, dayak yemekten hoşlanan: Artık kadın nasıl dayak düşkünü olmuş ki, o aygır neslinden gelme kocası bile, dayak atmaktan bitmiş, tükenmiş de karısına eski ilgisini gösteremez olmuş (A. Nesin).
- Dayak kaçkını: Dayağı hak etmiş kimse: Recep'e doğru yumruklar uzanıyordu: — Seni dayak kaçkını seni! (R. Enis)
- Dayak yemek: Dövülmek: Gidip kocalarını aldılar. Sopalarla geldiler. Bir güzel dayak yedik. Arabaya zor bindik. (N. Tavlaş)
- Dayak yoksulu: Terbiyeye muhtaç, terbiye olunmamış, cezaya müstahak: Hergelenin teki, dayak yoksulu... (A. M. Dıranas). Yine her tarafı alt üst ediyorsun, dayak yoksulu şimdi hakkından geleceğim.
- Dayağa idmanlı olmak: Dayak yemeye alışmış olmak: Tokatlara ara sıra şiddetli tekmeler de karışıyordu... Bereket versin ki, genç boksör; dayağa ezelden idmanlıydı. Yoksa mutlaka yüzü, gözü, dağılır, yere düşüp bayılırdı. (R. N. Güntekin)
- Dayağı basmak: Dövmek, vurmak: Kız kardeşinin sokakta oğlanlarla konuştuğu söylentisi gelmiş Kasım'ın kulağına. Dayağı basmış kız kardeşine. (G. Vassaf)
İlgili atasözleri ve anlamları
İçinde "dayak (dövmek, kötek)" kelimesi geçen atasözleri ve açıklamaları
- Dayak cennetten çıkmadır: (atasözünün anlamı) Öğüdün işe yaramadığı bazı istisna durumlarda, dayağın etkin bir eğitim yolu olduğu anlamında kullanılır.
- Dayak etten, söz kemikten geçer: Söz ve nasihatin dayaktan daha etkili olduğunu anlatır.
- Dayak isteyen keçi çobanın değneğine sürünür: Rahat durmayıp ona buna sataşarak kendine bela arayan, dayak düşkünü kişiler için söylenmiş bir atasözü.
- Çok dövme arsız olur, aç bırakma hırsız olur: Terbiye dozunda yapılmalıdır ve dayak gerekliyse uygulanmalıdır; aksi takdirde hiçbir işe yaramaz hatta ters teper.
- Çok söz yüzsüz, çok dayak arsız yapar: Aşırı terbiye, disiplin ve dayaktan istenen sonuç alınamaz.
- Eşek dövme ile at olmaz: Dayağın her zaman çare olmadığını anlatan söz.
- Hocanın (öğretmenin) vurduğu yerde gül biter: "Hocalar genellikle haklı oldukları ve kötüden uzaklaştırıp iyiye yaklaştırmak istedikleri için dövmeleri de yerindedir" anlamında bir söz.
- Kısmetsiz dayak bile yenmez: Her şey de olduğu gibi dayağın bile hak edilmeden yenilemeyeceğini anlatır.
- Kızını (oğlunu) dövmeyen dizini döver: İnsanın, çocuklarını büyürken gerekli terbiyeyi mutlaka bir şekilde vermeleri gerektiğini yoksa ileride pişman olacakları ve ebeveynlerini de üzebilecek şeyler yapabileceğini anlatır.
- Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir / Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir: Terbiyenin önce söz ve nasihat ile yapılmasını, nasihatten anlamayanın azarlanmasını, bundan da anlamayanın artık dayak yemeyi hak ettiğini anlatan söz.
- Söz kalır, dayak izi geçer: Eğer söz söylemek işe yarayacaksa sözün dayaktan uzun vadede daha etkili olacağını anlatır.
Soru/Yorum Formu