Dert nedir ne demektir? İlgili atasözleri deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 4
Dertli sıkıntılı üzüntülü bir bayan
Dert
  1. İnsanı için için kemiren sürekli üzüntü, acı, tasa: "Derdim büyük, ne sen sor ne ben söyleyeyim kardeş" (C. Selman). Bu dert öyle bir dert ki ne beklemeye takat bırakıyor ne de yaşamaya fırsat bırakıyor. (Y. Turan)
  2. Yıllanmış, bezdirici, süreğen (kronik) hastalık: Öldü ölecek. Doktorlar derdine derman bulamıyorlar. (M. G. Demiray)
  3. (halk dilinde) Ur, çıban: Boynunda dert çıkmış.
  4. (mecazi) Sızlanmayla karışık dilek: Orada derdimi anlatacak kimseyi bulamadım.
  5. (mecazi) Bir sonuca bağlanıncaya dek insanı çok uğraştıran sorun, sıkıntı, kaygı.
  6. (mecazi) Yapılmak istenen şey: Senin benimle derdin nedir be hayat! (T. Başçiftçi)


İlgili birleşik kelimeler ve fiiller


  • Dert babası: Herkesin derdini rahatlıkla anlattığı, dertlere çare bulmaya çalışan kimse: Kelimenin tam karşılığıyla; dert babasıydı. Derdini dinlemediği, derman için akıl yürütmediği, ter dökmediği tek bir arkadaşı yoktu. Hem de kendi hayatını hiçe sayma, kendi sorunlarıyla ilgilenememe pahasına. (M. Arslan)
  • Dert değil: "Önemsemeye, üzülmeye değmez" anlamında kullanılan bir söz: Repliklerimi bilmiyorum ama dert değil, birileri sufle verir (Y. Kopan). Sen iyisin ya, artık dert değil. (H. İ. Yaman)
  • Dert etme: Üzülme, aldırma: "Ufacık şeyleri dert etme, üzme kendini" dedi. "Biri gider, beşi gelir..." (T. Yücel)
  • Dert küpü: Derdi çok olan kimse: Çoban Ahmed Dayı dert küpüydü. Korkunç savaş yıllarında çok şeyini yitirmişti. Karısı ölmüş, oğlu da kaybolmuştu. Şehirdeki işini de kaybedince, bir köyde çobanlık yapmaya başlamıştı... (Y. Kandemir)
  • Dert ortağı:
    1. Aynı derdi paylaşanlardan her biri: A benim dert ortağım! Biz başımıza belâyı, "Belâ!" dediğimiz gün aldık. Bu dünyada da zaten, aynı dertten muzdarip talihliler olarak, birbirimize teselli verelim diye karşılaştık. (N. N. Türk)
    2. Kendisine dert dökülen kimse: Senin gibi bir dert ortağım olmasaydı hayat ne kadar yalnız olurdu? (S. Çetinoğlu)
  • (Birinin) Derdi günü: Merak sardığı, çok düşkünlük gösterdiği (şey) ya da uğraştığı (kimse): Çocuğun derdi günü rüzgârgülünün dönmesi, koşamazsa üfleyerek çeviriyor. (N. Şahinkaya)
  • Derdin ne!: Ne istiyorsun, ne oluyorsun, zorun ne!: "Hiç yakışıyor mu sana, ne biçim konuşuyorsun. Senin derdin ne!" (C. Akaş)


İlgili deyimler ve anlamları


İçinde "dert" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:

  • Dert benim tasa senin mi?: (deyiminin anlamı) Dert benim olduğu halde aldırış etmiyorum, sen ne diye tasalanıyorsun?: Dert benim tasa senin mi ? Sen karışma, ben kendi derdime çare bulurum. (A. Püsküllüoğlu)
  • Dert dökmek: Dert anlatmak: ... karşısında gözyaşları içinde dert döküyordu... (O. Serengil)
  • Dert eğirmek: İçinden çıkılması güç bir sorunla uğraşmak zorunda kalmak
  • Dert etmek (edinmek): Bir sonunu ya da durumu üzüntü konusu yapmak: Her şeyi kendine dert ediyor, içine atıyordu (D. Cündioğlu). Köylünün her derdini kendisine dert edindi. (Y. Bahadıroğlu)
  • Dert olmak: Üzüntü sebebi olmak, sıkıntı vermek: Kul Ahmet erken kalkar, haydi ya nasip derdi / Kimseler anlamazdı, ya nasip ne demekti / Herkes gömlek giyerken, Ahmet ceket giyerdi / Konu komşuya dert oldu Kul Ahmet'in ceketi (Barış Manço)
  • Dert yanmak: Derdini sızlanarak anlatmak: ... adam hep yalnız olduğundan dert yanıyordu, işlerinin yoğunluğundan, düzenin hoyratlığından, kalıplardan, aşktan, ölümden, şüphecilikten, bedensel ve zihinsel kusurların arkasına sığınmaktan, empati eksikliklerinden, ait olamamaktan ve bunların bütününden doğan yalnızlıklardan dert yanıyordu. (F. Burhan)
  • Derde (derdine) derman olmak: Üzüntüsünü, sıkıntısını yok etmek: Derdini derman bilenler derde derman istemez / Allah'tan güzellik isteyenler, altın, elmas istemez (Alvarlı Muhammed Lütfi). Buyrukları ferman olur, / Her derdine derman olur, / Hak rahmetin umman olur, / Sen Mevlâ'ya âşık isen. (H. E. Öztürk)
  • Derde düşmek:
    1. Sorunla karşılaşmak: İnsan, böyle kalın cüzdanı varken, uykusunda ağlayacak kadar nasıl bir derde düşmüş olabilirdi ki? (M. Ü. Eriş)
    2. (mecazi) Hastalanmak: Doktorların çözemediği bir derde düştüm. Hastane hastane gezdim de olmadı. (H. Edemir)
  • Derde düçar olmak: Kötü bir duruma düşmek: Nihayet bu derde düçar olduk / Derdimiz dağlardan yücedir / Devası bulunmaz tarifi müşkül dedik / Bir ağıt yakmak diledik (A. İlhan)
  • Derdi başından aşkın (olmak):
    1. Birçok sorunu bulunan: "Benim derdim başımdan aşkın. Bir de seninle mi uğraşacağım? Get, Allah'ını seversen..." (A. Sayar)
    2. Aşırı derecede meşgul: "Kendi derdim başımdan aşkın. Evde bir sakar karı, dört afacan çocukla baş edemiyorum. Köyün yüz türlü insanıyla nasıl baş edeyim?" (F. Baykurt)
  • Derdine deva bulmak:
    1. Sıkıntıyı çözümlemek, atlatmak, çaresizliği yenmek: ... dermanın en güzelini belki de bir başkasının derdine deva olduğumuz gün bulacağız. (M. R. Sadıkoğlu)
    2. Hastalığına çare bulmak: "Derhâl Hekimbaşı Banu Çiçek Hatun'a götürüle ve derdine deva buluna!" dedi Sultan. (M. A. Sinan)
  • Derdine çare bulmak: Sıkıntısını yok etmek: "Hızır'ım ya... Senin derdine çare bulmak için geldim. Kuru değneğiyle yere bir ok, bir de yay resmi çizdi Hızır... Yarın onun dükkanına git. Masanın üzerindeki kağıtların arasında, üstünde bu resmin aynısından çizilmiş bir kağıt olacak. Onu al. Senin derdine çare orada yazılı..." dedi ve sonra birden kayboldu.
  • Derdine düşmek:
    1. Sadece onunla meşgul olmak, onunla aşırı derecede ilgilenmek: Herkes kendi canının derdine düştü. (O. Açıkalın)
    2. Yersiz bir hevese kapılmak: Benim değil paranın derdine düştü. (R. Altıntaş)
  • Derdine yanmak: Bahtına şansına acımak, kendi durumuna üzülmek: Hep şu beyitle derdine yanıyordu: Benim içimdeki derdi / Haberdar olmayan bilmez, / Cefayı çekmeyen âşık, / Sefanın kadrini bilmez. (Maarif Kitaphanesi)
  • Derdini açmak: Sıkıntılarını ve üzüntülerini başkasına anlatmak: Koşarak gitti ve hemen derdini açtı: "Yâ Rasülallah!" oğlum düşmana esir düştü... "Oğluna haber ulaştır ve de ki; Resülullah sana çokça "La havle vela kuvvete illa billah" okumanı emrediyor... Çok geçmeden oğlu evindeydi. (M. Paksu)
  • Derdini anlatamamak: İçinde bulunduğu durumu, söylemek istediklerini karşısındakine dinletememek: Çünkü ya ben derdimi anlatamıyorum, yahut siz, annen, sen, Suzan anlamıyorsunuz. (N. Hikmet)
  • Derdini çekmek: (Birinin) Üzüntü ve sıkıntısına katlanmak: O gönül kapan sevgilinin derdini öyle çekti ki bundan dolayı öylesine gerildi ve bağrı karardı, der. (A. Duman)
  • Derdini deşmek (depreştirmek): Acılarını, üzüntülerini tazelemek, canlandırmak, derdini hatırlatıp yeniden üzülmesine yol açmak: Nihayet yıllardır beni yiyip kemiren derdimi deştin şimdi... Anlatayım kızım, anlatayım da hakikati öğren artık (Ş. Y. Şenler). 27 Mayıs günü, Varna'dan İstanbul'a giden bir vapur Nazım'ın derdini depreştirdi. (K. Anadol)
  • Derdini dökmek: Derdini bir kimseye uzun uzun anlatmak: Gözü yaşlı Mecnun, o ulu dağa gönlünün bütün derdini döktü. Dağla birlikte ağladı. (A. Nesin)
  • Derdini Marko Paşa'ya anlat: Senin derdini dinleyecek ya da derdine çare bulacak kimse yok: Git derdini Marko Paşa'ya anlat. Ben dert babası değilim kardeşim, git başımdan. (A. Püsküllüoğlu)
  • Dertsiz başını derde sokmak: Hiç gereği yokken, başına dert açacak bir işe girişmek: "Kerim," dedi. "Sakın şeytana uyup bir şey yapayım demeyesin. Dertsiz başını derde sokarsın sonra." (T. Dursun K.)


İlgili atasözleri ve anlamları


İçinde "dert" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:

  • Dert ağlatır, aşk söyletir: (atasözünün anlamı) Derdi olan acı çeker, ağlar; çaresizliğine üzülür, aşka düşen kimse ise duygularını, tutkularını dışa vurup ferahlamak isteğindedir.
  • Dert, çekene göredir: Derdi olan acı çeker, başkalarının umurunda değil.
  • Dert Deli Ahmet'in başında: Herkes bir yolunu bulup sorumluluktan kurtulur. Sorumluluk kimsesizin üstünde olur.
  • Dert bir olaydı ağlamak kolaydı: Dert çok olduğunda başa çıkılmasının zor olduğunu anlatır.
  • Dert gezmiş, derman beraber gezmiş: Her derdin devası vardır. Biraz çaba sarf edildiğinde tüm dertlerin üstesinden gelinebilir.
  • Dert gider amma yeri boş kalmaz (Dert gitmez, değişir): İnsan her zaman dert içindedir, bir dertten kurtulsa başka bir derde düşer.
  • Derdi olan derman arar: Bir acısı, bir sorunu olan, her yere, her çareye başvurur.
  • Derdi veren devasını da verir: Her sıkıntının, üzüntünün bir çaresi vardır.
  • Derdin yoksa söylen, borcun yoksa evlen: Derdi olmayan kimse, önemsiz şeyleri kendine dert edinip söylenmeye başlar; borcu olmayan kimse de evlenirse birçok şeyler satın almak zorunda kalarak borç altına girer.
  • Derdini söylemeyen derman bulamaz (Dert saklayanda kalır): Bizim çare bulamadığımız birçok güçlüklere başkaları çare bulabilirler; derdimize derman bulabilmek için onu, bize yardımı dokunabilecek kimselere söylemeliyiz.
  • Dertsiz baş (kul) olmaz: Dertsiz kişi olmaz.
  • Dertsiz baş terkide gerek (Dertsiz baş mezarda. Dertsiz baş, bostan korkuluğunda): Bir kimse ancak öldükten sonra dertten kurtulabilir.
( 4 soru/yorum )

Soru ve Yorumlar: 4


Anonim:
derdini söylemeyen derdine care(derman) bulamaz.
22/5/12 11:12
Anonim:
öylemi
30/9/14 14:59
Anonim:
derdini söylemeyen ,care bulamaz:atasözü sorunun söylendgi takdirde cozulecegını anlatmak istemiştir
22/5/12 11:13
Anonim:
deminden beri üzüntü ile ilgili atasözü arıyorum hiç birinde adam akıllı bişey yok bundan sonra bütün türkçe ödevlerimi buradan yapacağım çok teşekürler
24/2/13 15:29