"Ne öyle ne böyle" anlamında atasözleri ve deyimler

Güncellenme: Soru/Yorum: 0

İlgili deyimler ve anlamları


İçinde "ne ... ne ..." bağlacı geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:

  • Ne alandan ne satandan (ne bir akça katandan) olmamak: Hiçbir tarafla ilişkisi olmamak, hiçbir yanı tutmamak: Düzeltilmesi sana mı kalmış? Ne alandan ol ne de satandan!.. Hiçbir şeyciklere karışma. Benden ırak olsun da cehenneme direk olsun de. Aman oğlum, dediklerimi unutma. (Varlık)
  • Ne altını bırakmak, ne üstünü: Şöyle ya da böyle etmedik bir yerini bırakmamak.
  • Ne arayan var ne soran: "Arayan, ilgilenen, merak eden kimse yok" anlamında kullanılan bir söz: Sen istedin de tutuldun / Gönül oh belanı buldun / Bak atıldın unutuldun / Ne arayan var ne soran (M. Rona)
  • Ne atılır ne satılır: "Vazgeçmek de, baştan atmak da mümkün değil" anlamında kullanılır: Ne yapalım, evlattır. Ne atılır ne satılır. Allah ıslah etsin diyorum başka da ne diye bilirim ki? (M. İ. İsmetoğlu)
  • Ne balını isterim ne belasını: Üzüntüsüyle birlikte gelecekse öyle iyi şeyi de istemem, kötü yanları ağır basacağı için iyiliğini de istemem: Çekingen, şaşkın ve suskun bön bön bakıp dağıldılar. Kimse bir şey almadı: — Ne balını isterim, ne belasını! — Neme lazım! (E. Karadeniz)
  • Ne benden sana bazlama, ne senden bana gözleme: Ne sen benden yardım bekle, ne de ben senden iyilik umayım, ilişkimiz karşılıklı çıkara dayanmasın ya da bundan sonra ilişkimizi keselim.
  • Ne benden selam ne senden kelam (Ne selâmünaleyküm ne aleykümselâm): Konuşmayalım görüşmeyelim anlamında söylenir.
  • Ne beytülharap ne beytülmamur: Ne iyi ne kötü.
  • Ne çaldın yüzüme, ne çalayım yüzüne: "Sen bana ne yaptın ki karşılık bekliyorsun?" anlamında karşılık olmadan iyilik yapılamayacağını anlatır.
  • Ne dağda bağım var, ne çakalda (tilkide) davam: Ne o şeye sahibim ne de o şeyin getireceği sıkıntılarla uğraşıyorum.
  • Ne dost belli ne düşman (Ne çalan belli ne oynayan): Kimin ne olduğunun belli olmadığını anlatır: Dahili ve harici bedhah olan, / Gaflet, delalet değil hıyanet içinde her an. / Türklüğün başında bir bela ki, / Ne dost belli ne düşman. (İ. Sarı)
  • Ne gecesi belli ne gündüzü: Çok çalışan ve özellikle gece dinlenme zamanında çalışmak zorunda kalanlar için söylenir: Doktoru sorarsanız ne gecesi belli, ne gündüzü; Cahide'ye ayıracak zamanı yok gibi. (M. R. Serhadoğlu)
  • Ne gelen var ne giden: Yolcu, müşteri, misafir vb. kimsenin olmadığını anlatır: Ne gelen var, ne giden var / Ne solan var, ne biten var / Ne gül var, ne diken var / Bilir misin, sebebi kim? (Filibeli Ahmed Hilmi). Beklemiş, beklemiş, beklemiş... Ama ne gelen var, ne giden. Ne soran var, ne alan! Keloğlan'ın kel kafası atmış. "Alan yok, satanı kim ne yapsın!" demiş. (İ. H. Temel)
  • Ne hesaba gelmek ne de kantara: Elle tutulur olmamak, tutarlı ve sağlam görünmemek: Anlattıkların ne hesaba gelir, ne de kantara! (H. Putur)
  • Ne işim var ne mecalim: Yokluğu ve güçsüzlüğü anlatır.
  • Ne kalburun üstü, ne eleğin altı: Orta halli olmayı, ortalama insanın tercih edildiğini anlatır.
  • Ne karışanı var ne görüşeni: Kimseye hesap vermek durumunda değil, istediği gibi hareket etmekte serbest: Ne karışanı var, ne görüşeni. Ne polisi, ne inzibatı!.. Sevdalılar itişe şakalaşa geçip gittiler. (R. N. Güntekin)
  • Ne kokar, ne bulaşır: (deyiminin anlamı) Ne kötülüğü dokunur, ne iyiliği, olumlu veya olumsuz hiçbir etkisi yok: "Vedat'tan kötülük gelmez insana. Ne kokar ne bulaşır! İşe yarar bir adam değildir ama sevimlidir. (U. Akıncı)
  • Ne od var, ne ocak: Yokluk, yoksulluk ve perişanlık içinde: Ev tamtakır kuru bakır. Ne od var, ne ocak. (H. İvgin)
  • Ne olur ne olmaz: Her ihtimal söz konusu, belli olmaz, her şey olabilir: Dayı, yalnız ikimiz olmaz. Ne olur ne olmaz, bir ya da iki kişi daha alalım yanımıza. (C. Yılmaz)
  • Ne öldürür ne ondurur: Çok zarara uğratmamakla birlikte kurtulmakta mümkün değildir (?): Parkinsonmuş meğer. Zor hastalıktır. Ne öldürür, ne ondurur cinsten. Yine de, bunca yıl sabırla taşıdı hastalığını. (E. Kesal)
  • Ne sakala minnet, ne bıyığa (Ne sakala minnet, ne bıyığa hizmet): Birinin, şunun bunun yardımını dilemekten vazgeçerek işini kendi olanaklarıyla yapmaya karar verdiğini anlatır: Günde beş on kuruş kazanıyorum. Artık ne sakala minnet, ne bıyığa... Gönlüm rahat, vicdanım müsterih... Elhamdülillah. (R. N. Güntekin)
  • Ne selam, ne sabah: İki kişi arasındaki dostluğun bozulması, ilişiğin kesilmesi, konuşma bağının kopması durumu: Yüzümüze baktığın yok! Odana bir kapanıyorsun, ne selam ne sabah... (C. F. Şendil)
  • Ne sen sor ne ben söyleyeyim: Bir konudan bahsedilmek istenmediğinde söylenir: — Ne sen sor, ne ben söyleyeyim Şeref. — Hayrola. — Öyle bir belaya bulaştık ki battıkça batıyoruz. Nasıl çıkacağız bu işin içinden bilmiyorum. (A. Soysal)
  • Ne şap oldu ne şeker: Ne olumsuz bir sonuca bağlandı ne olumlu, sürüncemede kaldı: O tatlı hulyâ meğer / Ne şap oldu, ne şeker (A. H. Müftüoğlu)
  • Ne şehit oldu ne gazi: Yaptığı işle adından söz ettiremedi, yaptığı iş hiçbir işe yaramadı: "Ne şehit oldu, ne gazi, su yoluna gitti Niyazi" deyip... (N. Güreli)
  • Ne şiş yansın, ne kebap: İki taraf da gücendirilmesin ya da zarar görmesin: Ruşen Ağa, ne şiş yansın ne kebap yansın kabilinden Bekir'le anneannesinin arasını bulmaya çalışıyordu. (M. Büyükşahin)
  • Ne tadı var ne tuzu: Zevk alınacak, beğenilecek şey değil: Hem de ne kelek! Ne tadı var ne tuzu, ne rengi var ne kokusu... (O. C. Kaygılı)
  • Ne var ne yok:
    1. Her şey: Ne var, ne yok, gökte ve yerde, soluk alan ve almayan, kımıldayan ve kımıldamayan, ot, böcek, kelebek, taş ve insan, ancak Allah'ın varlığıyla vardır. (İ. Göktaş)
    2. "Ne haberler var, işler nasıl?" anlamında söylenir: "Ne var ne yok Selami?" "İyilik sağlık abi, sende ne var ne yok? İşler nasıl?" (Y. Ünal)
  • Ne yar var ne yaver: Ne sevecek ne de destek olacak birileri yok (?)
  • Ne yardan geçer ne serden:
    1. Elde etmek istediği şey özveriyi gerektiren birinin, özveriye katlanmadığını, bununla birlikte istediğinden de vazgeçmediğini anlatır: Memduh bey, iki cami arasında kalmış beynamaz. Yukarı tükürse bıyığı, aşağı tükürse sakalı. Ne yardan geçiyor, ne de serden. (A. S. M. Alus)
    2. İnsan ne kendinden ne de sevdiklerinden kolay kolay vazgeçemez veya sevdiği istediği iki şey arasında ayrım yapamaz ikisini de ister anlamında kullanılan bir söz: Ne yardan, ne serden geçiyor; hem Batılılaşmayı şart görüyor, hem de manevi değerlerimizin korunmasını istiyordu. (M. A. İnan)
  • Ne yer ne yedirir: Cimri insanların tutumunu anlatır: Kerim, yemeyip yedirir. Cömert, yer ve yedirir. Kötü, ne yer ne yedirir. Rezil, ne yer, ne yedirir, yedirene de mani olur (M. L. Arslan). Ne yer, ne yedirir; tükürür mundar eder. (M. Gökçeoğlu)


İlgili atasözleri ve anlamları


İçinde "ne ... ne ..." bağlacı geçen atasözleri ve açıklamaları:

  • Ne dilenecek hali var ne zekat verecek malı var: Çok fakir değil ancak zenginde değil.
  • Ne gecem gece, ne gündüzüm gündüz: Hayattan keyif alınamayan sıkıntılı bir süreci anlatır.
  • Ne haldir bu hal, ne pekmez oldu ne bal: Yapılan işlerin hiç bir işe yaramadığını, boşa gittiğini anlatır (?).
  • Ne ileri koşmalı ne geride kalmalı: İnsanın hem aşırı çalışmadan hem de tembellikten uzak olması gerektiğini anlatır (?).
  • Ne inek verir ne buzağı alır: Cömert olmamakla birlikte başkalarına da el açmayan kimseyi anlatır. Kimseye yardım etmez, kimseden de yardım beklemez (?).
  • Ne karanlıkta yat, ne kara düş gör (Ne mezarlıkta uyu, ne de korkulu düş gör): (atasözünün anlamı) Tehlikelere karşı önceden önlem alınırsa ileride olabilecek zararları düşünmekten de kurtulunur.
  • Ne kızı verir, ne dünürü gücendirir (küstürür): Bir ricayı bir isteği usulünce, karşı tarafı üzmeden geri çevirebilenlerin durumunu anlatır.
  • Ne okudu hoca oldu, ne zengin kıza koca: Bir erkeğin geçimini sağlayacak bir meslek sahibi olamaması durumunda söylenir.
  • Ne oldum dememeli, ne olacağım demeli (Ne idik ne olduk): Kişi içinde bulunduğu parlak durumun sürüp gideceğini sanmamalı, ilerde kötü bir duruma düşebileceğini de aklından çıkarmamalıdır.
  • Ne onda ay var, ne bende gün: İki tarafında ne zamanının ne de sabrının kalmadığını anlatır (?).
  • Ne ölü görmüş ağlamış, ne düğün görmüş oynamış: Hayatın iyi ve kötü şartlarını henüz deneyimlememiş, deneyimsiz.
  • Ne ölüye (ölüsüne) ağlar ne diriye (dirisine) güler: Çevresine ilgisiz olmayı anlatır (?).
  • Ne severim yadını, ne anarım adını: Sevilmeyen kişi için söylenir.
  • Ne severim yârim ne sorarım hâlin: Beni ilgilendirmiyor, onunla hiç alâkadar değilim, olmak da istemiyorum.
  • Ne soğan yemiş, ne ağzı kokuyor: Bir kişinin bir işte uzaktan yakından hiçbir kabahatinin olmadığını anlatır (?).
  • Ne şeytanı gör, ne lahavle çek (besmele çek, salavat çek): Kötü işlerden ve belalardan uzak durmak gerektiğini anlatır.
  • Ne yavuz ol asıl, ne yavaş ol basıl (Ne şaşkın ol basıl, ne aşkın ol asıl): Ceza görecek kadar aşırı ve saldırgan olmak da, herkesin ezeceği kadar yumuşak ve miskin olmak da iyi değildir.
  • Ne yitiren üzülür, ne bulan sevinir: Çok sevilmeyen ve istemeyen bir şeyi anlatır.
  • Ne zengine borçlu ol, ne züğürtten alacaklı: Zengine borcunu ödeyemezsen zengin evine haciz gönderir seni sıkıntıya sokarak alacağını tahsil eder. Fakirden alacağını fakir ödeyemezse bu seferde sen sıkıntıya girerek tahsil etmek zorunda kalırsın veya tahsil edemezsin. Her işi şekilde de üzülürsün (?).


Diğer sözler


  • Ne idik ne olduk, cümlemiz bir hendeğe dolduk: Herkesin bir gün ölerek bu dünyadan göçeceğini anlatır.
  • Ne sal iledir, ne mal iledir; beyim ululuk kemal iledir: Büyüklüğe malla mülkle değil olgunluk ile ulaşılabileceğini anlatır.
  • Ne sihirdir ne keramet, el çabukluğu marifet: Gözbağcıların (illüzyonistlerin) yaptıkları gösterinin el çabukluğu ile hünere dayandığını ifade eden söz.

Ayrıca bkz.:
( 0 soru/yorum )