Onur nedir ne demektir? İlgili deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0
  1. İnsanın kendine karşı duyduğu saygı, şeref, öz saygı, haysiyet, izzetinefis: Benliğine ve onuruna düşkün nice sıradan insan tanıdım ki, bunları hiçe sayarak efendiliğe yükselmiş kişiler yanında dev gibi büyüyorlardı. (K. Taşkent)
  2. Başkalarının gösterdiği saygının dayandığı kişisel değer, şeref, itibar, iç değer: Öğretmen sırtında gaz tüpü taşıyarak da olsa, onuruna toz kondurmadan emeğiyle ekmek parası kazanmaya çalışır ama egemenlerin sadakasına muhtaç değildir! (R. İsvan)


  • Onur belgesi: Bir devletin veya bir kuruluşun kendisine şeref kattığını düşündüğü bir kişiye verdiği belge, şeref belgesi.
  • Onur kıtası: Devlet başkanlarını, yüksek makamdaki devlet adamları ve kumandanları karşılamak ve uğurlamakla görevli birlik; ihtiram birliği, ihtiram kıtası, şeref kıtası.
  • Onur kurulu: Bir kuruluş ya da derneğin üyeleri arasında çıkan onur davalarına bakan ya da bu kuruluş ve derneğin ilkelerine aykırı davranan üyelerin bu davranışlarını inceleyip haklarında karar veren kurul.
  • Onur üyesi: Bir kuruluşa kişiliğiyle onur katacağı düşünülerek seçilen kimse.
  • Onuruna: Şerefine: Bu soylu duygularımız onuruna kadehlerimizi bir kez daha kaldırdık. (H. İ. Dinamo)


İlgili deyimler


İçinde "onur" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:

  • Onur duymak: Şeref kazanmak, onurlanmak: "Hocam," dedi samimi bir ses tonuyla. Başarınızla onur duyduk. Kitaplarınız burada da elden ele dolaşıyor. (H. Ertuğrul)
  • Onuruna ... vermek: Birine saygı göstermek için yemek, toplantı vb. ağırlamada bulunmak: Şehit yakınları ve gaziler onuruna verilen yemekteki konuşmasında şu ifadeleri kullandı: "Ülke ve millet olarak bu mücadeleyi hep inancımızla, davamızla yürüttük..." (N. Miş)
  • Onuruna dokunmak: Gücüne gitmek, gönlü kırılmak: Terslenmek onuruna dokundu, ama sesini çıkarmadı. (Y. Bahadıroğlu)
  • Onur kırmak: (deyiminin anlamı) (Birinin) Gururunu, haysiyetini incitmek: Yenilginin şiddeti onurunu kırdı. Tabancasını şakağına dayadı ve tetiği çekti. (T. Özakman)
  • Onuruna yedirememek:
    1. Yapacağı şeyi kendisi için onur kırıcı sayıp yapamamak: Aşık Garip bunu onuruna yediremedi. Kadının parası ile evlenmek Garip'in işine gelmedi. Bunu kabul etmedi...
    2. (Birinin) Kendine duyduğu saygıyla bağdaşmayan onur kırıcı olay ya da davranışlar karşısında tepkide bulunmak: "Zoru görünce aşkından vazgeçti" dedirtmeyi onuruna yediremedi. Ağabeye karşı dikeldi: — Sana ne oluyor? Sen ne karışıyorsun... dedi. (A. Kahraman)
  • Onurunu okşamak: Birine kişiliğini yüceltecek sözler söylemek veya davranışlarda bulunmak: Ona nasıl saygı gösteriyorsa kendisine de öyle bir saygı gösteriyordu. Bu da Salman'ın onurunu okşuyor, onu kendine getiriyordu. (Y. Kemal)
( 0 soru/yorum )