El (yabancı) ile ilgili atasözleri ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0
İçinde "el (yabancı, ahali)" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:

  • El, adamı cömert der maldan eder, yiğit der candan eder: Başkalarının gereksiz pohpohlama ve övgüleri insana normalde yapmayacağı şeyler yaptırıp başına dertler açabilir.
  • El ağzına bakan aç kalır: Kişinin kendi başının çaresine bakması, kendi geçimini sağlaması ve kendi ihtiyaçlarını karşılaması gerektiğini vurgular.
  • El ağzına bakan, karısını tez boşar: (atasözünün anlamı) Kişi özel yaşamıyla ilgili konularda başkasının düşüncesiyle değil, kendi düşüncesiyle karar vermelidir.
  • El ağzıyla kuş tutulmaz: Bireyin kendi çabası ve emeği olmadan gerçek bir başarıya ulaşmanın imkansız olduğunu vurgular.
  • El ariftir, tez duyar: Dedikodu ve söylentilerin çok hızlı yayıldığını ima eder.
  • El aşığı arsız sanır, âşık eli gözsüz sanır:
    1. Kişinin kendi düşünce yapısı veya bakış açısı doğrultusunda, diğer insanları yanlış değerlendirmesini ifade eder.
    2. Aşırı davranışlarda bulunanların bu davranışları hoş karşılanmaz.
  • El beğenmezse yer beğensin (Ölürse yer beğensin, ölmezse el beğensin): Çocuğun öldüğünde iyi anılması, yaşarken de beğenilir bir kişi olması için anne baba çocuklarının eğitimine çok önem vermelidir.
  • El atına binen köy ortasında iner: Birisinden geçici olarak aldığı şeyle işini yürüten kişi kısa bir süre o şeyi sahibine teslim etmek zorunda kalır.
  • El atına binen tez iner: Başkasının malıyla yapılan iş kısa ömürlüdür.
  • El elin aynasıdır: İnsanın her davranışını çevresindekiler açıkça görür.
  • El elin eşeğini türkü söyleyerek arar: Başkasının sıkıntısına çare bulacak kişi bu işi içinden acı duyarak değil, eğlencesinden geri kalmayarak yapar.
  • El elin eşeğini yırlaya yırlaya, kendi eşeğini terleye terleye arar: İnsanın kendi sıkıntı ve sorunlarına başkaları gereken önemi vermez, gerektiği kadar ilgilenmez.
  • El elin nesine, gülerek gider yasına: Bir kimsenin acısı, başkasının umurunda değildir.
  • El elin parasız gözcüsüdür: İnsanın yaşadığı çevrede niyetleri ne olursa olsun kendisini izleyen, hatasını yakalamak isteyen meraklı kişiler mutlaka bulunur.
  • El eliyle yılan tut, onu da yalan tut (El eliyle yılan tutan, yarısını yalan tutar): Kişi kendi işini kendisi yapmalıdır.
  • El el için ağlamaz; başına kara bağlamaz: Başkalarının kendi yaşadıkları sıkıntılar için üzülmesini veya onlara yardım etmesini beklemenin haksızlık olduğunu, kişinin kendi başının çaresine bakması ve kendi sorunlarını çözmeye odaklanması gerektiğini belirtir.
  • El için ağlayan gözden olur: Başkası için yapılacak özverilerin sınırı vardır.
  • El için kuyu kazan, evvela kendi düşer: Başkasını tuzağa düşürmeye çalışan kimse, bu tuzağa ondan önce kendi düşer.
  • El için yanma nâra, yak çubuğunu bak keyfine: Başkalarının derdini kendine sorun yapıp da kendi rahatını ve düzenini bozma.
  • El ile gelen düğün, bayram: Bir sıkıntı herkesi ilgilendiriyorsa ona katlanmak kolaylaşır, daha kolay olur.
  • El kapısı hem geç, hem güç açılır: Borç veren (veya yardımı istenen) insanlar hem çok nazlanır, hem de geri ödenmesi için bir sürü şart koşarlar.
  • El kazanı ile aş kaynamaz: Önemli bir iş, başkalarının yardımıyla başarılamaz, iş her an yarıda kalabilir.
  • El kesesinden cömertlik olmaz: Zengin, varlıklı birinin işini yürüten kişi masraflar için bol bol harcama yapar.
  • El kesesinden şâhım (sultanım) develer olsun kurbanım: Başkalarının imkânlarına dayanılarak onlar adına bol keseden vaatlerde bulunulduğu zaman kullanılır, halife kesesinden ihsan dağıtmak.
  • El malı ile zenginlik olmaz: Ne kadar çok olursa olsun sağdan soldan alınan borç ve emanet mallarla insan zengin olmuş olmaz.
  • El mi yaman bey mi yaman? El yaman!: Baştaki ne kadar güçlü görünürse görünsün, asıl güç halktadır.
  • El oğlu adamı gözüyle yer: Hemen hemen her insanın çevresinde onu çekemeyen, kötü durumda olduklarını görmek isteyen birileri bulunabilir.
  • El oğlu evlat olmaz: Başka birinin çocuğu insana kendi çocuğu gibi gelmez. Bir kişinin doğrudan soyundan gelmeyen kişilere tamamen güvenmemesi gerektiğini ifade eder.
  • El oğlu yumurtaya kulp takar: İnsan birisinin hatasını yakalamayı kafasına koymuşsa onu olur olmadık şeylerle suçlar.
  • El oğluna oyun olmaz: Tanımadıkları insanları aldatmaya kalkanlar, aldanabileceklerini de unutmamalıdırlar.
  • El oğluna yaranılmaz: Genel olarak insanların beğenilerini ve isteklerini tam olarak karşılamanın veya herkesi memnun edip beğenisini kazanmanın mümkün olmadığını ifade eder.
  • El otuz iki dişine değil, otuz iki işine bakar: İnsan söyledikleriyle değil yaptıklarıyla değer kazanır.
  • El üstünde gömlek eskimez: Eğreti olarak alınan şey, dikkatle korunur; bir süre sonra olduğu gibi geri verilir.
  • El vergisi, gönül sevgisi: Bize bir şey verene, armağan edene karşı gönlümüzde sevgi uyanır.
  • El yahşi biz yaman, el buğday biz saman: "Yabancılar bizden değerli görülüyor, el üstünde tutuluyor" anlamında söylenen bir atasözü.
  • El yumruğu yemeyen kendi yumruğunu değirmen taşı sanır: Başkasının gücü karşısında boyun eğmek zorunda kalacağını anlayamamış kimse, kendi gücünün herkese boyun eğdireceğini sanır.
  • Elde bulunan beyde bulunmaz (Beyde bulunmayan elde neler var): Öyle şeyler vardır ki beyde bulunmaz da halkta bulunur.
  • Eldeki yara, yarasıza duvar deliği: Bir kimsenin acı ve sıkıntısı başkasına dert gibi görünmez.
  • Elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde bulunmaz: Kişi yalnızca kendi kazancına güvenmeli, başkasının yardımını beklememelidir.
  • Elden yiyen börkmüş, keseden yiyen çökmüş: Çalışıp kazanan kişi yokluk yüzü görmez. Hep hazırdan veya başkasının elinden yiyen yiyen, çok geçmeden yoksulluğa düşer.
  • Elden vefa, zehirden şifa: Zehirden şifa beklenmeyeceği gibi yabancılardan da vefa beklemek boştur.
  • Ele eden, sana da eder: Bir kişi başkasına kötülük yapıyorsa aynı kişinin aynı şekilde size de kötülük yapabileceğini ifade eder.
  • Ele giden yele gider: İnsan elindekini kendisi kullanmayıp ona buna ödünç verirse sonunda o şeyin kullanılacak hali kalmaz.
  • Ele verir talkını (telkini), kendi yutar salkımı (Ele verir öğüdü, kendi kırar söğüdü): Kendisinin inanmadığı ve tutmadığı öğütleri başkalarına kolayca verir.
  • Elin ağzı torba değil ki büzesin: Başkalarının söyleyeceklerine engel olamazsınız.
  • Elin ölüsü ele uyur gelir: Başkasının üzüntüsü diğerlerine yalan gibi gelir.
  • Elin derdi ele masal gelir: Kimsenin derdi, kimseye önemli gelmez.
  • Elin ekmeği kanlıdır, silebilen yer: Evlilik çağına giren kızlara evlendiğinde yaşayabileceği sıkıntıları anlatmak, öğüt vermek için söylenen bir atasözü.
  • Elin geçtiği köprüden sen de geç: Herkesçe denemiş ve onaylanmış yollardan gitmenin, genellikle daha güvenli ve başarılı olacağını ifade eder.
  • Elin gözü taşı eritir: Birinin kıskançlığının veya olumsuz bakış açısının, bir başkasının başarısını veya mutluluğunu tehlikeye atabileceğini ifade eder.
  • Elin gözündeki çöpü görür, kendi gözündeki merteği görmez: Büyük kusurlarına bakmayıp başkasının en küçük kusurunu bile kınayanlar için söylenir (mertek: Kalın odun).
  • Elin gülü ele kokmaz, alıp bağrına sokmaz: Bir kimseye ait olan değerli bir şey başka birine yarar sağlamaz. Bu yüzden kimse başkasının malına kendinin gibi bakmaz.
  • Elin övdüğünü el alır, ana babanın övdüğü evde kalır: Her ana baba kendi çocuğunu daha güzel ve nitelikli görür. Anacak kısmetinin açık olması için başkalarının da öyle görmesi gerekir.
  • Elindekini verme ellere, sonra başını vurursun yerlerе: Malını kendin kullanmaz da sürekli başkalarına kullandırırsan kullanılmaz hale gelir, verdiğine pişman olursun.
  • Akarsuya inanma, el oğluna dayanma: Akışı ne kadar yavaş olursa olsun akarsuya girmek tehlikelidir, eloğluna güvenmek de doğru değildir, insanı zarara sokabilir.
  • Allah verirse el getirir, sel getirir, yel getirir: Allahü Teala bir kimseyi zengin etmek isterse ona hiç umulmadık yerden mal ve para gelir.
  • Atın varken yol tanı, ağan varken el tanı: Elde imkân varken gezip dolaşmak, dost edinmek gerekir.
  • Ayak gitmese el getirmez:
    1. Çalışıp kazanmaya razı olmayanın geçimini başkaları sağlamaz.
    2. Bir işin gerçekleştirilmesi veya bir hedefe ulaşılması için kişinin harekete geçmesi ve çaba göstermesi gerekir.
  • Azıksız yola çıkanın gözü el torbasında kalır: İleride gereksinim duyacağı şeyleri zamanında hazırlamayan kişi, hazırlık yapan diğer insanlardan yardım bekler.
  • Ben çekeyim cefayı, eller sürsün sefayı (Biz çektik cefayı eller sürdü sefayı):
    1. Bir kişinin zorlukları üstlenmeye ve çabalamaya hazır olduğunu, ancak bundan başkalarının faydalanacağını/faydalandığını anlatır.
    2. Fakir dar gelirli kimselerin ömrü geçim sıkıntısı içinde geçer. Buna karşılık zengin, mal mülk sahibi kimseler rahat ve mutlu bir yaşam sürerler.
  • Biz attık kemik diye, el kaptı ilik diye: Bizim işe yaramaz diye vazgeçtiğimizi başkaları değerli buldu.
  • Bizim gelin bizden kaçar, tutar ellere başını açar: Bize yabancı duran yakınımız, dostumuz, akrabamız başkalarına rahatça, içtenlikle yardım eder.
  • Çalma elin kapısını, çalarlar kapını: Kimseye kötülük yapma yoksa onlar da sana aynı kötülüğü yaparlar.
  • Çam ağacından ağıl olmaz, el çocuğundan oğul olmaz: Her şeyin bir değeri vardır; yapacağı iş, kullanılacağı yer ayrıdır.
  • Dışı eli yakar, içi beni yakar: "Dıştan görünüşü, herkesi imrendirecek kadar güzel ama içyüzü elverişsiz, kötü" anlamında söylenen bir atasözü.
  • Harman yel ile, düğün el ile: Her işin gerçekleşmesi birtakım koşulların bulunmasına bağlıdır.
  • İyilik et kele, övünsün ele: Bir kişinin beğenilmeyen yönlerini düzelt, onu herkesin övüneceği duruma getir.
  • İyiyi kötüyü el bilir, dereyi tepeyi sel bilir: Kişi kendi hakkında yansız olamaz, kişi hakkında en doğru yargıyı ilişkide olduğu insanlar ve içinde yaşadığı toplum verir.
  • Kazma elin kuyusunu, kazarlar kuyunu: Sen başkasına kötülük yapma yolunu tutarsan başkası da sana kötülük yapma yolunu tutar.
  • Koyunu yüze getir, el onu bine getirir: Kimi insan, başkaları hakkında abartarak konuşmaya bayılır.
  • Önce iğneyi kendine batır, sonra çuvaldızı ele: Başkasına zararı dokunacak bir davranışı yapmadan önce iyi düşün, kendi kendini eleştir.
  • Sahipsiz tahtayı el alır, almazsa yel alır: Eğitim görmeden serbest yetişen çocuklar kötü şeylere çabuk aldanırlar. Büyüdüklerinde de kötü bir insan olurlar.
  • Selin ağzı tutulur, elin ağzı tutulmaz: Doğal yıkımlara karşı önlem alınır ama söyledikleri yalan yanlış olanı susturmaya kimsenin gücü yetmez.
  • Şahin küçük ama payını ele vermez: Küçük olmak güçsüz olmak demek değildir, kendilerinden büyük olandan daha güçlü olan küçükler de vardır.
  • Yad elde beylik sürmeden, yurtta züğürt gezme yeğdir: Gurbete düşmüş bir insan, ne denli varlık içinde bir yaşam sürüyor olsa da doğup büyüdüğü yeri arar.

Ayrıca bakınız:
El (yabancı) ile ilgili deyimler ve anlamları
El (uzuv) ile ilgili atasözleri ve anlamları
El (uzuv) ile ilgili deyimler ve anlamları
( 0 soru/yorum )