İyi ile ilgili deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0
İçinde "iyi" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:

  • İyi etmek:
    1. İyileştirmek, sağaltmak, hastalıktan kurtarmak: Hekim, paşayı çok geçmeden iyi etti. (A. Isk)
    2. Uygun ve yerinde bir iş görmek: Aferin. İyi etti, hem de çok iyi etti. Elini kana boyamadan namusunu temizledi. (T. Apaydın)
    3. (argo) Soymak, parasını, malını almak: Dayın sökmeden şipşak iyi et şu kalantoru. (F. Develioğlu)
  • İyi gelmek:
    1. Yaramak: Şükür, Maraşlı rahatladı. Nane iyi geldi. Yarın yola çıkmadan bir kâse daha verirsem hiç bir şeyi kalmaz, diye düşündü. (A. Avgın)
    2. Uygun düşmek: "Teyze hanım, elbise iyi geldi mi Makbule Hanım'a?" "Gelinlik mi? Ha, iyi oğlum, iyi." (Ş. N. Başar)
    3. Uğurlu gelmek: Geldi dokundu bize, hepimize iyi geldi en çok da ablama. (M. Gülsoy)
  • İyi gitmek:
    1. Yolunda olmak, istenen şekilde yürümek: Uçakla geliyormuş akşam. İyi gitmiş işleri. İyi de vakit geçirmiş (F. Baykurt). Her şey beklediklerinden daha iyi gidiyordu. (N. Gökmen)
    2. Yakışmak, uygun düşmek: Beyaz etekliğinizle lacivert süveteriniz, o kadar iyi gitmiş ki (E. M. Karakurt). Haklıymış, soğuk havada çorba iyi gitti doğrusu, içim ısındı. (Y. Ünal)
  • İyi görmemek:
    1. (Bir işin sonunun) İyi olmayacağı hükmüne varmak: Biraz dikkat edeyim bu aralar. Gidişatı pek iyi görmüyorum. (H. Mungan)
    2. (Bir kimseyi) Hasta veya sıkıntılı görmek: "Bey hayırdır seni iyi görmedim, bir derdin mi var? Rengin normal değil senin," dedi. (S. Bozçelik)
  • İyi gözle bakmamak: Hakkında iyi düşünmemek: O bu evliliğe iyi gözle bakmıyor; Yıldız'ın mutsuz olacağını düşünüyordu (S. S. Pınar). Toplum onlara iyi gözle bakmıyor, böyle bir adım toplum arasında hoş karşılanmıyor. (Tarih)
  • İyi gün dostu (olmak): (deyiminin anlamı) Dostlarını ancak onların iyi günlerinde arayan, ilgilenen, sadece iyi günlerinde görünen; sıkıntılı zamanlarında da onlardan kaçan kimse: Gülüp eğlenmenin, cömertçe ikramların peşi sıra gülücükler saçan iyi gün dostudur, onlar (H. T. Karaman). "İyi gün dostu, kara gün dostu yoktur," derdi annem. "Hakiki dost, her zaman dosttur," diye ilave ederdi. (B. Şenver)
  • İyi hava esmek: İşlerin iyi, olumlu gideceği hissini veren ferahlatıcı, dostane bir hava hissedilmek: Şehir baştan başa bir bayram günü yaşıyor ve çok iyi bir hava esiyordu. (Ayın Tarihi)
  • İyi hoş (ama): Bir görüşe karşıt bir düşünceyi söylerken kullanılan bir söz: Şiirde yenilik dediler iyi hoş, ama sapla saman tez karıştı (K. A. Yılmaz). Düşündüklerin, yapmak istediklerin iyi hoş ama konuşmadan ve düşünmeden öteye gitmez. (Ş. Kadan)
  • İyi iş doğrusu:
    1. "Şaşırdım kaldım, böyle iş olur mu?" anlamlarında kullanılır: "Hayır istemiyorum. Daha neler! Karınız, çocuklarınız var diye hapse mi girmem gerekiyor, iyi iş doğrusu!" (M. Turan)
    2. Beğenilmeyen bir durum, olay karşısında şaşkınlığı belirtmek için söylenir: Altı kişi gitti elden.. İyi iş doğrusu... Bu gidişle, bizim topumuzu, beş on gün içinde ortadan kaldıracaklar... (İ. Tarus)
  • İyi kalpli (İyi yürekli): Temiz düşünceli, başkalarının iyiliğini isteyen, fesatlık ve kötülük düşünmeyen: İyi kalpli bir prenses! Öyle iyi kalpli ki, herkesi çok seviyor. Etrafına da çok iyi davranıyor. Ona kötülük yapılsa bile kimseyi incitmek istemiyor (K. İslamoğlu). İyi yürekli olanları da aç, açıkta kalanlara yiyecek yardımı yapar, toplumu ayakta tutabilmek için çabalarlardı. (B. Keskinbalta)
  • İyi karşılamak:
    1. Kabul etmek, beğenmek, benimsemek: Her iki tarafın da isteklerini iyi karşıladı (Ülkü).
    2. İlgi göstermek: Onları çok iyi karşıladı, ikramda bulundu. (K. Şerbetçi)
  • İyi ki: Güzel bir rastlantı olarak, ne mutlu, çok yerinde oldu: "İyi ki seni tanımışım, iyi ki çıktın karşıma..." (C. Tekin). "İyi ki, Müslüman ana babadan doğmuşum, iyi ki Müslümanım... Çok şükür Allah'ıma" (A. Nesin) "Tekrar söyleme ihtiyacını duyuyorum. İyi ki geldiniz." (Ş. Kadan)
  • Yanan mumlar ile yazılmış iyi ki doğdun yazısı
    İyi ki doğdun
    İyi ki doğdun: Neyse ki varsın, sen doğmasaydın ne yapardık düşünemiyorum: Mumlar tamam mı? On bir mum olacak, onunu söndüreceğiz biri yanacak. "İyi ki Doğdun Umut" şarkısını söyleyelim (O. Baydar). Gönlümün bahçesisin, / Ruhumun neşesisin, / Hayatımın penceresisin, / İyi ki doğdun gülüm... (H. Tosun)
  • İyi kötü:
    1. Ne pek uygun nede pek aykırı, şöyle böyle, iyiyle kötü arası: Ben iyi kötü başarılı olduğumuza inanıyorum. Biz iyi kötü kendi aramızda bu konuda konuşabiliyoruz.
    2. İyi de olsa kötü de olsa: İyi kötü başını sokacak bir evi vardı da kimseye muhtaç olmuyordu (H. F. Gözler). Oğlan askerliğini bitirmişti. İyi kötü bir işi, bir zanaatı vardı elinde. (R. Özdenören)
  • İyi kullanmak:
    1. (Eşyayı) Dikkat ederek, hırpalamadan kullanmak: Baban fazla masraf etmesin. Defterlerini, kitaplarını iyi kullan. (R. Alabaş)
    2. Gerektiği gibi değerlendirmek: Gençliğini ve hırsını iyi kullanmış, bugüne göre hatırı sayılır bir servet yapmıştı kendi aklı ve kuvvetiyle. (S. Küçük)
  • İyi niyet: Herhangi bir kimse veya konuda hiçbir kötü düşünce beslememe; hüsnüniyet, hüsnüzan: İyi niyet, olumlu değişimi kolaylaştırır (B. Civelek). Allah Teâlâ o kimseyi iyi niyeti sebebiyle ödüllendirmek ister ve yapmayı düşündüğü iyiliği yapmış sayarak ona bir sevap yazdırır. (C. Çekiç)
  • (Birine) İyi not vermemek: Yaptığını beğenmemek: Onu kendime pe yakın arkadaş seçmenin sebeplerini tahlil ederken bugün kendime pek iyi not vermiyorum. (H. E. Adıvar)
  • İyi olmak:
    1. Hastalıktan kurtulmak: Geçmiş olsun, hastamız iyi oldu. (E. Bektaş)
    2. Yerinde olmak: Bir değişim meydana geldi. İyi oldu, iyi ki de oldu. (H. Göktaş)
    3. Uygun gelmek: Resmi karşı duvara astım. İyi oldu mu bilmem. (O. Peker)
  • İyi saatte olsunlar: Cinler ve periler (cin ve perilerden söz edilirken "bize kötülükleri dokunmasın" anlamında söylenir): Birkaç aya varmadan, kocakarının gözüne geceleri "İyi saatte olsunlar" görünmeye başladı (K. Tahir). Zavallı Bacı oynatmış; ona iyi saatte olsunlar ilişmişler!.. (F. Erdinç). Bu iyi saatte olsunlar tabiri onların neden kimlik işaretleri olmuş? Onlara niçin böyle deniyor? Maazallah fena saatte olsalar dünyayı birbirine katarlar da onun için... (H. R. Gürpınar)
  • İyi (hoş) söyledin ama: Bir görüşü eleştirmeye girişilirken söylenir: İyi söyledin ama, bu apartmanı yönetebilecek genç hani nerede? (K. Nadir)
  • (Biri için) İyi söylemek: Hakkında güzel şeyler söylemek, övmek, methetmek: Son zamanlarda enişten hakkında çok fena düşünüyor, manasız hareketler yapıyorsun. Halbuki o, senin için ne kadar iyi söylüyor bilsen! (E. M. Karakurt)
  • (Birinin) İyi tarafına rastlamak: (Biri) Çok kızması gerekirken kızmamak: ... rica etmiştim. Onun da iyi tarafına rastlamış olmalıyım ki, beni kırmamıştı. (T. Akansu)
  • İyiden iyiye: Büsbütün, adamakıllı, çok iyi, gereği gibi: Sonbahar iyiden iyiye geldi. Ve havalar iyiden iyiye soğumaya başladı (S. Enis). Arapçayı, Acemceyi iyiden iyiye biliyordu (A. H. Tanpınar)
  • İyisi mi: Buna göre yapılacak en doğru iş, en uygunu: En iyisi mi, bu işten vazgeçmeli.
  • İyisin: (teklifsiz konuşmada) Gene işin iş, yaşadın: Hadi yine iyisin, seninki geldi (S. Yılmaz). Gökte ararken yerde buldun, hadi yine iyisin. (C. Subaşı)
  • İyisiyle kötüsüyle: Hayatta karşılaşılabilen iyi kötü bütün yönleriyle: İyisiyle kötüsüyle, kararlarım ve yaşayacaklarım bana ait olacaktı. (P. Gezeryel)
  • İyiye yormak (çekmek): Bir düşünce ya da olayı olumlu yönden ele almak: Yine de onun sessizliğini iyiye yordu çünkü dikkatlice dinliyor, düşünüyor ve kendini veriyordu (M. Şekûr). O kadar mutluydu ki bunu bile iyiye yordu. (Varlık yıllığı)
  • İyiye iyi, kötüye kötü demek: Hatır için konuşmamak, dürüst olmak: İyiye iyi, kötüye kötü der. Kim ne demiş onlara bakmaz. Zaten takdir edilen yönü de bu doğruluğudur. (B. Ayaz)
  • Bundan iyisi can sağlığı: "Bundan daha iyisi olamaz" anlamında kullanılan söz: Helal süt emmiş, namuslu, iyi huylu bir hatunmuş. "İyi," demişti Seyit, "daha ne olsun, bundan iyisi can sağlığı." (E. Atasü)
  • El iyisi olmak: Yakın çevresine değil, yabancılara yardımcı olmayı sevmek: El iyisi olup ev iyisi olmadıktan sonra, eş olmanın anlamı yoktur (Altınoluk). Murtaza, "el iyisi, ev ayısı" dedikleri türdendi. Kendi ailesine babalık etmek yerine, sokaktakileri kollamayı yeğliyordu. (Z. Rade)
  • Elinden iyi iş gelmek: Becerikli, hünerli olmak: Divanın emri ile elinden iyi iş gelen ameleler, ustalar ve sanatkârlar getirildi İstanbul'a. (Edebiyat ve Öteki)
  • Ne iyi!: Mutluluk ve beğenme anlatan bir söz: "Bırakın gelsin" dedi. "İyi niyetle geldiyse ne iyi, kötü niyetle geldiyse, kafasını kendi kılıcıyla uçururum." (M. Y. Kandemir). Biz onu gerçekten çok sabırlı bulduk, o ne iyi bir kuldu, çünkü daima Allah'a yönelirdi. (Sâd Suresinden)
  • Sizden iyi olmasın: Birinin, orada bulunmayan bir kimseden övgüyle bahsederken karşısındakine söylediği bir nezaket sözü: Bizim arkadaşlardan... Püskülsüz İsmail... Sizden iyi olmasın, çok iyi bir delikanlıdır. (Z. Şakir)

Bakınız:
İyi ile ilgili atasözleri
İyilik ile ilgili atasözleri
İyilik ile ilgili deyimler
( 0 soru/yorum )