![]() |
Çalı |
Çalı, ahududu ve böğürtlen gibi, belirgin bir ana gövdesi bulunmayan; yerden itibaren çok sayıda ince, sert ve odunsu dal çıkaran bitki türlerinin genel adıdır. Genellikle 1 ila 2 metre arasında boylanan çalılar, yapıları itibarıyla ağaç ve otsu bitkiler arasında bir geçiş formu oluşturur. Doğal ortamlarında kendiliğinden yetişebilen bu bitkiler, dayanıklı yapıları sayesinde kuraklığa ve soğuğa karşı dirençlidir. Çoğu zaman dikenli olmaları, onları hem hayvanlardan korunma hem de sınır belirleme amacıyla kullanılan doğal çitler hâline getirir.
Çalı ile ilgili birleşik kelimeler
- Çalı çırpı: Kolayca ateş yakmaya yarayan kuru ve ince ağaç dalı, ot gibi şeyler.
- Çalı demeti: Yengeç avlamak için arasına et parçaları konularak akşamdan suya atılan çalı parçalarından oluşan bir av aracı.
- Çalı fasulyesi: Dalları sırığa sardırılarak yetiştirilen, ince, uzun, kılçıksız bir tür fasulye, sırık fasulyesi.
- Çalı karidesi: (zooloji) Kabuklular sınıfından, Avrupa denizlerinde yaşayan, uzunluğu 5 - 6 cm ve eti yenen bir eklem bacaklı türü.
- Çalı süpürgesi: Çalı parçalarının demet durumuna getirilerek bir sapın ucuna takılmasıyla yapılmış süpürge.
- Çalılık: Çalılarla kaplı, çalısı çokça olan yer.
Çalı ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "çalı" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Çalı gibi: Sık ve sert (saç, sakal): Çalı gibi sakalla kaplı yüzünde müşfik bir ifade vardı. (D. Yalımcan)
- Çalı taşlamak: Bir şeyin altında gizli amaçlar olup olmadığını öğrenmek için dolaylı sorular sormak ya da araştırma yapmak: Lafı oraya getirmemi ister gibi çalı dibi taşlıyordu. (F. Tarımcıoğlu)
- Çalıyı tepesinden sürüklemek: Kendi kendine güçlük çıkarmak, işi zor yerinden tutmak: Bu adam gittikçe aksileşiyor; olumlu düşünmek yerine çalıyı tepesinden sürüyordu. (A. E. Kavaklı)
Çalı ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "çalı" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )
- Çalı çırpı ile ev yapılmaz, harç ister: Değersiz, küçük şeylerle büyük işler yapılmaz, yanında kaliteli ve sağlam şeyler de gerekir.
- Çalı idi çırpı idi, evim idi ya, ayı idi uyu idi, kocam idi ya*: Her ne kadar evim derme çatma, kocam kaba saba idiyse de, bir düzen kurmuş, yaşayıp gidiyordum.
- Çalıda gül bitmez, cahile söz yetmez: Bazı şeylerin gerçekleşmesi nasıl ki imkansızsa, bilgisiz, beceriksiz kişilere bir şey öğretmek de o kadar zor ve hemen hemen imkansızdır.
- Çalıya cevahir saçılmaz: Değersiz ya da kıymet bilmeyen kişilere değerli şeylerin verilmemesi gerektiğini anlatır. Çünkü böyle kişiler verilenin kıymetini anlamaz, hatta zarar verebilir.
- Ağaç gider, çalı kalır; çalı gider, çakıl kalır:
- Ormanların yok edilmesiyle doğanın giderek çoraklaştığını ve verimsizleştiğini anlatır.
- Bir toplumda değerli ve işe yarar kişiler uzaklaşınca geride daha az faydalı ya da değersiz kişiler kalır.
- Çamura bastım, çalıya astım: Başa gelen bir sıkıntının ardından daha büyük bir belayla karşılaşmayı ifade eder. Kötü bir durumdan kaçarken, daha zor bir duruma düşmek anlamına gelir (?).
- Dağ çalısız kalmaz, yol kenarı dikensiz olmaz: Doğal ortamların veya yaşamın zorluklarından kaçınılamayacağını ifade eder. Dağlar doğal olarak çalılık ve bitki örtüsüyle kaplıdır; yol kenarları ise genellikle dikenli bitkilerle doludur. Bu atasözü, hayatta karşılaşılan zorlukların ve sorunların kaçınılmaz olduğunu vurgular.
- Dağ çalısız, yol delisiz olmaz: Hayatta karşılaşılan zorlukların ve sorunların kaçınılmaz olduğunu vurgular.
- Deliye dolanmaktan çalıyı dolanmak yeğdir: Laf anlamaz, geçimsiz kişilerle boşuna uğraşmaktansa onlardan uzak durmak iyidir.
- Deveye bindikten sonra çalı ardına gizlenilmez*: Herkesin gözü önündeki, bilinen bir olayı yorumlarla gizlemeye çalışmak, boşuna çaba harcamaktır.
- Doğruluk minarede kalmış, muhabbet çalıda: Günümüzde dürüstlük ve samimiyetin nadir bulunduğunu, sanki uzak ve erişilmez yerlere gitmiş gibi olduğunu ifade eder. Dürüstlük ve samimiyetin toplumda azalmasından ve yerini daha az değerli ilişkilerin almış olmasından şikayet eder.
- Domuza dalanmaktan çalıya dolanmak yeğdir: Kötü ve zararlı kişilerle uğraşmaktansa daha küçük ve zararsız sıkıntılara katlanmanın daha iyi olduğunu ifade eder. İnsanlara, tehlikeli durumlar yerine daha az riskli seçenekleri tercih etmeleri gerektiğini öğütler (dalanmak: sataşmak).
- Dudağım yarık ıslık çalamam, ayağım büyük çalı sökemem: İnsan bir işi yapmak istemezse kendince bir takım bahaneler bulur.
- Erim er olsun da yerim çalı dibi olsun*: Kadının kocasının fakir olması önemli değildir, yeter ki aile sorumluluklarını yerine getirsin.
- Hafif çalıyı yel alır, ağır çalı yerinde kalır: Görgüsüz, kişiliksiz, hoppa insanlar iyi insanların bulunduğu çevrede tutunamazlar. Olgun, iyi huylu insanlar, toplumda her zaman sevilir ve sayılırlar
- İhtiyar deme, genç deme, evde kadın bulunsun; arpa deme, darı deme, evde unun bulunsun; çalı deme, çırpı deme, evde odun bulunsun: İnsanın bazı temel ihtiyaçları vardır. Evi çekip çeviren bir kadın, bir lokma ekmek için un ve ısınmak için odun bulunan evin önemli ihtiyaçları gerçekleşmiş ve karşılanmış demektir.
- İtle (Köpekle) dalaşmaktan çalıyı dolaşmak yeğdir*: Edepsiz kimse ile uğraşmamak için onun bulunduğu yerden uzaklaşmak gerekir.
- Köy delisiz, dağ çalısız olmaz: Her yerin kendi karakteristik unsurlarıyla tamamlandığını ifade eder. Köylerin delileri, dağların ise çalıları kendi doğal parçası olarak görülür. Bu söz, her şeyin doğal ve gerekli unsurlarıyla bir bütün oluşturduğunu belirtir.
- Yiğidim yiğit olsun da yerim çalı dibi olsun*: Kadın için önemli olan evleneceği kimsenin karakteridir, malı mülkü değildir.
- Zemheride sür de çalı ile sür: Bol ürün elde etmek için tarlanın zemheride nasıl olursa olsun sürülmesi gerekir.
- Zengin ölürse mezarına taş dikilir, züğürde çalı nişan ederler: Yoksullar öldüklerinde kendilerine mezar taşı bile diktiremezler.
Soru/Yorum Gönder