Çevre, yöre, etraf: Ev iyi bir muhitteydi. Bir kimsenin sürekli ilişkide bulunduğu insanlar topluluğu, çevre: Acılarını ve dertlerini anlatacak bir muhit bulmaktan memnun. (S. Ayverdi) Saran, çevreleyen, kuşatan: Allah Muhît'…

Seven, sevgi besleyen, dost, ahbap anlamında kullanılan bir sıfat: Allah'a iman edip ikrarında duranlar ancak gerçek muhip olabilirler. (İlgili cümle kaynağı: Hüseyin Özcan) Muhibbi: Dosta ait, sevgiliye yakışır tarzda. Ayrı…

Muhbir Haber ulaştırıcı, haber veren, haberci: Ama ne yazık ki yapılan toplantılar, aralarına sızan muhbirler aracılığıyla devlet yetkililerine anında ulaştınlıyordu. (İlgili cümle kaynağı: O. Miroğlu) Yasa dışı olan bir dur…

Seçmeli, beğenmeye bağlı, beğenmece. (sıfat) Sağlamlığı ve kullanılabilirliği açısından önerilen, beğenilmediğinde geri verilebilecek olan (eşya vb.): Bayi veya müşterinin, alış verişten vazgeçebilmek hakkına muhayyer olmak denir…

Muhayyel: Hayalde olan, hayal edilen, imgelenen: Yalnızdım ama muhayyel bir arkadaşım vardı karşımda. (S. F. Abasıyanık) Muhayyile: Hayal etme yetisi, hayal gücü imgelem: Bu yüzden sanat eseri düş gücünü harekete geçirmeli, heyeca…

Birbiriyle karşılıklı konuşma: Aralarında şöyle bir muhavere geçmiş... (İlgili cümle kaynağı: S. Ayverdi) (tiyatro) Karagöz'le Hacivat'ın oyuna başlama konuşmaları. (tiyatro) Orta oyununda Kavukluyla Pişekar arasındaki …

Korkulu durum, tehlike: Padişahların huzurunda can için muhatara vardır. Lakin himmet sahibi olanlar, o huzurdan uzak bulunmaya tahammül etmezler. (Mevlana) Muhataralı: Korkulu, tehlikeli: Uçurumun başında olduğunu bile bile, mu…

Kendisine söz söylenilen kimse, seslenilen, kendisiyle konuşulan ilgili kimse: Kur'ân, kainatın en karmaşık varlığı olan insanı değişik açılardan ele almakta ve ondan çok yönlü bahsederek insanı muhatap aldığını göstermektedir.…

Elde edilen sonuç, hasıl olan netice: İlim, bir muhassala, yani bilgilerin neticesinde ortaya çıkan kesin sonuçtur. (fizik) Bir cisme uygulanan birkaç kuvvetin toplam etkisine eşit olan tek kuvvet, bileşke, bileşimin sonucu: Faka…

Muhasebe işleriyle uğraşan kimse, muhasebeci, sayman: Muhasip borçları da, hesabını da tutarak belli zamanlarda ödeme yapmaktaydı. (örnek cümle) Muhasiplik: Muhasebecilik, saymanlık: Bir kaç sene sonra, idadiye dönecek olan bu m…

Muhasebeci Muhasebe işi yapan. Hesap işleriyle uğraşma, hesap bilimi. Muhasebeci, işletmelerin mali işlemlerini kaydeden, sınıflandıran, özetleyen ve raporlayan hesap uzmanı. Muhasebecilik: (ticaret, ekonomi) Muhasebe…

Muhasebe Hesap işleriyle uğraşma, hesap bilimi. İşletmelerin mali işlemlerini kaydeden, sınıflandıran, özetleyen ve raporlayan bir bilimdir. (ticaret, ekonomi) Muhasebe, ekonomik faaliyetlerde bulunan işletmelerin, finansa…

Hesaplaşmalar, muhasebeler: Seyyah'ın askere gidip savaşa katıldığı o zamanlara kadar bir daha da aksine bir karar almayacak, kariyerine dair bir muhasebat içine girmeyerek ne ailesinin ve ne de kendisinin bir daha düşmemesi içi…

Kuşatma, sarma, çevirme: Büyük kalelerin fethedilmesi maksadıyla yapılan muhasara savaşlarının yerini büyük ölçüde meydan savaşları aldı. Haliyle bu durum muhasara toplarının öneminin azalmasına sebep oldu. (İlgili cümle kaynağı: M.…

Yazar. Gazete yazarı: Muharrir, makale, deneme, eleştiri gibi türlerde yazar; sanatlı söyleyişler kullanmaz. Muharrirlik: Yazarlık: Senelerce gazetecilik ve muharrirlik ettiği ve hemen hemen bütün büyük muharrirleri yakından …

Hareket ettirici, harekete geçiren, devim veren: Fakat hareket var olmak için, en basit bir müşahede ile anlıyoruz ki, evvela bir muharrik yani hareket ettiren, sonra da bir müteharrik yani hareket eden var olmak lazımdır (İlgili c…

Yazılmış, yazılı: Bunun safahâtı Mecellenin beşinci cildinde (sahife 585-604) muharrerdir (O. Ergin). Kasîde-i mezkûrenin muharrer olduğu sahifeyi açtık... (İlgili cümle kaynağı: Keşkül D.) Nama muharrer: İsme yazılı, üzerinde t…

Hicri senenin başlangıcı olan muharrem ayının birinci günü yapılan yeni yıl tebrikleşmelerinde verilmesi adet olan bereket parası, yılbaşı bahşişi. Muharremi kutlamak maksadıyla yazılıp büyüklere sunulan manzume. Muharremiye (ede…

Hicri takvime göre yılın birinci ayı, aşure ayı, matem ayı. Haram kılınmış. Hürmete layık. Muharrem ayında savaş yapmak haramdır. Muharrem ayına hürmet çok eksiden beri süre gelen dini bir uygulamadır. Hz. İbrahim ve İsmail (a…

Harp eden, savaşan, savaşçı: Savaş halinde iken "muharip olmayanlar" öldürülmez. Her Müslüman hayatını Cenabı Allah'ın gönderdiği mesajın prensiplerine göre yaşamak zorundadır. (İlgili cümle kaynağı: Y. Ümit) Muhari…

Sakarya Meydan Muharebesi Kurtuluş Savaşının dönüm noktası sayılır Muharebe, iki veya daha fazla sayıda ordunun birbirlerine askeri açıdan üstün gelmek üzere belirli bir süre ve askeri güç kullanarak yaptıkları çatışma. Muhare…

Beşli. Beşgen. (edebiyat) Beş dizelik bölümler halinde söylenen nazım şekli, beşli: Beş mısralık bentlerden oluşan nazım şekline muhammes denir. Muhammes Örneği: Aşağıdaki 2 bent Diyarbakırlı Said Paşanın 9 bentlik bir müte…

Tahmin edilen, yaklaşık olarak hükmedilen, tahmini: Şüphesizdir ki bu rakamlar muhammen rakamlardır (İlgili cümle kaynağı: Ş. Kaya). Önümüzdeki on sene için olan muhammen yatırımların... Muhammen bedel: Yaklaşık değer, tahmin ed…

Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed (sav)'in ümmetinden olan O'na özenen kimse: Ey Ümmet-i Muhammedi Siz insanların iyiliği için meydana çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz: İyiliği yayar, kötülüğü önlersiniz, çünkü Allah'…

Muhallebi Süt, şeker, un ve pirinç unu kaynatılarak yapılan, bulamaç ya da pelte kıvamında bir tatlı. Muhallebi ile ilgili deyimler ve anlamları Muhallebi çocuğu: Nazlı büyütülmüş (kimse). Dayanıksız, narin kimse. M…

Bir tutuma, bir görüşe, bir davranışa karşı olan, aykırılık eden, muhalefet eden (kimse): Zaten alıp yürümüştü namı çoktan her şeye muhalif duruşuyla; nam-ı diğer "Dişil antitez"di. (İlgili cümle kaynağı: E. A. Ergat) Uy…

Muhalefet Bir tutuma, bir görüşe karşı olma durumu, aykırılık, karşı çıkma: Muhalefet, çoğu kez, en beğendiğiniz mükemmeli bile kalıcı, değişmez görmeyip değişkenlerini keşfederek yeni mükemmele ulaşabilmenin aracıdır. (Y. Sa…

Olması, gerçekleşmesi, yapılması mümkün olmayan, olanaksız: Felsefede, bir imkansız, bir de muhal var. Bir hadisenin meydana gelişi, ne kadar zor, ne kadar çetin, ne kadar ihtimal dışında olursa olsun, akıl esasına zıt bir tarafı bu…