Muayenehane Doktorların hasta kabul edip muayene ettikleri, çeşitli sağlık kontrolleri yaptıkları yer: Zehra yeni görev yerinde bir muayenehane açmış. Her hafta Pazar günleri fakirleri ücretsiz muayene edermiş. Bu şehirde de h…
Hasta muayene eden doktor Bir kimsenin hasta olup olmadığını veya hastalığın ne olduğunu araştırma, sağlık kontrolü: Fizik muayenesi, sağlık muayenesi. Gözden geçirme, araştırma, yoklama, kontrol: Araç muayenesi.
Muayede Salonu, Dolmabahçe Sarayı'nın orta kısmında olup, yüksek kubbesi, sütunları ve nakışlarıyla meşhurdur. Bayramlarda karşılıklı olarak birbirini tebrik etme, kutlama, bayramlaşma: Muayede hazırlıkları arefe gününden…
Muavin Yardımcı, yardım eden. Bir görevlinin, bir yöneticinin işine yardım eden, yokluğunda yerini ve yetkilerini üzerine alan kimse. Müdür muavini: Müdür yardımcısı: Mühim bir evrakın müdür muavinine götürülmesi gereki…
Yardım, yardımlaşma: Şefkat, merhamet ve muavenet prensipleriyle hareket ederek mukaddes değerlerin yücelmesi yolunda çalışanları konumlarına ve durumlarına göre taltif etmek ve gönüllerini almak lazımdır. Muavenet etmek: Yardım…
İşlemez, kullanılmaz, terkedilmiş, işe yaramaz duruma gelmiş: Bunlar içinde çok sayıda muattal çiftlik vardır; yani terk edilmişlerdir (A. N. Turan). Şahsiyetsiz, asaletsiz ve faziletsiz kişileri büyük işlere memur ettiğimiz zaman …
Görgü ve edep kuralları. Sosyal hayatta, Peygamber Efendimizin (sav) sünnetine uygun davranmak: Alemlere rahmet Peygamber muhatapları arasında büyük küçük ayrımı yapmaz, çocuklardan da izin isterdi... Uyulması gereken ve uyulduğu…
Birbiriyle toplumsal ilişkiler içinde bulunma, bir arada yaşayıp hoş geçinme, karşılıklı iyi ve güzel ilişkiler kurma: Muaşeret hayatı, insanlar arasındaki münasebetler: dil, ahlak ve hukuk yardımıyla sağlanır. Konuşma bir muaşeret …
Birbirini karşılıklı sevme, aşıktaşlık: Asıl göz süzerek onlar sizi gözler, yalnız gözleriyle değil, gönlü ile de muaşaka etmenin sırrını keşfetmişçesine kendisine hayran bakanlardan gözlerini ayırmazdı. (S. Ayverdi) Muaşakada ol…
Birine veya bir fikre karşı olan, karşı koyan, karşı çıkan, karşı söyleyen, itiraz eden, karşıt. Muarız, mufaale babından ismi faildir, iştirak ifade eder: Karşılıklı itirazlaşma manasına gelir. Örnek cümleler: Ey zeminin bir cüzü, …
Karşılıklı birbirini tanıma, tanışma, tanışıklık, bilme, bilişme: Şu halde denebilir ki, insanlar arasında asıl olan muarefe, müsamaha, hoşgörü, kardeşlik ve barıştır (A. Can). Çocukluğumuzdan beri aramızda bir muarefe, samimi bir m…
Sözle ya da fikirle karşılık vererek mücadele etme, karşı çıkma, karşı koyma, muhalefet etme: O'na (sav) muaraza etmeye kim teşebbüs ettiyse rüsva oldu; aciz kalıp bildiğini de şaşırdı. Ve asırlar boyunca bu, hep böyle devam ett…
İnat eden, ayak direyen, inatçı, direngeç: Etrafındaki kâinata nazar ettiğinde bütün âlemlere zihninde bir resmigeçit yaptırır ve bu resmigeçidi yaptırırken eğer münkir ve muannit değilse bütün bir evrenin bir terbiye kanununa tabi …
Bilmece, yanıltmaca ya da gizli ve güç anlaşılır söz: "Eski kadınlar, çocukların zihinlerini bilmek için muammalara başvururlardı." (İlgili cümle kaynağı: A. Rasim) (mecazi) Anlaşılmayan, bilinmeyen şey, anlaşılmaz iş: …
Davranma, davranış: Size karşı olan muamelesi iyiydi. (örnek cümle) Yol, iz: Bu adam muamele bilmiyor. Alışveriş: Borsanın günlük muameleleri. İşlem: Bu evrakın muamelesi tamamlandı. (kimya) Karşılaşma: Bakırın sülfürik asitle…