Merhamete, vicdana ya da mantığa dayanan adalet: "İnsaf ve merhamet!" dedim. "Beni kovacak mısınız?" (ünlem) "Acı, düşün, hakkımı yeme" anlamında kullanılır: Biraz insaf ya! İnsaf ile ilgili deyim…
Gelişme, gelişim: Düzenli okuma çocukların kolay öğrenme ve doğru hüküm verme kabiliyetlerinin inkişafını sağlar. (A. Şark) Meydana çıkma, aşikar olma: Hal böyle iken tüm gayretini dünyevi şehvetlere ve lezzetlere harcayan kişiye …
Bir şeyi başkalarından önce yapma ya da ortaya atma eylemi, öncecilik: Bu işi onun inisiyatifiyle başardık (kelime ile ilgili cümle) Bazı şeyler öne sürmek ya da bir işe başlamak hakkı: Bu konuda inisiyatif, sorumlu proje mühendis…
Yalnız bir şeye veya şahsa ait olma, bir şeye mahsus olup başkasıyla alakalı olmama: Bu kitap yalnızca senin inhisarında mı? (kelime ile ilgili cümle) Tekel. İnhisar etmek : Sadece bir şeye ait olma, onun için olma, -den dışa …
Düşkünlük, kapılma, aşırı ilgi, bir şeyin üstüne çok düşmüş olma: Öyle ki, imanı zayıf olan kimseler iradelerine sahip çıkamıyor, takva ve istikametlerini koruyamıyor ve günahlara inhimak ediyorlar. (İlgili cümle kaynağı: Vehbi Yıld…
Dağılma, parçalanma, çözgün, çözgünlük: Benimle Onu birbirine bağlayan hisler, rabıtalar, ölü vücutların azası gibi çürüyor, dağılıyor, inhilal ediyor" (İlgili cümle kaynağı: R. N. Güntekin). (kimya) Erime, boşalma. (Memurl…
Bir göreve atama ya da terfi için üst makama yazılan yazı: İki gün sonra serasker Ali Rıza Paşa'yı dairesinde ziyaret ile müşirin (mareşalin) terfiim için verdiği inhayı kendisine takdim ettim. (İlgili cümle kaynağı: S. Ş. Paşa)…
Bozulma, yürürlükten çıkma, hükümsüz duruma gelme: Kararlaştırılan sürenin dolması veya örf gereği tarım mevsiminin sona ermesiyle müzâraa infisah eder. (TDV) Dağılma: Gençlik kolları infisah ettirilmek isteniyor; üyeler istifa et…
İnfilak etmek, patlamak Şiddetli patlama, bösme. İnfilak etmek : Patlamak. Birdenbire ve şiddetle ortaya çıkmak. İnfilak maddesi : Hareket, çarpma, sürtünme ya da başka herhangi bir etkiye uğrayınca eski durumundan dah…
Birinin beklenilmeyen bir davranışından ya da kırıcı bir sözünden dolayı dargınlık duyma, içerleme, güceniklik, kızgınlık: Hayata karşı derin bir infial duyuyordu. (derleme cümle) İnfial ile ilgili deyimler ve anlamları İnfial g…
İndükleme İndüklemek, elektromanyetizma ve elektriksel sistemlerde kullanılan bir terimdir. Bir devreyi indüklemek, genellikle bir elektromanyetik alan veya bir başka devre vasıtasıyla o devrede elektriksel akım veya gerilim o…
İndirim Fiyatta yapılan düşürme, tenzilat, iskonto. İndirimin, geniş çapta alım yapmayı özendiren "nicelik indirimi", satmak üzere alan satıcılara yapılan "ticari indirim", bedeli anında ödenen ürünler için…
Daha basit, daha kolay, daha yalın duruma getirmek: Günler boyunca analizimizi özete indirgemek için uğraştım... (A. Sobel). (mecazi) Bir şeyi başka (basit) bir şeyle aynı duruma getirmek için onun durumuna indirmek: Lakin yazarı…
İndi, herkesin kabul edebileceği bir temele dayanmadan, bir kimsenin kendi kanısına dayanan, kendi görüşüne göre olan, kendince demektir: Kanaat notu bazen indi bir takdirden ibaret kaldı (H. A. Yücel). Sadece memleketin hayrı için …
İncik boncuk bileklikler İncinmiş olan. (halk dilinde) Ağrı, sızı, acı. Bacağın diz kapağından topuğa kadar olan kısmı. (Kimi bölgelerde diz, ayak bileği, baldır ya da kaval kemikleri de bu adla anılır.) İncik boncuk: …
İnci (müge) çiçeği İnci çiçeği, zambakgillerden, Orta Avrupa dağ ve ormanlarında yetişen, geniş, sivri yaprakları arasında ince bir sap üzerinde dizili küçük yuvarlak ve çan biçiminde, kokulu beyaz çiçekler açan, hekimlikte ve…
İstiridye kabuğu içinde inci tanesi İstiridye cinsi kimi kavkılı deniz hayvanlarının, içlerine giren kul taneciklerini salgıladıkları sedefli bir maddeyle örterek kaplamalarıyla oluşan, küçük, genellikle beyaz ve yuvarlak, de…
İnceltici sentetik tiner İnceltici, boyaların daha kolay uygulanabilmesi için yoğunluğunu azaltmak, akışkanlığını artırmak, sulandırmak amacıyla kullanılan kimyasal sıvıdır. Bu amaçla en çok tiner kullanılır. İnceltici oran…
İnce olma (kalın olmama) durumu. İnce ve nazikçe davranış, nezaket: Peygamber büyük bir incelik göstererek hanımı Safiyye'in, dizine basıp deveye binmesi için ayağını yere koydu (aleyhimüsselam). (İlgili cümle kaynağı: H. Ç. K…
Değer verilen kimseden gelen iyilik, kayra. İhsan, lütuf eş anlamları: Allahü Teala inayet edip kendi vasıflarından bazılarını cüz'i olarak kullarına vermiş ve... (İlgili cümle kaynağı: Necip Fazıl Kısakürek) İnayette bulunma…
Allah'a inanmak, itikat: "Eğer inanıyorsanız, üstün sizsiniz. (Ali İmran 139. ayet)" Bir düşünceyi, bir kanıyı doğru sayarak benimseme, bu düşünceye gönülden bağlanma: Başarı, inanç işidir... (A. E. Kavaklı) İ…
Bir işten doğabilecek zararı karşılamak üzere bir tarafın öbürüne gösterdiği karşılık ya da bir başkasının kuşkularını gidermek amacıyla birinin söylediği kuvvetli söz; teminat, garanti eş anlamları: Bağışların, belirli bir ülkü içi…
İnanmak işi, inanma. Bir kimse ya da bir şeyin doğruluğuna, gücüne ve büyüklüğüne sarsılmaz bir duyguyla inanma. İnan birliği : Aynı inançtaki kişilerin oluşturduğu birlik. İnan olsun : (deyim) "Bana inan, inan ki"…
Kendisine inanılan, güvenilen ve sır verilen kimse, sırdaş: İnal Beğ, yalan söylemez bir kişilik olduğundan 'Kendisine inanılan' anlamında İnal adını, Temir Beğ de demir gibi sert ve sağlam olduğundan Temir adını almıştı. (…
Bağdaşma, uyuşma, birbirini tutma. Kaynaşma. İmtizaç etmek : Bağdaşmak, uyuşmak, kaynaşmak: Güler yüz, sevgi, şefkat, merhamet, ilgi, bütün bunlar Arzu Öğretmende imtizaç etmiş, bir cevher haline gelmiş ve öğretmen özelliği ol…
Başkalarına tanınmayan özel, kişisel hak ya da koşul, ayrıcalık. Devlet tarafından, gazete, fabrika kurmak, maden vb. işletmek gibi bir kişi ya da kuruluşa verilen izin.