Vücuttaki çeşitli kısımların hareketlerine ilişkin demektir. Kinestezik duyumlar : (anatomi) Vücuttaki çeşitli kısımların birbirine bağlı olarak hareket edişini ve vücudun bütün hareketlerini bilinçli olarak algılamayı sağlayan …

Kinematik (fizik) cisimlerin hareketlerini, nedenleri bakımından değil de yörünge, hız ve ivme gibi konular bakımından ele alarak inceleyen mekanik kolu, devimbilim. Hareketi, nedenlerini göz önüne almadan inceleyen fizik dalına ki…

Düşünüleni dolaylı olarak anlatan söz: Kinaye yoluyla söylemek. Üstü örtülü, iğneleyici, imalı söz: Bu kinayeler kime? (edebiyat) Bir duyguyu, bir düşünceyi ima ederek anlatma sanatı, değinmece: "Yüzü kızardı" sözünde …

Kimyon bitkisi Kimyon, maydanozgillerden, beyaz ve pembemsi renkli çiçek açan, 40-60 cm boyunda, sarımsı esmer renkli uzun tohumları öğütülüp toz haline getirildikten sonra yemeklerde baharat amaçlı kullanılan ve hekimlikte de…

Kimya Cisimlerin, yapı ve atom düzeni bakımından değişik cisimlere dönüşmesini, birbirleriyle ilişkiye giren cisimlerin karşılıklı etkilerini ve bu cisimlerin ısı, ışık, elektrik gibi etkenlerin altında uğradığı bileşim değiş…

Kimono içinde Japon gelin ve damat Japonya’nın geleneksel kıyafetidir ve kimono sözcüğü Japonca "giyilen şey" anlamına gelmektedir. Genellikle ipek kumaştan yapılır, kolları geniştir ve omuzlardan topuklara kadar uz…

Yeni kimlik kartı Birinin belli bir kimse olmasını sağlayan çeşitli koşulların tümü. Bir kimsenin kim olduğunu tanıtlayan belge, kimlik belgesi. Kimlik belgesi: Birinin kim olduğunu belirtmeye yarayan, ilgili kurum tara…

Kemer kilit taşı Mimarlıkta, taşlardan örülü kemerin orta ve en üst yerindeki en son yerleştirilen ve kemeri ayakta tutan altı dar, üstü geniş taş, kemer kilidi, anahtar taşı. Bir kama gibi görev yapan kilit taşı, kemerin yık…

Kilit Genellikle takılıp çıkarılabilen bir parça (anahtar, düğme, tokmak vb.) yardımıyla elle ya da uzaktan herhangi bir teknik düzenekle kumanda edilen kapatma aygıtı. (denizcilik) İki ucundaki yuvalara cıvata geçirilerek …

Bir kilidi anahtarla kapamak. Karşılıklı çıkıntı ve yarıkları olan şeyleri birbirine geçirmek. Bir nesneyi kilitli bir yere kapatmak. (askeri terim) Güvenliğini sağlamak, bir silahın güvenlik düzeneğini kapamak. Kilitlenmek…

Eski kilim Kilim, yere serilen ya da duvara asılan, halıdan daha ince ve hafif olan, çeşitli renk, çizgi ve desenlerle süslü, havsız, kalın kıl ya da yün dokumadır. Türklerin kilim dokuma geleneğinin eskilere dayandığı bilinmekt…

Kiler Kiler, evlerde yiyecek, içecek gibi şeylerin saklandığı oda ya da büyükçe dolap: Kiler varsa kilerde, eğer yoksa tel dolaplardan birinin alt gözünde sıralanırdı reçel kavanozları. Çanakkale'de neredeyse mutfak büyükl…

Kilermeni Kil, aslı alüminyum silikatı olan, su geçirmez kaygın, yeşilimsi, yumuşak bir toprak ve bu topraktan yapılmış şekil verilebilir hamur kıvamında çamur.

Zayıf, ince uzun boylu (kimse). (mecazi) Durmadan yerli yersiz kikir kikir gülen (kimse): Çok güldüğüm için küçükken bana kikirik derlerdi. En son neye kikirdedim biliyor musunuz? "Bazıları şapkadan tavşan çıkarmayı marifet …

Yeterli miktarda olma, yetme, kafi gelme: Ben Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın: "Kim halkın öfkesini dinlemeden Allah'ın rızasını ararsa insanların sıkıntısına karşı Allah kifayet eder (Allah yeter)..." dediği…

Kibrit otu Eğreltilerin kibritotugiller familyasından, küçük ve sık yaprakları sapları örtecek biçimde dizilmiş, sporları dalların ucunda kozalak gibi toplanmış yaprakların üzerinde bulunan bir bitki, kurtpençesi, kurtayağı. …

Kibrit çöpü ve kutusu Bir başı genellikle kutuların kenarlarındaki eczalı kısma sürtülerek ateş alabilecek bileşimde maddeyle kaplı küçük tahta ya da karton çöp, kibrit çöpü. (Eskiden) Kükürt. (tasavvuf) Mürşit, yol göster…

Düşünceleri, duyguları ya da davranışları ince olan nazik kimse ve bu şekilde davranış, nezaket. (Üstünden) Kibarlık akmak: Aşırı derecede kibar davranmak. Kibarlık budalası: Kibar olmadığı halde, içinden öyle gelmediği ha…

Sözcüklerin konuna eklenen ki ekinden farklı olan bu ilgeç bir adı ya da cümleyi kendisinden sonra gelen bir cümleye türlü ilgilerle bağlamak için kullanıldığı gibi, kimi durumlarda birtakım duygular anlatmaya yarayan bağlaçtır. …

Çalışan bir saç kurutma makinesinden yayılan kızılötesi ışınlar Kızılötesi, sıcak cisimlerden yayılan, yaklaşık 7,4 x 10 -4 ile 1 mm arasında kalan uzun dalga boylarıyla ışık tayfındaki kırmızının ötesinde yer alan, gözle gör…

Kızıl derili Amerika kıtasının kuzeyde Eskimolardan güneyde İnka ve Mayalara kadar uzanan, bugün çoğu kimliğini yitirmiş ya da yitirmek üzere olan yerli halklarının tümüne, değişik renkleri ve törenlerde süründükleri kırmızı t…

Kızılçam ağacı Kızılçam, 15 - 20 metre boyunda, genç sürgünleri kızıl, gövdesinin kabuğu kızılımsı kahverengi, odunu fazla değerli olmayan, kıyıdan 1000 metre rakımdaki yerlerde ve ılıman iklimlerde yetişen, Akdeniz ve Karaden…

Kızılcık Kızılcıkgillerden, ağaç ya da çalı halindeki bitkiler cinsi ve bunun, güzün yetişen, zeytin büyüklüğünde, kırmızı, tek çekirdekli ve reçeli, şerbeti yapılan, buruk tadı olan yemişi. Kızılcıkgiller, iki çeneklilerden…

Türk Kızılayı Yurt içinde ve yurt dışında savaş, deprem, hastalık salgını, yangın ve su baskını gibi durumlardan zarar görenlere ilaç, yiyecek, giyecek çadır sağlayan ve bağışlarla yaşayan, tüzel kişiliğe sahip bir yardım kuru…

Erkek çocuk, oğul, evlat: Rumeli Türkleri arasında «Kızan» çocuk anlamına gelir. Delikanlı, silahlı cesur köy delikanlısı: Bir de kurşun sıkardı ki şaşılır. Meteliği vuranlardandı. Belki bu dağlar onun gibi güzel, sakin, güvenle, …

Kızak Kara batmaması için önü eğimli, kar üzerinde de güzel kayabilmesi için altına uzun çelik şerit monte edilen kar ya da buz üzerinde kaydırılan tekerleksiz taşıt. Üzerinde gemi yapılan ya da onarılan ızgara. (teknik) G…

Kıymık batması Tahta parçalar ve aletler ile çalışırken sürtünme ile ele veya ayağa batan sivri parça, yonga: O kadar öfkeyle yumrukluyordu ki kapının ahşabından kalkan bir kıymık parçası eline batmıştı. (İlgili cümle kaynağı…

Kıyma Kıymak eylemi. Sonradan sıkıştırıldığında tekrar birbirine yapışacak kadar ince ince kıyılmış (doğranmış) et: Köftelik kıyma. Kıyma tahtası: Üzerinde et ve bazı besin maddelerini kıymak için yapılmış, genellikle g…

Mutfak için küçük bir kıyma makinesi Kasapların kullandıkları, huni biçiminde ağzından içeri atılan et parçalarını, burgu biçiminde döner bir kolla bıçaklara doğru iterek küçük deliklerden kıyılmış et olarak dışarı çıkaran, el…

Avustralya kıyıları (coğrafya) Deniz, göl gibi su kütlelerinin kendilerini çevreleyen toprakla birleştikleri yer: Kıyıda çocuklar yüzüyordu. Bir yüzeyin bitiş yeri: Tabağın kıyısı. Bir yerin bitimi: Yolun kıyısındaki açıkl…

Bir tutma, denk, eşit sayma: Hem siz kendinizi onunla kıyas etmeyin. Karşılaştırma, mukayese etme: Geçen yıllara kıyas edilince bu yıl havalar iyi geçti denebilir. (dil bilim) Benzetme yoluyla bir sözcüğün, benzerlerine örnek tu…

Namazda kıyam Ayağa kalkma, ayakta durma: Padişahın içeri girmesi üzerine tüm Ayan üyeleri kıyam etmişti. (İlgili cümle kaynağı: K. Öztürk) (din) Namazda saygı ile ayakta durma ve namazın ayakta kılınan kısmı: Namazı oluştu…

Kıyak (halk dilinde) , çok güzel, mükemmel, benzerlerinden üstün olan: Kıyak bir söz. Kıyak geçmek (kıyakçılık etmek, yapmak) : (Birine) Unutamayacağı bir iyilikte, yardımda bulunmak. Hoş görmek, bağışlamak. Kıyakçı : Yardı…

Kıvırcık Ufak ufak kıvrılmış, fazla kıvrıntılı olan: Kıvırcık saç. Koyunun ince, uzun kuyruklu ve beyaz yünü çok beğenilen bir ırkı olup Türkiye'de Marmara çevresinde yetişir. Kıvırcık ırklar : Tüyleri dik ve kıvırcı…

Yanmakta olan bir maddeden kopup sıçrayan küçük ateş parçası. Demir ve taş gibi madenlerin güçlü çarpışmasında ve sürtüşmesinde sıçrayan ateş durumundaki küçük noktasal parçacıklar. (gökbilimi) Güneş yüzeyinde görülen kesikli …

Koyuluk, koyuluk derecesi: Karamelin kıvamı önemlidir. Bir şeyin en uygun derecesi, zamanı, tav: Eğlence tam kıvamını bulmuşken... (spor) Spor çalışmalarında başarılı olabilmek için, fizik ve moral yönünden istenilen iyi durum.�…

Selimiye Kışlası Askerlerin toplu durumda barınması için kurulmuş büyük yapı ya da yapılar topluluğu. Yazın yüksek yaylalardaki otlaklara götürülen hayvanların, kışın gelmesiyle birlikte getirildiği alçak, ılık ve hayvanlara…