Gelin ile ilgili deyimler ve anlamları Gelin gitmek İçinde "gelin" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler: Gelin almak : Erkeğe bir eş bulmak: Elif oğluna gelin almak isteyen kadınların dilindeyd…
Gelin Evlenmek üzere hazırlanıp süslenmiş kız ya da yeni evlenmiş kadın. Bir kimsenin oğlunun karısı. Böyle biri yakın akrabalar arasında da bu adla anılır.
Bir ucundan öbür ucuna kadar yönü değişmeyen, düz: İki direk arasına doğru bir ip gerdik. Gerçek olan, yalan olmayan: Doğru haber. Doğru bilgi. Akla, mantığa, işe ve duruma uygun: Doğru söz. Doğru davranış. Yasa, yöntem ve ahlaka…
Felek Gökyüzü, sema: Felek, akmaktan alıkonmuş bir dalgadır. Semâ ise öyle değildir. Güneş ve ay semada, balığın suda yüzdüğü gibi akıp gider. Felek, âlemi kaplayan şeffaf bir cisimdir. (İsmail Hakkı Bursevi) Dünya, alem: Dü…
Rüzgar gücüyle çalışan yel değirmeni Eskiden su veya rüzgar gücüyle günümüzde elektrik gücüyle çalışan, içinde buğday vb. tanelerin öğütülerek un haline getirildiği yer: Yel değirmeni, su değirmeni vb. Öğütmeye yarayan araç …
Deli Aklını yitirmiş olan, akli dengesi bozulmuş olan: Burada bir deli vardır ki, sabaha kadar bağırır, durur! (N. F. Kısakürek) Aklını her zaman yerinde ve gereği gibi kullanamayan: "Oğlum sen deli misin?" dedi. &…
Doğmak Cenin durumundaki insan süresini doldurarak ana karnından çıkmak, dünyaya gelmek. (Güneş, ay, yıldız) Ufuktan yükselerek görünür olmak: Ay doğuyor geceleri. Ortaya çıkmak: Yeni bir kuşak doğuyor. Birlikten kuvvet doğar. (…
Dizginlenmiş at Dizgin, at veya başka binek hayvanlarını yönlendirmek ve kontrol etmek için kullanılan, gemin uçlarına bağlı olan kayışlardır. Binici, dizginleri çekerek veya gevşeterek hayvanın hareketlerini kontrol eder; bö…
Diz ve anatomisi Uylukla baldırın birleştiği oynaklı bölge, bacağın büküm noktası ve bunun özellikle ön tarafı. Diz, uyluk kemiği (femur) ile kaval kemiği (tibia) arasında yer alan ve vücudun en büyük eklemi olan menteşe tipi bir e…
Sayı, nicelik ya da nitelik bakımından büyük, az karşıtı: Geçen yıl çok ürün aldık. Çok işim var. Çocuk çok ağlıyor. Çok güzel bir kız. Çok iyi bir insan. Çok kez. "Çok" sözcüğü ile ilgili birleşik kelimeler Çokbilmiş…
Diş Ağzın içinde, çene kemiklerinin üstüne dizili olan; ısırıp koparmaya ve çiğneyip ezmeye yarayan beyaz ve sert kemiksi organlardan her biri. Çark, testere, tarak gibi çentikli şeylerdeki çıkıntılardan her biri. (Sarımsak d…
2 dirhem ağırlık (bronz, çap ~ 1 cm) Eski bir ağırlık ölçüsü; okkanın dört yüzde biri olup ~ 3,207 grama eşittir: Yüz dirhemi ne ediyor? (Ahmet Rasim) Eskiden kullanılan bir para, gümüş sikke: Dört yüz bin dirheme bir bahçe ve yüz…
Derinliğin bittiği ya da yükselişin, çıkışın başladığı yer: Deniz dibi. Irmağın dibi. Uçurumun dibi. Tencerenin dibi tuttu. Ağacı dibinden kesti. Tırnak dibi. Saç dibi. Bir şeyin yanı başı: Köyün ileri gelenleriyle beraber bir duva…
Deli İçinde "deli" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları: ( * yaygın bilinen ) Deli ağlamaz, akıllı gülmez : Akılsız kişiler yaşadıkları zorluklara ve çoğu zaman içine düştükleri sıkıntılara alışkın oldukları i…
Deli İçinde "deli" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler: Deli bayrağı açmak : (şaka yollu) Aşık olmak: Hatun dedin mi, deli bayrağı açmak lazım gelir evvela. Ama senin yaşın müsait değil daha b…
Din ile ilgili deyimler ve anlamları İçinde "din" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler: Dinden imandan çıkmak : Ne yaptığını, ne söylediğini bilmeyecek kadar öfkelenmek: Etin yeni fiyatını öğrenince…
Söz söyleme yeteneği olmayan, konuşma engeli olan, konuşamayan (kimse): Leyla doğuştan dilsizdi, konuşamıyordu. Onunla işaret diliyle anlaşıyorlardı. Kadir Leyla sayesinde daha o yaşta işaret dilini biraz öğrenmişti. (K. Tekg…
Çürük elma Çürümüş olan, bozulmuş, niteliğini yitirmiş olan: Çürük elma. Çürük diş. Sağlam ve dayanıklı olmayan: Çürük yapı. Çürük eşya. Sağlam bir temele ya da kanıtlara dayanmayan: Biz bugüne değin böyle çürük savlar karş…
Çul Kıldan yapılmış kaba dokuma: Emmim beni aba ve çul almaya gönderdi (A. R. Kars). Kimi zaman çul çaput bulmuştu yatak niyetine, kimi zaman üstü işlemeli tertemiz, beyaz astarlı saten yorganlar. (U. Becerikli) Kıldan ya da…
İçinde "el (yabancı, ahali) " sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları: ( * yaygın bilinen ) El, adamı cömert der maldan eder, yiğit der candan eder : Başkalarının gereksiz pohpohlama ve övgüleri insana normalde yapmaya…
İçinde "el (yabancı, ahali) " kelimesi geçen deyimler, birleşik kelimeler, açıklamaları ve örnek cümleler: El adamı (Elin adamı) : Yabancı kimse: El adamı öğüt verir de ekmek vermez (M. Üçer). Şimdi. ah vah ediyorlar. E…
Bir elin nesi var, iki elin sesi var İçinde "el (uzuv) " sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları: ( * yaygın bilinen ) El benden, sebep Allah'tan : Kul çalışır, Allah verir. Bir kişinin başarılarını veya sahi…
El ile ilgili deyimler ve anlamları İçinde "el (uzuv) " kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler: El açmak : Dilenmek: Oturup kör gibi, namerde el açmak iyi mi? / Kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek pa…
Kibrit çöpü Küçük, saman inceliğinde herhangi bir sap, dal ya da tahta parçası: Kutusunda sadece tek bir kibrit çöpü vardı. Üzümü çöpünden koparıp ağzına attı.
Fırınlanmış çömlekler Süzülmüş çamurdan yapılıp fırınlanan (pişirilen) küçük boy sırlı kap. Toprak kap. Kil ya da başka silikatlardan elde edilen ürünlere verilen genel ad.
Çocuk olmak İnsan yavrusu, çağa: Okul çocuğu. Çocuk sesi. Bir ana babanın yaptıkları ya da doğacak olan yavru: Kaç çocuğunuz var? İkinci çocuğuna hamile. (Yaşlı da olsa, arkadaşlar arasında ya da çok yaşlılara göre daha az y…
Düğün töreni Evlenme ya da sünnet dolayısıyla yapılan, gelenekselleşmiş evreleri bulunan törenler, eğlentiler dizisi: Bir kaç ay sonra da nikah ve düğün yapılmasına karar verildi (A. H. Tanpınar). Sünnet düğünü. Köy düğünü. (…
Çivi İki şeyi birbirine tutturmak ya da sabitleştirmek için çakılan, ucu sivri, genellikle başlı, maden ya da ağaç çubuk: Salih Usta, iki tahtayı birbirine yanaştırdı, bir çivi çaktı. Kalkan balığının üzerindeki, düğmeye ben…
Pis, kokuşmuş, bulanık su: Çirkef sular, sokaklara akıp kokuşmuş seller durmadan akmış ve kaldırımsız yerlerde yemyeşil gölcükler ve bataklıklar yapmış. (Ş. Mağmumi) (mecazi) İğrenç ve bulaşkan kimse ya da şey: Sen bu çirkef işe …
Çilingir Kilit, anahtar gibi ufak tefek demircilik işleri yapan, anahtarı kaybedilmiş kilitli kapıları açan usta, anahtarcı: Kadın evine döndüğünde bir çilingir çağırıp kapıyı açtırdı, zira anahtar çantada gitmişti... (E. Suba…
Çingene kızı (T. Büyüküstün) Hindistan'dan çıktıkları sanılan, dünyanın çeşitli yerlerinde göçebe olarak yaşayan, çalgıcılık, falcılık, ayakkabı boyacılığı yapmak ve elek, ızgara, maşa, çiçek gibi şeyleri (üretip) satmakl…
İplik çilesi (mecazi) Zahmet, sıkıntı: Çekilecek çilesi varmış. (tasavvuf) Dervişlerin küçük bir odaya kapanarak, az yiyip az içerek, az uyuyarak, sürekli ibadetle benliklerini öldürmeye çalıştıkları, genellikle kırk gün s…
Çiftçi Çiftçi, tarımsal üretimle uğraşan ve toprağı işleyerek bitkisel ürün yetiştiren kişidir. Geçimini tarla, bağ, bahçe gibi alanlarda yaptığı üretimle sağlar. Genellikle hayvan besleyerek süt, et gibi ürünler de elde ederl…
Romantik çift Bir şeyden iki tane olma durumu: Bir çift ayakkabı. Bir erkekle bir dişiden oluşan iki eş. Karı koca: Mutlu çift. Toprağı sürmek için birlikte koşulan iki hayvan. Küçük maşa ya da cımbız gibi iki kollu tutaç…
Güzel bir beyaz çiçek Plumeria (botanik) Bir bitkinin, genellikle bir kılıf içinde olan üreme organlarını taşıyan, göz alıcı renklerle bezenmiş ve çoğu güzel kokulu bölümü. Çiçek veren bitki: Çiçek yetiştirmek. Ayçiçeği. Çu…
Küçük ve ince bir şeyin kırılırken çıkardığı hafif ve süreksiz ses: Çıt diye kırıldı. (askeri terim) Makineli tüfekte, namlu boşluk ayarı yapmaya yarayan ve namlu dibindeki dişler üzerinden bir tırnağın her atlayışında çıkardığı …
Çıra Ateş yakmak için kullanılan, çam gibi reçineli ağaçların çabuk yanmaya elverişli yağlı bölümü: Marmara çırası. Bu bölümden küçük küçük kesilerek hazırlanmış, tutuşturma ve aydınlatma işlerinde kullanılan parça: Sobayı ç…
Çıkmaz sokak Sonu kapalı olup hiçbir yere ulaşmayan, çıkış vermeyen: Ona göre, Kemal Paşa'nın açtığı yol, çıkmaz bir yolmuş. (Y. K. Karaosmanoğlu) Çıkmaz sokak : Çıkışı olmayan sokak, kör sokak. (mecazi) Sonu olmayan o…
Ölmek üzere bulunan hastanın bile iyileşeceğinden son anına değin umut kesilmez: Ömer'in ailesi yine de Çıkmadık candan umut kesilmez deyip her türlü tedaviyi deneyecekti tabi. (M. K. Çelik) Elden gitti sandığımız bir şeyle il…
Çeyiz Çeyiz, evlenmeye hazırlanan gelin için ailesi tarafından özenle hazırlanan her türlü eşya ve malzemeyi ifade eder. Genellikle yatak örtüleri, havlular, mutfak gereçleri, el işleri, giysiler ve ev tekstili gibi ürünleri k…
Çerçi Köy köy, pazar pazar dolaşarak ufak tefek şeyler satan ayak tuhafiyecisi: Ertesi yaz köyümüze, önleri eşekli iki çerçi çıktı geldi. Yıllarca köyümüze tabak, çanak, sabun, inci, boncuk, hoş kokular, ayna vs. satan çerçilerden …
Çene ve çene kemiği Omurgalılarda kemik ya da kıkırdakla desteklenen, dişleri taşıyan ve ağzın açılıp kapanmasını sağlayan eklemli bir organizma parçası: Alt çene, üst çene. Mengene ya da kerpeten gibi araçların eşyayı sıkış…
Çevir kazı yanmasın (halk dilinde) , söylediği şeyi sonradan değiştirmeye kalkışanlara, sözünü çevirmeye, duruma uydurmaya kalkışanlara alay ya da şaka yollu söylenir: Söylediği tutmayınca her zaman ki gibi, çevir kazı yanmasın ayak…
Birisinin etini iki parmak ucu arasında kıstırarak sıkma, çimdiklemek işi. Başparmakla işaret parmağının ucu arasına alınan miktar, çitmik: Bir çimdik tuz. Bir çimdik biber. (mecazi) Gönül kıracak söz. Tatar böreği.
Mum dibine ışık vermez Bir fitilin üzerine erimiş balmumu, içyağı ya da parafin dökülüp uzunca silindir biçiminde dondurulan ışık aracı: Mum yakmak. (fizik) Işık şiddeti birimi. Mum, 1948'e kadar enternasyonal mumu, bu …
Misafir Bir yere veya birinin evine ziyaret etmek veya kısa bir süre kalmak için gelen kimse, konuk, mihman: Eve gelen misafirleri sevinçle kapıda karşıladılar, buyur ettiler: "Hoş geldiniz, ne iyi ettiniz de geldiniz.&q…
Tasviri nur ışığı Kutsal ışık, aydınlık, ışık, parıltı. Işık, aydınlık, ziya, parlaklık; şan, şeref; eşyayı ortaya çıkaran ve onun gerçekliğini gözler tarafından görünür kılan.
Bir etki oluşturmak için yapılan konuşma, söz. (edebiyat) → Söylev. Mürşitlerin tarikata girenlere yol göstermek için söyledikleri, yazdıkları şiir. Nutuk ile ilgili deyimler ve anlamları İçinde "nutuk" kelimesi g…
Numaralar Benzer şeyleri ayırt edebilmek için her birinin üzerine işaret olarak yazılan sayı, no: Bizim evin numarası 22'dir. (Kimi eşyada) Ölçü: İki numara gömlek. 37 numara ayakkabı. Eğlendirici oyunlardan her biri: B…
Bir şeyi yapmayı önceden isteyip düşünme, kurma, maksat: Onların niyeti beni memleketten evlendirip, beni köydeki çiftçilik işleriyle, tarla işleriyle meşgul etmekti. (Z. Işık) (din) Bir ibadetin geçerli olabilmesinin en önemli k…
Nişan yüzükleri İşaret, iz, belirti, alamet: Ya Ali! Seni sevenlerin üç nişanı vardır: Malını sana feda eder. Canını senin için feda eder. Senin sırrını gizli tutar. (A. H. Haksöyler) Evlenme sözünün kesinlik kazanması için …
Yılın, Mart ve Mayıs ayları arasında yer alan ve otuz gün süren dördüncü ayı (Süryanice'den). Nisan yağmursuz, mayıs güneşsiz yakışmaz. Nisan ile ilgili deyimler ve anlamları İçinde "nisan" kelimesi geçen deyimler,…
Nikah töreni Evlenmek üzere bir araya gelmiş kadınla erkeğin isteği üzerine, nikah memurunun iki şahit önünde onları evlendirdiğini söylemesi ve bu olayı resmi deftere geçirip ve imzalatarak belgelendirmesine ilişkin yasal iş…
Nesneyle ilgili, nesneye değin. Gerçeğe varmak amacıyla, taraf tutmadan inceleme yapan, hüküm veren, objektif (felsefe) Bireyin kişisel görüşünden bağımsız olan, objektif. Nesnel ile ilgili birleşik kelimeler ve anlamları …
Riayet edilmesi zorunlu cinsel ve ahlaki kurallara bağlılık, iffet: Mümin erkeklere söyle: "Gözlerini (harama bakmaktan) kıssınlar ve namuslarını korusunlar!" Mü'min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakıns…
Müslüman bir genç "Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığını ve Hz. Muhammed'in O'nun kulu ve Rasûlü olduğunu kabul etmiş ve " Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve Rasûluhu" …
Bir ailede çocukların evliliği, iyi bir makama geçmeleri, büyük adam olmaları vb. olaylardan büyüklerin duyduğu mutluluk, sevinç: Allah mürüvvetini göstersin bana. İyilikseverlik, cömertlik, insanlık: Dedi ki: "Mürüvvet odur …
Mutlak değer matematikte cebirsel bir sayının, işareti göz önüne alınmaksızın değeridir Hiçbir koşula bağlı olmayan, her türlü denetimin dışında kalan, kendi başına var olan, sınır tanımayan. İçinde yabancı bir öge bulunmaya…
"Hangi yer" anlamına olup yer sormak için kullanılır: Bu fotoğraf nerede çekilmiş? Bu nerenin parası? Hangi taraf?: Nereye böyle? (Vücutta) Hangi yer? Hangi organ?: Nereniz ağrıyor. Nerede : Özlem anlatır: Nerede o esk…
Meteliğe kurşun atmak Eskiden çeyrek kuruş, on para değerinde olan sikke: Cebimde bir tek metelik vardı. Bu bir tek metelikle ne alınabilinirdi ki? Belki beş on leblebi verirlerdi... (A. G. Çavdaroğlu) (mecazi) Çok az para,…
Sorun, problem: Esasen küçük mesele büyük mesele diye bir ayırım yapmak da yanlıştır. Küçük büyük değil sadece mesele vardır. Hiç bir şeyi bence hafife almaya gelmez. (K. Korcan) Güç iş: İstanbul da yaşamak bir meseledir. Mesel…
Merhamet etmeyene merhamet edilmez (Hadisi Şerif) Acıma duygusu. Bir kimsenin veya bir başka canlının karşılaştığı kötü durumdan dolayı duyulan üzüntü, acıma. (din) Birinin (veya başka bir canlının) içinde bulunduğu acılı …
Merdivenler Merdiven, yukarıya çıkmak veya yüksek bir yerden aşağı inmek için kullanılan, basamaklardan oluşan yapıdır. Günlük yaşamda evlerde, iş yerlerinde, açık alanlarda veya çeşitli yapıların iç ve dış kısımlarında sıklıkl…
Harcanan para, gider: Bizim evin masrafı çoktur. Bir şeyin yapımında kullanılan öteberi, gereç, harç: Yemeğin masrafı bol tutulmuş. Masraf ile ilgili deyimler ve anlamları İçinde "masraf" kelimesi geçen deyimler ve …