"Çok" ne demek? "Çok" sözcüğüyle ilgili atasözleri, deyimler ve anlamları

Güncellenme: 24 Ekim 2025 Soru/Yorum: 0
  1. Sayı, nicelik ya da nitelik bakımından büyük, az karşıtı: Geçen yıl çok ürün aldık. Çok işim var. Çocuk çok ağlıyor. Çok güzel bir kız. Çok iyi bir insan.
  2. Çok kez: Çok gittim başka ülkelere.

"Çok" sözcüğü ile ilgili birleşik kelimeler

  • Çokbilmiş:
    1. Bilgiçlik taslayan, bilecen: Hüseyin Bey'in yüzündeki çokbilmiş ifade iyice sinirlerini bozdu. (D. Duman)
    2. Kurnaz ve sinsi: Aman Allah'ım, ne çokbilmiş şey! Büyük efendinin karşısına gider, fan fan fan, Şemi'nin yanına gelir fin fin fin, kamburun önüne çıkar fon fon fon... (H. R. Gürpınar)
  • Çok çok: En çok, olsa olsa, en son: Bu iş çok çok bir hafta sürer.
  • Çokları: Birçoğu, birçok kimse: Çoklarını dinledim ama nafile.
  • Çoktan (Çoktandır): Çok zaman önce, çok zamandan beri, öteden beri, uzun süreden beri: Bıraksalar beni çoktan marizlemiştim ya!... (M. A. Ersoy)

"Çok" sözcüğü ile ilgili deyimler ve anlamları

İçinde "çok" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:

  • Çok baharın otunu yemek: Hayatı dolu dolu yaşamış olmak.
  • Çokbilmişlik taslamak: Kendini çokbilmiş gibi göstermek: Çokbilmişlik taslama. Dünkü çocuk ... Karşıma geçmiş kocaman kocaman laflar ediyorsun. (M. U. Yeşil)
  • (bir şey) Çok gelmek:
    1. Gereğinden çok olmak: Dondurma bana çok gelmişti. Bitmeyecek kadar çok... (S. Demir)
    2. Çekilmez, katlanılmaz olmak: Bu evlilik konusunda üzerime çok gelmişti. (M. Gürses)
  • Çok geçmeden: Kısa bir süre sonra: Altına atılan mindere hemen çöktü, çok geçmeden de derin bir uykuya daldı. (R. Özdenören)
  • Çok görmek: Yeterli görmek: Davud (a.s) oğluna şu tavsiyede bulunmuştur: "Bin tane dostun olsa çok görme, o yine azdır. Bir tane düşmanın olsa bunu da az görme, bu da çoktur." (İmam Maverdi)
  • (bir şeyi birine) Çok görmek: Ondan esirgemek: İlk bakışında, ilk gülüşünde zaman durdu / Gülümseyişini çok görme bana... (G. B. Altıntaş)
  • Çok olmak: Davranışlarıyla haddini aşarak artık dayanılmaz duruma gelmek, karşısındakini usandırmak: "Sen artık çok oldun, şimdi sana gösteririm!" (M. Koç)
  • Çok söylemek: Gevezelik etmek: Çok söyleme; üstün olduğunu iddia ediyorsun, delilin nedir? dediler. (Mesnevi)
  • Çok şey!: Şaşma anlatır.
  • Çok şükür: Allah (c.c.)'ya şükürler olsun: "Çok şükür şifa lütfeden Rabbime!" (M. Bozdağ). Çok şükür bugünleri de gördük.
  • Çok yaşa: Biri hapşırdığında uzun ömür dileğinde bulunurken ya da bir şey çok beğenildiği zaman söylenen söz: Haminnem hapşırıp da ben, "Çok yaşa haminneciğim", dedim mi, güle güle gözlerinden yaş gelerek, "Sen de gör inşallah yavrum" derdi. (A. Nesin)
  • Çoğa kalmaz: Uzun sürmez, biraz sonra: Çoğa kalmaz, serbest bırakırlar bizi. (M. Akpak)
  • Adam olana çok bile:
    1. Bir şeyin değerini bilen için, azı da yeterlidir: Elimde eski bir ev, kuyruğu kopuk bir eşek, bir Çamlıbel, iki parça tarladan başka şey kalmamış; kalmasın, dert mi?... Adam olana çok bile. (O. Çeviksoy)
    2. Anlayan için, küçük bir uyarma yeterlidir: Bu kadar yazdım, adam olana çok bile. (A. Sürer)
  • Arpası çok gelmek: Azmak, coşmak, aşırı ve taşkın davranışlarda bulunmak: Arpası çok gelen hayvanın çılgınlığı ve hayali varlıklara bile çifte sallaması yadırganmazsa da, bedeni ve ruhi kuvvetlerinin dizginlerini elinde tutması gereken insan oğlunun, esir etmesi icap eden nefsani kuvvetlerinin esiri olması yazık değil mi? (S. Ayverdi)
  • Az çok: Bir parça, oldukça, hayli: Bütün vatandaşlar az çok müzik hakkında bir şeyler bilsin isterim. (Karabatak)
  • Az çok dememek: Olanla yetinmek, azına çoğuna bakmamak: Az çok demeden ve kazandığım paraya bakmadan çalışmaya devam ettim. Çok şükür bir gelirim var... (E. Soylu)
  • Aza çoğa bakmamak: Olanla yetinmek: Aza çoğa bakmadan, ne kadar maaş verirlerse kabul et. (N. Muallimoğlu)
  • Azı çoğa saymak: Verilen bir armağandan az da olsa hoşnut olmak: Nihayet üzerine birkaç kuruş da ben ilave edip "azımızı çoğa say" diyerek sokuyorum cebine. (Türk dili)
  • Kraldan çok kralcı olmak: Birinin davasını ondan çok savunur olmak: Ne yazık ki köyde kraldan çok kralcılar vardı ve bunlar ağaya yaranmak, kendi çıkarlarını artırmak için ağanın yerine ağalık yapmaktan kaçınmazdı. (M. Bayram)
  • (birinin) Pirinci (çok) su kaldırmamak (götürmemek):
    1. Alıngan, çabuk darılır olmak, şakadan anlamamak.
    2. Kendisinden beklenen özveriye katlanamayacak durumda olmak: Onun dediğine bakma. Bu iş oldukça fedakârlık ister, ve onun pirinci de çok su götürmez. (N. Muallimoğlu)

"Çok" sözcüğü ile ilgili atasözleri ve anlamları

İçinde "çok" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )

  • Çok acıma, acınacak olursun: Her konuda sonsuz merhametli davranarak mantığı elden bırakanlar yaşam içinde zor durumlara düşebilirler.
  • Çok açılma, soğuk alırsın (üşürsün): Kişinin ölçüsüz ve dikkatsiz davranmasının zarar getireceğini anlatır. Her işte sınırı aşmamak, kendini tehlikeye atmamak gerektiği öğütlenir.
  • Çok ağız bir olunca bir ağız hiç olur: Herkes ağız birliği ederse bir kişinin söyledikleri doğru da olsa geçersiz sayılır.
  • Çok ant içen, çok da yalan söyler (Yalancının yemini çok olur):
    1. Yalancı, insanları söylediklerine inandırabilmek ve ikna etmek için, kutsal değerler üzerine çok yemin eder.
    2. Çok yemin ederek konuşan inanların yalan söyleyebileceği de dikkate alınmalıdır.
  • Çok arayandan çok soran yeğdir: Bilgiye ulaşmanın en kısa yolunun soru sormak olduğunu anlatır. Gereksiz yere arayıp vakit kaybetmek yerine, bilene danışmak daha doğru ve faydalıdır.
  • Çok arpa, atı çatlatır: Aşırıya kaçmanın veya fazlanın zararlı olabileceğini, ölçülü olmanın önemini vurgular. İnsanların sahip oldukları kaynakları veya imkanları doğru bir şekilde kullanmalarını, gereksiz tüketimden kaçınmalarını önerir.
  • Çok azan başını yer: Kararınca yetinmeyen, gözünü hırs bürümüş insanı er geç bir felaket bekler.
  • Çok bağ sahibini batırır: Kişi ilgilenemeyeceği kadar çok bağa, tarlaya sahip olursa hepsine birden gerekli bakımı gösteremeyebilir.
  • Çok bereket çok hareketten: Çalışkan insanların emeklerinin karşılığını bolluk ve kazançla alacağını anlatır. Bereketin temeli, tembellikte değil sürekli gayret ve üretkenliktedir.
  • Çok bilen çok yanılır*: İnsan ne kadar bilgili olursa olsun, bilmediği daha çoktur. Çok şey bildiğini sanarak kendine güvenen kişi, bilmediği şeylere karışırsa bunlarda yanılır.
  • Çok çabalayan çok yorulur: İşinde acele eden ve stresli bir şekilde çalışan kişinin hızla tükenip başarılı olamayacağını anlatır. Sabırlı ve planlı çalışmanın önemi vurgulanır; acele etmek işi bitirmek yerine daha da zorlaştırabilir.
  • Çok çalışan çarık yırtar, iş odur hakka vara: Başarıya ulaşmanın veya hak ettiği sonuçları elde etmenin yolu, azimle çalışmak ve gereken çabayı göstermektir.
  • Çok çalıştım senin için, şimdi oldu benim için: Kişi başkaları için çalışır, yorulur ama öğrendikleri kendine kalır.
  • Çok çocuk anayı şaşkın, babayı düşkün eder: Ailedeki çocuk sayısının artmasının anne ve babanın daha fazla sorumluluk üstlenmek zorunda bırakabileceğini ve bu durumun onları zorlayabileceğini ifade eder.
  • Çok dertli çok konuşur: Derdi çok olan bunu sürekli dile getirerek veya yakınlarına anlatarak çözüm arar.
  • Çok dostu olanın hiç dostu yoktur: Her karşısına çıkan insanla dostluk kurmaya kalkanların çevresindekilerin pek fazla dostları olduğu söylenemez.
  • Çok el ya yağmaya ya yolmaya*: Çok kimsenin katılmasıyla yağma ve yolma işi iyi başarılır.
  • Çok gezen çok bilir*: Çok gezen kişi, gezdiği yerlerde değişik şeyler görür, öğrenir. Eskiden bildiklerinin üzerine yeni bilgiler ekler.
  • Çok gezen çok bilmez, çok çeken çok bilir: Gerçek bilginin gezip görmekten çok sıkıntı çekerek ve tecrübe edinerek kazanılacağını anlatır. İnsan, acı ve zorluklarla olgunlaşır.
  • Çok gezen tavuk ayağında pis getirir*:
    1. Her yere girip çıkan kadının adı lekelenir.
    2. Gezip dolaştığı yerlerde kötü şeylerle de karşılaşan kişi, kötü huylar ve zararlı bilgiler edinerek döner.
  • Çok gülen çok ağlar: Yaşadığı şeylerden ders almayan, sürekli eğlenmeyi ve gülmeyi seven kimseler ilerde bunun cezasını çekerler.
  • Çok gün ağlamanın bir gün gülmesi vardır: İnsan bazen peş peşe büyük sıkıntılar yaşasa da hemen hayata küsmemeli. Çünkü böyle olayların arkasından çok sevindirici olaylar gelir.
  • Çok havlayan köpek ısırmaz*: Karşısındakini bağırıp çağırmakla korkutmaya çalışan kimse, can yakacak bir harekette bulunmaz.
  • Çok incelme, koparsın: Her şeyin bir sınırı olduğunu anlatır. İnsan da aşırı anlayış, sabır veya fedakârlık gösterirse sonunda tükenir ve dayanamaz.
  • Çok ile azın oyunu olmaz: Birbirine zıt olan şeylerin bir arada bulunduğu yerde huzur olmaz.
  • Çok isteyen belasını ister: Bir şeyi elde ettikten sonra açgözlü davranıp daha fazlasını isteyen kişi sonunda zararlı çıkabilir.
  • Çok karınca deveyi öldürür:
    1. Karınca tek başına küçük ve zararsız bir hayvandır ama hepsi bir araya geldiğinde büyük zararlara yol açabilirler.
    2. Haksızlığa uğrayan kişiler tek başlarına bir şey yapamazlar ama hepsi birleştiğinde büyük bir güç oluştururlar.
  • Çok karıştırma, altından çapanoğlu çıkar: Bir işe gereğinden fazla müdahale etmenin beklenmedik sonuçlar doğurabileceğini anlatır. Fazla kurcalanan işlerde gizli sorunlar veya tehlikeler ortaya çıkabilir.
  • Çok konuşanda var bir yalan, çok zenginde var bir haram: Çok konuşmayı alışkanlık haline getirenler anlatacak gerçek hikayeleri kalmayınca yalana baş vurabilirler. Çok zengin kimseler de kazançlarına hile karıştırmış olabilirler.
  • Çok koşan çabuk (tez, çok) yorulur*: Hangi alanda olursa olsun iyi zamanlama yapmadan işin başında aşırı çaba gösteren kimse, çabuk yorulacağı için sonucu elde etmekte gecikir.
  • Çok koşan çabuk yorulur, çok kazanan hiç yorulmaz: Başarıya ulaşmanın sadece fiziksel çaba değil, akıl ve stratejiyle mümkün olduğunu vurgular. Akıllıca hareket eden kişi, daha az eforla daha çok kazanç sağlar.
  • Çok koyunun çok kuzusu olur: Ne kadar çok mal varlığına sahipsen, o kadar çok getirisi olur.
  • Çok kucaklayan az devşirir:
    1. İnsan kaldıramayacağı yükün altına girerse yaptığı işten fazla bir şey elde edemez.
    2. Açgözlülük edip, bir şeyden kapasitesinin üzerinde yarar sağlamaya çalışan kimse umduğundan çok daha azını elde eder.
  • Çok kuduran köpeğin zevali yakındır: Aşırıya kaçan veya sürekli sorun çıkaran kişilerin, bu davranışlarının sonucunda kısa sürede zor durumda kalacaklarını, başlarına bela açacaklarını ifade eder. Bu atasözü, ölçüsüz ve saldırgan davranışların, sahibine zarar vereceğini ve sonunu yaklaştıracağını vurgular (zeval: yok olma).
  • Çok kurcalama çıban edersin: Bir konuyu gereğinden fazla deşelemenin bazı insanları rahatsız edip işleri içinden çıkılmaz hale getireceğini anlatır. Gereksiz ısrar, sorunun büyümesine ve kişinin başına dert açmasına yol açabilir.
  • Çok lakırdı baş ağrıtır: Çok konuşmak, söyleyenin de, dinleyenin de canını sıkar.
  • Çok lakırdı değirmende olur: Değirmende yapılan bolca konuşma veya boş sohbet, işin niteliğini veya sonuçlarını etkilemez. Bu atasözü, işin özünden uzaklaşmadan gereksiz sohbetlerden kaçınılması gerektiğini ve sohbetin yalnızca işin bu tür konuşmalardan etkilenmediğinde doğal olduğunu anlatır.
  • Çok lakırdı para etmez: Gereksiz yere fazla konuşmanın değerli bir şey olmadığını ifade eder. İnsan, sözlerinde ölçülü ve anlamlı olursa daha çok itibar görür.
  • Çok malın hesabı, az malın azabı çok olur: Çok malı olan zengin kimseler mallarının hesabını yapmakta zorlanırlar. Az malı olan fakir kimseler ise yoksulluktan şikayet ederler.
  • Çok muhabbet tez ayrılık getirir: Aşırı samimiyetin ve sık görüşmenin zamanla bıkkınlık ve tatsızlık yaratabileceğini ifade eder. İnsan ilişkilerinde denge ve ölçü önemlidir.
  • Çok naz âşık usandırır*: Bir kimse sevenlerine, kendisiyle ilgilenenlere karşı aşırı nazlanırsa onların kendisinden uzaklaşmalarına yol açar.
  • Çok olup çöp olacağına, az olup öz olsun: Değersiz bir çokluk yerine kaliteli bir azlık tercih edilmelidir anlamındadır. Sayıdan çok nitelik önemlidir.
  • Çok sevilirse çok 'ah' edilir: Büyük sevginin beraberinde büyük acı getirebileceğini anlatır. İnsan ne kadar çok severse, olumsuz bir durumda o kadar çok özlem, hüzün ve hayal kırıklığı yaşar.
  • Çok söyleme, ağzın büyük olur: Çok konuşan insanlar için söylenen bir atasözü.
  • Çok söyleme arsız edersin, aç bırakma (parasız koyma, çok saklama) hırsız edersin* (Yüz verme arsız olur, az verme hırsız olur): Öğüt vermede, rızkını sağlamada, terbiye vermede insanlara ölçülü davranmak gereklidir. Ölçüyü kaçırırsak sonuç amaçlananın tersi olur.
  • Çok söyleyenin kalbi sağ olmaz: Sürekli konuşan veya başkaları hakkında çok fazla konuşan kişinin iç huzuru bulamayacağını ifade eder. Yani, sürekli konuşmak ve gereksiz yere konuşmak, kişinin iç huzurunu ve sağlığını olumsuz etkiler.
  • Çok söz hamamda yaraşır: Yapacak işleri olmayan kimseler bir araya geldiklerinde bol bol konuşurlar.
  • Çok söz ozanda yaraşır:
    1. Mesleği çok söylemeyi gerektiren kimseler çevresindekileri sıkmazlar, ilgiyle dinlenirler.
    2. Sözler konuşmasını bilen kişinin ağzından çıkarsa değerli olur.
  • Çok söz söyleyen, çok söz işitir: Sürekli konuşan kişinin, başkalarından da çok sayıda ve çeşitli tepkiler veya eleştiriler alacağını ifade eder.
  • Çok söz (laf) yalansız, çok para (mal) haramsız olmaz*: Aşırıya varan konuşmada da, kazançta da sahibine duyulan saygınlığı yok eden bir nitelik ya da hoş karşılanmayacak bir durum olduğu düşünülür.
  • Çok süren ikbal, beyaz kargaya benzer:
    1. Uzun süren başarı veya talihin nadir bulunduğunu ifade eder. Kalıcı ve sürekli başarının nadir ve ender rastlanan bir durum olduğunu vurgular.
    2. Sürekli ertelenen, zamanında yapılmayan hiçbir işten hayır gelmez.
  • Çok taş kaldıran, ya yılana uğrar ya çıyana: Çok fazla veya gereksiz iş yapan kişilerin, gereksiz yere her şeye karışanların veya merak edenlerin başını derde sokabileceğini ifade eder.
  • Çok yaşayan/okuyan bilmez, çok gezen bilir*: Çok gezen kimse, görerek ve işiterek, yaşantıya bağlı olarak pek çok konuda bilgi sahibi olur, bu yönden çok yaşayan ya da okuyan kimselerden daha bilgili bir düzeye gelir.
  • Çok yaşayan çok görür: Uzun ömür süren kişinin hayatın birçok farklı yönüne tanıklık edeceğini ve birçok tecrübeler edineceğini ifade eder. Zaman geçtikçe insan daha fazla şey öğrenir ve hayatın değişimlerine şahit olur.
  • Çok yemek adamı az yemekten koyar: Aşırı yemek yemenin zamanla insanı sağlıksız ve rahatsız bir hale getireceğini, ölçülü yemenin ise daha sağlıklı olduğunu ifade eder. Çok yiyen insanın ömrü kısa olacağından az yiyerek uzun yaşamaktan mahrum kalmış olur.
  • Çok yiyende sağlık, çok uyuyanda akıl, çok söyleyende gerçek olmaz: Çok yiyen vücut sağlığını, çok uyuyan akıl zindeliğini, çok konuşan da gerçekçiliğini yitirir.
  • "Çok yiyeyim" diyen aç kalır: Boğazına düşkün kimseler azla yetinmeyi bilmedikleri için eline geçeni harcar ve kısa zamanda yoksulluğa düşer.
  • Çoğa (Çok) tamah eden, yoğa (Yok) tamah eder: Gözü doymayan ve elindekinin daha fazlasını isteyen kişinin elindekini de kaybederek yokluğa düşeceğini anlatır. Aşırı hırs, zararla sonuçlanır.
  • Çoğu gitti azı kaldı*: (Bir şeyin) Tamamlanmasına az kaldı, güç bölümleri bitti, geçti: Ektik, ektik, yetişecek / Çoğu gitti, azı kaldı. / Bütün yollar bitişecek, / Çoğu gitti, azı kaldı. (N. F. Kısakürek)
  • Çoğu zarar, azı karar*: Hangi işte olursa olsun aşırılığa gidilmemelidir.
  • Acemi marangozun talaşı tahtasından çok olur: Deneyimsiz kişilerin yaptığı işlerde daha fazla hata yapacağını ve fazla israf olacağını anlatır. Tecrübe kazandıkça, işler daha verimli ve düzenli hale gelir.
  • Acından ölmüş yok, tokundan ölmüş çok: Açlık veya az yeme nedeniyle ölenlerin az olduğunu, ancak aşırı yemenin insanlara daha fazla zarar verdiğini ifade eder. İhtiyaçtan fazlasını tüketmek, insan sağlığına ve hayatına ciddi tehlikeler getirebilir.
  • Acıyan çok, ama ekmek veren yok: Muhtaç durumda olan veya başına büyük bir felaket gelmiş kişilere herkes acır; ama yardım eden çok az olur.
  • Adadığı çok, verdiği yok: Bazı kimseler adamakla insan bir şey kaybetmeyeceğini bildiğinden, çok söz verir, ancak hiçbirini de yerine getirmez.
  • Ağacı çok olan köyün mezarı az olur: Bol ağaç ve yeşilliğin sağlığı ve huzuru artırdığını, dolayısıyla insanların daha uzun ve sağlıklı yaşamasına katkıda bulunduğunu ifade eder. Bu nedenle, ağaçların ve yeşil alanların önemini vurgular.
  • Ağacı çok olan yere kıtlık gelmez: Ağaçlandırılmış topraklarda kuraklık tehlikesi olmadığından, her zaman verimli olur ve bol ürün elde edilir.
  • Ağzı kana değen kurt daha da çok azar: Bir kez kazanç veya tatmin elde eden birinin, daha fazlasını arzulayarak hırslarının ve isteklerinin büyüyebileceğini anlatır.
  • Akıl veren çok, para veren yok: İnsanlara nasihat ve tavsiye vermeye hazır birçok kişi bulunduğunu, ancak ihtiyaç duyulan maddi desteği sağlayan kişilerin sayısının çok az olduğunu ya da hiç olmadığını ifade eder.
  • Akılsız başa devlet konmaz, konsa bile çok durmaz: Akılsız ve düşüncesiz kişilerin kalıcı başarı ve mutluluğa ulaşamayacağını ifade eder. Başarı ve mutluluğun sürdürülebilirliği için akıl ve düşüncenin önemini vurgular (devlet: Mutluluk, saadet, talih, baht).
  • Akşamdan oduna giden çok olur: Sıkıntısı az olan bir iş için gönüllü bulmak daha kolay olur.
  • Al elmaya taş atan çok olur*: Değerli kimselere çatarak, onlara saldırarak bundan ün ve çıkar sağlamayı amaçlayan insanlar az değildir.
  • Allah'ın günü ufak darıdan çok: İnsan ömrü boyunca sayısız fırsatın ve günlerin olduğunu ifade eder. Her gün, yeni bir başlangıç ve imkanlar sunar; bu nedenle sabırlı ve umutlu olunmalıdır.
  • Araba devrilince yol gösteren çok olur*: İş işten geçtikten sonra öğüt veren çok olur.
  • Arkadaş belasına uğrayan çoktur:
    1. Kötü veya yanlış arkadaş seçimi insana zarar verebilir.
    2. Arkadaşı insanın en yakın dostudur. Bu yüzden arkadaşının iyiliği için kendi başını derde soran çok kişi vardır.
  • Arkanı dönersen taş/yumruk vuran çok olur: Zayıflık gösterenin kolayca saldırıya uğrayacağını anlatır. İnsan kendini savunmaz veya ilgisiz davranırsa, fırsat kollayanlar hemen zarar vermeye çalışır.
  • Ayvası bol olan senenin, kışı çok olur: Ayva meyvesinin bol olduğu yıllarda kışın uzun ve sert geçeceği şeklinde bir inanışı ifade eder. Doğadaki bazı işaretlerin, mevsimlerin nasıl olacağına dair ipuçları verdiğine inanılır.
  • Az ada, çok öde: İnsanın söz verirken ölçülü olması gerektiğini anlatır. Kişi az vaat etmeli ama verdiği sözü fazlasıyla yerine getirmelidir.
  • Az alan çok alır, çok isteyen bir kere alır: Kanaatkâr insanın uzun vadede daha çok kazanacağını anlatır. Aşırı hırs gösteren ise bir kez kazansa da sonrasında kaybeder.
  • Az ateş çok odunu yakar*: Küçük bir tehlike, elverişli bir ortam bulunca, büyüyerek önüne geçilmez bir durum alır.
  • Az, çoğa tabidir: Azınlık olanın çoğunluğa uymak zorunda olduğunu anlatır. Toplum içinde karar ve hüküm genellikle çoğunluğun isteğine göre şekillenir.
  • Az, çoğu getirmeye gider: İlk zamanlarda gözümüze az gibi görünen değerler belli bir müddet tasarruf edilip biriktirildiklerinde işe yarar hale gelirler.
  • Az el aş kotarır, çok el iş kotarır (Az eli aşta gör, çok eli işte gör)*: Bir iş, niteliğine uygun sayıda kişiyle yapılırsa verimli olur.
  • Az ilim çok amel gerek: Sadece bilgi sahibi olmak yetmez; asıl önemli olan bu bilgiyi hayata geçirmek ve uygulamaktır. Fayda, bilmekte değil, yapmakta gizlidir.
  • Az işten çok iş çıkar: Başlangıçta küçük veya basit görünen bir işin, zamanla daha büyük ve karmaşık bir hal alabileceğini veya işin bereketlenip daha fazla çaba gerektirebileceğini belirtir.
  • Az kazanan çok kazanır, çok kazanan hiç kazanır: Kanaatkâr ve ölçülü kazancın uzun vadede daha faydalı olduğunu anlatır. Aşırı hırsla çok kazanmaya çalışan kişi, çoğu zaman insanlığını, değerlerini, çevresini ve diğer sahip olduğu her şeyi kaybedebilir.
  • Az koyun çok kere sahibini şaşırtır: Genellikle küçük bir şeyin bile beklenmedik sonuçlar doğurabileceğini veya bir şeyin az olmasına rağmen önemli ve etkili olabileceğini anlatır.
  • Az lokma, çok şefkat getirir: Bir kimseyi ağırlamakla onun sevgi ve saygısı kazanılmış olur.
  • Az mal kan yutturur, çoğu birbirini güttürür: Malın azının da çoğunun da sıkıntı verebileceğini anlatır. Az mal geçim derdi, çok mal ise idare yükü getirir (?).
  • Az sabırda, çok keramet vardır: Küçük bir sabrın bile büyük fayda ve güzellikler getireceğini anlatır. Sabretmek umulmadık hayırlara kapı açar.
  • Az sadaka çok bela defeder: Bir fakire, bir yoksula ufak da olsa bir yardımda bulunup sevap işleyen kişi, bu sevap karşılığında çoğu tehlikeyi kazasız atlatır.
  • Az söyle, çok dinle*: Kişi az konuşursa hem çevresindekileri rahatsız etmemiş hem de daha az yanılmış olur.
  • Az söyleyen çok rahat eder (Az söylemek, çok söylemekten evladır): Çok laf etmeyen, sadece yeri geldiğinde konuşan kimselerin başı kolay kolay derde girmez.
  • Az söz çoğa varır: Kısa ve öz konuşmanın daha etkili olduğunu ifade eder. Fazla söz yerine özlü ve anlaşılır ifadeler kullanmak, dinleyiciler üzerinde daha güçlü bir etki yaratır.
  • Az tamah çok ziyan getirir*: Hırs ve pintiliğin azı bile insanı her işte zararlı çıkarır.
  • Az ver, çok yalvar: Birine olan borcunun tamamını ödeyemiyorsan hiç değilse bir kısmını ver, geriye kalanı için de süre iste.
  • Az veren candan, çok veren maldan*: Varlıksız kimse, yardım olarak az şey verebilir, bu bir özveridir. Varlıklı kimse çok şey verebilir. Bu ise özveri sayılmaz.
  • Az yaşa, çok yaşa, akıbet gelir başa: İnsan ne kadar yaşarsa yaşasın, başına gelecek olaylar kaderinde yazılıdır.
  • Az ye, çok şükret: İnsan faydalandığı nimeti az da olsa küçümsememeli ve onu bağışladığı için Allah'a şükretmeyi hiçbir zaman unutmamalıdır.
  • Az yersen melek olursun, çok yersen helak olursun (Çok ye ol helak, az ye ol melek): Dengeli ve ölçülü yemenin sağlıklı olduğunu, aşırı yemenin ise zararlı olduğunu ifade eder.
  • Az yetmez, çok artmaz: Doyumsuz ve kanaatsiz insanların tutumunu anlatır. Bu tür kişiler, azla yetinmez; çok verilse bile yine de tatmin olmazlar.
  • Az yiyen az uyur, çok yiyen güç uyur*: Bir şeyin azı da, çoğu da zararlıdır.
  • Az yiyen çok yer, çok yiyen az yer: Fazla yemekten kaçınan sağlıklı olur, uzun yaşar ve uzun bir ömürde daha çok yemiş olur. Çok yiyen obur kimselerin sağlığı çabuk bozulur ve ömürleri kısa olur, dolayısıyla kısa bir ömürde daha az yemiş olur.
  • Aza çoğa katlanan çok erlik kazanır: Sabır ve fedakârlıkla hem azla yetinip hem fazlasını paylaşan kişinin saygı ve erdem kazanacağını anlatır.
  • Aza kanaat, çoğa bereket: Azla yetinmenin huzur getireceğini, çok olana da şükrün bereket kazandıracağını anlatır. Kanaatkâr insan sıkıntı çekmez, şükredenin nimeti artar.
  • Aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz*: Küçük şeylerle yetinmeyenler, büyük şeyleri elde edemezler.
  • Aza sormuşlar nereye, çoğun yanına demiş* (Azca nereye, çokçanın yanına): "Küçük kazançlar bile hep varlıklı kişilere düşer, onların kazançlarına eklenir" anlamında kullanılır.
  • "Azdan az" demişler, "Çoktan çok": Sahip olunan mal veya varlığın miktarına göre kaybın ya da harcamanın da değişeceğini anlatır. Az malı olan az kaybeder, çok malı olan ise kaybı da büyük olur.
  • Azdan az kalır, çoktan çok: Sahip olunanın ölçüsüne göre sonuç alınacağını anlatır. Küçük olan küçük, büyük olan büyük getiri sağlar.
  • Azdan git git, çok olur: Kişi büyük şeyleri azar azar biriktirerek elde eder.
  • Azı çocuğa, çoğu kocana gösterme: Çocuğa evdeki eksikliklerin veya yoklukların fazla gösterilmemesi, çocuğun bu durumları aile dışına taşımaması için önemlidir. Öte yandan, kocaya evde her şeyin bol olduğunu göstermek, onun çalışma gayretini kaybetmesine yol açabilir
  • Azı bilmeyen çoğu hiç bilmez*: Küçük de olsa bir iyiliğin değerini bilmeyen, daha büyük iyiliklere layık değildir.
  • Azı çoğa tut (Hacı Ömer Kabe'den getirmiş, azımızı çoğa tutsunlar demiş): Küçük bir hediyeyi veya az bir şeyi bile değerli görüp memnun olmayı anlatır. Kanaatkâr olmak ve minnettarlık duymak erdem sayılır.
  • Azı yetinir, çoğu getirir: Azla yetinen kişinin uzun vadede daha çok kazanç elde edeceğini anlatır. Kanaatkâr insan, sabır ve ölçülü davranışla çoğu kazanır.
  • Azına çoğuna bakma, eline geçene bak: Bir şeyin fazlasını veya azını istemek değil, elde edebilmek önemlidir.
  • Balık "Çok konuşurum, ama ağzım su dolu" demiş: Bir konuda gönülsüz olanlar o konudan kurtulmak için değişik bahanelerin arkasına sığınabilirler.
  • Baş sağ olursa börk çok bulunur: Kişinin en önemli işi, sağlığını korumaktır. Sağlığı yerinde olan kişi işsiz kalmaz (börk: Genellikle hayvan postundan yapılan başlık).
  • Ben eşek olduktan sonra semer vuran (vuracak) çok olur: İnsan akılsız olduktan sonra onun saflığından yararlanan insanların her zaman bulunacağını, insanlara güçlü ve dayanıklı olmalarını, zayıflıklarını mümkün olduğunca gizlemelerini ve dikkatli olmalarını öğütler.
  • Bey ardından çomak çalan çok olur*: Güçlü kimseler güçlerini yitirince ya da ölünce, ardından söz söyleyen ve kötüleyen çok kişi çıkar.
  • "Bilmiyorum" demek insanı çok dertten korur: İnsanın başını derde sokabilecek konularda susması konuşmasından daha emniyetlidir.
  • Bir insan eşek olunca semer vuran çok olur: Hakkını aramaktan aciz, güçsüz insanlar toplum tarafından kullanılmaktan kurtulamazlar.
  • Borcun azı çoğu olmaz, hepsinin kaygısı birdir: Az da olsa, çok da olsa borç insana her zaman üzüntü ve sıkıntı verir.
  • Boş fıçı çok langırdar*: Bilgili, erdemli kişi çok konuşmaz, gösterişten kaçınır. Ama bunlardan yoksun kişi bilgiçlik taslar, çok konuşur, çevresini rahatsız eder.
  • Bu abdestle daha çok namaz kılınır*: Bir tutum veya davranışın etkisinin sürekli olacağını ifade eder.
  • Bu hamur çok su götürür: Büyük bir felâket hiç hasar vermeden ve kolay bir şekilde atlatılmaz.
  • Cemaat ne kadar çok olsa (Cami ne kadar büyük olsa) imam gene bildiğini okur: (atasözü) Yetkili bir kimse, etrafındakilerin düşünceleri ne olursa olsun kendi istediğini yapmaya çalışır, doğru olanda budur.
  • Cezasız cürmün sahibi çok olur: Bir suçun cezası olmaz veya çok az olursa, o suçu işleyenlerin sayısı daha çok artar.
  • Çamura düşene yol gösteren çok olur: İnsan tedbirsizlik yüzünden bir çıkmaza girince, çoğu kişi akıl vermeye çalışır.
  • Çingene çoğaldıkça çeribaşı iftihar eder: Bir topluluğa önderlik eden kimseler, yönettiği kişiler arttıkça kendilerini daha da üstün görmeye başlarlar (çeribaşı: Çingene topluluklarının başı).
  • Çobanın yağı çok olursa çarığına sürer*: Varlıklı ama akılsız ve hesapsız kişi malını gereksiz yerlere harcar, telef eder.
  • Çöreğin büyüğü unun (hamurun) çokluğundan (çoğundan) olur*: Elde edilen sonucun, kullanılan malzeme veya imkanların bolluğuna bağlı olduğunu ifade eder. Bir şeyin büyük veya kaliteli olması, ona ayrılan kaynakların yeterliliğiyle doğrudan ilişkilidir.
  • Damı çok olanın kârı çok olur: Geniş imkanları olan kimseler daha çok kazanç elde ederler.
  • Dertli, deliden çok söyler: Kişinin dertli veya sıkıntılı olduğunda, bu durumu sürekli başkalarına anlatma eğiliminde olduğunu ve sık sık bu konuları dile getirdiğini belirtir.
  • Deve çökmedik ev çokmuş, amma ölüm girmedik ev yokmuş)*: Herkes istese de istemese de bir gün mutlaka ölecektir.
  • Deveye "Bir çömlek yapıver" demişler, yedi kazan sütü devirmiş "Çok şükür bir işten kazasız çıktım" demiş: Beceriksiz, sakar kimseler en basit işi bile her şeyi kırıp dökerek yaparlar. Buna aldırış etmedikleri gibi işi başarıyla bitirdiklerine inanıp sevinirler.
  • Dimyat pirincidir, çok su kaldırır:
    1. Bir işin hemen sonuçlanmayacağını, emek ve zaman gerektirdiğini ifade eder. Başarıya ulaşmak için sabırlı olunması gerektiğini vurgular.
    2. Büyük ve değerli görünen şeylerin genellikle yüksek bir bedel veya zahmet gerektirdiğini anlatır.
  • Dilsiz olmak çok söylemekten yeğdir: Dilini tutmak gereksiz gevezelikten çok daha değerlidir.
  • Doğru söz çok kişiye batar: Gerçekler bazen hoş olmayabilir veya insanların alışkın olduğu düşünceleri veya inançları sarsabilir. Bu nedenle, doğru sözlerin bazı kişilerde rahatsızlık veya tepki uyandırabileceği düşünülür.
  • Dost bin ise azdır, düşman bir ise çoktur (Bin dost az, bir düşman çok)*: Dostlarını olabildiğince çoğalt. Düşmanlarını olabildiğince azalt. Dostun ne denli çok olursa olsun onlardan zarar gelmez ama bir tek düşmanın olsa hep zarar görme tehlikesi içerisinde yaşarsın.
  • Dosta çok varan, ekşi yüz görür: Kişi dostuna sık sık giderse seyrek gittiğinde gördüğü konukseverliği görmez ve saygınlığı azalır.
  • Dostun zahmeti düşmanınkinden çok olur: Dostluğun yürüyebilmesi için yeri geldiğinde fedakarlıklar yapılır, sıkıntıya düşülür, ama önemli olan dostluğun devam etmesidir.
  • Düşene yol gösteren çok olur: İnsan bir sıkıntıya düştüğü zaman akıl veren çok olur, ama yardım etmeye kimse yanaşmaz.
  • Düşenin düşmanı, kalkanın dostu çok olur: Toplumda çok sayıda fırsat düşkünü vardır. Zayıf ya da güçlü durumumuzdan faydalanmaya çalışırlar.
  • Düşman çok olunca kaçmak da mertliktir: İnsanın, bir tehlikeye, bir saldırıya karşı koyamayacağını anladığı zaman oradan kaçıp kurtulmaya çalışması korkaklık değil akıllılıktır.
  • Ebe çok olunca çocuk ters gelir: Bir işe gereğinden fazla kişi müdahale ederse işin düzeninin bozulacağını anlatır.
  • Ekmeğin büyüğü, hamurun çoğundan olur*: Verimin bol olması, gerecin bol olmasına bağlıdır. İşin iyi olması kullanılan malzeme, araç ve gerecin iyi olmasına bağlıdır.
  • Elde haber çok olur: İnsanlar arasında birçok söylenti ve bilginin dolaştığını ifade eder. Her duyulan şeye hemen inanmamak ve doğruluğunu sorgulamak gerekir.
  • Eşek çamura battıktan sonra / batınca yol gösteren çok olur: Başarısızlıkla sonuçlanan bir işi yapana sonradan akıl veren çok olur. Önemli olan, kötü gittiği anlaşılan bir iş yapan kimseyi zamanında uyarmaktır.
  • Fakirsen dostun yok, zenginsen ahbabın çok: Varlıklı kimselerin, fakirlere nazaran daha çok dostları vardır. Para diğer insanları onlara yöneltmekte ve sahte dostlar edinmektedirler.
  • Fırsatı kaçıran çok sayıklar: Elinde fırsat varken değerlendirmesini bilmeyen fırsat elden gittikten sonra pişmanlık duyar.
  • Gafil kuşun avcısı çok olur: Çevresinde olup bitenlerden habersiz, saf, cahil kimseyi kandırmak çok kolaydır ve kandırmak isteyen çok olur.
  • Geç gelen bulutta yağmur çok olur: Sabırla beklenen şeylerin sonunda bolca ve bereketli şekilde geleceğini ifade eder. Gecikmenin ardından elde edilen sonuç, genellikle beklemeye değecek kadar büyük olur.
  • Görünenden görünmez çok: İnsanların veya olayların dış görünüşüne aldanılmaması gerektiğini anlatır. Görünenin ardında gizli kalan, bilinmeyen pek çok şey olabilir.
  • Göz ile kulak iki, ağız tek, çok görüp, çok dinleyip, az söylemek gerek: Kişi çok konuşmak yerine, çevresini sürekli gözlemleme ve dinlemelidir.
  • Güler yüzlü sirke satıcısı, ekşi yüzlü bal satıcısından çok kazanır: Ticarette müşteriye karşı güler yüzlü, samimi ve kibar davrananların daha fazla başarı elde edeceğini ifade eder.
  • Güzeller adama çok iş ederler, soyarlar akıbet derviş ederler: Bazı insanların görünüşleri güzel olur ama kötü niyetlidirler. Bu insanlar başkalarına zarar verirler.
  • Hatıra çok bakan, yere bakar: İnsan her işi hatır için yaparsa doğru dürüst kazanç elde edemez ve başkalarına muhtaç durumda kalır.
  • Her azın bir de çoğu olur:
    1. Her şeyin azı olduğu gibi çoğunun da bulunabileceğini anlatır.
    2. Az olan şeyin zamanla çoğalabileceğini ve sabırla birikim yapmanın önemine vurgu yapar.
  • Her çok azdan olur*: Çoğu elde etmek için azları biriktirmek gerekir.
  • Her şeyin çokluğu zarar getirir: Her şeyi kararınca yapmak en doğrusudur. Aşırıya kaçılırsa yarar yerine zarar görülür.
  • Himmeti çok olanın, kıymeti de çok olur: Yardımsever ve cömert kişilerin toplumda değer gördüğünü anlatır. İnsan, iyiliği ölçüsünde saygınlık kazanır.
  • Horozu çok olan köyde sabah (köyün sabahı) geç olur*: Herhangi bir konuda konuşan, karışan çok olursa sonuca geç varılır.
  • İlmin dostundan, düşmanı daha çoktur: İlme ve bilgiye karşı çıkanların, destekleyenlerden daha fazla olduğunu; bilginin ve ilmin değerinin anlaşılmasının zor olduğunu ve her zaman kolayca kabul görmediğini anlatır.
  • İnsana çok iyilik yaramaz: Bazı insanlara fazla iyilik yaparsan buna alışır ve her zaman beklerler. İsteği yerine getirilmediği zaman da saygısızca davranışlarda bulunabilirler.
  • İş çoğaltmak, iş bilmemekten ileri gelir: Kişinin işin gerekliliklerini tam olarak anlamadığı veya işi etkili bir şekilde yapmak için gerekli bilgiye sahip olmadığı durumlarda, daha fazla sorun veya karmaşaya neden olabileceğini belirtir.
  • İşi çoklukla görmeli, ekmeği çoklukla yemeli: El birliğiyle yapılan işler daha çabuk biter; yemeğini paylaşmak davranışların en güzelidir.
  • İtten çok çarık alıp giden olmaz, ama yine ayağı yalındır (İtten çok pabuç aşıran olmaz, yine yalınayak gezer): Hırsızlıkla geçimini sağlayan kişiler o kadar şey çalarlar, yine de sıkıntı içinde yaşarlar.
  • İyi dirliğe çok harç gerek: Barış ve huzur içinde yaşamanın çok fedakârlık istediğini, barışı korumanın önemli ve zor olduğunu anlatır.
  • İyi malın müşterisi çok olur: Kaliteli ve değerli ürünlerin her zaman alıcı bulacağını ifade eder. İyi ve nitelikli şeyler, daima talep görür.
  • İyi pirinç çok su götürür: İyi bir şey genellikle daha fazla emek ve çaba gerektirir.
  • Kaçan tavşan çok yaşar: Gerektiğinde tehlikeden uzaklaşmanın akıllıca bir davranış olduğunu ve bu sayede kişinin uzun vadede daha kazançlı çıkacağını vurgular.
  • Kağnı devrilince yol gösteren çok olur: Bir iş yanlış gidip sonuç olumsuz olunca herkesin akıl vermeye kalktığını ifade eder. Oysa asıl önemli olan, işin başında doğru yol gösterebilmektir.
  • Kapı çok, konuşacak komşu yok: Fiziksel yakınlığın sosyal ve duygusal yakınlıkla aynı anlama gelmediğini, gerçek ilişkilerin ve iletişimin önemini ifade eder. Modern yaşamda artan bireyselleşme ve sosyal izolasyona vurgu yapar.
  • Kar ne kadar çok yağsa yaza kalmaz*: Mevsiminde bol olan şey, mevsimi geçince yok olur. Bunun gibi, elverişli bir ortamda çoğalan şeyler, ortam elverişliliğini yitirince yok olur.
  • Kavak uzun tepesi çok, gül kısa kokusu çok: Her şeyin hem olumlu hem de olumsuz yönleri olduğunu ve her şeyin kendi güzellikleri ve zayıflıkları olduğunu ifade eder.
  • Kavak, yaprağını tepeden dökerse kış çok olur*: Kışın yaman geçeceğini anlatan bir gözlem. Kavak ağacının yaprakları tepeden dökülmeye başlar, aşağıdakiler daha sonra dökülürse o yıl kış çetin olur.
  • Kendini çok öven imamın cemaati az olur: Kendini beğenmiş o kimselere yakınlık gösteren az olur.
  • Kes parmağını çık pazara, em (merhem, ilaç) buyuran çok olur*: İnsanın başına bir hal gelince herkes bir akıl verir ama acıyı çeken bilir.
  • Keskin bıçak olmak için çok çekiç yemelidir: Olgunluk ve başarıya ulaşmanın zorluklara dayanmakla mümkün olduğunu anlatır. İnsan, tıpkı çeliğin dövülerek bıçak olması gibi, güçlü ve değerli hale gelmek için sıkıntılardan geçmelidir.
  • Kestirme yoldan giden çok dolaşır: Aceleci davranmanın hata yapma olasılığını artırdığını, dolayısıyla işleri hızlı bitirme çabasının çoğu zaman beklenenden daha fazla zaman kaybına yol açabileceğini ifade eder.
  • Kız evlendikten sonra çok damat bulunur: Bir kız evlenmeyi kararlaştırdıktan sonra birçok talibin çıkabileceğini ifade eder. Evlenmeye niyetlenen bir kızın etrafında pek çok evlenmek isteyen adayın belireceğini anlatır. Bu durum, niyet ve kararlılığın çevredeki fırsatları ve seçenekleri artıracağını ima eder.
  • Kimsesiz mirasyedinin kimsesi çok olur: Bir kişinin zenginleştiğinde etrafında çıkar için toplanan insanların çoğalacağını ifade eder. Parası olmayanın kimse yüzüne bakmazken, mirasa konan kişinin bir anda sahte dost ve akrabalarla çevrildiği görülür.
  • Kokmuş ete sinek çok konar: Kötü ya da yozlaşmış durumların etrafında çıkarcı veya fırsatçı kişilerin toplanacağını ifade eder. Ahlaki çöküş veya zayıflık gösteren kimseler, kolayca istismar edilmeye müsait hale gelirler.
  • Koyunu çok olan korkusunu geniş etmeli: Çok malı olan hırsızlardan korkmaz ve önlem almazsa mallarını çaldırabilir.
  • Koyunu çok olanın ağılı da büyük olur: Büyük şeylere sahip olanın imkanları da büyük olur.
  • Köpek dövüldüğü yere, insan kovulduğu yere çok varır: Görgüsüz, utanmaz ve anlayışsız kişilerin bir yere alıştıklarında, istenmeseler bile sürekli oraya gitme eğiliminde olduklarını ifade eder.
  • Köprünün altından çok su geçti (sular aktı)*: Çok zaman geçti, koşullar epey değişti: Elbet sözünü ettiğim o dönemden bu yana çok şeyler değişti, köprünün altından çok sular geçti. (İlgili cümle kaynağı: C. Çetin)
  • Kurdu gören bağırır, görmeyen daha çok bağırır: Bilgi eksikliğinin ve belirsizliğin insanlarda daha fazla korku ve endişeye neden olduğunu anlatır. Bilinmeyen durumlar genellikle bilinenlerden daha fazla endişeye neden olur.
  • Lokmayı az al, çok çiğne:
    1. Sağlıklı bir şekilde beslenmeye vurgu yapar. Yavaş yemek yemek, yiyeceği iyi çiğnemek sindirimi kolaylaştırır, midenin daha iyi çalışmasına yardımcı olur ve aşırı yemek yemekten kaçınılmasını sağlar.
    2. Her işte aşırılıktan kaçınılması gerektiğini ve bir işi yaparken acele edilmemesi gerektiğini anlatır. İnsan, her şeyi yavaş ve dikkatli bir şekilde yapmalı, düşünerek hareket etmelidir.
  • Mevla'm birçok dert vermiş, beraber derman vermiş:
    1. Her derdin bir çaresi vardır.
    2. Allah insana dert verdiği gibi dermanını da vermiştir.
  • Müdara ile çok düşmanın hakkından gelinir: Düşmanı etkisiz hale getirmenin en etkili yolu ona dostça yaklaşarak en zayıf yerini bulmaktır.
  • Nerede çokluk, orada b*kluk: Birlikte iş yapmak üzere toplanan kişiler çok olursa her kafadan bir ses çıkar, anlaşmazlıklar belirir, iş yapmak güçleşir.
  • Olmadık yok, duyulmadık çok: Dünyada her türlü olayın yaşandığını ancak hepsinin duyulmadığını ifade eder. İnsanların bilmediği, duyulmamış birçok olay ve durum vardır.
  • Ortak çok olunca ziyan az olur: Ortaklaşa ticarette karda olduğu gibi zararda da ortaklık söz konusudur. Böylece olunca herhangi bir zarar durumunda ortaklar daha az zarar görmüş olurlar.
  • Öksüze acıyan çok, ekmek veren yok: Kimsesiz kişiye acıyan çok olur ama, yardım etmeye yanaşan olmaz.
  • Öksüzün şeytanı dokuz (çok) olur: Öksüz büyüyen kişilerin hayatlarında onları doğru yola sevk eden hatta zorlayan veya onları koruyan ve destekleyen ebeveynleri olmadığı için kötü yola düşme ihtimallerinin daha yüksek olduğunu ifade eder.
  • Ölümü ne kadar çok düşünürsen o kadar iyi yaşarsın: İnsan er geç bir gün mutlaka öleceğini sık sık düşünürse barış severliği ve dostluğu daha çok benimser.
  • Palamut çok (çabuk) biterse, kış erken olur*: Kimi olaylar onu izleyecek olayların da habercisidir.
  • Paran çok ise kefil ol, işin yok ise şahit ol*: Tanıklık boş oturan kimselerin, kefillik ise parası çok olan kimselerin işidir.
  • Paran çoksa dostun da çoktur: Parası çok olan kimseler, toplumda daha çok itibar görürler.
  • Paraya nereye gidiyorsun demişler, çoğun olduğu yere demiş: Parası çok olanın daha çok para kazandığını, paranın parayı çektiğini anlatır.
  • Saçısı çok olan düğünün pekmezi tatlı olur: Düğünde gelinin başından aşağıya atılan çiçekler, şekerler, arpa veya paralar gibi hediyelerin fazla olması durumunda düğünün daha keyifli ve bereketli geçeceğini ifade eder. Düğünde bolca armağan dağıtılmasının mutluluğu artıracağını ve düğünü daha tatlı kılacağını ima eder (saçı: Gelinin başına saçılan hediyeler).
  • Sağlık istersen çok yeme, saygı istersen çok deme: Sağlığına önem veren insan oburluktan kaçınmalı, sayılan ve sevilen biri olmak isteyen kişi de konuşurken ölçülü davranmalıdır.
  • Sonunu çok düşünen muradına eremez: Sürekli sonuçları hesaplayan kişinin cesaretle adım atamayacağını ve hedeflerine ulaşamayacağını ifade eder. Başarı, risk almayı ve tereddütten uzak olmayı gerektirir.
  • Sorma ihtiyara, sor çok görene: Yaşın tek başına tecrübe göstergesi olmadığını, asıl önemli olanın çok şey yaşamış ve görmüş olmak olduğunu ifade eder. Gerçek bilgi, başından geçenle kazanılır.
  • Sormaktan sıkılmayan insan çok şey öğrenir, sormaktan utanan bildiğini de unutur: Merak edip soru soran kişinin bilgisini artıracağını anlatır. Çekinip sormayan ise hem yeni şey öğrenemez hem de bildiklerini zamanla yitirir.
  • Söylenmedik söz yok, işitilmedik söz çoktur: İnsan yaşadıkça hiç duymadığı, işitmediği şeyleri duyup öğrenebilir. Ama yine de işitmediği bilmediği çok söz vardır.
  • Sütsüz koyun çok meler: Verim sağlayamayan kişi, kendini acındıracak davranışlarda bulunur.
  • Şerrin azı da çoktur: Kötülüğün küçük bir kısmının bile büyük sorunlara yol açabileceğini, kötülüğün miktarının az veya çok olmasının fark etmediğini ve hiçbir şekilde kötülük yapılmaması gerektiğini ifade eder.
  • Taamın, kelamın çoğundan sakın: Yerken ve konuşurken ölçüyü kaçırmak her zaman zarar getirir.
  • Tatlı dil çok adam aldatır: İnsanları kandırmanın en iyi yolu tatlı dilli ve güler yüzlü olmayı becerebilmektir.
  • Tayfa ne kadar çok olsa, iş geminin kaptanındadır: Büyük bir ekiple çalışmak da önemlidir, ancak liderlik ve yönetim becerileri işin yönünü belirler.
  • Tekerlek kırıldıktan sonra yol gösteren çok olur: Sonucu kötü çıktıktan sonra bir davranış üzerine akıl öğreten çok bulunur.
  • Tuzun azı da birdir, çoğu da:
    1. Yemeğin çok tuzlu veya tuzsuz olması gibi değerli bir şeyin çok azının da çok fazlasının da istenen faydayı sağlamayacağını; bu nedenle, ölçülü ve dengeli olmanın önemli olduğunu anlatır.
    2. Bir şeyin miktarının önemli olmadığını, her durumda onun özünün değişmediğini ifade eder.
  • Unun çoksa çörek et, yağın çoksa börek et: Elindeki malzemeleri ve fırsatları iyi değerlendirmek gerektiğini anlatır. Yeterli kaynağın varsa, onu en verimli şekilde kullanarak en iyi sonuçları elde etmelisin.
  • Utanmayanın sefası çoktur: Utanma duygusu olmayan kişilerin, başkalarını rahatsız etmekten çekinmeden kendi rahatlarına ve keyiflerine baktıklarını ifade eder. Bu kişiler, ahlaki değerleri göz ardı ederek kolayca çıkar elde edebilir.
  • Vaktini gözeten çok takke kapar: Zamanını iyi değerlendiren ve fırsatları doğru zamanda yakalayan kişilerin başarıya ulaşacaklarını ifade eder.
  • Yağmurlu havada su veren çok olur: Herkeste bol bol olan ve bolluğundan dolayı değeri azalan şeyi kimse kimseden esirgemez.
  • Yaralı çama balta vuran çoktur: Savunmasız ve çaresiz kalmış kişiden herkes kolayca faydalanabilir.
  • Yemeğin azından sözün çoğundan Allah ırak etsin: İnsan karnı doymadığı zaman nasıl rahatsız olursa uzun süren konuşmalardan da o derece rahatsız eder.
  • Yemeğini komşudan bekleyen, çok vakit aç kalır: İnsanların kendi yaşamlarını ve geçimlerini sağlamaları gerektiğini vurgular. Başkalarından sürekli yardım ve destek bekleyen kişilerin, zaman zaman büyük zorluklarla karşılaşabileceklerini ifade eder.
  • Yıkılan ağaca balta vuran çok olur: Varlıklı bir insan gücünü yitirmeye yüz tuttuğunda etrafı bir şeyler koparmaya çalışan çıkarcılarla dolar.
  • Yıkılana balta çalan çok olur: İnsan güçsüz duruma düşünce, herkes ona sırt çevirdiği gibi bir de bu durumundan çıkar sağlamak isteyenler olur.
  • Yol azınca yol gösteren çok olur: Tehlikeli bir duruma girmeden önce tehlikeyi haber veren pek olmaz ama başa geldikten sonra akıl veren çok olur.
  • Yol uzayınca yol gösteren çok olur: Bir iş uzadıkça veya zorlaştıkça dışarıdan müdahale edenlerin artacağını ifade eder. Uzun süreçlerde birçok kişi kendi fikrini söylemeye çalışır, ancak bu durum işleri daha da karışık hale getirebilir. Bu yüzden bir iş mümkün olduğunca çabuk bitirilmelidir.
  • Yordamsız elin kazası çok olur: Beceriksiz kişi çalışırken çok hata yapar.
  • Zenginin gözü az görürse fukaranın gözü de çok görür: Zengin kişi bolluk içinde yaşadığından her şeyin çoğunu ister. Fakir ise hep azla yetinmek zorunda kaldığından küçük şeyler bile ona çok görünür.