![]() |
| Cesurun bakışı korkağın kılıcından keskindir |
- Güç ya da tehlikeli bir işe girişirken kişinin kendinde bulduğu güven, cesurluk, yüreklilik, korkusuzluk: Osman Paşa'nın cesareti sayesinde bozgun önlenmişti. İki saat dövüştükten sonra, alnına gelen kahpe bir kurşunla rütbelerin en büyüğüne ulaştı: Şehitlik... (Y. Bahadıroğlu). Cesaret, askerlikte kahramanlığı doğuran haslettir (M. K. İmer). Savaşın en kanlı yerinde cesurca, ölümüne, dalkılıç gidiyorlardı düşman üzerine.
- Davranışlarda dilediği gibi hareket etmeyi göze aldıran atılganlık, cüret: Ne cesaretle buraya gelirsin! Bu ne cüret! (O. Diler)
Cesaret ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "cesaret ve cesur" kelimeleri geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Cesaret almak (bulmak): İçinde bulunduğu elverişli durumlar nedeniyle yürek gücü artmak, yüz bulmak, hız almak, destek bulmak: Her iki taraf da şan ve şeref için savaşıyor ve kumandanlarının yiğitliğinden cesaret alıyordu (F. Babacan). Babasının güven veren sesiyle cesaret buldu. (B. Ayaz)
- Cesaret etmek: Korkulması gereken bir işe korkmadan girişmek, göze almak: Bizans kesinlikle cesaret edip çıkamamıştı İslam ordusunun karşısına. (Y. R. Efe)
- (birine) Cesaret gelmek: Yılgınlığı, çekingenliği, ürkekliği gitmek: Birdenbire bir cesaret geldi. Artık hiç korkmuyordu. Kurşunlar kulaklarının dibinden vınlayarak geçiyordu. (H. F. Beşik)
- Cesaret göstermek: Yürekli, cesur davranmak: Kötü insanlara karşı cesaret gösterdi, kahraman oldu. Müslümanlara yönetici oldu ve güzel hizmetlerde bulundu. (M. N. Gül)
- (birine) Cesaret vermek: Birini yüreklendirmek, yılgınlığını gidermek: Buralardaki insanların çokluğu onlara cesaret veriyordu. "Herkes bizim gibi, elle gelen düğün bayram." diyorlardı. (A. F. Bak)
- (biri) Cesarete gelmek: Yılgınlığı üzerinden atmak, yüreklenmek: Bu söz orduyu gayrete getirmiş. Kaçmayı düşünenler bile cesarete gelip ileri atılmışlar. (E. N. Temel)
- Cesaretini kaybetmek (yitirmek): Korkmak, çekinir olmak: Küçülmüş ve cesaretini kaybetmiş olan ordusu düşmanın önünden kaçmaktan başka bir şey bilmiyor ve atsız ve silâhsız kalmış olan bu ordu Türklere kafa tutamıyordu. (E. Merçil)
- (birinin) Cesaretini kırmak: Korkutmak, yılgınlığa sürüklemek: Lakin, topların devamlı ateş etmesi düşmanın cesaretini kırmış. (H. R. Ertür)
- Cesaretini toplamak: Korkusu geçerek yüreklenmek: Cesaretini toplayarak, "Bir sorun mu var dostum?" diye sordu. (S. Yalsızuçanlar)
- Aslan kesilmek: Aslan gibi güçlü ve cesur duruma gelmek: O gariban anam aslan kesildi. Korudu gözetti beni. (V. A. Kızıltepe)
- Aslanın ağzına girmek: Tehlikeli işlere girerek, cesaret göstermek, büyük özverilerde bulunmak: Oysa sağ olsunlar, Arif beyimiz aslanın ağzına giriyorlar. (K. Tahir)
- Gözünü daldan budaktan (çöpten) esirgememek (sakınmamak): Olur olmaz tehlikelere aldırmamak, tehlikelerden korkmamak: Demirci Dursun, Allah'tan başka kimseden korkmayan, gözünü daldan budaktan esirgemeyen biriydi. (B. Yazgan)
- Kaleminden kan damlamak: (halk dilinde) Yazdığı şeyler pek dokunaklı, cesurca ya da can alıcı özellikte olmak: Çok kızmış olacak ki kaleminden kan damlatmış. (Y. Baştunç)
- Mangal gibi yüreği olmak: Çok cesaretli olmak: Yaman cengâver o. Kene gibi yapıştı. Kâfiri bırakmıyor. Mangal gibi yüreği varmış diyorlar. (Efem)
- Ölüme koşmak: Kendisini bile bile tehlikeye atmak: Öyle büyük bir cesaret ve inançla savaşıyor, öylesine büyük bir aşkla ölüme koşuyordu ki canına kıymet veren herkes kaçıyordu onun karşısından. (Y. R. Efe)
- Pek gözlü: Yılmaz, korkusuz, cesaretli, gözü pek: Sadrazam Lâz Ahmet Paşa çok pek gözlü, işin sonunu düşünmez bir adamdı. (Ahmet Cevdet Paşa)
- Yüreği pek:
- Yüreği katı, merhametsiz, duygusal olmayan, acı duymayan: "Sözlerin yüreği pek birinin sözleri," diye haykırdı...
- Tehlikeyi korkusuz bir biçimde karşılayan, yürekli, cesur: Bu savaşı yüreği pek olan kazanacaktı.
- Yürek vermek: Yüreklendirmek, cesaretlendirmek: Peki, nerde, o Devrim'e yürek katan, atılım sağlayan, yaşam aşılayan, yürek veren insanlar? (V. Günyol)
- Yüreklilik göstermek: Korkmamak, cesur davranmak: Cesaretin de ötesinde bir yüreklilik göstermişti, olmadık şeyler olur ve kimsenin gıkı çıkmazken onlar seslerini yükseltmişlerdi.
Cesaret ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "cesaret ve cesur" sözcükleri geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )
- Cesaret doğruluktan gelir: Dürüst ve doğru olan kişinin korkusuz ve çekincesiz davranabileceğini anlatır. Doğruluk, insana vicdan rahatlığı, güç ve güven vererek İlahi yardımla cesur olmasını sağlar.
- Cesurun bakışı, korkağın kılıcından keskindir: Yürekli birinin kararlı duruşunun, korkak birinin silahından daha etkili olduğunu anlatır. Gerçek güç, cesaretten doğar.






