Sahtecilik, özellikle kağıt paraları taklit etmek, kopyalamak veya paranın gerçek rakamsal değerini yükseltmek amacıyla gerçek paralar üzerinde tahrif ve değişiklik yapılması olarak tanımlanabilir. Parada sahtecilik girişimleri, gün…
Oluşmuş, meydana gelmiş, teşekkül etmiş: İnsan, her birisinin kendine has ihtiyaçları olan ruh, nefis ve bedenden müteşekkil bir varlıktır (İlgili cümle kaynağı: A. Ünal). Milliyetleri ve inançları farklı topluluklardan müteşekkil o…
Müteşebbis (girişimci) Girişimci. (ticaret) Ortaya bir sermaye koyup, makul derecede risk alarak, bir işe girişen, bir işi kurmaya teşebbüs eden kimse: Doğa, emek ve sermayeyi bir araya getirerek kar elde edilmesi görevini …
Müteselsil kefillerin bir borç karşısında müteselsilen sorumluluğu Müteselsil zincirleme olarak, birbirini izleyen, art arda gelen şekilde demektir. Müteselsilen de aynı anlamda olup "müteselsil bir şekilde" demektir…
Birbirine dayanan, destek olan, birbiriyle dayanışma içinde bulunan, tesanüt eden: Sulh içinde Türk Milletine güven sağlayan ve herhangi bir tecavüzü derhal ve yerinde önlemek kudretine haiz, mütesanit bir kuvvet halinde maddi ve ma…
Tereddüt eden, çekingen, bir türlü karar veremeyen, kararsız (kimse): Fiili destek konusunda mütereddit davransa da ilerleyen günlerde desteğini açıkça dile getirmiştir (V. Kurt). Hala mütereddit idi, hala nasıl karar vereceğini bil…
Mütercim Mütercim, yazılı bir eseri (kitap, metin, gazete, ansiklopedi, hukuki veya ticari sözleşmeler, makaleler vb.yi) bir dilden başka bir dile yazılı olarak çevirme işini yapan kişidir. Mütercimin tercümandan farkı sadece …
Birikmiş, toplanmış, yığılmış, teraküm etmiş, kümülatif: Diğer taraftan da bu mükelleflerin müterakim vergi borcu ödemeye mecbur kalarak sıkıntıya düşmeleri önlenmiştir (İ.Ü. Maliye Enstitüsü). Düşüncelerimiz plansızlığın cenderesin…
Çeşit çeşit, muhtelif, çeşitli, değişik değişik, türlü türlü: Haremi Hümayun ve sultan efendiler ikişer atlı arabaları ile akşama yakın gidip, türlü şekillerde, mütenevvi renklerde kandiller, fenerlerle donatılmış olan o vasi meydan…
Orantılı, oranlı, uygun, tutarlı: İnsanın çalışmaktan hoşlanması ve zevklenmesi için mesleğini kabiliyetlerine uygun ve kuvveti ile mütenasip olarak intihap etmiş olması lâzımdır (Afet). Burada herkes, şerefiyle mütenasip olarak, ke…
Birbirlerine çok karıştırılan "mütenakız" ve "mütenakıs" kelimelerinin anlamları, yazılışları ve örnek cümleler: Mütenakız : Birbirine uymayan, birbirine zıt olan, birbirini bozup nakzeden, aralarında tenakuz …
Mütemmim cüz Tamlayan, tamamlayan, bütünleyen, bütünleştirici: Eski Türklerde kadın tabu olmadığından ve bilakis erkeğin mütemmimi bulunduğundan, kadınsız hiç bir iş görülemezdi. Hükümdar emirnameleri yalnız "Hakan emred…
İstekli görünen, eğilimi olan, temayül eden, meyleden: Verdiğimiz teklifi kabul etmeye mütemayil bir vaziyetteydi (kelime ile ilgili cümle). Bu suretle ruhların müşterek duyguları mütecanis (özdeş) olan bu fertlerin aynı dini kabule…
Acısını, kederini, derdini unutur gibi olan, avunan, teselli bulan: Yokluğunu derin bir acı ile hissederken, onun varlığının, var olmuş olmasının Türk şiiri, edebiyatı ve kültürü için ne büyük bir kazanç ve şans olduğunu düşünerek m…
Ara vermeden, sürekli olarak, kesintisiz ve devamlı olarak: Kazanmak, kazanmak, gene kazanmak, mütemadiyen kazanmak istiyordu... (kelime ile ilgili cümle) Geceden beri mütemadiyen kar yağıyor (Y. Kemal). Menfilerin en kuvvetlisi bil…
Sürekli, aralıksız, kesintisiz, devamlı: Senin mütemadi nimetlerine ben de mütemadi hamdü senalarla mukabelede bulunmak istiyorum Allah'ım! (M. Yılmaz). Harbin başladığı günden bu ana kadar işin cihan mikyasında şümullenmemesind…
Olgunlaşmış, gelişmiş, tekamül etmiş olan (gelişmiş olan): Bilmiş olunuz ki, Aziz ve Celil olan Allah, gönül dudaklarımıza iman şurubu içirerek bizi en mütekamil bir din olan İslam ile şereflendirmiştir. (İlgili cümle kaynağı: Musta…
Belirli bir süre çalışıp belli bir yaşa gelindikten sonra kanunlar gereği işinden ayrılarak kendisine aylık bağlanmış olan kimse, emekli: Sonra da, babası Azerbaycan'dan dönüp de mütekait olunca Orkide Apartmanındaki daireyi sat…
Mütekabiliyet esası Karşılıklı durum, aynen karşılık. (hukuk) Devletler arası ilişkilerde maruz kalınan davranışa aynı şekilde karşılık verme veya yapılan bir davranışın aynısını bekleme prensibini tanımlar. Mütekabiliyet (…
Tekabül eden, biri ötekinin karşısında olan, karşılıklı: Aile hayatı, kadın erkek arasında mütekabil hürmet ve muhabbetle devam eder... İmparator II. Wilhelm'in İstanbul'u ziyareti sırasında karşılıklı jest olarak İstanbul…
Heyecana kapılmış, heyecanlı, coşkun, coşkulu: Ömrümde bu derece müteheyyiç olduğumu bilmiyorum (Mehmed Cavid Bey). Aşık Efendi bundan dört asır evvel Trabzon'da orta Hisarda iki çöğür, bir keman, bir de santur ile bu peşrevi ça…
Çabuk öfkelenen, sinirlerine hakim olamayan, tehevvür eden, hiddetli, öfkeli, kızgın: Kılıç Ali Beyi birdenbire odaya girerken görenlerin ifadesinden anlaşıldığına göre, kendisi pek mütehevvir bir haldeydi (İlgili cümle kaynağı: C. …
Değişen, tahavvül eden, başka bir hale dönmüş: Havanın mütehavvil renklerini ve ruhun firari raşelerini tespite hasredeceklerdir (İlgili cümle kaynağı: Ahmet Haşim). Çabuk değişen, bir durumda kalmayan. Kararsız. (matematik) De…
Duygulu, hisli, duygulanan, duygulanmış: Dargın olduğumuz halde nikah törenime gelmesi beni çok mütehassis etmişti. Mütehassis olmak: Duygulanmak: Akif'in ruhu da benim memnun ve mütehassis olduğum gibi, gittiği alemlerde me…
Mütehassıs hekim Belli bir işte veya belli bir konuda, ihtisas yapmış, uzmanlaşmış, uzman kimse: Birçok meslekte kötü işgüzar olmaktansa bir sanatta tam mütehassıs olmak yektir. (sağlık) Bir tıp dalında gerekli ihtisası gör…