Manda (zooloji) Geviş getirenlerin boynuzlugiller familyasından, dünyanın sıcak bölgelerinde yaşayan, öküze benzer fakat ondan iri, uzun seyrek kıllı, derisinin rengi siyaha yakın, suda çimmekten hoşlanan, sütünden, etinden …
Mancınık Top gibi ateşli silahların yapımının henüz keşfedilmediği çağlarda, kale kuşatmalarında ağır taşlar fırlatmak için kullanılan bir ucunda kepçe, diğerinde de bir karşı ağırlık bulunan kaldıraç biçiminde bir savaş arac…
Manav Perakende olarak meyve ve sebze satılan yer veya satan kimse: Gözleri bir ara karşı kaldırımdaki manava takıldı. Manavın önü kasa kasa meyvelerle doluydu. (İlgili cümle kaynağı: E. Kalkan) Kuzeybatı Anadolu'nun gen…
Mamut ağacı Mamut ağacı kozalaklılardan, Kuzey Amerika'da Kaliforniya'da yetişen, boyu 90 - 100 metreyi, çapı 12 metreyi bulan, çok uzun ömürlü, yaprak dökmeyen, konik yapıda ve ucuna doğru incelen odunu değerli bir ağ…
Mamut Mamut (zooloji) filgillerden Avrupa ve Asya'da yaşamış olan, günümüzde yaşamayıp sadece fosili bulunan, iri, derisi sık kıllarla örtülü ve uzun dişleri yukarı doğru kıvrık bir memeli türü. 4,5 m boy ve 8 ton ağırlığ…
Yapılmış, işlenmiş, üretilmiş, üretimi tamamlanmış, satışa hazır olan mal (eşya, yiyecek). Mamuller başka bir firmanın ham maddesi olabilir. Örneğin bir otomobil ampulü üreten bir firmanın ürettiği mamul (ampul), otomobil üreten bir…
Olanca malı, her nesi varsa, varı yoğu, mal varlığı: Her şahsın mutlak surette bir mameleki vardır (A. S. Gönensay). Bunlardan hukuk alanında ekonomik değer arz eden hakların bütününe "maddi mamelek", ekonomik değer arz et…
"Bununla birlikte, durum böyleyken, öyle olmakla beraber" anlamlarında kullanılır: "Orada bir beyefendi vardı ona öyle aşık oldu ki yengem biz gitmeden evlenme teklif edeceğinden emindi. Etmedi, mamafih . Belki çok ge…
Mama (Çocuk dilinde) Yemek, yiyecek: Mamamı hazırlayıp, meyveleri içine koyabilir, robottan geçirerek bana afiyetle içirebilirsin. (H. K. Tongar) Bebekler için hazırlanan, lapa kıvamında unlu ve çeşitli besleyici gıdaların …
Bilgi: daima malumatlardan meydana gelir, ancak malumatları bilgi haline getiren, onların kendisinden değil akıldan kaynaklanır (H. Aslan). Malumat, bir konu hakkında derin değil yüzeysel bilgi edinmedir. Derin bilgi edinme ilimdir.…
Bilinmiş, bilinen, bilindik, belli: Malumunuz, alimlerin ilmi halkın yolunu aydınlatır. (mecazi) Herkesçe bilinen ancak dile getirilemeyen: Malum kişi. (zarf) Bilindiği üzere, bilindiği gibi, kuşkusuz: Malum, babaannem, dedem, …
Sakatlanmış, hastalanmış, özürlü hale gelmiş (kimse): Her ne sebep ve suretle olursa olsun vücutlarında hasıl olan arızalar veya duçar oldukları tedavisi imkansız hastalıklar yüzünden vazifelerini yapamayacak duruma giren iştirakçil…
Maltız Yemek pişirmek, su ısıtmak gibi işlerde kullanılan, içi ızgaralı, ayaklı ve mangal gibi taşınabilir köz ocağı: Eskiden maltız vardı, şu anda pek bilinmiyor, maltızın yerine mangal geçti, mangal yakma deniyor, halbuki o…
Malta eriği (yeni dünya meyvesi) Gülgillerden, yaprakları yeşil, büyük, pürüzsüz, meşin gibi sert bir ağaç ve bu ağacın erik büyüklüğündeki, iri çekirdekli, sarı renkli sulu ve mayhoş, yeni dünya olarak da bilinen meyvesi.
Malkoçoğlu Malkoç (tarih) Osmanlı ordusunda akıncılar ocağının komutanı (reisi) demektir. Düşmana karşı yürüyen ordunun önünde, öncü (akıncı) birlikleri bulunurdu. Bu birlikler düşmanla ilk vuruşmaya girer, kaleleri işgal ede…
Maliyet (ticaret) bir malın üretim giderlerinin toplamı, o mal ortaya çıkarılıncaya kadar harcanan para miktarı. Maliyet fiyatı : Bir malın çeşitli üretim ve dağıtım dönemlerinde, o döneme kadar o mal için yapılmış harcamaların …
Maliye Bakanlığı Devlet gelir ve giderlerini yöneten devlet kuruluşu: Maliye Bakanlığı. Devletin mali (mal ve parasal) faaliyetlerini inceleyen ve bu faaliyetlerin neden ve sonuçlarını araştıran bilim dalı: Kamu maliyesi, de…
Malikane Büyük ve gösterişli köşk. Tarlasıyla, otlağıyla, ormanıyla bir bütün oluşturan geniş arazi, yurtluk. (tarih) Osmanlı toprak düzeninde, bir kimseye, gelirinden hayatı boyunca faydalanmak, ama satamamak ve miras bı…
Sahip: Ey nefis, sen kendine malik değilsin. "Malikim" diyebilmen için bu bedenin ustası ve mucidi olman gerekir. Yüce Allah'ın isimlerinden: El-Malik, bütün alemlerin ve kainatın sahibi, mutlak iktidarın, mutlak güc…
Melankoli: Eski tıp kitaplarımız bugün de ehemmiyetli akıl hastalığı sayılan malihülyayı şöyle tarif ederler: Malihülya, fasit fikir eylemek, korkulmayacak şeylerden korkmak, daima düşünceli olmak, adamdan kaçıp yalnızlığa gitmek, …
Mal ve para ile ilgili, parasal: Mali durumunu düzeltmek için ek iş buldu. Maliyeye ilişkin, maliye ile ilgili: Mali önlemler alınarak vergi geliri yükseltiliyor. Mali cizye : (tarih) Osmanlı İmparatorluğunda, savaşlarda kaza…
Amalgam dolgu Cıva elementinin herhangi başka bir madenle karıştırılmasıyla oluşan alaşıma malgama veya amalgam denir. Cıva, platin ve demir hariç diğer metallerle alaşımlar yapar. Gümüş, kalay, bakır, çinko ve cıva kullanılar…
Sulak yer: İki nehir arasındaki bir malazda çardaklarda kalıyorduk. (S. Aleksiyeviç) Sürülmemiş, ot bürümüş toprak: Malaz, içinde mahsul olmayan ve ancak mera (otlak) olarak kullanılan yerlere verilen addır. (A. R. Yalgın) Su alt…
Malakit (malahit) taşı Malakit (malahit) yeşil renkli, yontulup parlatılabilen, doğal bakırlı, hidratlı karbonat, bakır taşı. Çok bulunan bir bakır cevheridir. Malakit fazla sert olmadığı için, tıraşlanıp parlatılarak mücevher…
Mala Harç alıp sürmeye yarar, çoğu üçgen biçiminde yassı demirden, tahta saplı, duvarcı ve sıvacı aracı, sürgü. Dökümhanede kalıpçıların kumu kalıp dışına yığmak için kullandıkları, üçgen biçiminde, ucu düz aygıt. Malala…
Tersine dönmüş, baş aşağı getirilmiş: Biz gece insanlarının makus yaşam çevrimi bu. (C. Emre) Yolunda gitmeyen, kötü giden, uğursuz: Beklenen an gelmiş ve insanlığın makus talihi yeni bir döneme el sallıyordu. Bir şeyin aksi, ter…
Akla uygun, akıllıca: "Ey halkım! Risalet'i tebliğden dolayı sizden hiçbir ücret beklemiyorum. Ben mükafatımı yalnız ve yalnız beni Yaratandan beklerim. Hiç düşünmez misiniz?" (Hüd, 11/51) Böyle demekle onları makul d…
Kesilmiş, kesik: Bismillâhirrahmânirrahîm diye başlanmazsa o şey hayırlardan kesik, maktu, mahrum ve eksiktir. (M. Z. Kotku) Kesin olarak değeri biçilmiş, fiyatı belirlenmiş: Dükkanını açtığı gün tezgâhının başına astığı "Sat…
Makta (edebiyat) divan şiirinde gazel ve kasidenin son beytine verilen addır. Şairin adı (mahlası) da bu beyitte geçer. Bu beyit gazellerde taç beyit olarak da adlandırılır. Kamış kalem ucunu düzeltmeye yarayan kemikten yapılmış …
Amaç, erek, gaye, hedef: İslam'da ibadetlerden maksat, kişide ahlaki bir olgunluk, seviyeli bir kişilik, örnek bir şahsiyet, güzel bir kul meydana getirmektir. İstenilen şey, istek, meram, niyet: Ağaçtan maksat meyve değil mi?…
Hızlı tren makinisti Treni verimli, emniyetli ve kurallarına uygun bir şekilde sürmekle görevli kişi, tren şoförü: Bildiğimiz trenleri makinist, tramvayları vatman sürer. (Bursa Defteri) Lokomotif, vapur ya da fabrika makine…
Makbuz örneği Para ya da başka bir şeyin teslim alındığı gösteren belge, alındı: Tahsilat makbuzu, işletmelerin belirli bir tutarı tahsil ettiğini gösteren ve iki nüsha halinde düzenlenen belgedir. Dekont, bankaya yaptırılan h…
Makale Bilim, fen konularıyla ekonomik, sosyal ve politik konuları açıklayıcı ya da tanıtlayıcı nitelikte, başlı başına bir bütün oluşturan gazete ya da dergi yazısı. Bilimsel makale, özgün araştırma sonuçlarını tanımlayan, …
Özgü, has: Elbette dünyevi musiki ile dini musikinin her birine mahsus hususi üslubu olmalıdır... Biri veya bir şey için ayrılmış, münhasır: Burası da kadınlara mahsus küçük bir sanayi merkezi halindedir. (S. Ayverdi) Özel: Kayse…
Mahsul Toprakta yetiştirilerek elde edilen ürün, toprak ürünü: Dört sene boyunca iyi giden mevsimlerin de yardımıyla hiç görülmedik derecede bol mahsul alındı. (örnek cümle) Elde edilen, ortaya çıkan şey. (mecazi) Verim. …