- Yer değiştirme durumunda bulunmak, yürümek, dolaşmak: Onu odada aşağı yukarı gezer buldum. (A. Rasim)
- Hava almak, eğlenmek, hoş vakit geçirmek gibi bir amaçla bir yere gitmek: Geçen yaz bütün Akdeniz kıyısını gezdik.
- Bir yeri görüp incelemek: Kiralık ev ararken, burayı da gezmiştik.
- Bir yerde bulunmak: Cüzdanım burada ne geziyor?
Gezmek ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "gezmek ve dolaşmak" kelimeleri geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Gezip tozmak: Çok gezmek, çok dolaşmak: Sabahtan akşama kadar, sokaklarda gezip tozuyor.
- Geziye çıkmak: Uzak yerleri dolaşmak: Oğlan, arkadaşlarıyla bir geziye çıkmıştı, bir kuzey ülkesine. (Y. Z. Bahadınlı)
- (bir yeri) Adım adım gezmek: Her yerini dolaşıp görmek: Saatlerce dolaştılar. Bütün araziyi adım adım gezdiler. (T. Kılınç)
- Ayak kavafı: Her yere girip çıkan, çok gezen (kimse): Kara kuru ama acur, becerikli, çeneli bir ayak kavafı... (H. R. Gürpınar)
- Boş gezenin boş kalfası: İşsiz güçsüz dolaşan kimse: Turist sanıyorlardı iyi mi onu! Oysa boş gezenin boş kalfasıydı... (Türk dili)
- Boş gezmek (gezinmek): İşsiz güçsüz dolaşmak: Nasıl memnun olabilirdi ki, bazen haftalarca boş geziyordu. (R. Enis)
- Boşta gezmek: İşsiz olmak: Bir süre boşta gezdi; yeniden maddi sıkıntı baş gösterdi.
- Çarşı pazar dolaşmak (gezmek): Alışveriş edilen her yeri dolaşmak gezmek: Saatlerce çarşı pazar dolaştı, aldıklarını kırmızı renkte bir bohçaya sardı.
- Dillerde dolaşmak (veya gezmek): Her yerde sözü edilmek: Askerler birbirleriyle helalleşiyor "Gelecek Cuma namazını Estergon'da kılacağız." sözü dillerde dolaşıyordu (Y. Bahadıroğlu). Birbirlerine olan tutkuları bir destan gibi dillerde dolaşıyordu (N. Sanlı).
- Doktor doktor gezmek: Tedavide çabuk ve kesin sonuç almak ümidiyle birçok hekime başvurmak: Bu aralar Murat amca doktor doktor geziyor çok hasta... (O. Kömürcü)
- Dünür gezmek: Evlenecek erkek için kız aramaya çıkmak: İşi gücü dünür gezmek... (K. Tahir)
- Dünya görmüş:
- Çok gezmiş, çok yer görmüş: İyi yaşamış, çok gezmiş, dünya görmüş adamdı; ölümünü beklediği halde zamanın ipini hâlâ elinde tutuyordu. (A. Tunç)
- Deneyimli: Türk erkânından olan bu dünya görmüş, tecrübeli zatın sözlerinde büyük hakikat vardı.
- Dünya kazan ben kepçe: Bir şeyin çok arandığını, her yerin dolaşıldığını anlatır: Dünya kazan ben kepçe aradım her yeri, bulamadım seni. (L. Kaleli)
- Elini kolunu sallaya sallaya gezmek:
- Ortada görünmemesi gereken kimse pervasızca dolaşmak: Katiller, hırsızlar geziyor elini kolunu sallaya sallaya (O. Coşkun). Arandığını bilen birinin dönüp elini kolunu sallaya sallaya kendi evine gelmesi akıl kârı mıdır? (B. Eldem)
- Pervasızca, kimseden çekinmeden dolaşmak: Arkadaşım, o kadar patırtıdan sonra elini kolunu sallaya sallaya gezmekten çekinmemişti. (H. F. Gözler)
- Ellerde gezmek: Elden ele dolaşmak: Alkışlarla gazetelerin baş sahifelerinde geçiyorlar. İsimleri dillerde, resimleri ellerde geziyor... (H. H. Göze)
- Ev ev dolaşmak (gezmek): Her eve uğrayarak dolaşmak: Davulcular da ev ev dolaşıp ramazan boyunca çaldıkları davulun bahşişini toplamaya başlamışlardı. (M. O. Akbaşak)
- Göbeği sokakta kesilmiş: Evde durmayıp hep sokaklarda gezip duran: Göbeği sokakta kesilmiş. Onun için onu evde bulmak zor. (A. Püsküllüoğlu)
- İpini sürüyüp gezmek: Başıboş dolaşıp vakit öldürmek: "(...) anasına küsmüş, babasından bezmiş, ipini koparıp sürüyerek gelmiş birikmiş ademoğlu döküntüsü harmanı değil mi?" derdi. (K. Tahir)
- Kaldırımları arşınlamak:
- Çok gezmek: Sabahtan gece yarılarına kadar kaldırımları arşınlayan bu satıcı ordusunun arasında en renklileri keten helvacıları, turşucular ve bohçacılardı.
- İşsiz güçsüz dolaşmak: Umudu olmadan, kederli kederli kaldırımları arşınlayan zavallı bir serseriye ufak tefek kârlar çıkarmayı vaat etmiş olması, define bulmuşçasına sevindirmişti onu.
- Kapı kapı dolaşmak:
- Her yere uğramak, ev ev gezmek: Bir sütanne aradılar Şehzade için. Ev ev, hane hane, sokak sokak, kapı kapı dolaştı tellallar. (F. duman)
- Her devlet dairesine başvurmak: İlgili müesseseler arasında kapı kapı dolaştı, sonunda muvaffak oldu, Türkiye Cumhuriyeti'nde ilk defa Allah'ın adıyla başlayan bir vakıf tüzüğü onaylandı. (R. Yıldız)
- Karda gezip izini belli etmemek: Kimsenin sezemeyeceği biçimde iş çevirmek: Seni karda gezip izini belli etmeyen kara düşman seni! (E. C. Güney)
- Karış karış dolaşmak: Her yeri gezmek: Yurdun her köşesini karış karış dolaştı.
- (bir yer) Kazan (birisi) kepçe: Birinin bir yeri adım adım dolaştığını anlatır: İstanbul kazan ben kepçe yollara düşmüş sevdiğim kadını aramaya koyulmuştum. (M. C. Uludağ)
- Kelle koltukta gezmek: Gözünü budaktan esirgemeden, ölüm tehlikesi altında: İki yıldır bıçak ağzında, kelle koltukta görev yaptım. (M. Makal)
- Kenar gezmek: Bir şeyden uzak durmak: Tellerini tarar gezer / Yar benden kenar gezer (A. Caferoğlu)
- Kız gezmek: (Evlenecek bir erkek için) Kız aramak, kız görmeye gitmek: Anası oğluna kız geziyordu.
- Kol gezmek:
- Güvenlik amacıyla dolaşmak: Korucu Ali gece gündüz kol geziyor (K. Tahir).
- Dolaşmak: Bir zamanlar yaşadığım yerde şimdi başkaları kol geziyor. (R. A. Açar)
- Kötü durum ve davranışlar çokça olmak: Kol geziyor ecel! Ölüm kokusu havada... (A. Kaçar)
- (Suçlu olduğu halde) Çekinmeden, elini kolunu sallaya sallaya ortalarda dolaşmak: Kızınızın katili sokakta geziyor, sokakta kol geziyor... (Kolektif)
- Kol vurmak: Dolaşmak: Elimdeki sigarayla meydanda kol vurup İstanbul'un tılsımları arasında geziniyorum. (Y. M. A. Beyhan)
- Kucaktan kucağa dolaşmak (gezmek): (Bebek için) Çok sevilmek: İnsanların göz bebeği oldu. Kucaktan kucağa dolaştı. İnsanlar onu sevmek için birbirleriyle âdeta yarışa girdi. (H. Kara)
- Leyleği havada görmek: (şaka yollu) Çok gezmek, çok yolculuk etmek: "İşte öyle derler, 'eğer leyleği havada görürsen, çok gezersin' diye bir söylenti vardır," demiş (E. Okçuoğlu). "Yine leyleği havada gördük hanım, hazırlanın gidiyoruz," derdi. (karabatak)
- Mehtaba çıkmak: Ay ışığında gezip dolaşmak: Biz Heybeli'de her gece mehtaba çıkardık. (Y. K. Beyatlı)
- Ne gezer: Bulunmaz, yoktur: Ona şöyle eşi benzeri olmayan bir hediye alsam versem ama o hediyeyi alacak para ne gezer bende. (O. Kömürcü)
- O kapı senin bu kapı benim: Sürekli gezip dolaşmayı anlatan bir söz: Ona deli Rukiye de derlerdi. O kapı senin bu kapı benim gündüz yetmezmiş gibi, geceleri de evde durmaz, komşu ziyaretlerine çıkardı (M. Selâhattin). Düşüyorum sokaklara, o kapı senin bu kapı benim gezip bir iş bularak beş on kuruş nafakamızı çıkarmağa çabalıyorum. (Y. K. Karaosmanoğlu)
- O mahalle senin bu mahalle benim: Sürekli gezip dolaşmayı anlatan bir söz: Akşama kadar o mahalle senin bu mahalle benim gezip durmuştum. Saat üçe geliyordu ve ben hala bir ev bulamamıştım. (A. Tetik)
- Onda ... ne gezer?: Onda yoktur: Yok canım onda para ne gezer o İstanbul'da gündelikli bir avukat kâtibidir. (İ. A. N. Sekizinci)
- Orası senin, burası benim dolaşmak (gezmek): Durmadan gezip dolaşmak: Nerede akşam olsa orada sabahlıyor; orası senin burası benim diye diyar diyar geziyor... (H. Taşkın)
- Salma gezmek (dolaşmak): Başıboş hayvan gibi dolaşmak: Bir sığırdır ki ne koşulur arazi sürer, ne de ekin sular, salma gezer... (H. Döndüren). İstanbul içinde salma gezen bir kızıl deli gibi yalnız kaldım. (S. Erol)
- Saya gezmek: Köy çocukları ramazanda veya özel günlerde çeşitli tekerlemeler söyleyip kapı kapı dolaşarak ufak tefek yiyecek toplamak.
- Sefer etmek: Gezmek, gezinti yapmak, yolculuk etmek: Kimsenin bilmediği bir yere sefer etmek maksadıyla İstanbul'dan Üsküdar'a geçmişti. (E. R. İskit)
- Seyrana çıkmak: Gezmeye, gezintiye çıkmak: Seyrana çıkmış şehirlilermiş gibi ellerini, kollarını sallayarak sehpalara bakarak yürüdüler. (M. Müftüoğlu)
- Tabanı yanık: Çok gezip dolaşan kimseler için kullanılır: Ayak işleriyle uğraşıyordum, tabanı yanık it gibi oradan oraya koşuyordum. (Varlık)
- Tabanı (ayağı) yanmış gibi dolaşmak: Bir yerde duramayıp sürekli olarak gezmek: Korktuğu için eve gelemiyor; tabanı yanmış it gibi dolaşıp duruyor sokakta. (K. Yedekçioğlu)
- Tura çıkmak: Gezinti yapmak: Kendilerini bir tatil köyünden günübirlik tura çıkmış turistler gibi hissettiler.
Gezmek ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "gezmek ve dolaşmak" sözcükleri geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )
- Gez dünyayı gör Konya'yı: Her insan fırsat buldukça değişik yerler gezmeli, değişik şeyler görmelidir.
- Gezen ayağa taş değer*: Gereksiz yere çok gezen kimse, kendisine zarar getirebilecek şeylerle karşılaşabilir.
- Gezen güzel olur, oturan gazel okur: Gezen kişinin hem bilgisi hem görgüsü arttığı için daha çekici ve olgun bir hâle geldiğini anlatır. Oturan ise dünyayı tanımadığı için sadece boş sözlerle oyalanır.
- Gezen kurt aç kalmaz*: Geçimini sağlamak için gezip dolaşan, şuraya buraya başvuran kişi aç kalmaz.
- Gezenin karnı işler, oturanın başı: Çalışan, hareket eden ve emek veren kişi rızkını kazanır. Tembel ve yerinde duran ise düşünceyle, sıkıntıyla ve dertle baş başa kalır (?).
- Gezenin kaşı şişer, oturanın başı: Dışarıda dolaşan, gezen ve hareket eden kişi ister istemez küçük kazalara, ufak tefek sıkıntılara maruz kalır. Sürekli oturan ise düşünceye, sıkıntıya ve dertlere gömülür (?).
- Gezmekten hevesini alsa, deli alır: İnsanların gezmeye olan tutkusunun hiç bitmediğini ve sürekli yeni yerler keşfetmek istediklerini ifade eder.
- Aç gezmektense (yaşamaktansa) tok ölmek yeğdir*: Doğal gereksinmelerini karşılamadan yaşamanın bir anlamı yoktur, yoksul olmak yaşamak değildir.
- Adı ata bindi, ayağı yerde gezer:
- Bir kişi veya nesnenin dışarıdan etkileyici görünebileceğini, ancak içerik veya yetkinlik açısından yetersiz olabileceğini ifade eder.
- Birinin unvanının bir konum veya pozisyonla uyumlu olmadığını veya o konumun gerektirdiği vasıflara sahip olmadığını anlatır.
- Ağası yiğit olanın etbaı sarhoş gezer*: Dişli birine dayanan, güvenen kişi herkese kafa tutar, kabadayıca davranır (etba: bir kimseye tabi olanlar, ona uyanlar, hizmetkarlar).
- Akıl yok başta, ne gezersin Maraş'ta?: İnsanın aklının ermediği ve bilgi sahibi olmadığı işlere kalkışmaması gerektiğini, aksi halde zor durumda kalacağını ifade eder.
- Akranı ile gezmeyenin, altın adı pul olur: Kişinin yaşıtları veya kendine yakın çevredeki insanlarla zaman geçirmediğinde, toplumda değerinin azalabileceğini ifade eder.
- Al kibar kızını işlesin bulana bulana, al çıtak kızını gezsin eğlene eğlene: Kibar ve ağırbaşlı kız, gittiği eve düzen ve kazanç getirir; çalışarak her şeyi yoluna koyar. Eğlenceyi seven kız ise gezmekten iş tutmaz, gittiği yerde sorumluluk yüklenmekten kaçınır (kibar: 1. Soylu, köklü 2. İnce, nazik; çıtak: 1. Rumeli'de yaşayan bir Türk topluluğu 2. Kaba, huysuz, kavgacı 3. Dağda yaşayan ve geçimini odun satarak sağlayan).
- Ana gezer, kız gezer; bu çeyizi kim düzer?: Yapılacak işlere boş verildiğinde o işlerin kendiliğinden gerçekleşmeyeceğini anlatan bir atasözü.
- Anası ağaca çıkarsa kızı budak budak gezer: Çocuk büyüdükçe ana babasını kendine örnek alır, hatta onlardan daha fazlasını yapmaya çalışır.
- Aslanla gezen taşa, kurtla gezen leşe konar: Kişinin kiminle vakit geçirdiğine bağlı olarak kaderinin veya hayatının şekilleneceğini ifade eder. İyi ve güçlü insanlarla birlikte olanların daha iyi sonuçlar elde edeceğini, kötü ve zayıf insanlarla birlikte olanların ise olumsuz sonuçlara maruz kalacağını vurgular.
- "Aşağı mahalle sen misin, yukarı mahalle şen misin?" diye gezer: Rahatına düşkün kimseler gezip eğlenmenin dışında başka bir şey düşünmezler.
- Aşık ona derler ki karda gezip izini belli etmeye: Yürekten seven insan sevgilisine ulaşmaya çalışırken kendini dile düşürmez.
- At alırsan yazın al, deve alırsan güzün al, avrat alırsan gezin al: Bir şey alırken o şeyin bol ve ucuz olduğu zamanı beklemeli. Evlenmeye karar veren kişide aceleci olmamalı, anlaşabileceği uygun birini aramalı.
- Atın varken yol tanı, ağan varken el tanı*: Elde imkân varken gezip dolaşmak, dost edinmek gerekir.
- Ayaz paşa kol geziyor*: Havanın çok soğuk olduğunu anlatmak için kullanılır. Soğukların şiddetli olduğu, üşütücü bir havayı ifade eder.
- Aylak aylak oturmaktansa aylak aylak gezmek daha iyidir: Hiçbir iş yapmadan oturmaktansa gezip vücudu hareket ettirmek daha faydalıdır.
- Bir bit yedi köyü gezer (Bir topal bit, bir gecede yedi yastık dolaşır / Bir topal bit erindiği gece elli yastık gezer): Küçük bir sorunun bile büyüyerek daha fazla yere yayılabileceğini ifade eder. Küçük bir problem, eğer çözülmezse hızla büyüyüp çevresini etkileyebilir.
- Bir topal bit erindiği gece elli yastık gezer (Bir topal bit, bir gecede yedi yastık dolaşır): Küçük bir sorunun bile büyüyerek daha fazla yere yayılabileceğini ifade eder. Küçük bir problem, eğer çözülmezse hızla büyüyüp çevresini etkileyebilir.
- Boş gezmekten bedava çalışmak yeğdir (Boş durmadan beleş işlemek iyi / Avare gezmekten, aylağa işlemek yeğdir)*: Çalışmak insanı tembellikten kurtarır.
- Bülbülle gezen güle, ördekle gezen göle gider: İyi huylu, dürüst kimselerle dostluk eden iyiliği, güzelliği öğrenir; görgüsüz, işe yaramaz kimselerle dostluk eden de ahlaksızlığa, tembelliğe alışır.
- Çarşı iti ev beklemez*: Başıboş gezmeye alışanlar, disiplinli iş yapmaya gelemezler.
- Çirkin karı evin toplar, güzel karı düğün gezer: Kadın güzel olursa bunu herkese göstermek için aklı hep dışarda ve gezmede olur. Çirkin ise evinde kalıp ev işleriyle uğraşmayı tercih eder.
- Çizmeci çizmesiz gezer: Başkalarına hizmet veya üretim yapan kişinin çoğu zaman kendi ihtiyaçlarını karşılamaya fırsat bulamadığını ifade eder. İnsan, başkalarına sunduğu imkânlardan bazen kendisi yararlanamaz.
- Çok gezen çok bilir*: Çok gezen kişi, gezdiği yerlerde değişik şeyler görür, öğrenir. Eskiden bildiklerinin üzerine yeni bilgiler ekler.
- Çok gezen çok bilmez, çok çeken çok bilir: Gerçek bilginin gezip görmekten çok sıkıntı çekerek ve tecrübe edinerek kazanılacağını anlatır. İnsan, acı ve zorluklarla olgunlaşır.
- Çok gezen tavuk ayağında pis getirir*:
- Her yere girip çıkan kadının adı lekelenir.
- Gezip dolaştığı yerlerde kötü şeylerle de karşılaşan kişi, kötü huylar ve zararlı bilgiler edinerek döner.
- Çok yaşayan/okuyan bilmez, çok gezen bilir*: Çok gezen kimse, görerek ve işiterek, yaşantıya bağlı olarak pek çok konuda bilgi sahibi olur, bu yönden çok yaşayan ya da okuyan kimselerden daha bilgili bir düzeye gelir.
- Dağda gez, belde gez insafı elden bırakma* (Yol kes, bel kes, insafı elden bırakma): "Eşkıya dahi olsan insaflı ol" anlamında bir atasözü.
- Dağda gezen, ayıya da rastlar kurda da: Tehlikeli yerlerde dolaşanların, risklerin ve bilinmeyenlerin peşine düşenlerin, karşılaşacakları tehlikelere hazırlıklı olmaları gerektiğini vurgular.
- Dert gezmiş, derman beraber gezmiş: Her derdin devası vardır. Biraz çaba sarf edildiğinde tüm dertlerin üstesinden gelinebilir.
- Deveye binip koyun arasında gezilmez: Her işin uygun araç ve yöntemlerle yapılması gerektiğini belirtir. Büyük ve güçlü araçlar, küçük ve hassas işler için uygun değildir.
- Dolaşan tilki yurt bulur: Bekleyenler değil, gezenler ve arayanlar çeşitli imkanlarla karşılaşırlar.
- Dünyayı gezen, okuyup yazan bilir: Seyahat etmek ve eğitim görmek insanın bilgisini görgüsünü artırır.
- Erkek kuş gezer havai, dişi kuş yapar yuvayı: Erkek evinin eksiğini pek bilmediği için o yalnızca kendi işleriyle uğraşır.
- Gammaz olmasa tilki pazarda gezer*: Yasal olmayan yollardan gizlice çıkar sağlayan kişi, yakayı ele vereceğinden korkmasa bütün bu işleri açıktan yapar.
- Gece gezenin ayağına pislik bulaşır: Pek çok kötü olay gece gerçekleşir. Gece gezenler bu kötü olaylarla karşılaşabilirler.
- Geniş gününde dar gezen, dar gününde geniş gezer: Bolluk zamanında tutumlu davrananın, sıkıntılı zamanlarda rahat edeceğini ifade eder. İnsan, geleceği düşünerek kaynaklarını dengeli kullanmalıdır.
- Gurbette gezen çok şey öğrenir: İnsan bir çok şeyini öğrendiği ortamından ayrılıp yeni ortamlara girdiğinde ilk defa göreceği dolayısıyla öğreneceği şeyler artar.
- Güzel kuş elde gezer, güzel hanım dilde gezer: Güzel insanların bu özellikleri toplum tarafından iyi veya kötü konuşma konusu yapılır.
- Her gün gezen kırda, bir gün uğrar kurda: Tehlikeli veya sakıncalı işlerle sürekli uğraşan birinin, bir gün bu tehlikeye yakalanacağını ifade eder.
- Her yeri gezmiş, gitmediği bir Gerede zindanı kalmış: Çok gezen ve çok yer gören kişiler için kullanılır.
- İç acısını taban acısı çıkartır: İnsanın yaşadığı içsel sıkıntıların, fiziksel olarak hareket etmekle, dolaşmakla, yürümekle ya da bedensel meşguliyetle hafifleyebileceğini ifade eder.
- İstanbul'dan gelen eşek, kırk gün at gibi gezer: Büyük şehirde bulunmuş kişilerin taşrada ya da küçük yerlerde kendilerini farklı ve üstün göstermeye çalıştıklarını anlatır.
- İt itle gezer*: Kötü biri ancak kendisi gibi kötü olan birisiyle arkadaş olur.
- İtten çok pabuç aşıran olmaz, yine yalınayak gezer: Hırsızlık yapan kimseler o kadar çalarlar ederler, gene de sefalet içinden yaşarlar
- Karda gezer de izini belli etmez: Bazı insanlar o kadar kurnaz ve çeviktir ki, yaptıkları işi çoğu zaman kimseye sezdirmezler.
- Kargayla gezen b*ka (pisliğe) konar*: Kötü veya olumsuz arkadaşlarla vakit geçiren birinin, sonunda kendisini de kötü veya olumsuz durumlar içinde bulacağını ifade eder.
- Kârla zarar, bir arada gezer: Ticarette kazanç ve kaybın her zaman bir arada bulunabileceğini ifade eder. Risk almak, bazen kâr getirse de bazen de zararla sonuçlanabilir.
- Kaz değilsin, ördek değilsin, paçana kadar suda ne gezersin: Kişi bilmediği, beceremeyeceği bir işi iyice öğrenmeden yapmaya kalkışmamalıdır.
- Kesesini pazara uyduramayan ağzını açar gezer: Bütçesini doğru ayarlayamayan kişilerin ihtiyaçlarını karşılayamayacağını ifade eder. Harcamalarını kontrol edemeyen kimse, sonunda yalnızca istemekle yetinir.
- Kiminle gezersen onunla anılırsın: Kişinin arkadaş çevresiyle değerlendirildiğini ve tanındığını ifade eder. Kişinin kiminle vakit geçirdiğinin, onun toplumsal kimliği ve itibarı üzerinde büyük bir etkisi olduğunu vurgular.
- Köpeksiz köy bulmuş da çomaksız (değneksiz) geziyor*: Kendisine engel olacak kimse bulunmadığında istediğini yapabiliyor.
- Nalbandın eşeği nalsız gezer: Başkaları için bir şey üreten kimseler çoğu kez ürettiği şeyden kendileri faydalanmazlar.
- Oğlan babadan öğrenir sofra yazmayı, kız anadan öğrenir kapı gezmeyi: Erkek çocuk erkeğin evdeki görevlerini babadan, kız çocuğu da kadının görevlerini anadan öğrenir.
- Okumadan alim, gezmeden seyyah olunmaz: İyi bir gezgin olmak için, nasıl çok gezip görmek gerekiyorsa, ilim sahibi olabilmek için de çok okuyup, iyi bir eğitim görmek gerekir.
- Seyyah için dünya geniştir: Gezmeyi seven insanlar mutlaka gidecek bir yer bulurlar.
- Tilkinin dönüp (gezip) dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkanıdır*: İnsan ne kadar kurnaz olursa olsun eninde sonunda kendini layık olduğu yerde bulur.
- Topalla gezen, aksamak öğrenir*: Kötü insanlarla düşüp kalkanlar, onlardan kötü huy kaparlar.
- Yad elde beylik sürmeden, yurtta züğürt gezme yeğdir: Gurbete düşmüş bir insan, ne denli varlık içinde bir yaşam sürüyor olsa da doğup büyüdüğü yeri arar.
- Yalın ayak gezenin kundurası hiç çürümez: Kişinin ihtiyaçlarını minimumda tutması ve sade bir yaşam tarzını benimsemesi durumunda, daha az sorun ve zorlukla karşılaşacağını ima eder (?).
- Yatan aslandan (kurttan) gezen tilki yeğdir (iyidir)*: Az güçlü olup çalışan, çok güçlü olup çalışmayandan daha değerlidir.
Soru/Yorum Gönder