![]() |
| Ben (anatomi) |
- (anatomi) Çoğu doğuştan olan, deri yüzeyinde bulunan, ufak, koyu renkli leke ya da kabartı.
- (dilbilim) Tekil birinci kişiyi gösteren adıl. İyelik ekiyle "benim", durum ekiyle "bana" biçimlerinde kullanılır.
- (ruhbilim) Bireyin, ne olduğu, ne olmak istediği ve çevresince nasıl tanındığı konularındaki bilinci, bireyi öbürlerinden ayıran bilinç.
- (felsefe) Yaşanan olguların bilinçli ve süreli öznesi.
Ben/Bana sözcükleriyle ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "ben, bana" kelimeleri geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
( atasözlerine geç )
- Ben bilirim:
- "Sözü edilen şeyin iç yüzünün ne olduğunu iyi bilirim ama açıklamak istemem" anlamında bir söz: Gurbette neler çektiğimi ben bilirim.
- "Her şeyi en iyi şekilde bilirim, kimse benim kadar bilemez" anlamında bir böbürlenme ifade eden söz: Sizin bilemeyeceğinizi herhalde ben bilirim, dedi. (Ö. Ceylan)
Ben demek (Ben ben demek): Daima kendini ön planda tutmak, nefsine çok değer vermek, bencillik göstermek: Ben demekten geç, bu sende "Ben" diyen Hakk'tır beyim, / Belki cân ayn-ı bedendir, cümle ten Hakk'tır beyim. (B. Noyan)
Ben demek - Ben ettim, sen etme: Pişmanım, kusurumu affet, beni cezalandırma: "Ocağına düştüm, kusurumu bağışla, ben ettim, sen etme, hemşerim!" diye yalvarmaktaydı. (T. Yücel)
- Ben hancı, sen yolcu oldukça: "Düzen bu biçimde devam ettiği sürece" anlamında kullanılan bir söz: Belkıs gülümsedi. "Ben hancı sen yolcu, her yıl bir ziyaret edip geçiyorsun. Gelmesen garip olur..." (M. Adıbeş)
- Ben şahımı bu kadar severim: "Ben bundan daha çok özveride bulunamam" anlamında kullanılan bir söz: Ben şahımı bu kadar severim diyerek, derneğe para vermekten vazgeçti. (N. Muallimoğlu)
- Ben (bu işte) yokum: Ben bu işe karışmam: Ben yokum ve sizin düşüncelerinize ve eylemlerinize katılmıyorum. (C. Gürkan)
- Bende (sende, onda) o göz var mı?: Ben buna inanacak kadar saf mıyım?: Beni bu oyuncakla korkutacaksın ha? Deli misin sen? Bende o göz var mı? (C. F. Başkut)
- Benden günah gitti: "Ben üzerime borç saydığım şeyi söyledim, kendimi suçlu saymam, benden söylemesi" anlamlarında kullanılan bir söz: "Tüm sorumluluğu üzerine alıyorum doktor." demişti kararlı bir şeklide. "Artık beni taburcu et." Doktor, "Benden günah gitti!" diyerek taburcu evrakını imzalamıştı. (Y. R. Efe)
- Benden paso: "Benim yapabileceğim ancak bu kadar" anlamında kullanılan bir söz: Artık benden paso, kimseye yalvaracak yüzüm kalmadı. (R. N. Güntekin)
- Benden söylemesi: "Ben üzerime borç saydığım şeyi söyledim, kendimi sorumlu saymam" anlamında kullanılan bir söz: Kocanı elinden kaçırırsın, karışmam. Benden söylemesi. (O. Kemal)
- Bendeniz cennet kuşu: "Ben" adılı yerine şaka olarak söylenir: Bu sorunu ancak bendeniz cennet kuşu çözebilir. (A. Püsküllüoğlu)
- Benim de adım Yakup, ama o kadar uzun değil: Benim durumum da onunkinden aşağı değil ama, onun gibi gösteriş meraklısı değilim.
- Benim diyen: Güçlü, yetenekli olduğuna inanan: Benim diyen adam bu işi yapamaz.
- Bana bak!: "Beni dinle" anlamında kullanılan bir seslenme ve gözdağı sözü: Bana bak, karışmam sonra!
- Bana bakma (bakmayın): Beni ölçü olarak alma (almayın), bana göre hareket etme, bana göre hüküm verme: Sen bana bakma!. Benim evlenmeyişimin, daha doğrusu evlenemeyişimin sebebi başka... Bir ihtiyar anam var. (R. Çalapala)
- Bana da ... demesinler: Bir işin kesinlikle yapılacağını belirtmek için söylenir: Bir daha semtine uğrarsam bana da adam demesinler. (örnek cümle)
- Bana da mı lolo: Bir sözün, bir tutumun veya davranışın gerçek ve geçerli olmadığını, başkalarının söz konusu olayda aldanabileceğini ancak söz sahibinin aldanmayacağını, aldatılamayacağını belirten bir söz: Bana da mı lolo Hasan? Bize de mi numara? (N. Hikmet)
- Bana göre hava hoş: Nasıl olursa olsun benim için fark etmez: Bana göre hava hoş ceremesini siz çekiyorsunuz. (B. Aksu)
- Bana mısın dememek: Hiç etkilenmemek, aldırış etmemek, umursamamak: Kırmak için on kez çekiçle vurdum, bana mısın demedi.
- Bana ne: "Beni ilgilendirmez, üstüme vazife değil" anlamında aldırış etmemeyi, umursamamayı ifade eder: "Ben karışmam, dedi. Bana ne, dedi." (Y. Kemal)
- Al benden de o kadar: (teklifsiz konuşmada) Ben de aynı durumdayım ya da ben de aynı düşüncedeyim: — Seninle buluşacağım diye heyecandan iştahım kaçtı galiba. — Al benden de o kadar. (İlgili cümle kaynağı: T. Duran)
- Alçacık dağları ben yarattım demek: Çok kurumlu olmak, kendini çok beğenmek: Bu adamı koridorda alçacık dağları ben yarattım dercesine kasıla kasıla yürürken görseniz makaraları koyuverirsiniz. Onu gören kimse yokken bile çalımından geçilmez.
- Allah bana, ben sana: Kazanırsam borcumu öderim anlamında alacaklıya söylenir: Bankaya yatırdığı paraya kattığım üç bin lirayı istedim. "Nerdeeee Kenan emmi?.. Allah bana, ben sana..." demesin mi? (K. Tahir)
- Bayram değil, seyran değil, eniştem beni niye öptü?: Gösterilen bu yakınlığın gizli bir nedeni olmalı: Biz neden davet edildik? Bayram değil, seyran değil, eniştem beni niye öptü? durumu söz konusuydu sanki. Bu işte bir iş vardı.
- Bir ben, bir de Allah bilir: "Çok sıkıntı içindeyim, başkası tahmin bile edemez" anlamında bir deyim: On kişiyi geçindirmek ne demek? Bunu bir ben bilirim, bir de Allah bilir (Karacan)
- Borç benim, kasavet senin mi?: "Borcunu düşünmek borcu olana düşer, sen niçin tasalanıyorsun?" anlamında kullanılan bir deyim.
- Dert benim tasa senin mi?: Dert benim olduğu halde aldırış etmiyorum, sen ne diye tasalanıyorsun?: Dert benim tasa senin mi? Sen karışma, ben kendi derdime çare bulurum. (A. Püsküllüoğlu)
- Düğün değil, bayram değil, eniştem beni niye öptü?: "Durup dururken bu yakınlık niye?" anlamında söylenen, gösterilen yakınlığın, iltifatın gizli bir nedeni olduğunun düşünüldüğünü anlatan bir deyim: ... aradığını görüyorum. Ne alaka şimdi. Düğün değil, bayram değil. Eniştem beni niye öptü diye düşünerek açıyorum telefonu. (F. Küçük)
- Dünya kazan ben kepçe: Bir şeyin çok arandığını, her yerin dolaşıldığını anlatır: Dünya kazan ben kepçe aradım her yeri, bulamadım seni. (L. Kaleli)
- Dünyayı ben yarattım demek (veya havasında olmak): Aşırı mağrur olmak, büyüklenmek: İnsanlara tepeden bakması, dünyayı ben yarattım havaları hep sinirime dokunmuştur (F. Mercan). Kıratın üzerinde, heybetli gösterişiyle, dünyayı ben yarattım dercesine, ciddi tavrıyla, sık sık etrafına bakıyordu. (A. F. Ayral)
- Eti senin kemiği benim: "Çocuğumu sana teslim ediyorum, kendi çocuğun gibi bazı durumlarda döverek de eğitebilirsin" anlamında kullanılan, eskiden ana babanın çocuklarını okula ya da bir işe verdikleri sırada hocaya ya da ustaya söyledikleri bir söz: Çocuğun babası ustaya "Eti senin kemiği benim" der. Bu çocuğu istediğin gibi ez anlamında değildir. Bu çocuk senin evladın gibidir demektir. (S. Kahyaoğlu)
- Küçük dağları ben yarattım demek: Çok böbürlenmek, kibirlenmek: Bir köylüye üstten bakan kaba, kibirli, küçük dağları ben yarattım diye bakan idareciden, müdürden, şeften ikrah ederdi... (M. Kızılkaya)
- Ne sen sor, ne ben söyleyeyim: Bir konudan bahsedilmek istenmediğinde söylenir: — Ne sen sor, ne ben söyleyeyim Şeref. — Hayrola. — Öyle bir belaya bulaştık ki battıkça batıyoruz. Nasıl çıkacağız bu işin içinden bilmiyorum. (A. Soysal)
- O duvar senin, bu duvar benim: Birinin yalpalayacak kadar sarhoş olduğunu anlatan bir söz: Her gece o duvar senin bu duvar benim ancak sabaha karşı evine ulaşabiliyordu. (H. F. Gözler)
- O kapı senin bu kapı benim: Sürekli gezip dolaşmayı anlatan bir söz: Ona deli Rukiye de derlerdi. O kapı senin bu kapı benim gündüz yetmezmiş gibi, geceleri de evde durmaz, komşu ziyaretlerine çıkardı (M. Selâhattin). Düşüyorum sokaklara, o kapı senin bu kapı benim gezip bir iş bularak beş on kuruş nafakamızı çıkarmağa çabalıyorum. (Y. K. Karaosmanoğlu)
- O mahalle senin bu mahalle benim: Sürekli gezip dolaşmayı anlatan bir söz: Akşama kadar o mahalle senin bu mahalle benim gezip durmuştum. Saat üçe geliyordu ve ben hala bir ev bulamamıştım. (A. Tetik)
- Orası senin, burası benim dolaşmak (gezmek): Durmadan gezip dolaşmak: Nerede akşam olsa orada sabahlıyor; orası senin burası benim diye diyar diyar geziyor... (H. Taşkın)
- Sana pişmişse bana kotarılmış: Sence sorun çözümlendiyse bence de çözümlenmiş sayılır: Benim için ne gam? Madem ki öyledir, sana pişmişse bana kotarılmış. (K. Yedekçioğlu)
- Sana yalan bana gerçek: "İnanmıyorsun ama söylediğim doğrudur" anlamında kullanılan bir deyim: Sana yalan bana gerçek, dün gece gerçekten gökyüzünde garip ışıklar gördüm.
- Sen ben davası: Bir konuda anlaşmazlığa düşüldüğünü anlatan bir söz: "Bu vazife bizimdir, ben sana veremem" dedi. Yine bir sen ben davası çıktı. (T. F. Ertan)
- Sen sağ, ben selamet: İş olmuş bitmiş, artık yapılabilecek bir şey yok: Tart fasulyeyi, al parayı... Sen sağ, ben selamet.
- Senli benli olmak:
- İç içe olmak, bütünleşmek: Oradaki insanların birbirlerine karşı senli benli davranışlarına baktıkça yalnızlığımın daha da belirginleştiğini hissediyordum.
- Aşırı ölçüde içten, samimi, teklifsiz olmak: Bir genel müdürün, memurlarıyla senli benli olması iyi değildir. (N. Muallimoğlu)
- Yeri göğü ben yarattım demek: Çok gururlanmak, kendini üstün görmek: Elinde çay bardağı olduğu halde çevrede, "Yeri göğü ben yarattım" dercesine kasılarak dolaşıyordu. (H. Dönmez)
- Yiğitlik bende (sende) kalsın!: Özveri ve hoşgörüyle davranmayı salık verir ya da öyle davranıldığını belirtir: Ulan yiğitlik bende kalsın, gönlümle gideyim dedim. Bağırdım bunlara: "Bırakın beni! Çekmeyin beni! Bir don göynek değiştireyim." (F. Baykurt)
Ben/Bana sözcükleriyle ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "ben, bana" sözcükleri geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )
- Ben bilmez miyim güttüğüm domuzun huyunu: Uzun süre birlikte bulunduğum o (kötü) adamı çok iyi tanırım, böyle şeyleri yapar.
- Ben çekeyim cefayı, eller sürsün sefayı (Biz çektik cefayı eller sürdü sefayı):
- Bir kişinin zorlukları üstlenmeye ve çabalamaya hazır olduğunu, ancak bundan başkalarının faydalanacağını/faydalandığını anlatır.
- Fakir dar gelirli kimselerin ömrü geçim sıkıntısı içinde geçer. Buna karşılık zengin, mal mülk sahibi kimseler rahat ve mutlu bir yaşam sürerler.
- Ben demek şeytan işidir (kârıdır): Kişinin kendini sürekli övmesi, kibir ve gurura kapılması doğru görülmez. Tevazu sahibi olmak erdemdir; övünmek ise insanı kötülüğe sürükler.
- Ben diyorum bayram haftası, o anlıyor (diyor) mangal tahtası: "Söylediğim şeyi tamamen ters anlıyor" anlamında söylenen bir söz.
- Ben diyorum hadımım, o diyor, oğul uşaktan neyin var: Yapmak gücünde olmadığım, elimde olmayan bir şeyi benden istiyor.
- Ben eşek olduktan sonra semer vuran (vuracak) çok olur: İnsan akılsız olduktan sonra onun saflığından yararlanan insanların her zaman bulunacağını, insanlara güçlü ve dayanıklı olmalarını, zayıflıklarını mümkün olduğunca gizlemelerini ve dikkatli olmalarını öğütler.
- Ben hancı, sen yolcu iken elbette bir gün gene görüşürüz: Sen o işte, ben bu işte kaldığımız sürece birbirimize yardımcı olmak zorundayız.
- Ben istemez miyim kaynatam kasap ola kaynanam hamamcı ola: Her gelinin kocasının ailesiyle iyi geçinmek ve onlardan destek görmek isteğini ifade eder. Gelinin, kayınpederinin kasap, kaynanasının hamamcı olmasını dilemesi üzerinden, ailesinin işlerinden fayda sağlama isteğini mizahi bir şekilde anlatır.
- Ben isterim bacımdan, bacım ölür acından: Bazen yardım istediğimiz kişilerin, bizden daha çok yardıma ihtiyacı olur.
- Ben oldum sencileyin, sen de olursun bencileyin: İnsan kendini üstün görmemeli, başkasını kınamamalıdır; çünkü herkes zamanla birbirine benzer hâllere düşebilir. Bugün başkasını küçük gören kişi, yarın aynı durumda kalabilir.
- Ben ölü yıkayıcıyım, ister cennete gitsin, ister cehenneme: Bir kişinin sadece kendi görevini yapıp, sonucunun ne olacağının kendisini ilgilendirmediğini ifade eder. Sorumluluğunu yerine getiren kimse, sonrasını kendi yükü saymaz.
- Ben ölürsem büyük kıyamet, karı ölürse küçük kıyamet: Kişinin kendi canı en yakınlarından bile önce gelir.
- Ben ölürsem yâre ne, yâr ölürse çare ne?: Sevilen kişiden ayrı kalmanın her durumda çaresiz bir acı olduğunu ifade eder. Seven için kendi ölümü de sevdiceğin ölümü de aynı derttir; ikisi de tesellisizdir (?).
- Ben ne vakit ölürsem kıyamet o zaman kopar: Herkesin kendi yaşamını merkez aldığı ve ölümünün kendi varoluşunun sonu olduğu düşüncesini yansıtır.
- Ben sana hayran, sen cama tırman: Bencil insan, ben istediğimi elde edeyim de başkası ne yaparsa yapsın diye düşünür.
- Ben sorarım ilm-i hikmetten, sen dersin "Çalmadım kilimi mektepten": Cahil insanlara, bilgi ve kültür gerektiren bir soru sorulduğunda, konuyla hiç ilgisi olmayan cevaplar vererek mahcup duruma düşerler.
- Ben suçluyu tanırım, lakin ara yerde borçlu (alacaklı) olmasa: Borçlu olmak, kişinin işlerini adil ve doğru bir şekilde yapmasını engelleyebilir ve bu nedenle suçluluk veya suçlar göz ardı edilebilir.
- Ben toprağa baş koyduktan (öldükten) sonra taş taş üstünde kalmasın: Bencil insan kendisinin yararlanamadığı şeylerden başkalarının da yararlanmasını istemez.
- Ben tutarım turnayı, o çalar zurnayı: Birinin emeğini vererek elde ettiği şeylerin başkası tarafından sahiplenildiğini ifade eder. Çaba harcayan kişi sonuçtan faydalanamazken, başkaları bu başarının keyfini çıkarır.
- "Bende kırk yıllık sirke var" diyenden biraz sirke istemişler, "Eğer her isteyene verseydim bende kırk yıllık sirke olur muydu?" demiş: Cimri kişilerin vermekten kaçındığını ve varlıklarını başkalarıyla paylaşmadığını anlatır. Kendilerinde olanı koruma uğruna başkalarına yardım etmekten çekinen kişilere eleştirel bir şekilde yaklaşır.
- Bendeki yara eldekine duvar deliği: Kişinin acısını başkası onun kadar bilemez.
- Benden ırak olsun da cennete direk olsun: İnsan, zarar gördüğü veya sevmediği kişilerin kendisinden uzak durmasını ister. Onların iyilik bulmasıyla ilgilenmez, yeter ki kendi hayatından uzak olsunlar.
- Benden uzak (ırak) olsun da, Mısır'a sultan olsun: En yüksek aşamaya ulaşsa bile onunla ilişkimi sürdürmek istemem. Tek isteğim, benden uzak olmasıdır.
- Beni sayanın kuluyum, saymayanın sultanı: Saygı ve değer veren kişiye karşı insan gönülden bağlı olur. Kendini değersiz görene ise hiçbir bağlılık duymaz, hatta ondan uzak durur.
- Beni sokmayan yılan bin yaşasın (Bana dokunmayan yılan bin yaşasın)*: İnsanın kendine zarar vermeyen kişilerle veya durumlarla ilgilenmediğini veya uğraşmadığını ifade eder. Başkalarının sıkıntıları karşısında duyarsız kalmayı ve sadece kendi çıkarlarını gözetmeyi anlatır.
- Beni tilki yiyeceğine aslan yesin: Kötülüğün bile soylu bir insandan gelmesi yeğdir.
- Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur*: Çalıştığı halde hiçbir ilerleme gösteremeyen yeteneksiz kimseler için alay yollu söylenir.
- Benlikle iman bir yerde olmaz: Kibir ve gururun, gerçek inançla bir arada bulunamayacağını ifade eder. İman, alçakgönüllülük ve teslimiyet ister; benlik ise insanı kendine tapar hale getirir.
- Benlik şeytana yakışır: Kibirlenmek ve kendini herkesten üstün görmek kötü bir huydur. Mütevazı olmak insana yakışır, benlik duygusu ise insanı yanlış yollara sürükler.
- Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim: Kişinin karakterinin arkadaşlarından anlaşılacağını ifade eder. İnsan, birlikte zaman geçirdiği kişilere benzer ve onların huylarından etkilenir.
- Bana benden olur her ne olursa, başım rahat bulur dilim durursa: Kişi, gerektiği yerde dilini tutmasını bilirse, rahat ve huzurlu olur.
- Bana bir adım gelene, iki adım varırım: Dostça yaklaşan ve iyi niyet gösteren kişilere daha büyük bir karşılık vermek gerektiğini ifade eder. İyiliğe iyilikle karşılık vermek, insan ilişkilerinde samimiyeti ve güveni artırır.
- Bana kör diyenin ela gözü olsa!: Birinin başkalarını eleştirmeden önce kendi durumunu gözden geçirmesi ve kendi kusurlarını fark etmesi gerektiğini alay yollu belirtir.
- Bana yaramayanı bir pula almam: İşimize yaramayan bir şey ne kadar ucuz olursa olsun onunla ilgilenmeyiz.
- Ada bana, adayayım sana*: Her şey karşılıklıdır. Sen bir kimse için fedakârlıkta bulunursan o da senin için fedakârlıkta bulunur.
- Ağa diyeyim sana, yağın bulaşsın bana: Birinin çıkar sağlamak için aşırı şekilde yalakalık yapmasını veya gereksiz yere birine fazla yakınlaşmasını ifade eder.
- Ağaca balta vurmuşlar "sapı bendendir" demiş: İnsana en yakını bile kötülük edebilir.
- Akile ben yakışmaz: Aklı başında, olgun ve ağırbaşlı kimselerin “ben” diyerek övünmesi uygun görülmez. Gerçek olgunluk, kendini övmek yerine tevazu göstermeyi gerektirir.
- Ana ben gidemem Bender'e, alışmışım kaba döşek mindere: Tembelliği huy edinen kimse, hiç bir işi yapmak istemez.
- Anne, "Oğlum seni seviyorum" demiş; oğlu da "Anne ben de oğlumu seviyorum" demiş (Sen seversin oğlunu, o da sever oğlunu): Ana babasından gördüğü sevgi ve şefkatle büyüyen çocuk evlenip çocuk sahibi olduğunda aynı sevgi ve ilgiyi kendi çocuğuna gösterir.
- Atımı beğenmeyenin eşeği olsa, bana kel diyenin perçemi olsa: Birinin başka birine haksız yere eleştiri yaptığında veya kendi kusurlarını görmeyip başkalarını suçladığında söylenen bir atasözü.
- Baban bana öğüt verirken, ben inek gözünde kırk sinek saydım: Nasihat edilen kişinin öğüdü dikkate almadığını ve ilgisini başka şeylere yönelttiğini ifade eder. Özellikle gençlerin, kendilerine verilen öğütleri dinlemek yerine başka şeylerle meşgul olma eğilimlerini anlatır.
- Bak bana bir gözle, bakayım sana iki gözle: İnsan kimden dostluk ve iyilik görürse ona karşı daima sevgi ve saygı duyar.
- Belasını ben çektim, safasını el sürdü: Öyle insanlar vardır ki büyük çabalarla bir işi tamamlar, ama şanssızlık sonucu bunun faydalarını hiç layık olmadıkları halde başkaları görür.
- Bilsem de bilmek elvermez bana: Her bilginin kişiye fayda sağlamayacağını anlatır. İnsan bazen bildiği şeyden yararlanamayabilir ya da onu uygulama imkânı bulamayabilir veya bildiğini söylemeyip susması kendisi için daha yararlı olabilir.
- Bu dünya dört direk üzerine bir bina, ben yiyeyim sen yeme, ben iyiyim sen fena: Dünyada herkes kendini haklı ve üstün görme eğilimindedir. Bencillik ve adaletsizlik arttıkça düzen bozulur, insanlar arasında huzur kalmaz.
- Bugün bana ise yarın da sana*: Bugün birinin başına gelen kötü bir durumun daha sonra başkasının da başına gelebileceğini vurgulamak için söylenir.
- Çabalama kaptan ben gidemem*: Bir kişinin bir işi yapacak gücü veya yeteneği olmadığını ifade eder. Başkasının çabalarının, kişinin bu konuda başarılı olmasına yardımcı olmayacağını anlatır.
- Çok çalıştım senin için, şimdi oldu benim için: Kişi başkaları için çalışır, yorulur ama öğrendikleri kendine kalır.
- Değme bana, değmeyim sana: Başkalarına kötü davranmazsan onlar da sana öyle davranmaz.
- Dervişlik olaydı taç ile hırka, ben de alırdım otuza kırka: Gerçek dervişliğin dış görünüşle, yani taç ve hırka gibi sembolik kıyafetlerle elde edilemeyeceğini ifade eder. Manevi olgunluk, yalnızca iç dünyayı güzelleştirmekle kazanılabilir; dış süsler kişiyi derviş yapmaz.
- Devekuşuna "yük götür" demişler, "ben kuşum" demiş, "uç" demişler "deve uçar mı?" demiş: Tembel insana en iyi bildiği işi yaptırmaya kalksan bile, kaytarmak için ne yapar eder bir bahane bulur.
- Dışı eli yakar, içi beni yakar*: "Dıştan görünüşü, herkesi imrendirecek kadar güzel ama içyüzü elverişsiz, kötü" anlamında söylenen bir atasözü.
- Dost beni ansın bir koz ile, o da çürük çıksın: Bir dostumuzun verdiği armağan küçük bir şey de olsa insan ona baktıkça o dostunu hatırlar ve bundan da mutluluk duyar (koz: ceviz).
- Efendim nerede, ben nerede!: "Ben ne söylüyorum, siz ne anlıyorsunuz!" anlamında, kişinin söyledikleriyle karşısındakinin anladıkları arasında büyük fark olduğunu ifade eder.
- El benden, sebep Allah'tan: Kul çalışır, Allah verir. Bir kişinin başarılarını veya sahip olduğu imkanları sadece kendi çabalarına bağlamaması, aynı zamanda Allah'ın lütfu ve yardımı olduğunu da unutmaması gerektiğini vurgular.
- Eldeki bülbülden bendeki karga: Başkasına ait değerli bir şeyin kişiye fayda sağlamayacağını, bu yüzden kişinin daha az değerli bile olsa kendine ait şeylerle yetinmesi gerektiğini ifade eder.
- Evladı ben doğurdum ama gönlünü ben doğurmadım*: Bir kimse evladına emredip birçok şey yaptırır ancak onun gönlüne, seveceğine hükmedemez.
- Getir bana Hıdırellez'i, göstereyim sana yazı (Az bilirim, uz bilirim, Hıdırellez'den sonra yaz bilirim): Hıdırellez ile beraber soğuklar gider ve yaz başlar (Hıdırellez: Hızır ve İlyas peygamberlerin her yıl buluştuklarına inanılan 6 Mayıs günü ve bu günde kutlanan geleneksel bayram).
- Gülme bana, gülerler sana: Bir başkasının kusurları veya hatalarıyla alay eden kişinin, aynı duruma kendisinin de düşebileceğini ifade eder.
- Güttüğüm domuzu bana öğretme*: Yıllardır tanıdığım bir kimsenin huylarını da bilirim.
- Hasta ol benim için, öleyim senin için*: Kişi kendisi için bir fedakarlıkta bulunan kimseye karşı sırası geldiğinde daha büyük fedakarlıkta bulunur.
- Herkesin canı can da benimkisi patlıcan mı?: Herkesin kendi çıkarını düşünürken başkalarının isteklerini görmezden gelmesinin haksızlık olduğunu ifade eder. Bir kişinin hakkının diğerlerinden daha değersiz olmadığını anlatır.
- İti mindere çağırmışlar da "Bura benim yerim değil" demiş: Baz kimseler alıştıkları bir şeyin daha değerli olanını bulsalar bile yine de ondan vazgeçemez.
- Kaba ağaç benim olsun da gölgesinde kim durursa dursun: Bir maldan kimin faydalandığı pek önemli değildir. Önemli olan o mala sahip olmaktır.
- Kardeşim ağa, avradı hatun, almaz beni kulluğa satın: Evlenen bir kişinin karısına verdiği değerin, kardeşine olan sevgisinin önüne geçtiğini ifade eder. Evliliğin insan ilişkilerinde ve önceliklerde değişikliklere neden olabileceğini vurgular.
- Karga yavrusuna bakmış, "benim ak pak evladım" demiş (Kuzguna yavrusu anka görünür): Başkalarına çirkin, sevimsiz, yaramaz görünse de herkes kendi çocuğunu güzel ve kusursuz bulur.
- Kavga "sen ben" demekle çıkar*: Sen ben çekişmesi, sonunda kavgaya dönüşür.
- Kel dostuna "Ya benim gibi ol, ya saçını yol" demiş: Biriyle arkadaşlık eden kişi onunla her konuda uyum içinde olmaya çalışır.
- Keyif benim, köy Mehmet Ağanın*:
- Hiçbir şeyi tasa etmiyorum, işlerim yolunda.
- Kim olursa olsun, işime kimsenin karışmasını istemem: Keyif benim, köy Mehmet Ağa'nın. Keyfime Mehmet Ağa bile karışamaz yani. Keyif eşekte olur. Olsun. Keyif yine de keyiftir. (A. Püsküllüoğlu)
- Kıyma bana kıyarım sana: Birinden kötülük gören kimse bunun altında kalmaz, fırsat bulduğu anda karşılığını verir.
- Kız alırsan dersin "Sen bilirsin" dul alırsan dersin "Ben bilirim": Kızın nazı çok olur. Dul kadının ise boynu büküktür.
- Lafla pilav pişerse dağ (deniz) kadar yağı benden: Bir işi gerçekleştirmek için yalnızca sözünü etmek yeterli olsaydı, herkes en büyük sözleri edip en büyük işlerin sorumluluğunu alabilirdi.
- Leylek benim nice komşum, yazın gelir kışın gider:
- Bazı insanlar çok çalışkan ve hevesli görünürler, ama bir süre sonra bıkar işi bırakırlar.
- Bazı insanların dürüstlüğü, çalışkanlığı iyi huyluluğu gelip geçici olur.
- Koşullar sertleştiğinde ya da zorlaştığında yan çizenlere güvenmemek gerekir.
- Mağrur olup deme "yoktur ben gibi", bir muhalif rüzgar eser savurur harman gibi: İnsan gücüne kuvvetine güvenip; "kimse benimle boy ölçüşemez" diye büyük konuşmamalı, öyle bir an gelir, ummadığı bir yenilgiyle karşılaşır.
- Mal benim, kasaveti elin: İnsanların zenginlerin malları hakkında çok konuştuğunu, sanki kendi mallarıymış gibi sıkıntı konusu edindiklerini ifade eder.
- Ne benden sana bazlama, ne senden bana gözleme: Ne sen benden yardım bekle, ne de ben senden iyilik umayım, ilişkimiz karşılıklı çıkara dayanmasın ya da bundan sonra ilişkimizi keselim.
- Ne onda ay var, ne bende gün: İki tarafında ne zamanının ne de sabrının kalmadığını anlatır (?).
- Nerede börek, ben orada gerek: İnsan, çıkarının veya hoşuna giden şeylerin bulunduğu yere yönelir. Menfaatin olduğu ortamda bulunmayı tercih edenlerin davranışını taşlama yollu anlatır.
- Oğlan doğurdum oydu beni, kız doğurdum soydu beni: Erkek çocuklarının bazen ebeveynlerine zahmetli, kız çocuklarının ise maddi açıdan daha fazla yük getirdiğini ifade eder. Erkek çocukları sık sık sorun çıkarırken, kız çocukları daha çok harcama ve masraf gerektirir.
- Para beni kazanamaz, ben parayı kazanırım:
- Kişinin maddi bağımsızlığını ve paraya olan hâkimiyetini vurgular, paranın kişiye değil kişinin paraya hükmetmesi gerektiğini anlatır.
- Bazı insanlara para ile de olsa istemedikleri bir işi yaptırmak mümkün olmaz.
- Para isteme benden, buz gibi soğurum senden*: Kişi, kendisinden para isteyen kimseden uzak durmak ister.
- Parası benden olduktan sonra o çorba yerinde dursun: Bedavaya gelen şeylerin bazı insanlar tarafından cazip bulunduğunu ve bu tür kişilerin, harcama yapmamak için her türlü yöntemi denediğini ifade eder. Kendi çıkarlarını gözetip, başkalarından yardım almak isteyen kişiler hakkında kullanılır.
- Sakla beni varken, bulunayım sana yokken: Her şey eldeyken korunmalı ve kenara ayrılmalıdır ki yokluk zamanı geldiğinde işe yarasın. Varlığın değerini zamanında bilmek, ihtiyaç anında rahat etmeyi sağlar.
- Say beni, sayayım seni (Sev beni, seveyim seni)*: Saygı (sevgi) karşılıklı olur. Sen beni sayarsan (seversen), ben de seni sayarım (severim).
- Sen ağa, ben ağa, bu koyunu kim sağa*: Herkes ben buyurayım derse işler yüzüstü kalır.
- Sen beni rahat bırak, ben de seni: Başkalarını rahatsız etmez, onlarla iyi geçinirsen aynı karşılığı sende onlardan alırsın.
- Sen dede (efendi) ben dede (efendi), bu atı kim tımar ede (Sen zot ben zot, ata kim vere ot): Herkes kendisini buyurucu durumda görür, iş yapmakla yükümlü saymazsa ortadaki işi kim yapar?
- Sen giderken ben geliyordum*: "Senin şimdi öğrenmekte olduğunu ben çoktan biliyordum, senden daha tecrübeliyim, beni aldatamazsın" anlamında söylenir.
- Sen güzel, ben güzel akşam oldu ne yiyeceğiz?: Sadece güzellik insanın geçimini sağlamaz. Önemli olan insanların aklını kullanmasıdır.
- Sen olursan bensiz, ben de olurum sensiz: Bir kişi uzaklık ya da ilgisizlik gösterirse, karşı taraf da aynı tavrı sergiler. İlişkide dengeyi karşılıklı tutum belirler; ilgi görmeyen ilgi göstermez.
- Sen sen, ben ben: Herkesin kendi sınırını bilmesi ve kimseye karışmadan durması gerektiğini anlatır. İlişkilerde haddini aşmayanların huzur içinde yaşayacağını vurgular.
- Sen yolcu, ben hancı iken bir gün elbet buluşuruz: İnsanların farklı yollarda ilerleseler bile bir gün mutlaka yollarının kesişeceğini ifade eder. Hayatın getirdiği döngüler ve rastlantılar, beklenmedik anlarda karşılaşmaları mümkün kılar.
- Senin gönlün Döndü ile Döne'de, benim gönlüm inekle danada: Senin eğilim ve isteklerinle benimkiler bağdaşmaz, yollarımız ayrı.
- Seninki can da benimki patlıcan mı?*: Senin canının değeri var da benimkinin değeri yok mu?
- Sıtma "Ben tuttuğumu kırk yıl sonra tanırım" demiş: Amansız bir hastalığa yakalanan kişi bunun izlerini ölene kadar taşır.
- Soğuk "Kırk kat keçe, ben ondan geçe; bir kat deri, ben ondan geri" demiş: Deri giysiler, yünlü giysilerden çok daha sıcak tutar; bunun için kat kat yünlü giymektense tek kat deri giyinmek kafidir.
- Tavşana demişler ki "Dağ sana küstü", "Ben ona küsmem" demiş: Kişi, kendisine ekmek kapısı olan veya geçimini sağlayan kimseye kolay kolay darılmaz. Çünkü ona küsmek kendi zararına olacağından, ilişkiyi sürdürmeyi tercih eder.
- Tencere (çömlek) demiş "dibim altın", kaşık (kepçe) demiş "ben neredeyim?"*: İçyüzünü iyi bilen kimseye karşı, kusurlarını gizlemeye çalışan ve yüksek nitelikleri bulunduğunu söyleyerek övünmeye kalkışan kişi, gülünç duruma düşer.
- Tencere dibin kara, seninki benden kara*: Bende kusur arıyorsun ama sen benden de betersin: Yanlış yapana yanlış yaparsanız, 'tencere dibin kara, seninki benden kara' diyenler olur. (V. T. Erdoğan)
- Tilki, benim için demem ama üzümsüz bağın kökü kurusun demiş: Kurnaz kişi, kendisinin yararlanacağı şeyi başkaları için gerekliymiş gibi göstermeye çalışır.
- Yâr beni ansın bir koz ile, o da çürük çıksın (Yâr seni ansın da bir çürük elma ile olsun / An beni bir kozla o da çürük çıksın)*: Bir dostun verdiği armağan küçük ve değersiz olsa bile verilen kişinin hatırlandığını göstermesi bakımından çok değerlidir (koz: ceviz).
- Yılanı sen tut gözüne ben bakayım: "Tehlikeli işe sen giriş, ben seyirci kalayım" anlamında kullanılan bir söz.
- Yurdum yuvam köyüm, ben köyümde beyim: İnsan doğup büyüdüğü ortamda kendini güçlü ve cesur hisseder.

Soru/Yorum Gönder