Dere nedir, ne demektir? Dere ile ilgili atasözleri, deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0
Yeşillikler arasında akan küçük bir dere
Dere
  1. Birçoğu yazın kuruyan, boyu, beslenme havzası ve taşıdığı su en az olan akarsu ve bunların yatağı: Avluda dolaşırken akan derenin sesini duyardık.
  2. İki dağ yamacının çatışarak oluşturdukları uzun ve eğik aralık.
  3. Damlalarda eğik yüzeylerden gelen yağmur sularını toplayıp oluğa veren üstü açık çinko, plastik ya da kiremit yol ya da sokaklarda bu suların aktığı yol kenarı.

Dere ile ilgili deyimler ve anlamları

İçinde "dere" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:

  • Dere tepe: İnişli yokuşlu kırlık: Dedenin, babaannenin elini öpeceksin. Onların ellerinden tutup dere tepe gezeceksin. (E. Erdoğan)
  • Dere tepe düz gitmek: Engelleri aşarak gitmek: Az gittik, uz gittik, dere tepe düz gittik. Tepelerde yel gibi, derelerde sel gibi, ödünç almış un gibi toza da toza gittik. (M. Yardımcı)
  • Dereden tepeden (konuşmak): Gelişigüzel, rastgele konulardan, şundan bundan söz etmek: Berber ile kaymakam, tıraş esnasında başlamışlar dereden tepeden, havadan sudan konuşmaya. (M. Yenigün)
  • Dereyi görmeden paçaları sıvamak: Bir şey için, gerektiğinden çok önce hazırlanmaya başlamak: Ama onlar bununla da kalmıyor, dereyi görmeden paçaları sıvayarak geleceğin cumhuriyet hükümetlerinin başlıca makamlarını da aralarında pay ediyorlardı.
  • Bin (kırk) dereden su getirmek: Türlü türlü bahaneler mazeretler ileri sürmek: Hemen bin dereden su getirerek, kuyumculukla meşgul olsa da durumunun hiç müsait olmadığını, piyasanın çok bozuk olduğunu, işlerin iyi gitmediğini, kendisinin de paraya çok sıkıştığını, altın almaya para yetiştiremediğini dolayısıyla Hocaya hiç destek ve borç para veremeyeceğini söyleyerek kestirip atmış (M. Atalar). Ne zaman arabayı istesek babam kırk dereden su getirtiyor. Nereye gideceksiniz? Ne işiniz var? Fazla dolanmayın? Araba su yakmıyor... (Y. Akkaya)
  • Çaydan geçip derede boğulmak: Büyük güçlükleri yenmişken, önemsiz bir nedenle başarısızlığa uğramak: Bu son sınav sabrımı taşırdı ancak, çaydan geçip derede boğulmamalıydım. (B. Tetik)
  • İki arada bir derede: Sıkışık durumlarda bile bir fırsat bularak: İki arada bir derede namazını kılıp tekrar düştü yollara.
  • İki arada bir derede kalmak:
    1. Çok güç bir durumla karşı karşıya olmak: Hatice Kadın da iki arada bir derede kalmış, kocasıyla mı uğraşsa, diğer iki çocuğuyla mı, yoksa Emine Kadın ve diğerleriyle mi, bilemiyordu. (İ. İ. Turan)
    2. İki yada daha fazla kişi, olay veya durum arasında karar verememek, bocalamak: Tuğrul iki arada bir derede kalmış gibi kıvranıyor. Doğruyu söylese bir türlü, söylemese bir türlü... (M. Atilla). Babam iki arada bir derede kalır, kime hak vereceğini kestiremezdi çoğu zaman. (F. Özkurt)
  • Kan dere gibi akmak: Vücudun bir yerinden çok kan akmak ya da bir savaşta çok sayıda insan yaralanıp ölmek: Danalar kurban ediliyor, kan dere gibi akıyordu (C. Arcayürek). Kan dere gibi aktı, kimseye eman vermediler. (H. Oktay)

Dere ile ilgili atasözleri ve anlamları

İçinde "dere" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:

  • Derede tarla sel için, tepede harman yel için*: Elden çıkarmak istemediğimiz, değer verdiğimiz şeyleri, tehlikeli yerlerden uzak tutmaya çalışmalıyız.
  • Dereden tepeden lakırdı eder: Akılsız insanların konuşmasının anlamsız söz kalabalığından ibaret olduğunu anlatır.
  • Dereyi (çayı, ırmağı) geçerken at değiştirilmez*: Bir yöntemden başka bir yönteme geçiş tehlikeli bir durum veya zamanda yapılmamalıdır.
  • Dereyi geçinceye kadar, merkebe dayı denir: Kişi işini gördürünceye kadar yardım aldığı kişiyle iyi geçinir.
  • Dereyi görmeden paçayı sıvama: Bir işin gerçekleşeceğinden emin olmadan harekete geçmek için acele etmemek gerektiğini ifade eder.
  • Ağılda oğlak doğsa, dere boyunda otu biter: Allahü Teala her canlıyı rızkıyla birlikte yaratır.
  • Bir tepe yıkılır bir dere dolar*: Zengin birisi yoksullaştığı zaman onun kaybettikleriyle başkaları zenginleşir.
  • Çaydan geçer derede boğulur: Büyük ve zorlu işleri başarıyla tamamlayıp, küçük ve önemsiz bir işte başarısız olan insanları ifade eder. Bu atasözü, büyük engelleri aşıp küçük bir engelde takılmanın ironisini vurgular.
  • Dağ yıkılmazsa dere dolmaz:
    1. Dağı yıkmadan önce dereyi doldurmanın mümkün olmadığını belirtir, yani temel bir adımı atmadan daha büyük ve karmaşık sorunları çözmek mümkün olmayabilir.
    2. Güçlü olanın elindekileri kaybetmesiyle zayıf olanın nasiplenebileceğini ifade eder. Büyüklerin çöküşü, küçüklere fırsat ve kazanç doğurur.
  • El adamı sulu dereye götürür de susuz getirir: Çevremizde, her türlü kurnazlığı, hileyi yapabilecek insanlar olabilir. Yabancı kimselere, tanımadığımız insanlara karşı temkinli olmalıyız.
  • Er eline tükürürse, dere tepe düz olur: Çalışkan kişi bir işi yapmaya bir kere başladı mı o işi mutlaka bitirir (ameleler kürek, kazma, balta vb. tahta saplı gereçleri kullanırken sapı elden kaymasın diye tutmadan önce ellerine tükürerek el içini nemlendirirler).
  • İyiyi kötüyü el bilir, dereyi tepeyi sel bilir: Kişi kendi hakkında yansız olamaz, kişi hakkında en doğru yargıyı ilişkide olduğu insanlar ve içinde yaşadığı toplum verir.
  • Kaya uçmazsa dere dolmaz*: Büyük başarılar, yoğun ve yorucu çalışmalar gerektirir. Büyük gereksinimlerde çok fedakârlık yapmak gerekir.
  • Peynir suyu buldurur, balık derede yeldirir: Canlıların temel ihtiyaçlarını karşılamak için gerekenleri yapacaklarını ve mecbur kaldıklarında harekete geçmek zorunda olduklarını vurgular (yeldirmek: koşuşturmak).