- Herhangi bir cismin ya da alanın sınırları içinde bulunmayan yer, dışarı, hariç: Yol kasabanın dışından geçecekmiş.
- (mecazi) Bir konunun kapsamına girmeyen şey: O, bu anlaşmanın dışında kaldı.
- Cisimlerin çevreye bakan yüzeyleri: Tencerenin dışı. Evin dışı.
- İki ya da ikiden çok şeyin merkeze göre daha uzakta olanı: Dış kapı. Dış duvar.
- Bir şeyin sınırlarının ötesiyle ilgili olan ya da ötesinde kalan: Dış ticaret. Dış ilişkiler. Dış politika.
Dış ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "dış" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Dış kapının (dış) mandalı:
- Uzak akraba: Cem dış kapının dış mandalıydı. (M. Aklanoğlu)
- Önemsiz, değersiz: Ev ahalisi onu kendi haline bırakmıştı. Dış kapının mandalıydı. (M. Kesmez)
- Dışa vurmak: (Bir kimse) Duygularını dışa yansıtmak: Yıllardır bastırdığı öfkeyi dışa vurmuştu (C. Bozkurt). Aşkını dışa vurmuşken nasıl başkasıyla evlenebilirdi ki?
- Dışı kalaylı, içi alaylı (İçi alaylı, dışı kalaylı): Dış yüzü iyi ve çekici olmakla birlikte aslında kötü ve işe yaramaz şeyi anlatır: Numaracılığın, kışkırtmacılığın cılkını çıkarmadım, dışı kalaylı içi alaylı aracımı açık oto pazarında fötr şapkalı bir kadayıfçıya ateş pahasına sattım.
- Dışına çıkmak: Tanınan hak ve yetkileri aşmak: Saray geleneklerinin dışına çıkmıştı.
- Dışında bırakmak: Hariç tutmak: O kendi dünyasını çoktan kurmuş, ikimizi de dünyasının dışında bırakmıştı. (N. Tunç)
- Dışında kalmak: Karışmamak, ilgilenmemek: Harp, ister içinde olsun ister dışında kalmış bulunsun yeryüzündeki bütün memleketleri acı ve ağır zararlara sokuyor. (Ayın Tarihi)
- Çağ dışı olmak (kalmak):
- Çağın gerektirdiği şartların gerisinde kalmak: Önerilere önyargılarla yaklaşmak da çağ dışıdır. (E. Sayan)
- (askeri terim) Yedek askerlik çağını doldurmuş olmak.
- Devre dışı kalmak: Konudan uzak düşmek, konuyla ilgilenememek: Bir de ihtimal, kendilerinin devre dışı kalmış olmalarından hoşnut değillerdi. (S. Akşin)
- Devre dışı tutmak (bırakmak): Konudan uzaklaştırmak, ilgilenmemesini sağlamak: Çünkü değerler alanını devre dışı bıraktığımız zaman, insan, hırsla bulduğu her şeyi tüketen, yok eden bir varlık haline gelmektedir. (H. Onat)
- İçi dışı bir (olmak): Özü sözü bir, açık yürekli, gizli bir düşüncesi olmayan, olduğu gibi görünen: İçi dışı birdi. Bir şeye üzüldüyse, yüzünden belli olurdu (A. Saraç). İçi dışı birdi. Tek bir yüzü vardı. (H. E. Sezer)
- İçi dışına çıkmak: Midesi bulanıp rahatsız olmak: Ne uykusu be zalim, içimiz dışımıza çıktı. Sallanıp duruyoruz. Gözümü kapasam sanki dünya ters dönüyor. Sana bakacak olsam midem ağzıma geliyor. Odun olduk karşıya baka baka... (M. Adıbeş)
- İçli dışlı olmak: Karşılıklı olarak candan ve içten davranmak, teklifsiz görüşmek: Konuşurdu köylüyle kentliyle. İçli dışlıydı Türk insanıyla... (T. Özbay)
- İçli dışlı tanımak: Yakından, bütün özellikleriyle bilmek: Bu adam, neler biliyordu! Hele mektep hocaları hakkında, her birini kaç kat elbiseleri olduğuna varıncaya kadar içli dışlı tanıyordu. (R. N. Güntekin)
- Kabuğu dışına çıkmak: İçinde bulunduğu ortam veya durumdan ayrılmak: Kabuğunu kırıp dışına çıkmayabilir; günlük rutin yaşantısını sürdürür. (M. Niyazi)
- Kendini kapının dışında bulmak: Kovulmak, işten atılmak, bir yerden istenmeden uzaklaştırılmak: Huysuzluk edersen, her ikisini de olamadan kendini kapının dışında bulursun. (A. Akal)
- Mektubu dışından okumak: Bir kimsenin içinden geçeni yüz mimiklerinden, beden dilinden anlamak.
- (birini) Minder dışına atmak: Ortadan kaldırmak, silmek, kovmak: Televizyonun yaygınlaşması hafif müziğin arabeski bir ölçüde sürüp minder dışına atmasına yaradı. (C. Süreya)
- Rutin dışına çıkmak:
- Bir şeyi her zamankinden farklı yapmak: Ancak, bu mücadele de, mutlaka kanuni sınırlar içerisinde yapılmalıdır, rutin dışına çıkılmamalıdır.
- Alışılmış olandan farklı davranmak: Rutin alışkanlığın dışına çıkması, onun hakikati görmesine yardımcı olacaktır, çünkü hakikat ancak bakış açısının değişimiyle keşfedilebilir. (Virgül)
- Saf dışı etmek (bırakmak): Bir şeyin dışına çıkarmak, onunla ilgisini kesmek: Rakiplerini başarılı bir şekilde saf dışı etmişti. (M. Türkeş)
- Saf dışı olmak: Bir şeyin dışına çıkarılmak, ilgisi kesilmek: Fransa yenilmiş saf dışı olmuş, etkin değildi.
- Sınır dışı etmek: Bir kimseyi bulunduğu ülkede yaptığı yasa dışı eyleminden dolayı ülkenin sınırları ötesine çıkarmak: Casus olduğu iddiasıyla sınır dışı edilmişti. (İ. Barutçu)
Dış ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "dış" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )
- Dışı eli yakar, içi beni yakar*: "Dıştan görünüşü, herkesi imrendirecek kadar güzel ama içyüzü elverişsiz, kötü" anlamında söylenen bir atasözü.
- Adamın alacası içinde, hayvanın alacası dışında: İnsanlar bir bakışta tanınamazlar. Huyları, kişilikleri ilk anda anlaşılamaz.
- Arkadaşı dıştan değil içten seç: Dostlukta dış görünüşe değil karaktere ve ahlaka bakılması gerektiğini ifade eder. Gerçek dost, süsüyle değil içtenliğiyle ve güvenilirliğiyle belli olur.
- Balık suda, gözü dışta: Açgözlü bir kişinin sürekli olarak ulaşamayacağı şeylerin özlemini çektiğini ifade eder. Bu atasözü, kişinin sahip olduklarıyla yetinmeyip, her zaman daha fazlasını istemesini ve bu yüzden huzursuz olmasını anlatır.
- Dişi kuş yapar yuvayı, içini dışını sıvayı sıvayı: Bir ailede evin düzenini ve yaşayış biçimini büyük ölçüde kadın sağlar.
- Evin içi dururken dışına haramdır: İnsan yardımda bulunurken ihtiyacından fazlasını vermesi gerektiğini anlatır. Örneğin insanın evde yere serecek halısı yoksa camiye halı alıp bağışlaması düşünülemez.
- Evvela mescidin içi, sonra dışı: Kişi, önce kendi ihtiyaçlarını giderir, sonra başkalarına yardımcı olur.
- Hayvanın alı (alacası) dışında, insanın alı (alacası) içinde*: Hayvanların dış görünüşlerinden ne olduklarının anlaşılabileceğini, ancak insanların iç dünyalarının ve gerçek karakterlerinin dışarıdan bakarak anlaşılamayacağını ifade eder. İnsanların asıl nitelikleri ve niyetleri içlerinde saklıdır ve dış görünüşlerine bakarak değerlendirilemezler.
- Herkesin içi ile dışı/yüzü bir olmaz: Bir insanın dıştan görünüşüne bakıp, onu nasıl bir karaktere sahip olduğunu bilemeyiz.
- İçi dışına uymayan kabak, öküzlere yalak: Düşündükleriyle yaptıkları farklı olanlara toplumda sevgi ve güven duyulmaz.
- İçi dışına uymayan karpuz eşek ağzı sulandırır: Yüzeysel olarak iyi görünen ama aslında değersiz olan şeylerin, bunları ayırt edemeyen kişiler tarafından cazip bulunduğunu vurgular.
- İnsanla kitabın dışına aldanma, içine bak: Hem bir kitabın hem de bir insanın gerçek değerinin dış görünüşlerine bakarak anlaşılamayacağını ifade eder. Kitabın faydalı olup olmadığını anlamak için içeriğine bakmak gerektiği gibi, bir insanın iyi mi kötü mü olduğunu anlamak için de karakterine ve davranışlarına bakmak gerekir.
- Kişi âlâsı içten, yılkı âlâsı dıştan: İnsanların değerliliği dış görünüşle değil, içindeki karakter, ahlak ve iyilikle anlaşılır. Hayvanların iyiliği ise genelde dış görünüşüne ve beden yapısına bakılarak değerlendirilir.
- Mart içeri, pire dışarı*: Mart gelince pireler canlanır, yuvalarından çıkar.
- Sarımsak içli dışlı, soğan yalnız başlı*: Birbirleriyle iyi anlaşabilen kimseler birbirine her derdini anlatır ve yardımlaşırlar ama, bazı insanlar kimseyle dostluk kuramaz, sorunlarını da tek başına halletmek zorunda kalırlar.
Soru/Yorum Gönder