Direk nedir, ne demektir? Direk ile ilgili atasözleri, deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0
Yerden gökyüzüne doğru uzanan ağaç bir direk
Direk
  1. Ağaç, demir ya da beton gibi gereçlerden yapılan uzun ve kalın destek: Elektrik direği. Telefon direği.
  2. (kimi özel adlarda) Sütun: Binbir direk.
  3. (mecazi) Bir topluluğun en önemli kişisi: Erkek ailenin direğidir. (derleme cümle)
  4. (tasavvuf) Mevlevilerde, sema yapılırken sağ ayağın dönmesi sırasında ona destek olan sol ayağa verilen ad.

Direk ile ilgili deyimler ve anlamları

İçinde "direk" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:

  • Direk direk bağırmak: Rahatsız ya da tedirgin edecek biçimde bağırmak: Birinin sesi çıkmıyor, biri direk direk bağırıyordu. (Y. Törüner)
  • Direk durmak: (tasavvuf) (Bir engel yüzünden semaya katılamayan Mevlevi dervişi) Bir yanda ayakta durmak.
  • Direk gibi:
    1. (Ses için) Tedirgin edici ve kalın.
    2. (Boy için) Çok uzun: Kapıda direk gibi bir adam bekliyordu.
  • Direk tutmak: (tasavvuf) Mevlevi semasında sol ayak üstünde dönmek: Semazen posta yaklaşınca direk tutar. (S. Eraydın)
  • Direkten dönmek: (spor) Futbol ve benzeri oyunlarda, top kale direğine çarparak geri sıçramak: Murat'ın kafa vuruşu direkten döndü.
  • Burnunun direği kırılmak: Pek pis bir koku duyarak rahatsız olmak: "Bütün pencereleri açtık. Kusura bakmayın ama o da ne koku öyle! Hala geçmedi. Burnumuzun direği kırıldı inan olsun." (U. Becerikli)
  • Burnunun direği sızlamak: (Maddi veya manevi) Çok acı duymak: Vefat haberini duyduğumda burnumun direği sızladı.

Direk ile ilgili atasözleri ve anlamları

İçinde "direk" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )

  • Batmış geminin direği olmaz: Başarısız olmuş bir işin veya sona ermiş bir durumun artık değerinin kalmadığını ifade eder. Zarar görmüş ya da yok olmuş şeyler üzerinden beklentiye girmek anlamsızdır.
  • Benden ırak olsun da cennete direk olsun: İnsan, zarar gördüğü veya sevmediği kişilerin kendisinden uzak durmasını ister. Onların iyilik bulmasıyla ilgilenmez, yeter ki kendi hayatından uzak olsunlar.
  • Bir ağaçtan hem camiye direk, hem kenefe kürek olur: İnsan çocuğunu iyi yetiştirir, iyi bir eğitim sağlarsa, topluma faydalı bir insan olur, eğer ilgilenmez kendi haline bırakırsa, işe yaramaz serseri biri olur çıkar.
  • Bir çamdan hem dama direk, hem de ahıra kürek olur: İnsan çocuğunu iyi yetiştirir, iyi bir eğitim sağlarsa, topluma faydalı bir insan olur, eğer ilgilenmez kendi haline bırakırsa, işe yaramaz serseri biri olur çıkar.
  • Dam, direk üstünde durur: Bir yapının veya düzenin güçlü bir temele ihtiyaç duyduğunu ifade eder.
  • Evin direği erkek, duvarı kadındır: Evin geçimini erkeğin sağladığını, düzenini ve birliğini ise kadının koruduğunu ifade eder. Aile, erkeğin desteğiyle ayakta durur; kadının emeğiyle bir arada kalır.
  • Göğe direk, denize kapak olmaz*: Hem gereksiz hem de gerçekleştirilmesi hayale bile sığmayan şeylerle uğraşılmamalıdır.

Direk ile ilgili birleşik kelimeler

  • Direk açısı: (denizcilik) Bir direğin tepesiyle, az ya da çok uzaktaki bir gözlemcinin bulunduğu yerden geçen ufuk çizgisi arasındaki açı.
  • Direk astarı: (denizcilik) Seren yelkenlerinin direğe değen bölümlerinin çabuk aşınmaması için, bu bölüme dikilen ikinci kat yelken bezi.
  • Direk başı (şapkası): (denizcilik) Direklerin tepesi.
  • Direk payı: (denizcilik) Bir gemi direğinin güverteden aşağı geçtiği yerde ıskaçasına kadar olan, yani direğin gemi içinde kalan bölümü.
  • Evin direği: Evin geçimini sağlayan, yükünü taşıyan kimse: Erkek, evin direğiydi, erkeksiz kalmak kötüydü... Başında soluğu bulunsun yeterdi... (M. Başaran)
  • Mum direk:
    1. Dimdik.
    2. Uslanmış, yaramazlığı bırakmış olan, edepli: O haşarı toramana varıncaya kadar hepsi karşısında mum direk dururdu. (A. Rasim)