İngilizce - Türkçe yazılışı aynı olan kelimeler

Güncellenme: Soru/Yorum: 0
İngilizce ve Türkçe dillerini temsilen İngiliz ve Türk bayrakları, dillerin TR ve EN kısaltmaları
İngilizce ve Türkçe'nin genel kabul görmüş sözlüklerine göre yazılışları birebir aynı olan anlamları farklı olabilen ortak kelimeler ve kısa açıklamaları [liste 711 kelime içerir; EN: İngilizce (English) TR: Türkçe (Turkish) demektir]:


  • abide: (EN) Uymak, kalmak. (TR) Anıt.
  • absent: (EN) Mevcut olmayan, hazır bulunmayan, yok. (TR) Pelinden yapılan sert bir içki.
  • adam: (EN) Adem. (TR) İnsan, erkek kişi.
  • adrenalin: (EN, TR) Adrenalin, organizmayı acil harekete hazırlayan hormon.
  • aft: (EN) Geminin arkası. (TR) Küçük yara.
  • agaragar: (EN, TR) Bazı deniz yosunlarının jelatin benzeri bir ürünü.
  • agora: (EN, TR) Agora, meclis, meydan.
  • ah: (EN, TR) Ağrı, acı duyulduğunda söylenen ünlem.
  • aha: (EN) Keşif, alay, küçümseme, ironi, sürpriz anında söylenen ünlem. (TR) İşte.
  • ala: (EN) Kanat. (TR) Karışık renkli.
  • alarm: (EN, TR) Alarm.
  • alkali: (EN, TR) Alkali, baz.
  • allegro: (EN, TR) Canlı, neşeli ve hızlı bir biçimde çalınan parça.
  • alp: (EN) Yüksek dağ. (TR) Yiğit, kahraman.
  • alt: (EN) Müzikte yüksek, üst oktav. (TR) Yere bakan yan, yere yakın yer, taban, aşağı
  • alto: (EN, TR) Kadın seslerinin en kalını.
  • amalgam: (EN, TR) Dişe dolgu yapılan cıvalı karışım.
  • amazon: (EN, TR) Amazon, kadın savaşçı.
  • amber: (EN) Kehribar, kehribar rengi. (TR) Amber balığından çıkarılan güzel kokulu, kül renginde bir madde
  • amigo: (EN) Dost, arkadaş. (TR) Futbol maçlarında seyircileri coşturan kimse.
  • amir: (EN) Emir, Arap ülkesinin başı. (TR) Yetkili müdür.
  • an: (EN) Bir: Bir şey, bir elma vb. (TR) En kısa zaman.
  • ana: (EN) Çeşitli bilgiler topluluğu veya bir koleksiyondaki bir öğe. (TR) Anne, temel, esas.
  • anagram: (EN, TR) Bir kelimedeki harflerin yerleri değiştirilerek elde edilen kelime.
  • ananas: (EN, TR) Ananas meyvesi.
  • anatomist: (EN, TR) Anatomiyle uğraşan bilim adamı.
  • andante: (EN, TR) Müzikte yarı yavaş bir biçimde.
  • angora: (EN, TR) Ankara keçisi ve tavşanı ya da bunların kıl ve tüyleri.
  • anorak: (EN, TR) Yağmurluk giysi.
  • ant: (EN) Karınca. (TR) Yemin.
  • antagonist: (EN, TR) Rakip, düşman.
  • antiviral: (EN, TR) Virüs karşıtı, virüs ilacı.
  • aperitif: (EN, TR) Yemek öncesi yenen içilen.
  • april: (EN, TR) Nisan.
  • apriori: (EN, TR) Önsel.
  • apse: (EN, TR) Yarım kubbe şeklinde şişlik.
  • apsis: (EN) Yarım kubbe şeklinde. (TR) Başlangıç noktasına uzaklık, koordinat.
  • arak: (EN) Bir içki türü. (TR) Çalma, hırsızlık.
  • arboretum: (EN, TR) Botanik bahçesi, ağaç parkı.
  • arena: (EN, TR) Yarış, oyun, güreş gibi mücadele alanı.
  • argon: (EN, TR) Bir tür gaz element.
  • ark: (EN) Gemi, Nuh'un gemisi. (TR) Su akan yol, karık.
  • armada: (EN, TR) Donanma.
  • aroma: (EN, TR) Hoş koku.
  • art: (EN) Sanat. (TR) Arka, geri.
  • artist: (EN, TR) Sanatkar.
  • as: (EN) Gibi, olarak, dahi. (TR) En başta gelen.
  • aside: (EN) Bertaraf. (TR) Bir Arap yemeği.
  • ask: (EN) Soru sormak. (TR) Asklı mantarlarda üreme organı.
  • aspidistra: (EN, TR) Bir süs bitkisi.
  • aspirin: (EN, TR) Aspirin ilacı.
  • at: (EN) Üzere, nezdinde, üzerinde. (TR) At hayvanı.
  • ate: (EN) Suç ve ceza tanrıçası. (TR) Tanrıtanımaz.
  • atlas: (EN, TR) Harita kitabı. (TR) Saten kumaş
  • atom: (EN, TR) Atom, elementleri oluşturan parçacıklar.
  • atonal: (EN, TR) Ton ve makam temeline dayanmayan, ahenksiz.
  • bad: (EN) Kötü. (TR) Rüzgar.
  • bade: (EN) Demek, söylemek. (TR) Şarap, içki.
  • bale: (EN) Balya. (TR) Ayak parmak uçları üzerine yapılan müzikli gösteri.
  • balsam: (EN, TR) Bitkilerden elde edilen kokulu reçine.
  • ban: (EN) Yasak, yasaklama. (TR) Osmanlı Devletinde Macaristan ve Hırvatistan'daki sancak beylerine ve küçük prenslere verilen unvan.
  • banal: (EN, TR) Bayağı, sıradan.
  • banjo: (EN, TR) Gitara benzeyen telli bir müzik aleti.
  • bank: (EN) Banka. (TR) Parklarda oturulacak sıra.
  • banker: (EN) Bankacı. (TR) Banka sahibi, çok zengin.
  • bap: (EN) Bir Britanya ekmeği. (TR) Kapı, bölüm, başlık, konu, husus.
  • baptist: (EN) Vaftiz eden kimse. (TR) Protestan mezhebinden kimse.
  • bar: (EN, TR) Ayaküstü içki içilen meyhane, demir veya çelik çubuk. (EN) Engellemek, sürgülemek. (TR) Hava basıncı birimi.
  • barmen: (EN, TR) Barda içki hazırlayıp sunan kimse.
  • baron: (EN) Zengin ve büyük iş adamı. (TR) Batı ülkelerinde vikont ile şövalye arasında soyluluk unvanı.
  • basil: (EN) Reyhan, fesleğen. (TR) Bir bakteri türü.
  • basket: (EN) Sepet, basketbol çemberi. (TR) Basketbol, basketbolda kazanılan sayı.
  • bat: (EN) Yarasa. (TR) Ucu sivri bir takoz türü.
  • batik: (EN, TR) Bir süsleme tekniği.
  • batman: (EN) Yarasa adam. (TR) Türkiye'de bir il.
  • baton: (EN) Cop, baston. (TR) Kayak, beyzbol, hokey ve krikette kullanılan sopaların genel adı.
  • bay: (EN) Defne, koy, körfez. (TR) Bey, adam.
  • be: (EN) Bulunmak, olmak. (TR) "Be!" ünlemi ve b harfi okunuşu.
  • bed: (EN) Yatak. (TR) Kötü, çirkin.
  • bel: (EN) Bir güç birimi. (TR) İnsan beli, kürek.
  • belladonna: (EN, TR) Güzelavrat otu.
  • ben: (EN) İç oda. (TR) İnsanın kendisi.
  • bent: (EN) Bükük, bükülmüş. (TR) Yazı bölümü, şiir dörtlüğü, kanun maddesi.
  • berber: (EN) Berberi halkından olan. (TR) Kuaför.
  • berk: (EN) Salak. (TR) Sert, katı, sağlam.
  • bermuda: (EN) Atlantik'te bir ada ve bir İngiliz kolonisi. (TR) Dar ve kısa pantolon.
  • bet: (EN) İddia, bahis. (TR) "Bet beniz", "bet bereket" kelimelerinde olduğu gibi anlam güçleştirici ikileme oluşturan söz.
  • beta: (EN) Sıralamada ikinci. (EN, TR) Yunan alfabesinin ikinci harfi.
  • bide: (EN) Dayanmak, kollamak, beklemek. (TR) Tuvalette bel altı temizleme aracı.
  • bikes: (EN) Bisikletler. (TR) Kimsesiz.
  • bikini: (EN, TR) Kadınlar için iki parça deniz giysisi.
  • bile: (EN) Safra, öd, terslik, aksilik. (TR) Birlikte, üstelik, dahi.
  • bilge: (EN) Saçmalık, zırva. (TR) Bilgili, iyi ahlaklı, olgun kimse.
  • bin: (EN) Çöp kutusu. (TR) 1000 sayısı.
  • bistro: (EN, TR) Küçük bar veya lokanta.
  • bit: (EN) Biraz. (TR) Küçük asalak bir böcek türü.
  • bitter: (EN, TR) Acımsı olan, tatlı olmayan.
  • biz: (EN) İş sözcüğünün kısaltması. (TR) Çokluk birinci kişiyi gösteren söz.
  • bloke: (EN) Herif, adam. (TR) Önlenmiş, engellenmiş, el konulmuş.
  • boa: (EN, TR) Bir yılan türü, boyun veya yaka kürkü
  • bolero: (EN, TR) İspanyol dansı, kısa ceket.
  • bonbon: (EN, TR) Şekerleme.
  • bone: (EN) Kemik, kılçık. (TR) Kadınlarca başörtüsü altına giyilen başlık.
  • bop: (EN) Darbe, vuruş. (TR) İskambil oyunlarında bir terim.
  • boy: (EN) Erkek çocuk. (TR) Uzunluk, kabile.
  • brahman: (EN, TR) Hint rahip kategorisi.
  • bravo: (EN, TR) Aferin!
  • brit: (EN) İngiliz, Britanyalı. (TR) Tekstilde bir ilik, bağ veya şerit türü.
  • bun: (EN) Topuz, saç topuzu, çörek. (TR) Sıkıntı: Hava bunlu.
  • burma: (EN) Myanmar (ülke). (TR) Burmak işi, burularak yapılmış altın bilezik.
  • burs: (EN) Kırık parça. (TR) Öğrenim desteği.
  • but: (EN) Ancak, fakat. (TR) Hayvanın arka dolgun bacağı.
  • cam: (EN) Tırnak. (TR) Saydam kırılgan tabaka ya da cisim.
  • can: (EN) Yapabilmek, teneke kutu. (TR) Yaşamayı ve hayatlılığı sağlayan şey.
  • car: (EN) Araba, otomobil. (TR) Tellal çağrısı, ilan, tehlike durumu.
  • cart: (EN) El arabası, yük arabası. (TR) Yırtılma sesi, hoşa gitmeyen çok canlı renk.
  • cop: (EN) Polis, tutuklama. (TR) Polis sopası.
  • cup: (EN) Kupa, fincan. (TR) Suya düşen bir şeyin çıkardığı ses.
  • dam: (EN) Baraj, set. (TR) Ahır, çatı.
  • damper: (EN) Üzen kişi ya da şey. (TR) Kum kamyonlarının kasasını kaldırıp boşaltan düzenek.
  • dane: (EN) Danimarkalı. (TR) Kuş yemi.
  • dank: (EN) Nem, rutubet. (TR) "Kafaya dank etmek" deyiminde geçen söz.
  • data: (EN, TR) Veri, bilgi.
  • defile: (EN) Darboğaz, kirletme, lekeleme. (TR) Mankenlerle yapılan giyim gösterisi.
  • define: (EN) Tanımlamak, belirtmek. (TR) Hazine, gömü.
  • defter: (EN) Usta, becerikli, yatkın. (TR) Yazmak için kullanılan boş sayfalı kitap.
  • deist: (EN, TR) Tanrıcı, Yaratancılığa ait.
  • deli: (EN) Mezeci, şarküteri. (TR) Aklını yitirmiş kişi.
  • delta: (EN, TR) Nehrin çatallanarak denize döküldüğü yer.
  • demagog: (EN) Kışkırtıcı, söz avcısı. (TR) Laf cambazı.
  • demo: (EN) Örgüt toplantısı veya gösterisi. (TR) Tanıtım gösterisi.
  • denim: (EN, TR) Kot, kot pantolon kumaşı.
  • deodorant: (EN, TR) Hoş olmayan kokuları gideren güzel kokulu madde.
  • despot: (EN, TR) Acımasız, zorba, tiran.
  • destroyer: (EN, TR) Yok edici, hızlı giden küçük bir savaş gemisi.
  • determinant: (EN, TR) Belirleyici faktör, etken.
  • determinist: (EN, TR) Kaderci, belirlenimci.
  • diaspora: (EN, TR) Sürgünden sonra dağılmış ve başka ülkelere yerleşmiş Yahudi toplulukları.
  • dilemma: (EN) Açmaz, çıkmaz. (TR) İkilem.
  • diminuendo: (EN, TR) Müzikte sesin gittikçe hafiflemesi, azalması.
  • dimmer: (EN, TR) Işık azaltıcı cihaz, reosta, karartıcı.
  • din: (EN) Gürültü, patırtı, velvele. (TR) Allah'a inanma, inanç.
  • dinar: (EN, TR) Bir para birimi.
  • dine: (EN) Akşam yemeği, ziyafet. (TR) Konaklama yeri.
  • dingo: (EN) Hain, korkak. (TR) Girenin çıkanın belli olmadığı yer anlamında gelen "Dingo'nun ahırı" sözünde geçer.
  • dip: (EN) Daldırma, su içine batma. (TR) Oyuk, çukur, deniz, göl vb.nin en alt bölümü, tabanı.
  • diploma: (EN, TR) Öğrenim belgesi.
  • diplomat: (EN, TR) Politika ve uluslar arası ilişkiler uzmanı.
  • diva: (EN) Ünlü kadın opera sanatçısı. (TR) Sinema, tiyatro, müzik vb. alanında uzmanlaşmış kadın sanatçı.
  • divan: (EN, TR) Salon, meclis, sedir, şairin tüm şiirlerinin toplandığı eser.
  • do: (EN) Yapmak. (TR) Müzikte bir nota.
  • dogma: (EN, TR) Akide, doktrin, inak, kesin fikir, inanç.
  • dolmen: (EN, TR) Taş gömüt, Taş Devri mezarı.
  • dominant: (EN, TR) Egemen, baskın, hakim.
  • domino: (EN, TR) Üzerinde noktalar olan taşlar ve bu taşlarla oynanan oyun.
  • don: (EN) Giymek, giydirmek, öğretmen, bey, efendi. (TR) Buz tutma, vücudun altına giyilen iç giysisi.
  • done: (EN) Tamamlanmış, yapılmış. (TR) Veri.
  • doping: (EN, TR) Spor için vücudu güçlerinden ve uyaran ilaç.
  • dragon: (EN, TR) Ejderha.
  • dram: (EN) Dirhem. (TR) Acıklı.
  • drama: (EN, TR) Sahnede oynamak için yazılmış tiyatro oyunu.
  • dun: (EN) Alacak isteme, boz renk, karartma. (TR) Alçak, aşağı, aşağılık.
  • ego: (EN, TR) Ben, benlik.
  • egoist: (EN, TR) Bencil, ben merkezli.
  • eh: (EN) "Ha, öylemi, demek öyle". (TR) "Olur, peki, fena değil"; bezginlik anlatır.
  • eke: (EN) Artırmak, büyütmek, dar geçim. (TR) Büyük, yetişkin, adam olmuş çocuk.
  • elan: (EN) Davranma, hamle, canlılık, şevk. (TR) Şimdi, şu anda, henüz.
  • element: (EN) Eleman, element, öğe, unsur. (TR) Element, ayrışmayan madde.
  • elk: (EN, TR) Bir tür geyik.
  • em: (EN) Onlara, onları (them), yazı büyüklüğü birimi. (TR) İlaç, merhem.
  • emir: (EN, TR) Arap ülkesi başkanı. (TR) Emir, buyruk, ferman.
  • epigram: (EN) Nükteli iğneli söz. (TR) Kısa manzume.
  • epsilon: (EN) Göz ardı edilebilir etki. (EN, TR)Yunan alfabesinin beşinci harfi.
  • erg: (EN, TR) Enerji ve iş birimi, erk.
  • Eskimo: (EN, TR) Kuzey Kutbu'nda yaşayan toplulukların adı.
  • espresso: (EN, TR) İtalyan usulü kahve.
  • ester: (EN, TR) Oksiasitten elde edilmiş bileşikler.
  • facia: (EN) Ad tabelası, tabela. (TR) Acıklı olay, afet.
  • fail: (EN) Başarısız olmak, başarısızlık. (TR) Eden, yapan, işleyen.
  • fan: (EN) Pervane, hayran, taraftar. (TR) Pervane.
  • far: (EN) Uzak, öte. (TR) Taşıtların önündeki lamba, bayanların göz kapaklarına sürdükleri boya.
  • farad: (EN, TR) Elektrik ölçü (sığa) birimi.
  • fare: (EN) Yiyecek, yol veya bilet ücreti. (TR) Sıçan hayvanı.
  • fatalist: (EN, TR) Kaderci, yazgıcı.
  • fauna: (EN, TR) Bir bölgeye özgü olan hayvanlar ve yaşamları.
  • federal: (EN, TR) Birleşik, federasyon durumunda birleşmiş olan.
  • federalist: (EN, TR) Federalizm yanlısı olan kimse.
  • feminist: (EN, TR) Feminizm yanlısı olan kimse, kadın hakları savunucusu.
  • fen: (EN) Bataklık, çayır, düzlük. (TR) Fizik, kimya, matematik ve biyolojinin tümüne verilen ad.
  • ferment: (EN, TR) Fermantasyonu yapan şey, maya.
  • festival: (EN, TR) Şenlik.
  • file: (EN) Dosya, klasör, eğe. (TR) Ağ, ağ torba, ağ örgü.
  • filet: (EN) File, fileto, ağ. (TR) Sığ su alanı.
  • film: (EN, TR) Sinema, ince tabaka, bükülebilir şerit.
  • fin: (EN) Yüzgeç. (TR) Finlandiyalı.
  • final: (EN, TR) Son, en son.
  • finalist: (EN, TR) Şampiyonu belirleyecek son yarışmaya kalan sporcu veya takım.
  • fire: (EN) Ateş, yangın. (TR) Eksik, noksan, artık, ağırlık yitimi.
  • fit: (EN) Uygun, formda. (TR) Birini başkasına kışkırtma, ödeşme, razı olma.
  • flamingo: (EN, TR) Leyleksilerden bir kuş türü.
  • flit: (EN) Taşınma, uçuşmak. (TR) Sinek öldürücü ilaç veya bunu püskürten araç.
  • flora: (EN, TR) Bitki örtüsü.
  • florin: (EN, TR) Hollanda para birimi, gulden.
  • folk: (EN, TR) Halk, insanlar, ahali.
  • folklorist: (EN, TR) Folklorcu, halkbilimci.
  • font: (EN) Yazı tipi, vaftiz su kabı. (TR) Dökme demir, yazı tipi.
  • form: (EN) Biçim, oluşturmak. (TR) Biçim, matbu boş belge.
  • formalist: (EN, TR) Şekilci, biçimci.
  • format: (EN) Biçim, sayfa düzeni. (TR) Biçim, boyut.
  • forte: (EN) Sesli, kuvvetle, kişinin en güçlü ve en iyi yaptığı şey. (TR) Müzikte güçlü bir biçimde çalınmak.
  • fortissimo: (EN, TR) Müzikte bazı bölümler çok güçlü ve hızlı çalınmak.
  • forum: (EN, TR) Oturum, toplantı, halkın toplandığı alan.
  • frank: (EN) İçten, samimi, dürüst. (TR) Fransa, İsviçre, Belçika para birimi.
  • fundamentalist: (EN, TR) Köktenci, aşırı tutucu kimse.
  • gaga: (EN) Deli, bunak, aptal. (TR) Kuşların ağzındaki sert uzantı.
  • gala: (EN) Bayram, kutlama, şenlik. (TR) Şölen, ön gösterim.
  • gale: (EN) Fırtına, mersin ağacı. (TR) Bir tür dizgi aleti.
  • galop: (EN) Galop dansı. (TR) Atın yaptığı derece.
  • gang: (EN) Çete. (TR) Bir madeni, bir değerli taşı saran değersiz madde.
  • gangster: (EN, TR) Çete üyesi.
  • gasp: (EN) Zorlukla nefes alma. (TR) Başkasının malını zorla alma.
  • gazebo: (EN, TR) Balkon.
  • gem: (EN) Mücevher, değerli taş. (TR) Atı yönlendirmek için ağzına takılan demir araç.
  • gen: (EN) Haber, doğru ve tam bilgi. (TR) Kalıtımsal hücre öğesi, boş tarla.
  • gene: (EN) Kalıtımsal hücre öğesi, utanç. (TR) Yine.
  • general: (EN) Genel, komutan. (TR) Komutan.
  • gestalt: (EN, TR) Psikolojik olayların bir bütün veya biçim olduğunu savunan görüş.
  • gestapo: (EN, TR) Nazi gizli ve siyasi polis örgütü.
  • ginseng: (EN, TR) Uzakdoğu’da yetişen, alternatif tıpta kullanılan bir bitki.
  • glasnost: (EN, TR) Açıklık politikası.
  • global: (EN, TR) Küresel, dünya çapında.
  • golf: (EN, TR) Çimenlik alanda özel sopalarla topa vurularak deliklere sokmaya dayalı spor.
  • gram: (EN, TR) Kilogramın binde birine eşit olan ağırlık ölçüsü birimi.
  • grip: (EN) Kavrama. (TR) Grip virüsünün neden olduğu hastalık.
  • guano: (EN, TR) Martı gübresi.
  • guru: (EN, TR) Hintli bilge.
  • gusto: (EN) Zevk, haz. (TR) Beğeni.
  • gut: (EN) Bağırsak. (TR) Damla hastalığı.
  • habitat: (EN, TR) Bitkinin doğal olarak yetiştiği ortam.
  • had: (EN) Vardı, sahipti. (TR) Sınır, uç, derece, insanın yetki ve değeri.
  • hail: (EN) Dolu, dolu yağmak. (TR) Engel.
  • hale: (EN) Sağlam, zinde, dinç. (TR) Ayın etrafında görülen çember şeklinde parlaklık.
  • halt: (EN) Durmak, durdurmak. (TR) Uygun olmayan, uygunsuz konuşma veya iş yapma.
  • halter: (EN) Yular. (TR) Ağırlık kaldırma sporu.
  • ham: (EN) Jambon. (TR) Olgunlaşmamış.
  • hamburger: (EN, TR) Arasında büyük bir köfte olan bir tür sandviç.
  • hangar: (EN, TR) Kapalı yer, kapalı araç deposu.
  • hare: (EN) Tavşan, yaban tavşanı. (TR) Rengin yüzey üstünde dalgalanması, meneviş.
  • harem: (EN, TR) Saray ve konaklarda kadınlara ayrılan bölüm ve buradaki kadınların hepsi.
  • harp: (EN) Arp çalgısı. (TR) Savaş.
  • hart: (EN) Erkek geyik. (TR) Birden ve sert bir biçimde ısırmayı anlatır.
  • has: (EN) Sahip olmak. (TR) Özgü, saf, katışıksız.
  • hat: (EN) Şapka. (TR) Çizgi, yazı, yol, kablo sistemi, biçim.
  • hay: (EN) Kuru ot, saman. (TR) İyi dilek, şaşma ve sevinç bildiren bir söz.
  • he: (EN) O, o erkek. (TR) Evet.
  • hedonist: (EN, TR) Zevkin tek değer ve amaç olduğunu savunan "hazcılık"ı savunan kimse, hazcı.
  • helen: (EN) Bir kadın ve Amerikan şehri ismi. (TR) Eski bir Yunan uygarlığı halkı.
  • hem: (EN) Kenar, etek ucu. (TR) Özellikle, zaten, bir de.
  • her: (EN) Ona, o kadına ait. (TR) Teker teker, birer birer.
  • hertz: (EN, TR) Bir frekans birimi.
  • hey: (EN, TR) Seslenmek veya ilgi ve dikkat çekmek için söylenen bir ünlem.
  • Hindu: (EN) Hintli, Hintlilere ait. (TR) Hindistan'ın resmi dili, Hindistan'ın Mecusi halkından olan
  • Hint: (EN) İpucu, ima, işaret. (TR) Hindistan halkından olan kimse.
  • his: (EN) Onun, o erkeğe ait. (TR) Duygu, duyu, sezgi, sezme.
  • hit: (EN) Çarpma, vurmak, isabet. (TR) Liste başı.
  • ho: (EN, TR) Holmiyum elementinin simgesi.
  • holding: (EN) Tutma, tutuyor olma, hisse, alacak. (TR) Ana ortaklık, büyük şirket.
  • hop: (EN) Atlamak, sıçramak. (TR) Uyarmak amacıyla söylenen söz: Hop, gelen var!
  • hormonal: (EN, TR) Vücut salgı bezleri tarafından salgılanan hormonlarla ilgili, hormonlara ait.
  • humus: (EN, TR) Bitkilerin çürümesiyle oluşan koyu renkli toprak.
  • ibis: (EN, TR) Leyleksilerden uzun gagalı, uzun bacaklı bir kuş türü.
  • idea: (EN, TR) Fikir, düşünce.
  • ideal: (EN, TR) Mükemmel, kusursuz, uygun, ülkü, amaç, gaye.
  • idealist: (EN, TR) Ülkücü, idealizm öğretisine bağlı.
  • idol: (EN, TR) Tapınan nesne, put; örnek alınan hayranlık duyulan kimse.
  • iglu: (EN, TR) Kutuplarda Eskimoların içinde yaşadığı buzdan kubbe biçiminde ev.
  • iguana: (EN, TR) Hint kertenkelesi.
  • ilk: (EN) Çeşit, tür, tip. (TR) En önce, en önde gelen, birinci.
  • illegal: (EN, TR) Yasa dışı.
  • im: (EN) Mesaj atmak, mesajla söylemek. (TR) İşaret, alamet.
  • imam: (EN, TR) İslam halifeleri, cemaate namaz kıldıran kimse.
  • immoral: (EN, TR) Ahlaksız, edepsiz, töretanımaz.
  • implant: (EN, TR) Tedavi amacıyla vücuda doku nakletmek veya yapay bir nesne takmak.
  • in: (EN) İçinde. (TR) Yaban hayvanlarının yuva edindikleri küçük mağara, kovuk.
  • integral: (EN, TR) Parçalardan oluşmuş bütün veya bir bütünün ayrılmaz parçası olan.
  • interferon: (EN, TR) Hücrelerin virüslere karşı oluşturdukları protein yapılı özel savunma maddesi.
  • intifada: (EN, TR) İsrail işgaline karşı Filistin halkının başkaldırısı.
  • iris: (EN, TR) Gözün renkli bölümü.
  • is: (EN) Olmak, -dır, -dir. (TR) Dumanın temas etmesiyle oluşan siyah leke tabakası.
  • it: (EN) O, onu, ona. (TR) Köpek; değersiz, terbiyesiz kimse.
  • jaguar: (EN, TR) Kedigillerden postu siyah iri benekli olan bir yırtıcı hayvan.
  • jargon: (EN, TR) Bir meslektekilerin kendi aralarında kullandıkları sözcükler, meslek dili, meslek argosu.
  • jersey: (EN) Kazak, kılık, süveter. (TR) Bir sığır ırkı.
  • jest: (EN) Alay, şaka, mizah. (TR) Beklenmedik iyi davranış, bir şeyi açıklamak için yapılan hareket.
  • jet: (EN, TR) Tepkili motora sahip çok hızlı giden uçak.
  • jiujitsu: (EN, TR) Çıplak elle yapılan bir Japon savunma tekniği ve sporu.
  • joker: (EN) Şakacı kimse. (TR) Her işte her yerde kullanılabilen.
  • jokey: (EN) Nükteli, komik, şakacı kimse. (TR) Yarış atı binicisi.
  • judo: (EN, TR) Japon kökenli silahsız yapılan dövüş sporu.
  • kaftan: (EN, TR) Değerli kumaş veya kürkten yapılmış uzun üst giysisi.
  • kale: (EN) Para, mangır, lahana. (TR) Eskiden savunma amaçlı yapılan büyük taş yapı, futbolda topla gol atılan yer.
  • kamikaze: (EN, TR) İkinci Dünya Savaşı yıllarında Japonların kullandığı intihar uçağı ve pilotu.
  • kaolin: (EN, TR) Porselen yapımında kullanılan kil çamuru.
  • karakul: (EN, TR) Bir koyun türü, karagül.
  • karate: (EN, TR) Ayak ve yumruk vuruşları üzerine kurulu, Japon kökenli bir dövüş yöntemi.
  • karma: (EN) Önceki yaşamın kaderi belirlediği inancı. (TR) Karmak, karıştırmak işi.
  • karst: (EN, TR) Kayaçların erimesiyle yer altı akıntıları olan, kireç taşı ve dolomit bölgesi.
  • kayak: (EN) Su üstünde kullanılan kayak, kano. (TR) Kar veya su üstünde kaymak için ayağa takılan araç.
  • kent: (EN) Amerika'da çeşitli şehirlerin özel isimleri. (TR) Şehir.
  • keratin: (EN, TR) Tırnak, boynuz, kıl gibi üst deri ürünü olan yapıları oluşturan proteinli madde.
  • kilo: (EN, TR) Bin gramlık ağırlık ölçüsü, kilogram.
  • kilohertz: (EN, TR) Bir saniyede bin titreşimi olan elektromanyetik dalga boyu ölçüsü birimi.
  • kilometre: (EN, TR) Bin metrelik uzunluk ölçüsü birimi.
  • kiloton: (EN, TR) Bin tonluk kütle birimi.
  • kilovolt: (EN, TR) Bin voltluk elektrik gerilimi.
  • kimono: (EN, TR) Japon ulusal giysisi.
  • kin: (EN) Akraba, aile, soydaş. (TR) Öç alma isteği, garaz.
  • kit: (EN) Malzeme, alet takımı. (TR) Macun.
  • koala: (EN, TR) Avustralya'da yaşayan okaliptüs yapraklarıyla beslenen bir memeli hayvan.
  • kungfu: (EN, TR) Kendini savunma temeline dayalı Çin kökenli spor.
  • laden: (EN) Yüklü, dolu, yük taşıma kapasitesi. (TR) Akdeniz ülkelerinde yetişen, beyaz veya pembe çiçekli, reçineli bir bitki.
  • lagos: (EN) Nijerya'da bir liman şehri. (TR) Bir balık türü, lahos.
  • lain: (EN) Uzanmak. (TR) Lanetlenmiş, melun.
  • lake: (EN) Göl. (TR) Lak ile cilalanmış.
  • lam: (EN) Kaçmak, dayak atmak. (TR) Mikroskop örnek inceleme camı, Arap alfabesinin 23. harfi.
  • lama: (EN, TR) Geviş getirenlerden uzun boylu, uzun boyunlu bir hayvan, Tibetli buda rahibi, küçük maden veya cam şerit.
  • lame: (EN) Sakatlamak, ayağı sakat, topal. (TR) Dokusunda gümüş ve altın teller bulunan kumaş veya parlak deri.
  • lanolin: (EN, TR) Koyun yününden elde edilen sarımtırak renkli bir yağ.
  • lap: (EN) Tur, etap, kucak. (TR) Yumuşak bir şey düştüğünde çıkan ses.
  • largo: (EN, TR) Müzikte bir parçanın ağır ve görkemli çalınması.
  • larva: (EN, TR) Kurtçuk, tırtıl.
  • Latin: (EN, TR) İtalya'da Latium bölgesi halkından olan kimse.
  • lava: (EN) Yanardağ lavı. (TR) Filikanın kürek çekmeden ilerlemesi için verilen denizcilik komutu.
  • legal: (EN, TR) Yasadışı olmayan, yasal.
  • legato: (EN, TR) Bir parçanın notalarını ara vermeden birbirine bağlayarak (söylemek veya çalmak).
  • lens: (EN, TR) Mercek, göz merceği.
  • lento: (EN, TR) Müzikte ağır bir biçimde çalmak.
  • liberal: (EN, TR) Hürriyet, özgürlük ve serbestlikle ilgili.
  • libero: (EN, TR) Futbolda savunmanın gerisinde görev yapan, serbest hareket edebilen savunma oyuncusu.
  • libretto: (EN, TR) Bir operanın veya diğer uzun vokal çalışmalarının metni ve yazılı olduğu kitap.
  • Lice: (EN) Bit, saç biti. (TR) Diyarbakır'ın bir ilçesi.
  • lift: (EN) Kaldırmak, asansör. (TR) Teniste bir vuruş.
  • liken: (EN) Benzetmek, benzerlik bulmak, karşılaştırmak. (TR) Mantar-su yosunu yaşamından ortaya çıkan bitkilerin genel adı, kaşındırıcı bir deri hastalığı.
  • limbo: (EN) Belirsizlik, araf, cehennemin sınırındaki yer. (TR) Bir yük teknesi, ayrıca gemi boşaltma/aktarma işlemi.
  • lime: (EN) Kireç, ıhlamur, misket limonu. (TR) Parça.
  • limit: (EN, TR) Sınır, sınırlamak.
  • link: (EN, TR) Bağlantı, bağlantı kurmak.
  • lira: (EN, TR) Türk Lirası.
  • litre: (EN, TR) Sıvıları ölçmede kullanılan, bir desimetreküp hacminde ölçü birimi.
  • logo: (EN, TR) Bir kurum, kuruluş, şirketi anlatan işaret, simge.
  • logos: (EN, TR) Hristiyan felsefesinde Tanrı kelamını insanlara ulaştıran oğul.
  • lop: (EN) Sarkıtmak, kesmek, budamak. (TR) Akciğer parçalarından her biri, yumuşak, yuvarlak, ince.
  • lot: (EN) Pay, bir çok. (TR) Tutam.
  • lotus: (EN, TR) Nilüfer cinsinden birçok bitkiye verilen genel ad.
  • lumbago: (EN, TR) Bel ağrısı.
  • madam: (EN, TR) Hanımefendi.
  • maestro: (EN, TR) Orkestra şefi.
  • magma: (EN, TR) Yer kabuğunun altında, sıvı veya hamur kıvamında bulunan sıcak eriyik.
  • mail: (EN) Posta. (TR) Eğilimi olan, eğik, benzeyen, andıran.
  • main: (EN) Esas, başlıca, ana. (TR) Eşkenar dörtgen.
  • malt: (EN, TR) Bira yapmak için çimlendirilip kurutularak hazırlanmış arpa.
  • mama: (EN) Anne, kadın, karı. (TR) Bebek yiyeceği, çaça, abla.
  • mandarin: (EN, TR) Mandalina meyvesi, Çin'de yüksek memur.
  • mandolin: (EN) Mutfak doğrayıcısı. (EN, TR) Kısa saplı telli çalgı.
  • mango: (EN, TR) Hint kirazı olarak da bilinen bir meyve türü.
  • manifesto: (EN, TR) Bildiri, beyanname, tebliğ, beyanat.
  • mantis: (EN) Peygamber devesi olarak da bilinen bir yırtıcı böcek. (TR) Matematikte bir sayının logaritmasının ondalık bölümü.
  • marina: (EN, TR) Yat limanı.
  • marine: (EN) Deniz, denizcilik, deniz kuvvetleri. (TR) Pişirmeden önce yapılan bir et terbiyesi yöntemi.
  • mark: (EN) İşaret, işaretlemek. (TR) Alman eski para birimi.
  • market: (EN) Çarşı, piyasa, pazar, pazarlama. (TR) Dükkan.
  • mars: (EN, TR) Mars gezegeni. (TR) Tavla oyununda iki puanlık yenilgi.
  • mart: (EN) Çarşı, pazar. (TR) Yılın üçüncü ayı.
  • martin: (EN) Kırlangıç. (TR) Tek kurşun atan bir tüfek türü.
  • martini: (EN, TR) Bir içki türü.
  • mas: (EN) Karnaval, festival, şenlik. (TR) Emme, emerek içe çekme.
  • mask: (EN) Maske. (EN, TR) Yüz kalıbı.
  • mason: (EN) Duvar işçisi. (EN, TR) Masonluk üyesi.
  • mat: (EN) Donuk renk, hasır, paspas. (TR) Parlak olmayan, donuk, satrançta yenilgi.
  • matador: (EN, TR) Boğa güreşçisi.
  • maya: (EN) Afsun, büyü, illüzyon. (TR) Mayalanma ve fermantasyonu sağlayan, ferment.
  • mazurka: (EN, TR) Bir tür Leh dansı ve bunun müziği.
  • me: (EN) Ben, bana, beni. (TR) M harfinin okunuşu, kuzunun çıkardığı ses.
  • meal: (EN) Yemek, öğün. (TR) Anlam, kavram.
  • megahertz: (EN, TR) Değeri bir milyon hertz olan frekans birimi.
  • megaton: (EN, TR) Bir milyon ton değerinde kütle birimi.
  • melon: (EN) Kavun. (TR) Bir şapka türü.
  • memorandum: (EN, TR) Muhtıra, bildiri.
  • men: (EN) Erkekler, adamlar. (TR) Yasaklama, engel olma.
  • mentor: (EN, TR) Akıl hocası, danışman.
  • menus: (EN) Menüler. (TR) Alışılmış olan, yabancılık çekmeyen, alışmış.
  • mesh: (EN) Ağ, ağ gözü. (TR) Bir şeyi el ile sıvazlama, abdest alırken eli başa sürme.
  • met: (EN) Tanışmak, tanıştı. (TR) Kabarma, çelik çomak oyunundaki değnek.
  • metal: (EN, TR) Elektrik ve ısı iletkenliği, kendine özgü parlaklığı olan katı madde, maden.
  • meteor: (EN, TR) Göktaşı.
  • metre: (EN) Ölçmek, metre, sayaç. (TR) 100 cm'lik temel uzunluk ölçüsü birimi.
  • metro: (EN, TR) Yeraltı treni.
  • mezzosoprano: (EN, TR) Müzikte soprano ile kontralto arasında kadın sesi.
  • midi: (EN, TR) Orta, diz altına kadar uzanan (etek).
  • militarist: (EN, TR) Bir ülkede ordu gücünün baskın olması olan militarizm yanlısı olan kimse.
  • millet: (EN) Darı, akdarı. (TR) Ulus, halk.
  • minder: (EN) Bakıcı, muhafız. (TR) Üzerine oturmak için yere serilen şey.
  • mine: (EN) Maden, mayın, benimki. (TR) Dişin sert dış tabakası, metal eşya üzerine kaplanan cam katmanı, saat kadranı, bayan ismi.
  • mineral: (EN) Maden, madeni. (TR) İnorganik madde.
  • mini: (EN, TR) Çok küçük, kısa.
  • minimal: (EN, TR) En az, en düşük, asgari.
  • minimum: (EN, TR) Asgari.
  • mink: (EN, TR) Sansargillerden, kürkü çok beğenilen bir tür memeli hayvan, vizon.
  • model: (EN, TR) Örnek, manken, tip, biçim.
  • modem: (EN, TR) Bilgisayarın telefon hattı üzerinden internete bağlanmasını sağlayan cihaz.
  • modern: (EN, TR) Çağdaş, çağcıl.
  • modernist: (EN, TR) Modernizmden çağdaşlık akımından olan, yenilikçi.
  • moment: (EN) An, önem. (EN, TR) Bir kuvvetin, bir cismin bir nokta veya eksen etrafında dönmesini sağlama etkisi.
  • momentum: (EN, TR) Bir cismin hareket miktarı, kütlenin sürat ile çarpımı. Hız, hızlanma, devinirlik.
  • moral: (EN) Manevi, ahlaki. (TR) İçsel güç, manevi güç, maneviyat.
  • moralist: (EN, TR) Ahlakçı.
  • motel: (EN, TR) Karayolları üzerinde yolcuların kaldığı otel.
  • motif: (EN, TR) Bezeme ve süsleme öğesi, desen.
  • motive: (EN, TR) Güdü, neden, dürtü, harekete geçiren şey.
  • motor: (EN, TR) Hareketsiz enerjiyi hareketli enerjiye dönüştüren ve itici güç sağlayan düzenek.
  • motto: (EN, TR) Parola, düstur, ilke, özlü söz, vecize. (TR) Özdeyiş, slogan.
  • mum: (EN) Kasımpatı, anne kısaltması, sessiz, dilsiz oyunu. (TR) Ucunda alev olan aydınlatma aracı, ışık şiddeti birimi.
  • muslin: (EN, TR) Bir kumaş türü.
  • nadir: (EN) En düşük nokta. (TR) Seyrek, az bulunur.
  • nail: (EN) Tırnak, çivi, çivilemek. (TR) Erişmiş, ele geçirmiş, başarmış, kazanmış, ulaşmış.
  • name: (EN) İsim, ad. (TR) Mektup.
  • napalm: (EN, TR) Yangın bombalarında ve alev silahlarında kullanılan bir madde.
  • nazi: (EN, TR) Nazizm yanlısı olan kimse, Hitlerci.
  • ne: (EN, TR) Neon elementinin simgesi. (TR) Hangi şey, hangi, nasıl, neden gibi sorularda bazen de şaşmalarda kullanılan söz veya ünlem.
  • neon: (EN, TR) Asal gazlar sınıfından bir element ve bununla yapılan bir lamba türü.
  • net: (EN) Ağ, file, net, şebeke. (TR) İyi görünen, iyi duyulan, açık seçik olan, kesintilerden sonra geriye kalan, safi.
  • nice: (EN) Güzel, hoş, sevimli. (TR) Kaç, ne kadar, birçok, nasıl, uzun süreden beri.
  • nihilist: (EN, TR) Nihilizm yanlısı olan, hiççi, yokçu.
  • nimbus: (EN) Yağmur bulutu, hale, ayla, ışık halkası, nur. (TR) Kara bulut.
  • nine: (EN) Dokuz sayısı. (TR) Babaanne, anneanne, yaşlı kadın.
  • no: (EN) Hayır, hiçbir, hiç, numara. (TR) Numara.
  • Noel: (EN) Hristiyanların her yıl 25 Aralık'ta Hz. İsa'nın doğum gününü kutladıkları yortu.
  • nominal: (EN, TR) İtibari, hükmi.
  • norm: (EN, TR) Standart, model, kaide, kural.
  • normal: (EN, TR) Normal, olağan.
  • not: (EN) Olumsuzluk, değil, yok. (TR) Unutmamak için yazılan kısa yazı, öğrencilerin aldığı derece.
  • obelisk: (EN, TR) Dikili taş.
  • of: (EN) -nın, -nin gibi eklerle parça ile bütün arasında ilişki kurar. (TR) Acı, bezginlik bildiren ünlem, Trabzon'un bir ilçesi.
  • ok: (EN) Tasdik, kabul, "tamam". (TR) Yayla gerilip atılan ucu sivri çubuk, yön işareti.
  • okapi: (EN, TR) Zürafa ile zebra arasında bir hayvan.
  • ole: (EN, TR) Bir onay ve sevinç ünlemi.
  • on: (EN) Üzerinde, üstünde. (TR) Dokuzdan sonra gelen sayı.
  • opal: (EN, TR) Değerli bir taş türü, panzehir taşı.
  • opera: (EN, TR) Sözlerinin bütünü veya çoğu şarkılı olarak söylenen müzikli tiyatro eseri ve bunun oynandığı yer.
  • optimal: (EN, TR) En uygun, ideal.
  • optimist: (EN, TR) İyimser. (TR) Çocuklar grubunda tek yelkenli tek kişilik yarış sporu.
  • optimum: (EN, TR) En uygun, en elverişli, uygun değer.
  • opus: (EN, TR) Bestecinin, bestelenme sırasına göre tüm bestelerini içeren yapıt.
  • oral: (EN, TR) Sözlü, ağız yoluyla.
  • orangutan: (EN, TR) Maymunlar sınıfından iri bir memeli türü.
  • organ: (EN, TR) Belirli bir hayati işlevi olan bir organizmanın bir parçası.
  • origami: (EN, TR) Japon kağıt katlama sanatı.
  • ova: (EN) Yumurtalar, yumurtacıklar. (TR) Düz toprak parçası, düzlük.
  • oval: (EN, TR) Yumurta şeklinde.
  • pa: (EN) Baba. (EN, TR) Protaktinyum elementinin simgesi.
  • pagan: (EN, TR) Putperest.
  • pagoda: (EN, TR) Kule biçiminde Budist tapınağı.
  • pal: (EN) Ahbap, arkadaş, dost. (TR) Bir cins güvercin.
  • panama: (EN, TR) Hasır şapka.
  • panda: (EN, TR) Ayı iriliğinde siyah beyaz bir hayvan.
  • panel: (EN, TR) Açık oturum, düzgün dikdörtgen levha.
  • panorama: (EN, TR) Genel ve geniş görünüm, manzara.
  • panzer: (EN, TR) Hafif silahlı zırhlı araç.
  • papa: (EN) Baba. (TR) Roma Katolik kilisesinin başkanı.
  • papaya: (EN, TR) Sarı renkli kavuna benzeyen bir meyve, kavunağacı meyvesi.
  • paprika: (EN, TR) Acısı az bir tür kırmızı biber.
  • parapet: (EN, TR) Korkuluk, siper.
  • pardon: (EN, TR) Af, özür, bağışlama.
  • pare: (EN) Soymak, kabuğunu soymak, yontmak. (TR) Parça, kısım, tane, adet.
  • park: (EN, TR) Halka açık ağaçlı çiçekli bahçe, otopark, park etmek.
  • parka: (EN, TR) Başlıklı kaban.
  • partner: (EN, TR) Eş, ortak, takım arkadaşı, hayat arkadaşı.
  • pasta: (EN) Makarna. (TR) Bir tür hamur tatlısı, otomobil parlatıcı.
  • pastel: (EN, TR) Soluk, mat, uçuk, pastel boya ve bununla yapılan resim.
  • pastis: (EN, TR) Bir tür anasonlu Fransız içkisi.
  • pastoral: (EN, TR) Kır yaşantısına özellikle çoban aşk ve yaşayışlarına dair ve bunları anlatan edebiyat türü.
  • pat: (EN) Sıvazlama, okşama, basmakalıp. (TR) Yassı, basık, vuruş sesi, papatya benzeri otsu bitki, elmas iğne.
  • paten: (EN) Altın veya gümüş metal tabak. (TR) Buzda veya zeminde kaymak için giyilen özel ayakkabı.
  • patent: (EN, TR) Bir buluşu sahiplenme tescilleme ve bunun belgesi.
  • patron: (EN) İşveren, koruyucu. (TR) İşveren, kumaş kesiminde kullanılan giysi kalıbı.
  • pay: (EN) Ödeme, ücret. (TR) Birine düşen hisse, eşit bölüm.
  • pedal: (EN, TR) Bisiklet otomobil vb. araçlarda ayakla basıldığında gitmeyi veya durmayı sağlayan ayaklık.
  • pens: (EN) Kalemler. (TR) Bir tür pense.
  • per: (EN) Başına, her biri için. (TR) Kağıt ve taş oyunlarında benzer değerde farklı renkli taş veya kağıtların yan yana getirilmesi.
  • pergola: (EN) Çardak, kameriye. (TR) Gölgelik.
  • peri: (EN, TR) Cin gibi metafizik bir varlık, çok güzel kadın.
  • pert: (EN) Şımarık, arsız, şuh. (TR) Kaza nedeniyle değersizleşme, zarar.
  • peseta: (EN, TR) İspanyol para birimi.
  • pest: (EN, TR) Bela, musibet, veba, rahatsız edici şey. (TR) Hafif ve yavaş sesle söylenen.
  • petrol: (EN, TR) Koyu renkli, arıtılmamış, doğal yanıcı mineral yağ.
  • pigment: (EN) Boya, renk maddesi, renk vermek. (TR) Boyar madde.
  • pike: (EN) Kargı, turnabalığı, mızrak. (TR) Kabartmalı pamuklu kumaş, dik olarak dalış.
  • piling: (EN) Kazık, istif. (TR) Cildin ölü hücrelerden arındırılması işlemi.
  • pilot: (EN, TR) Hava taşını süren kimse, deneme niteliğinde olan, deney.
  • pines: (EN) Çamlar, çam ağaçları. (TR) Midyeden büyük kabuklu deniz hayvanı.
  • piston: (EN, TR) Motorda silindir içindeki patlamayı harekete çeviren parça.
  • piton: (EN, TR) Büyük bir yılan türü.
  • pizza: (EN, TR) Bir tür yuvarlak İtalyan pidesi.
  • plan: (EN, TR) Bir işin, bir eserin gerçekleştirilmesi için uyulması tasarlanan düzen.
  • planet: (EN, TR) Gezegen.
  • plankton: (EN, TR) Sularda bulunan mikroskobik boyutlardaki yaratıklar topluluğu.
  • plaster: (EN) Sıva, alçı, sıvamak. (TR) Yara bandı.
  • platform: (EN, TR) Yüksekçe yer, tartışma ortamı.
  • plato: (EN) Yunan filozofu Platon, Eflatun. (TR) Yayla.
  • plaza: (EN) Halka açık alan, meydan, alışveriş meydanı. (TR) İş merkezi.
  • pogrom: (EN, TR) Planlanmış katliam, soykırım.
  • poker: (EN, TR) Bir tür iskambil oyunu.
  • polar: (EN, TR) Kutup, kutupsal.
  • polka: (EN, TR) Bir tür Polonya dansı ve bunun müziği.
  • polo: (EN, TR) At üzerinde uzun sopalarla oynanan bir top oyunu.
  • polyester: (EN, TR) Esas olarak sentetik tekstil lifleri yapmak için kullanılan, polimer birimlerinin ester gruplarıyla bağlandığı sentetik bir reçine.
  • pop: (EN, TR) Pop müzik, pop müziğe ait.
  • portal: (EN, TR) Kapı, büyük kapı, ana kapı.
  • post: (EN) Posta, ileti. (TR) Tüylü hayvan derisi.
  • postal: (EN) Posta, posta ile ilgili. (TR) Asker botu, düşkün kadın.
  • poster: (EN, TR) Afiş, duvar ilanı.
  • postmodern: (EN, TR) Modernizmin ötesi olan postmodernizm ile ilgili.
  • postmodernist: (EN, TR) Postmodernizm yanlısı.
  • pot: (EN, TR) Pokerde bahislerin toplamı. (EN) Tencere, çanak, demlik. (TR) Yanlışlık, hata, gaf, dikim hatası.
  • pragmatist: (EN, TR) Faydacı, yararcı, işgüzar.
  • presto: (EN, TR) Müzikte çabuk, hızlı, hızlı tempo ile çalma.
  • prim: (EN) Kuralcı, aşırı resmi, aşırı ciddi, aşırı düzenli. (TR) İşverenin işçiye teşvik amaçlı verdiği para, sigorta ödemesi.
  • probabilist: (EN, TR) Olasıcı, olasılıkçı.
  • problem: (EN, TR) Sorun, mesele.
  • program: (EN, TR) Yazılım, plan, gösteri, izlence. (EN) Programlamak, planlamak.
  • propaganda: (EN, TR) Bir düşünceyi başkalarına yaymak amacıyla yapılan çalışma, yaymaca.
  • propagandist: (EN, TR) Propagandacı, yaymacı, tanıtıcı.
  • protein: (EN, TR) Canlı hücrelerin ana maddesini oluşturan, yiyeceklerde de bulunan, karmaşık yapılı doğal madde.
  • proton: (EN, TR) Atom çekirdeğinde yer alan pozitif tanecik.
  • provoke: (EN, TR) Kışkırtmak.
  • puma: (EN, TR) Dağ aslanı.
  • punt: (EN) Kumar oynamak, bahse girmek, sırıkla yürütülen tekne. (TR) Bir şey için uygun zaman, fırsat: Punduna getirmek.
  • pupa: (EN) Larvadan dönüşüm aşamasındaki böcek. (TR) Geminin arka tarafı.
  • pus: (EN) İrin, iltihap, cerahat. (TR) Hafif sis.
  • put: (EN) Koymak, yerleştirmek. (TR) Tapınan şey, tapıncak.
  • radar: (EN, TR) Radyo dalgalarının yankısını alarak cisimlerin yerini, uzaklığını, hızını bulabilen cihaz.
  • radon: (EN, TR) Radyoaktif bir element türü.
  • ram: (EN) Koç, koçbaşı, şahmerdan. (TR) Boyun eğen.
  • ramp: (EN) Rampa, yokuş. (TR) Sahnenin izleyiciye en yakın olan yeri.
  • rant: (EN) Boş laf, atıp tutma. (TR) Gelir getirme, getirim.
  • rap: (EN) Hafif vuruş, tıklatma. (TR) Ayakların yüyürken çıkardığı ses.
  • rate: (EN) Oran, kur, paha. (TR) Başarısız, verimsiz, büyük fare.
  • ray: (EN) Işın, ışık huzmesi, ışıma. (TR) Demiryolu.
  • re: (EN) Tekrar. (TR) Bir nota.
  • realist: (EN, TR) Gerçekçi.
  • reel: (EN) Makara, makaraya sarmak. (TR) Gerçek.
  • reform: (EN, TR) Islah, düzeltme, yenilik.
  • reformist: (EN, TR) Islahatçı, düzeltmeci, yenilikçi.
  • rest: (EN) Dinlenme, istirahat, kalan, gerisi. (TR) Karşı çıkış, pokerde oyuncunun önündeki paranın tümü.
  • restore: (EN, TR) Yenileştirmek.
  • retina: (EN, TR) Gözün ışığa duyarlı, ışığı algılayan iç bölümü, ağ tabaka.
  • revolver: (EN, TR) Altıpatlar tabanca.
  • ring: (EN) Halka, yüzük. (TR) Boks yapılan etrafı çevrili yüksek platform.
  • risk: (EN, TR) Zarara uğrama tehlikesi, riziko.
  • robot: (EN, TR) İnsanın veya insan işlevlerinin yerini alan otomatik araç
  • rodeo: (EN, TR) Bir binicinin yabani at, sığır veya boğa üzerinde düşmeden durabilmesine dayanan Amerikan oyunu.
  • rom: (EN) Çingene. (TR) Sert bir içki türü.
  • roman: (EN) Roman, Romalı, Roma’ya özgü. (TR) Çingene; kurmaca veya gerçek olaylara dayanan edebi eser.
  • romans: (EN) Romalılar. (TR) Piyano için hazırlanmış beste; İspanyol şiir türü.
  • rot: (EN) Çürüme, saçmalık, zırva. (TR) Motorlu taşıtlarda direksiyon-tekerlek bağlantısını sağlayan parça.
  • rota: (EN, TR) Rota, izlenen yol, görev listesi, iş planı.
  • rotor: (EN, TR) Elektrik motorlarının dönen iç kısmı.
  • Rum: (EN) Bir içki türü, rom. (TR) Tarihte Roma yurttaşı, günümüzde Yunan asıllı kimse.
  • rumba: (EN, TR) Bir Küba dansı türü ve bunun müziği.
  • run: (EN) Çalıştırmak, koşmak. (TR) Göktürk, İngiliz ve İskandinav alfabelerinde harflere verilen ad.
  • sac: (EN) Kese çuval. (TR) Yassı çelik levha ve bundan yapılan ateş üzerinde pişirmeye yarayan yuvarlak ve bombeli gereç.
  • safari: (EN, TR) Özellikle Doğu Afrika'da hayvanları doğal ortamlarında gözlemlemek veya avlamak için yapılan bir keşif.
  • safer: (EN) Daha emniyetli, daha güvenli. (TR) Ay takviminde ikinci ay, sefer ayı.
  • sake: (EN) Uğur, uğruna, hatır. (TR) Pirinçten yapılan bir tür Japon içkisi.
  • saki: (EN) Tropikal bir Amerikan maymunu. (TR) Toplantılarda içki dağıtan kimse.
  • salon: (EN, TR) Misafir veya etkinlik için ayrılmış büyük oda, dükkan.
  • salsa: (EN, TR) Bir tür Güney Amerika dansı ve bunun müziği. (EN) Acılı bir domates sosu.
  • salt: (EN) Tuz. (TR) Mutlak, saf, arı, yalnızca.
  • salvo: (EN, TR) Yaylım ateşi, yoğun bombardıman. (EN) Baştan savma, bahane.
  • sam: (EN) Samuel ya da Samantha anlamına gelen isim. (TR) Bir rüzgar türü, sam yeli, bir Rus silahı.
  • samba: (EN, TR) Bir tür Brezilya dansı ve bu dansın müziği.
  • san: (EN) Güney Afrika'nın Aborjin halklarından olan ve konuştukları diller. (TR) Ün, unvan.
  • sandal: (EN) Sandalet, çarık, terlik. (TR) Deniz teknesi, kayık, sandalet.
  • Sanskrit: (EN, TR) Eski bir Hint-Avrupa dili ve bu dille yazılmış olan.
  • sap: (EN) Bitki özü, özsu, usare, ahmak. (TR) Bitkinin yaprak, çiçek ve meyve kısımlarını gövdeye bağlayan ince bölüm, bir gerecin tutulduğu bölüm.
  • sari: (EN, TR) Hintli elbisesi, Hint kadın elbisesi. (TR) Başkasına geçen, bulaşıcı.
  • satrap: (EN, TR) Perslerde yönetici, Pers valisi. (EN) Sömürge yöneticisi.
  • sauna: (EN, TR) Kuru buhar banyosu, Fin hamamı.
  • say: (EN) Söylemek, demek. (TR) Düz, ince ve yassı taş; hac ibadetinde Safa ve Merve tepeleri arasında gidip gelme.
  • segment: (EN, TR) Bölme, bölüm, parça.
  • semen: (EN) Sperm, meni. (TR) Semizlik, satım sözleşmesinde alıcının borcu.
  • sen: (EN) Yen'in yüzde birine eşit eski Japon para birimi. (TR) Teklik ikinci kişiyi gösteren söz.
  • sent: (EN) Gönderilmiş. (TR) Doların yüzde birine eşit para birimi.
  • serf: (EN, TR) Derebeylik toplum düzeninde toprakla birlikte alınıp satılan köle.
  • serum: (EN, TR) Kan pıhtılaştığında ayrılan kehribar renkli protein açısından zengin sıvı.
  • set: (EN) Ayarlamak, dizi, takım. (TR) Önlemek için yapılan duvar veya engel, sporda maçın bölümü, takım, grup.
  • sever: (EN) Kesmek, ayırmak, bölmek. (TR) Seven kişi.
  • silo: (EN, TR) Ambar. (EN) Yeraltı füze rampası.
  • sin: (EN) Günah, suç, kabahat. (TR) Mezar, yıl cinsinden yaş.
  • sine: (EN) Haricinde, dışında, sinüs. (TR) Göğüs, gönül, yürek, bağır, iç.
  • siren: (EN, TR) Çok yüksek sesle uyaran alet, denizkızı.
  • sis: (EN) Abla (sister). (TR) Bulutların yer yüzüne alçalmasıyla oluşan duman.
  • sit: (EN) Oturmak. (TR) Tarihsel uygarlıkların ve çağların kültür değerlerini temsil eden eser veya kalıntı.
  • site: (EN) Alan, yer, mevki, yerleşim yeri, internet sayfası. (TR) İş merkezi, şehir, toplu yerleşim merkezi, birkaç kentten oluşan devlet, internet sayfası.
  • ski: (EN, TR) Kayak. (EN) Kayak yapmak, kaymak.
  • slalom: (EN, TR) Kayak sporunda zikzak yaparak kayma.
  • slap: (EN) Tokat, şaplak, tokatlamak. (TR) Büyük yassı helva.
  • Slav: (EN, TR) Rus, Beyaz Rus, Ukraynalı, Leh, Sırp, Hırvat, Sloven, Bulgar, Slovak ve Çek halklarına dillerindeki yakınlık dolayısıyla verilen ortak ad.
  • slip: (EN) Kayma, kaymak. (TR) Ödeme belgesi; paçasız ve dar erkek donu.
  • slogan: (EN, TR) Çarpıcı söz, motto, deyiş.
  • Slovak: (EN, TR) Slovakya'da oturan Slav halkı ve bu halkın soyundan olan kimse.
  • soda: (EN, TR) Karbonatlı su, maden suyu. (TR) Temizlik işlerinde kullanılan bir çeşit tuz.
  • sofa: (EN) Divan, kanepe, sedir. (TR) Evlerde oda kapılarının açıldığı geniş yer, hol.
  • solo: (EN, TR) Yalnız, tek başına, tek kişilik, tek kişinin yaptığı. (TR) Bir müzik parçasının bir kişi tarafından söylenmesi veya çalınması.
  • soma: (EN, TR) Cinsiyet hücreleri dışında vücut hücrelerinin tümü. (TR) Manisa'nın bir ilçesi. (EN) Sarhoş edici bir Hint içkisi.
  • son: (EN) Oğul, çocuk, erkek evlat. (TR) En arkada olan, bir şeyin bitimi.
  • sonar: (EN, TR) Bir tür denizaltı radarı.
  • soprano: (EN, TR) İnce ses, ince sesli sanatçı, ince sesli çalgı.
  • sos: (EN, TR) Tehlike anında verilen yardım isteme sinyali, imdat sinyali. (TR) Pişmiş yemek üstüne dökülen tat verici karışım.
  • soy: (EN) Soya fasulyesi. (TR) Köken, sülale.
  • soya: (EN, TR) Soya fasulyesi.
  • spatula: (EN, TR) Duvarcılık işlerinde kullanılan kazıma ve yayma aracı, mala.
  • spiral: (EN, TR) Dönen yay biçiminde, sarmal, helezon, helezonik.
  • sponsor: (EN, TR) Parasal destekleyici, arka çıkan, kefil, hami.
  • spot: (EN, TR) Belli bir alanı aydınlatan ışık. (EN) Nokta, yer, leke, benek. (TR) Peşin, tanıtımcık.
  • sprint: (EN, TR) Sürat koşusu, hızlı koşma, depar.
  • sprinter: (EN, TR) Sürat koşucusu, 100-200 metre koşularına katılan atlet.
  • star: (EN, TR) Yıldız.
  • stator: (EN, TR) Bir elektrik motorunun, özellikle bir endüksiyon motorunun dönmeyen sabit kısmı.
  • step: (EN) Adım, basamak, üvey. (TR) Bozkır.
  • stratus: (EN, TR) Katman bulut.
  • sudan: (EN, TR) Sudan (ülke). (TR) Baştan savma, inandırıcı olmayan: Sudan sebepler.
  • sultan: (EN, TR) Müslüman hükümdar, padişah.
  • sup: (EN) Yudum, yudumlamak. (TR) Çikolata ile yapılan bir tatlı, supangle.
  • sure: (EN) Emin, kesin, kesinlikle. (TR) Kur'an'ın ayetlerden oluşan 114 bölümünden her biri.
  • tab: (EN) Çıkıntı, etiket, şerit. (TR) Mizaç, huy, tabiat, karakter; basım, bası.
  • tablet: (EN, TR) Üzerinde çivi yazısı bulunan taş, ekranına dokunarak kullanılan bir bilgisayar, hap.
  • talk: (EN) Konuşma, konuşmak, söz. (TR) Hidratlı doğal magnezyum.
  • tan: (EN) Taba rengi, deri tabaklamak, bronzlaşmak. (TR) Güneş doğmadan önceki alacakaranlık.
  • tandem: (EN, TR) İki kişilik bisiklet, iki şeyin arka arkaya dizilmesi ve bu şekilde yapılan.
  • tango: (EN, TR) Buenos Aires kökenli bir balo salonu dansı ve bu dansın müziği.
  • tank: (EN, TR) Zırhlı, silahlı ve paletli savaş aracı; sıvı deposu.
  • tanker: (EN, TR) Petrol, yağ vb. sıvı maddeleri taşıyan gemi veya kamyon.
  • tapir: (EN, TR) Bazı tropikal bölgelerde yaşayan kısa hortumlu bir hayvan türü.
  • tar: (EN) Katran, katran sürmek, katranlamak. (TR) Doğu Anadolu ile Azerbaycan'da çalınan bir çalgı türü.
  • tarantula: (EN, TR) Tüylü ve zehirli bir örümcek türü.
  • Tarsus: (EN) Ayak bileği, ayak bileği kemiği. (TR) Mersin'in bir ilçesi.
  • tart: (EN, TR) Kalıpta pişen bir tür meyveli pasta, turta. (TR) Kovma, çıkarma. (EN) Ekşi, mayhoş.
  • tartar: (EN, TR) Tartarat, şarap tortusu, diş taşı. (EN) Türk soyundan bir halk, tatar.
  • tat: (EN) Örgü, örmek. (TR) Dil üzerinden yiyeceklerden alınan duyum.
  • taverna: (EN) Yunan restoranı. (TR) Çalgılı meyhane.
  • tempo: (EN, TR) Bir müziğin çalındığı veya çalınması gereken hız, hareket veya aktivitenin hızı, gidiş, ilerleyiş, gelişme hızı.
  • ten: (EN) On, onlu, onluk. (TR) İnsan vücudunun dış yüzü, cilt, deri.
  • tender: (EN, TR) Lokomotif arkasına bağlanan, gerekli yakıtı, suyu taşıyan vagon. (EN) Teklif, ihale, sunmak, hassas, duyarlı.
  • tendon: (EN, TR) Bir kası bir kemiğe bağlayan sert, beyaz ve lifli dokudan oluşan kordon. (TR) Kiriş.
  • tenor: (EN, TR) En tiz erkek sesi ve sesi böyle olan sanatçı. (EN) Vade, genel anlam, gidişat, asıl suret.
  • terminal: (EN, TR) Taşıtların yolcu alıp bıraktığı yer, iletişim ağında veri giriş çıkışını sağlayan birim, bir şeyin sonunda yer alan, uç.
  • test: (EN, TR) Sınav, sınama, deney, deneme.
  • testis: (EN, TR) Er bezi, haya.
  • tin: (EN) Kalay, teneke. (TR) Ruh, madde dışı varlık.
  • tinsel: (EN) Sim, gelin teli, cicili bicili, allı pullu. (TR) Maddeyle ilgisi olmayan, manevi olan, spiritüel.
  • tip: (EN) Bahşiş, uç, tüyo, püf noktası. (TR) Temel örnek, tür, çeşit, tiyatro ve edebiyatta sergilenen kişilik.
  • tire: (EN) Tekerlek, lastik, yormak, yorulmak. (TR) Pamuk ipliği, pamuk ipliğinden yapılmış, kısa veya uzun çizgi, İzmir'in bir ilçesi.
  • titan: (EN) Dev, devasa, büyük kuvvetli kimse. (TR) Titanyum elementi.
  • tofu: (EN, TR) Soya fasulyesinden fermente yoluyla elde edilen bir peynir türü.
  • tokyo: (EN, TR) Japonya'nın başkenti. (TR) Genellikle plastikten yapılmış bir terlik türü.
  • ton: (EN, TR) Bin kilogramlık ağırlık birimi. (TR) Sesin alçaklık yükseklik derecesi, konuşmada sesin duyguları belirtecek şekilde çıkması, rengin koyuluk açıklık derecesi. (EN) Moda, şıklık.
  • toner: (EN, TR) Yazıcı ve fotokopi makinelerinde kullanılan toz mürekkep. (EN) Tonik, losyon.
  • tonga: (EN) Bir tür Hint iki tekerlekli aracı, Güney Afrika'da bir halk. (TR) Hile, düzen, tuzak.
  • top: (EN) Üst, tepe, en yüksek, en iyi. (TR) Birçok spor oyununda kullanılan küre şeklinde içi hava dolu nesne, kumaş veya kağıt rulosu, büyük mermi atan ateşli silah, tamamen, bütünüyle.
  • topaz: (EN, TR) Sarı yakut olarak da bilinen değerli bir taş. (EN) Bir tropikal Amerikan sinekkuşu türü.
  • tornado: (EN, TR) Kasırga, hortum.
  • total: (EN) Toplam, tüm, bütün. (TR) Bütünsel.
  • totem: (EN, TR) Manevi bir öneme sahip olduğu sanılan doğal bir nesne veya hayvan.
  • toy: (EN) Oyuncak, oynamak. (TR) Deneyimsiz, acemi, çaylak, ziyafet, kızıl tüylü bir kuş.
  • transfer: (EN, TR) Aktarma, bir yerden başka bir yere götürme.
  • transit: (EN, TR) Geçme, doğrudan geçiş, beklemeden geçiş, taşıma.
  • transport: (EN, TR) Taşıma, nakliye, taşımacılık.
  • trap: (EN, TR) Kapan, tuzak.
  • trio: (EN, TR) Üçlü.
  • tripoli: (EN, TR) Ufalanabilir, gözenekli, hafif, silisli tortul bir kaya türü.
  • tsunami: (EN, TR) Deniz depremlerinin neden olduğu dev dalga.
  • tuba: (EN, TR) Üzerinde pistonlar bulunan, bakırdan nefesli çalgı. (TR) Cennette bulunduğuna inanılan büyük bir ağaç.
  • tun: (EN) Şarap fıçısı, büyük fıçı. (TR) Gizli yer, köşe bucak.
  • tundra: (EN, TR) Kutuplara yakın bitki örtüsü, kutup bozkırı.
  • tungsten: (EN, TR) Bir element türü, volfram.
  • turbo: (EN, TR) Havayı veya havaya katılmış bir karışımı, düzenli ve amaca uygun olarak üfleyen.
  • tutu: (EN) Bale kostümü. (TR) İpotek.
  • us: (EN) Biz, bize, bizi. (TR) Akıl.
  • uterus: (EN, TR) Rahim, dölyatağı.
  • vale: (EN) Dere, vadi, elveda, diyar. (TR) İskambil kağıtlarında bacak, otellerde görevli acemi ve genç eleman, müşteri arabasını park eden görevli.
  • Van: (EN) Kamyonet, minibüs. (TR) Türkiye'nin bir ili.
  • vandal: (EN, TR) Savaşlarda acımasızlığıyla bilinen bir Doğu Germen halkı, sanat eseri ve anıtlarını yakıp yıkan kimse.
  • vat: (EN) Fıçı, tekne, varil. (TR) Saniyede bir jullük iş yapan bir motorun güç birimi.
  • veranda: (EN, TR) Camlı taraça, camlı teras.
  • vertigo: (EN, TR) Baş dönmesi.
  • veto: (EN, TR) Ret, reddetme.
  • video: (EN, TR) Hareketli resimler dizisi, video filmi.
  • villa: (EN, TR) Bahçeli, müstakil ev.
  • viral: (EN, TR) Virüs ile ilgili, virüse ait.
  • vitamin: (EN, TR) Vücut için gerekli olan vücutta sentezlenemedikleri için diyetle alınan organik bileşiklerin herhangi biri.
  • vole: (EN) Fare benzeri bir kemirgen, tarla faresi. (TR) Havadan gelen topa havada vurma.
  • volt: (EN, TR) Elektromotor gücün veya gerilimin birimi. (EN) Sakınmak için sıçrama.
  • yak: (EN, TR) Tibet öküzü, Tibet sığırı.
  • yen: (EN) Özlem, arzu. (TR) Giysi kolu, bir çiçek yaprağı, Japon para birimi.
  • yeti: (EN) Himalaya Dağları’nda yaşadığına inanılan insan ayı karışımı büyük bir efsanevi yaratık. (TR) Bir şey yapabilme yeteneği, kuvve, meleke.
  • yoga: (EN, TR) Bir kısmı, nefes kontrolü, basit meditasyon ve belirli vücut duruşlarının benimsenmesi de dahil olmak üzere, sağlık ve rahatlama için yaygın olarak uygulanan bir Hindu manevi ve çileci disiplini.
  • yogi: (EN, TR) Yogada yetkin kişi.
  • zebra: (EN, TR) Ata benzeyen, derisi siyah-beyaz çizgili olan Afrika'da yaşayan memeli bir hayvan.
  • zombi: (EN, TR) Yürüyen ölü, hortlak.


Anahtar Kelimeler (keywords): İngilizce - Türkçe yazılışı aynı olan kelimeler (İngilizce: Words with the same spelling in English - Turkish)