- Sayı, nicelik ya da nitelik bakımından küçük, çok karşıtı: Dost bin ise azdır, düşman bir ise çoktur. (Atasözü)
- Alışılmış olandan, umulandan ya da gerekenden eksik: Kahveyi az şekerli içer. Hani az para ile de geçinilmiyor bu zamanda. (N. Ataç)
"Az" sözcüğüyle ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "az" kelimesi geçen deyimler, birleşik kelimeler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Az biraz: (halk dilinde) Bir parça, azıcık: Koridordan az biraz daha aydınlık bir odanın girişindeydiler. (F. C. Onat)
- Az buçuk: (teklifsiz konuşmada) Biraz: İspati kızı ile maceralarına yukarıda az buçuk dokunduk. (H. Taner)
- Az bulmak: Azımsamak, daha fazlasını istemek: Az buldu verdiğin parayı sanırım. (A. A. Akçam)
- Az buz değil: Azımsanacak derecede olmayan şeyler için söylenir: Az buz değil, 30-40 milyarlık bir fark (D. Sofracıoğlu). Bakarken gözleri elli sene öteye, az buz değil, yarım asır öteye gittiler. (T. Akansu)
- Az çok: Bir parça, oldukça, hayli: Bütün vatandaşlar az çok müzik hakkında bir şeyler bilsin isterim. (Karabatak)
- Az çok dememek: Olanla yetinmek, azına çoğuna bakmamak: Az çok demeden ve kazandığım paraya bakmadan çalışmaya devam ettim. Çok şükür bir gelirim var... (E. Soylu)
- Az daha:
- Neredeyse (→ Az kaldı): Ağlaya ağlaya öyle bir yakınmaya başladı ki, az daha beni de ağlatıyordu. (Y. Bahadıroğlu)
- Biraz daha fazla: Biz o zamanlar delikanlıyız, senden az daha kabacayız... (A. Nesin)
- Az değil!: Birinin herhangi bir bakımda göründüğü gibi olmadığını anlatmak için kullanılır: Sen de az değilsin. Kulak kesiliyorsun, ama ilgilenmiyor gibi de yapıyorsun. (F. İ. Akıncı)
- Az ... değil: Birlikte kullanıldığı kelimenin manasını kuvvetlendirerek kinaye yoluyla takdir veya tenkit bildirir: Az kurnaz değil; arkadan dolanıp önüme çıkıyor. (O. Baydar)
- Az gelmek: Miktarı yetmemek: Atlar ile öküzler, katırlar az gelmişti. Yığılmış yükler ise dağları geçmişti. (M. Karnas)
- Az görmek:
- Umduğundan eksik bulmak: Avucunda tuttuğu parayı az gördü. (A. C. Akıncı)
- Azımsamak: Bardaktaki suyu az gördü. Dikti sürahiyi kafasına. (M. Yeşilova)
- Az günün adamı olmamak: Çok yaşamış, çok görmüş bulunmak: Az günün adamı değilim; gördüğüm tecrübeler bini aştı, seneler, saçıma, sakalıma kırlar saçtı; iyilik edip fenalık bulmaktan canım yandı, sabrım taştı, ömrümün tadı kaçtı. (R. H. Karay)
- Az kaldı (Az kalsın): Bir işin olmasına az kalmışken olmadığını anlatır: Az kaldı çiğneyecekti arabayla bizi!
- Aza çoğa bakmamak: Olanla yetinmek: Aza çoğa bakmadan, ne kadar maaş verirlerse kabul et. (N. Muallimoğlu)
- Aza kanaat etmek: Fazla olmayan şeylerle yetinmek, geçinmek: Bir çiftçi gibi yaşıyor, aza kanaat ederek hayatını sürdürüyordu. (E. Cebecioğlu)
- Azı çoğa saymak: Verilen bir armağandan az da olsa hoşnut olmak: Nihayet üzerine birkaç kuruş da ben ilave edip "azımızı çoğa say" diyerek sokuyorum cebine. (Türk dili)
- Eli aza varmamak (gitmemek): Bir şeyi çokça alma veya çokça verme alışkanlığında olmak: "Bu ne lan!" diye içimden harcanan miktara tepki gösterdim. Ya Fransa çok pahalı idi ya da bu arkadaşların eli aza varmıyordu (B. İ. Seyran).
"Az" sözcüğüyle ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "az" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )
- Az ada, çok öde: İnsanın söz verirken ölçülü olması gerektiğini anlatır. Kişi az vaat etmeli ama verdiği sözü fazlasıyla yerine getirmelidir.
- Az al, artık etme: İnsan bir şeyi fazla miktarda alıp kalanını ziyan edeceğine, az almalı, yetmezse tekrar almalıdır.
- Az alan çok alır, çok isteyen bir kere alır: Kanaatkâr insanın uzun vadede daha çok kazanacağını anlatır. Aşırı hırs gösteren ise bir kez kazansa da sonrasında kaybeder.
- Az ateş çok odunu yakar*: Küçük bir tehlike, elverişli bir ortam bulunca, büyüyerek önüne geçilmez bir durum alır.
- Az bağın üzümü az olur:
- Kişi az malzemeyle yaptığı işten o kadar az sonuç alır.
- Çiftçinin toprağı ne kadarsa ürünü de o kadar olur.
- Az bilirim, uz bilirim, Hıdırellez'den sonra yaz bilirim: Hıdırellez ile beraber soğuklar gider ve yaz başlar (Hıdırellez: Hızır ve İlyas peygamberlerin her yıl buluştuklarına inanılan 6 Mayıs günü ve bu günde kutlanan geleneksel bayram).
- Az, çoğa tabidir: Azınlık olanın çoğunluğa uymak zorunda olduğunu anlatır. Toplum içinde karar ve hüküm genellikle çoğunluğun isteğine göre şekillenir.
- Az, çoğu getirmeye gider: İlk zamanlarda gözümüze az gibi görünen değerler belli bir müddet tasarruf edilip biriktirildiklerinde işe yarar hale gelirler.
- Az da bereket vardır: Az miktarda olan şeyin bile doğru kullanılırsa değerli ve faydalı olacağını anlatır. Çokluk her zaman gerekmez; azla da huzur ve kazanç sağlanabilir.
- Az el aş kotarır, çok el iş kotarır (Az eli aşta gör, çok eli işte gör)*: Bir iş, niteliğine uygun sayıda kişiyle yapılırsa verimli olur.
- Az ilim çok amel gerek: Sadece bilgi sahibi olmak yetmez; asıl önemli olan bu bilgiyi hayata geçirmek ve uygulamaktır. Fayda, bilmekte değil, yapmakta gizlidir.
- Az işten çok iş çıkar: Başlangıçta küçük veya basit görünen bir işin, zamanla daha büyük ve karmaşık bir hal alabileceğini veya işin bereketlenip daha fazla çaba gerektirebileceğini belirtir.
- Az kaz, uz kaz, boyunca kaz*: Birisi için kazdığın kuyuya kendin de düşebilirsin, onun için sana yapılmasını istemediğin kötülüğü başkasına yapma.
- Az kazanan çok kazanır, çok kazanan hiç kazanır: Kanaatkâr ve ölçülü kazancın uzun vadede daha faydalı olduğunu anlatır. Aşırı hırsla çok kazanmaya çalışan kişi, çoğu zaman insanlığını, değerlerini, çevresini ve diğer sahip olduğu her şeyi kaybedebilir.
- Az koyun çok kere sahibini şaşırtır: Genellikle küçük bir şeyin bile beklenmedik sonuçlar doğurabileceğini veya bir şeyin az olmasına rağmen önemli ve etkili olabileceğini anlatır.
- Az koyun sahibini batırır: Az sayıdaki mal veya sermayenin kazanç sağlamaktan çok zarar getirebileceğini anlatır. Yetersiz miktardaki varlık, giderleri karşılamadığı için sahibini ekonomik sıkıntıya düşürebilir.
- Az lokma, çok şefkat getirir: Bir kimseyi ağırlamakla onun sevgi ve saygısı kazanılmış olur.
- Az mal kan yutturur, çoğu birbirini güttürür: Malın azının da çoğunun da sıkıntı verebileceğini anlatır. Az mal geçim derdi, çok mal ise idare yükü getirir (?).
- Az oku uz oku, her kitaptan bir cüz (hizb) oku: Bilgiyi geniş bir yelpazeden ve çeşitli kaynaklardan edinmenin önemini ifade eder. Yani, farklı kitaplardan, konulardan ve alanlardan bilgi almak, insanın genel kültürünü ve bilgi birikimini artırır (cüz: Bir bütünü meydana getiren kısımlardan her biri).
- Az olsun, uz (öz) olsun*: Yaptığınız iş, edindiğiniz şey az olabilir ancak temiz ve iyi olmalıdır.
- Az sabırda, çok keramet vardır: Küçük bir sabrın bile büyük fayda ve güzellikler getireceğini anlatır. Sabretmek umulmadık hayırlara kapı açar.
- Az sadaka çok bela defeder: Bir fakire, bir yoksula ufak da olsa bir yardımda bulunup sevap işleyen kişi, bu sevap karşılığında çoğu tehlikeyi kazasız atlatır.
- Az söyle, çok dinle*: Kişi az konuşursa hem çevresindekileri rahatsız etmemiş hem de daha az yanılmış olur.
- Az söyle öz söyle, iki dinle bir söyle: İletişimde öz ve etkili olmanın önemini vurgular. Kısa ve öz ifadelerle anlatım yapmak, gereksiz ayrıntılardan kaçınarak daha etkili bir iletişim sağlar; aynı zamanda dinlemenin, düşünmenin önemine de dikkat çeker.
- Az söyleyen çok rahat eder (Az söylemek, çok söylemekten evladır): Çok laf etmeyen, sadece yeri geldiğinde konuşan kimselerin başı kolay kolay derde girmez.
- Az söz çoğa varır: Kısa ve öz konuşmanın daha etkili olduğunu ifade eder. Fazla söz yerine özlü ve anlaşılır ifadeler kullanmak, dinleyiciler üzerinde daha güçlü bir etki yaratır.
- Az tamah çok ziyan getirir*: Hırs ve pintiliğin azı bile insanı her işte zararlı çıkarır.
- Az ver, çok yalvar: Birine olan borcunun tamamını ödeyemiyorsan hiç değilse bir kısmını ver, geriye kalanı için de süre iste.
- Az veren candan, çok veren maldan*: Varlıksız kimse, yardım olarak az şey verebilir, bu bir özveridir. Varlıklı kimse çok şey verebilir. Bu ise özveri sayılmaz.
- Az yaşa, azad yaşa: Uzun bir ömür sürmek yerine özgür ve bağımsız bir hayat yaşamanın daha değerli olduğunu ifade eder. Özgürlük, uzun ama kısıtlanmış bir hayattan daha kıymetli görülür.
- Az yaşa, çok yaşa, akıbet gelir başa: İnsan ne kadar yaşarsa yaşasın, başına gelecek olaylar kaderinde yazılıdır.
- Az ye, çok şükret: İnsan faydalandığı nimeti az da olsa küçümsememeli ve onu bağışladığı için Allah'a şükretmeyi hiçbir zaman unutmamalıdır.
- Az ye de borcunu öde: Borçlu kişinin tasarruf yaparak borcunu ödemesi gerektiğini ifade eder. Harcamalarını kısıtlayarak ve dikkatli bir şekilde para yöneterek borçlarından kurtulmanın önemini vurgular.
- Az ye de kendine bir hizmetçi/hizmetkar tut: "Ben sana iş göremem" anlamında tembellik edip, her işini başkalarına yaptırmak isteyen kişiler için söylenir.
- Az ye, uzun ye: Daha uzun ve sağlıklı yaşamak istiyorsak yemeği fazla kaçırıp sağlığımızı bozmamalıyız.
- Az yersen melek olursun, çok yersen helak olursun (Çok ye ol helak, az ye ol melek): Dengeli ve ölçülü yemenin sağlıklı olduğunu, aşırı yemenin ise zararlı olduğunu ifade eder.
- Az yetmez, çok artmaz: Doyumsuz ve kanaatsiz insanların tutumunu anlatır. Bu tür kişiler, azla yetinmez; çok verilse bile yine de tatmin olmazlar.
- Az yiyen az uyur, çok yiyen güç uyur*: Bir şeyin azı da, çoğu da zararlıdır.
- Az yiyen çok yer, çok yiyen az yer: Fazla yemekten kaçınan sağlıklı olur, uzun yaşar ve uzun bir ömürde daha çok yemiş olur. Çok yiyen obur kimselerin sağlığı çabuk bozulur ve ömürleri kısa olur, dolayısıyla kısa bir ömürde daha az yemiş olur.
- Az yiyenin hekimle, düz gidenin hakimle işi olmaz: Sağlıklı bir yaşam için ölçülü beslenmenin, huzurlu bir yaşam için de dürüst davranmanın önemini vurgular. İnsan, aşırılıktan kaçınırsa ne sağlık sorunlarıyla ne de adli meselelerle uğraşır.
- Aza çoğa katlanan çok erlik kazanır: Sabır ve fedakârlıkla hem azla yetinip hem fazlasını paylaşan kişinin saygı ve erdem kazanacağını anlatır.
- Aza kanaat, çoğa bereket: Azla yetinmenin huzur getireceğini, çok olana da şükrün bereket kazandıracağını anlatır. Kanaatkâr insan sıkıntı çekmez, şükredenin nimeti artar.
- Aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz*: Küçük şeylerle yetinmeyenler, büyük şeyleri elde edemezler.
- Aza sormuşlar nereye, çoğun yanına demiş* (Azca nereye, çokçanın yanına): "Küçük kazançlar bile hep varlıklı kişilere düşer, onların kazançlarına eklenir" anlamında kullanılır.
- "Azdan az" demişler, "Çoktan çok": Sahip olunan mal veya varlığın miktarına göre kaybın ya da harcamanın da değişeceğini anlatır. Az malı olan az kaybeder, çok malı olan ise kaybı da büyük olur.
- Azdan az kalır, çoktan çok: Sahip olunanın ölçüsüne göre sonuç alınacağını anlatır. Küçük olan küçük, büyük olan büyük getiri sağlar.
- Azdan git git, çok olur: Kişi büyük şeyleri azar azar biriktirerek elde eder.
- Azı çocuğa, çoğu kocana gösterme: Çocuğa evdeki eksikliklerin veya yoklukların fazla gösterilmemesi, çocuğun bu durumları aile dışına taşımaması için önemlidir. Öte yandan, kocaya evde her şeyin bol olduğunu göstermek, onun çalışma gayretini kaybetmesine yol açabilir
- Azı bilmeyen çoğu hiç bilmez*: Küçük de olsa bir iyiliğin değerini bilmeyen, daha büyük iyiliklere layık değildir.
- Azı çoğa tut (Hacı Ömer Kabe'den getirmiş, azımızı çoğa tutsunlar demiş): Küçük bir hediyeyi veya az bir şeyi bile değerli görüp memnun olmayı anlatır. Kanaatkâr olmak ve minnettarlık duymak erdem sayılır.
- Azı yetinir, çoğu getirir: Azla yetinen kişinin uzun vadede daha çok kazanç elde edeceğini anlatır. Kanaatkâr insan, sabır ve ölçülü davranışla çoğu kazanır.
- Azıcık ağrıya aş bastırır: Küçük bir acı ya da sıkıntı karşısında kişi ya da toplumun fazla tepki vermesini, yani küçük bir soruna abartılı çözümler aramasını anlatır. Gerçekten büyük sorunlar geldiğinde ise bu tür küçük tepkiler yetersiz kalabilir.
- Azıcık aşım, ağrısız (kaygısız) başım*: "Derdim olmasın da başka bir şey istemem" anlamında söylenen bir atasözü.
- Azına çoğuna bakma, eline geçene bak: Bir şeyin fazlasını veya azını istemek değil, elde edebilmek önemlidir.
- Ağacı çok olan köyün mezarı az olur: Bol ağaç ve yeşilliğin sağlığı ve huzuru artırdığını, dolayısıyla insanların daha uzun ve sağlıklı yaşamasına katkıda bulunduğunu ifade eder. Bu nedenle, ağaçların ve yeşil alanların önemini vurgular.
- Alıcı kuşun ömrü az olur*: Yaşamını başkalarına saldırarak, onları öldürerek sürdürenlerin sonu kaçınılmaz olarak aynıdır, onların ömrü de kurbanlarının ki gibi kısa sürer.
- Altının kıymeti azlığındadır: Değerli şeylerin genellikle nadir bulunduğunu ve bu nedenle kıymetli olduğunu ifade eder. Az bulunan şeyler, insanların gözünde daha değerli hale gelir.
- Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az*: Anlayışlı kişiler, biraz kapalı söylenmiş bir sözle bile ne denilmek istendiğini anlarlar; anlayış kıt olanlarsa, ne kadar açık söylense, ne kadar yinelense yine de anlamazlar: Cömert davran, götüremeyeceğin malın bari hesabından kurtulmaya bak diye yazılı olduğunu görür. Anlayana sivrisinek saz, anlamak istemeyene davul zurna az. (N. Erem)
- Azan kuşun ömrü az olur: Gururuna kapılıp olmadık işler yapanlar kendilerine zarar verirler.
- Bir tane az, iki tane karar, üç tane zarar, dört tane çingeneye yarar: Az çocuğun bakımı kolay, istekleri az olur. Çocuk fazla olunca hepsiyle aynı anda ilgilenmek güç olur.
- Borcun azı çoğu olmaz, hepsinin kaygısı birdir: Az da olsa, çok da olsa borç insana her zaman üzüntü ve sıkıntı verir.
- Bugün az yersen, yarın da yersin: Azar azar yenirse insanın ömrü uzun olur, oburluk ise ömrü kısaltır.
- Büyükler huzurunda az söyle tez kalk: Büyüklerin yanında daha saygılı ve dikkatli olunması gerektiğini vurgular. Bu, gereksiz konuşmalardan kaçınıp, daha az ama etkili bir şekilde söz alınarak saygının gösterilmesini öğütler.
- Çocuk dolu eve şeytan pek az girer: Çocuklar evin neşe kaynağıdır. Bu yüzden çocuk bulunan evlerde mutluluğu bozacak davranışlara kimse kalkışmaz.
- Çoğu gitti azı kaldı*: (Bir şeyin) Tamamlanmasına az kaldı, güç bölümleri bitti, geçti: Ektik, ektik, yetişecek / Çoğu gitti, azı kaldı. / Bütün yollar bitişecek, / Çoğu gitti, azı kaldı. (N. F. Kısakürek)
- Çoğu zarar, azı karar*: Hangi işte olursa olsun aşırılığa gidilmemelidir.
- Çok ile azın oyunu olmaz: Birbirine zıt olan şeylerin bir arada bulunduğu yerde huzur olmaz.
- Çok kucaklayan az devşirir:
- İnsan kaldıramayacağı yükün altına girerse yaptığı işten fazla bir şey elde edemez.
- Açgözlülük edip, bir şeyden kapasitesinin üzerinde yarar sağlamaya çalışan kimse umduğundan çok daha azını elde eder.
- Çok malın hesabı, az malın azabı çok olur: Çok malı olan zengin kimseler mallarının hesabını yapmakta zorlanırlar. Az malı olan fakir kimseler ise yoksulluktan şikayet ederler.
- Çok olup çöp olacağına, az olup öz olsun: Değersiz bir çokluk yerine kaliteli bir azlık tercih edilmelidir anlamındadır. Sayıdan çok nitelik önemlidir.
- Çok yemek adamı az yemekten koyar: Aşırı yemek yemenin zamanla insanı sağlıksız ve rahatsız bir hale getireceğini, ölçülü yemenin ise daha sağlıklı olduğunu ifade eder. Çok yiyen insanın ömrü kısa olacağından az yiyerek uzun yaşamaktan mahrum kalmış olur.
- Deve yükü aş olsa, aça az görünür: Yokluk içindeki insanın karnı çok aç olduğundan gözü kolay kolay doymaz.
- Dost bin ise azdır, düşman bir ise çoktur (Bin dost az, bir düşman çok)*: Dostlarını olabildiğince çoğalt. Düşmanlarını olabildiğince azalt. Dostun ne denli çok olursa olsun onlardan zarar gelmez ama bir tek düşmanın olsa hep zarar görme tehlikesi içerisinde yaşarsın.
- Geçinmeyene dokuz koca, okumayana dokuz hoca az gelir: Geçimsiz kadın kocası ne kadar anlayışlı olursa olsun problem yaratır. Öğrenmeye istekli olmayan kişi de ne kadar yol gösteren olursa olsun hiçbir şey öğrenemez.
- Gençliğin kıymeti bilinse, ihtiyarlığın şikayeti az olur: İnsan gençliğini ileriyi düşünerek yaşarsa, yaşlandığında muhtaç duruma düşmez.
- Göz ile kulak iki, ağız tek, çok görüp, çok dinleyip, az söylemek gerek: Kişi çok konuşmak yerine, çevresini sürekli gözlemleme ve dinlemelidir.
- Han da yalan, hamam da yalan, azıcık da sen oyalan: Dünya malının geçici olduğunu vurgular. İnsan ne kadar çok mala sahip olursa olsun, öldüğünde hepsini geride bırakır ve bu mallardan artık mirasçıları faydalanır.
- Her azın bir de çoğu olur:
- Her şeyin azı olduğu gibi çoğunun da bulunabileceğini anlatır.
- Az olan şeyin zamanla çoğalabileceğini ve sabırla birikim yapmanın önemine vurgu yapar.
- Her çok azdan olur*: Çoğu elde etmek için azları biriktirmek gerekir.
- Her şeyin azında olur bereket: Azla yetinmesini bilmeyen insan her şeyi bol harcadığı için çok da kazansa bereketi olmaz.
- Hileden sakınan azdır: Çoğu kişinin çıkar ve avantaj sağlamak için hileye başvurduğunu, dürüstlüğün nadir bir erdem olduğunu ifade eder. Hile yapmak kolay bir çözüm gibi görünse de, gerçekten dürüst kalabilenlerin sayısının az olduğu vurgulanır.
- İnce kanada (kelebeğe) Allah süsü çok, ömrü az vermiştir: Güzel ve narin şeylerin genellikle kısa ömürlü olduğunu ifade eder. Gösterişli ama hassas varlıklar, doğaları gereği uzun süre hayatta kalamaz.
- İş düzelir ömür azalır, sac düzelir hamur azalır (Ateş düzene girdi hamur bitti, işler düzene girdi ömür bitti): Tam işler düzene girdiğinde veya her şey yoluna girdiğinde, zamanın ya da fırsatların tükenmiş olabileceğini ifade eder. Zamanın ve fırsatların kıymetini bilmek gerektiğini, düzeni sağlamak için çok geç kalınmaması gerektiğini ve hayatı ertelemeden yaşamanın önemini vurgular.
- Kara gün dostu az olur: Zor ve sıkıntılı zamanlarda gerçek dostların sayısının az olduğunu, çoğu insanın iyi günlerde yanında olmasına rağmen kötü günlerde yanınızda kalacak dostların nadir bulunacağını veya bulunmayacağını ifade eder.
- Kara günün ömrü az olur: Zor ve kötü günlerin kalıcı olmadığını, zamanla yerini daha iyi günlere bırakacağını ifade eder. Kötü zamanların geçici olduğuna ve sabredilmesi gerektiğine vurgu yapar.
- Katilin ömrü az olur: Başkalarının yaşamına kasteden kimseler uzun ömürlü olmaz.
- Kendini çok öğen imamın cemaati az olur: Kendini beğenmiş o kimselere yakınlık gösteren az olur.
- Kısa günün kârı (kazancı) az olur*: Kısa süre çalışmayla elde edilen kazanç az olur.
- Kızı methederek evlendirirler, gelinin iyisini gören az olur: Kızların evlenmeden önce övülüp, evlendikten sonra ise eleştirilmeye başlanmasını ifade eder. Evlilik öncesi kızın olumlu özelliklerinin vurgulandığını, ancak evlendikten sonra gelinin iyi yönlerinin görülmeyip, daha çok eleştirildiğini anlatır.
- Lafın azı uzu, çobana verme kızı, ya koyun güttürür ya kuzu*: Ebeveynin, kızını isteyen kişinin yaşam tarzı ve iş alanının, kızının hayatını nasıl etkileyeceğini göz önünde bulundurarak karar vermesi gerektiğini ifade eder. Yani, kişinin iş ve yaşam tarzına göre eşinin de aynı şekilde bir yaşam sürdüreceğini düşünmelidir.
- Lokmayı az al, çok çiğne:
- Sağlıklı bir şekilde beslenmeye vurgu yapar. Yavaş yemek yemek, yiyeceği iyi çiğnemek sindirimi kolaylaştırır, midenin daha iyi çalışmasına yardımcı olur ve aşırı yemek yemekten kaçınılmasını sağlar.
- Her işte aşırılıktan kaçınılması gerektiğini ve bir işi yaparken acele edilmemesi gerektiğini anlatır. İnsan, her şeyi yavaş ve dikkatli bir şekilde yapmalı, düşünerek hareket etmelidir.
- Ortak çok olunca ziyan az olur: Ortaklaşa ticarette karda olduğu gibi zararda da ortaklık söz konusudur. Böylece olunca herhangi bir zarar durumunda ortaklar daha az zarar görmüş olurlar.
- Ölünün malı diriye az gelir: Çalışıp emek vermeden miras yoluyla elde edilmiş malın kıymeti pek bilinmez.
- Pulu az olanın, gussası da az olur: Malı az olan kimsenin derdi ve sıkıntısının da az olacağını anlatır. Çok mala sahip olan kişi, onu koruma ve yönetme kaygısıyla daha çok dert edinir (pul: para; gussa: tasa, keder).
- Şerrin azı da çoktur: Kötülüğün küçük bir kısmının bile büyük sorunlara yol açabileceğini, kötülüğün miktarının az veya çok olmasının fark etmediğini ve hiçbir şekilde kötülük yapılmaması gerektiğini ifade eder.
- Tamahkârın kısmeti az olur: Aşırı hırs ve açgözlülüğün insana fayda getirmeyeceğini anlatır. Kanaat eden daha çok huzur ve bereket bulur.
- Tuzun azı da birdir, çoğu da:
- Yemeğin çok tuzlu veya tuzsuz olması gibi değerli bir şeyin çok azının da çok fazlasının da istenen faydayı sağlamayacağını; bu nedenle, ölçülü ve dengeli olmanın önemli olduğunu anlatır.
- Bir şeyin miktarının önemli olmadığını, her durumda onun özünün değişmediğini ifade eder.
- Yağı az olanın pilavından bellidir: İnsanların yaptıkları işlerden ve ortaya koyduklarından maddi durumları belli olur.
- Yemeğin azından sözün çoğundan Allah ırak etsin: İnsan karnı doymadığı zaman nasıl rahatsız olursa uzun süren konuşmalardan da o derece rahatsız eder.
- Yırtıcı kuşun ömrü (ötmesi) az olur*: Başkalarına saldırmayı alışkanlık edinen kimsenin düşmanı çok olur ve bu düşmanlardan biri onun canına kıyar.
- Yolcu yolunda gerek, az olsun uz olsun: Yola çıkan kimsenin karşısına çıkan zorluklara aldırmadan hedefinden sapmaması gerektiğini anlatır. Yolun uzunluğu ya da kısalığı değil, varılacak yere ulaşmak önemlidir.
- Yüz verme arsız olur, az verme hırsız olur*: Öğüt vermede, rızkını sağlamada, terbiye vermede insanlara ölçülü davranmak gereklidir. Ölçüyü kaçırırsak sonuç amaçlananın tersi olur.
- Zalimin ömrü az olur: Sürekli başkalarına kötülük eden, suçsuz insanların hakkını yiyen kimselerin düşmanı çok olur bu yüzden fazla uzun ömürlü olmazlar.
- Zenginin gözü az görürse fukaranın gözü de çok görür: Zengin kişi bolluk içinde yaşadığından her şeyin çoğunu ister. Fakir ise hep azla yetinmek zorunda kaldığından küçük şeyler bile ona çok görünür.
Soru/Yorum Gönder