Bel nedir ne demektir? İlgili deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0

bel (I)


  1. İnsan bedeninin göğüsle karın arasındaki dar bölümü.
  2. Bu bölümün sırtın altına ve karnın arkasına rastlayan bölgesi: Bel ağrısı.
  3. Hayvanlarda omuz başıyla sağrı arası: Bu atın beli düşükçe.
  4. İki dağ arasında geçit veren çukur.
  5. Geminin orta kısmı.
  6. (Erkek için) Cinsel birleşme sırasında ya da cinsel uyarılma gibi nedenlerle akan salgı, bel suyu, meni, sperm.


bel (II)


  1. Eski usul tahta basacaklı bağ belleme küreği ile toprak bellenirken
    Bel (kürek)
    Toprağı kazmaya ya da altını üstüne getirmeye yarayan, ayakla basılacak yerine basılarak yere batırılan, sivri uçlu, kürek ya da çatal biçiminde tarım aleti.


bel (III)


  1. İşaret, im.


bel (IV)


  1. (Graham Bell'in adından) Radyo ya da telsizde, akım ya da güç gibi iki fiziksel büyüklüğün oranının logaritması cinsinden kullanılan bir birim. Ses şiddetiyle ilgili bir ölçü birimi olup kulak ancak "bel"den on kat daha az sesleri ayırt edebildiğinden ölçülerde daha çok "desibel" kullanılır.


İlgili birleşik kelime ve fiiller


  • Bel kıra kıra: Kırıta kırıta, salına salına.
  • Bel kırmak: (Gövdeyi) Belden sağa sola bükmek.
  • Bel suyu: Meni, sperm.
  • Beli çökmek: Kamburlaşmak.
  • Beli gelmek: (Erkek için) Cinsel birleşme sırasında salgı boşaltmak.
  • Belini getirmek: (argo) Bir sözün ya da davranışın çok tekrar edilip bıktırıcı duruma gelindiğini anlatır.
  • Bel bellemek: Toprağı belle (kürekle) kazmak, altüst etmek.


İlgili deyimler ve anlamları


İçinde "bel" kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları:

  • Bel bağlamak: (deyiminin anlamı) İnanmak, birine güvenmek.
  • Bel vermek: (Duvar gibi dik şeyler) Dışarıya doğru ya da (tavan, kiriş gibi yatay şeyler) aşağıya doğru kamburlaşmak.
  • Beli açılmak: Küçük abdestini tutamaz olmak.
  • Beli bükük: Güçsüz, zavallı.
  • Beli bükülmek: Güçsüz kalmak, bir işi yapamayacak duruma düşmek, iyice yaşlanmak, çöküntüye uğramak.
  • Beline sağlam (olmak): Irz ve namusuna saygılı olmak.
  • (Bir şey birinin) Belini bükmek: Çaresiz bırakmak: Kuraklık köylünün belini büktü.
  • Belini doğrultmak: Yeniden durumunu düzeltmek.
  • Belini kırmak:
    1. (Birini) Bir şey yapamaz duruma getirmek.
    2. Bir işin, yapılması en güç bölümünü yapmak.