Şehirler ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde il, ilçe, şehir veya ülke adları geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Acem kılıcı gibi: (Acem kılıçlarının iki yüzünün de kesmesine atıfla) İkiyüzlü, hem birinden yana, hem ona karşı olabilen, her iki tarafı da idare edebilen, güvenilmez (kimse): İki taraftan menfaat koparmak için Acem kılıcı gibi iki yüzlü bir tarafsızlıktır (A. Us). Bir Acem kılıcı gibi her tarafı kendisine yontmayı bilen adamdı. (E. İ. Benice)
- Atı alan Üsküdar'ı geçti: Fırsat kaçırıldı; artık yapacak bir şey kalmadı, geç kalındı: Anladık ama geç anladık; atı alan Üsküdar'ı geçti. (H. Atmaca)
- Bulgurlu'ya gelin mi gidecek?: Gereği yokken durmadan çeyiz hazırlarmış gibi işler yapıp çalışan kızlar için, takılma yollu söylenen bir söz (Bulgurlu: İstanbul ilinin Üsküdar ilçesinde bulunan bir mahalle adı).
- Bulunmaz Bursa (Hint) kumaşı: (alay) Pek az rastlandığı ve pek değerli olduğu düşünülen şey: Bence havalı, ukala, kendini, bulunmaz Bursa kumaşı gören, kibirli biri gibi (F. Kadri). Neden geçmezmiş ele?.. Bulunmaz Hint kumaşı değil ya!.. (K. Tahir)
- Cezayir dayısı gibi kurulmak: Kurum satarak yayılmak: "Erenler şu peykede Cezayir dayısı gibi kurulmuş oturan ihtiyara bu köyde Mehmet Ağa derler." (M. Kaplan)
- Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak: Büyük bir kazanç arkasından koşarken eldekini de kaçırmak: Bu hayal Ermenilere pahalıya mal olmuş, Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmuşlardı. (M. Konuk)
- Göründü Sivas'ın bağları: Umutla beklenilen bir olayın ters yönde gerçekleştiği belli oldu.
- Halep oradaysa arşın burada!: Abartmalı bulunmuş bir sözün ya da savın kanıtını istemek için kullanılır: Kardeş Halep ordaysa arşın burada, buyur... Sen buradasın. Söz ispat ister, yaşamda gerçekliğini ister, sonuç ister. (H. İ. Genç)
- Halep yolunda deve izi aramak: Karmakarışık olarak bir arada bulunan binlerce benzeri arasında aradığını bulmaya çalışmak: Yüzlerce e-posta vardı ve çoğu açılıp okunmamıştı bile. "Püf," dedim, "neredeyse hepsi kızlardan". "Evet," dedi, Halep yolunda deve izi arayacağız anlaşılan. (Ö. D. Koç)
- Hanya'yı Konya'yı anlamak: Bir işin iç yüzünü sonradan sonraya öğrenerek (pişmanlıkla) aklı başına gelmek: "O bir günde, o nezarette geçen bir günde anladım Hanyayı Konyayı Muzaffer Ağa". (Ç. Yiğenoğlu)
- İğne deliğinden Hindistan'ı seyretmek: Küçük bir olaydan büyük anlamlar çıkarmak: Arif odur ki gördüğünü gördüm demez, bildiğini bildim demez, iğne deliğinden Hindistan'ı seyreder. (M. And)
- Karadeniz'de gemilerin mi battı?: Çok düşünceli ve durgun görünen kimseler için kullanılan bir söz: Karadeniz'de gemilerin mi battı abla, neye üzgünsün böyle? (S. Öz)
- Karadeniz fırtına, al pırtını sırtına: "Ortalık çok karıştı, en iyisi pılıyı pırtıyı toplayıp buradan gitmek" anlamında kullanılan bir söz: Bu köyde daha ne duruyorsun? Karadeniz fırtına, al pırtını sırtına, haydi yallah!.. (M. Y. Kandemir)
- Karamürsel sepeti sanmak: Birini ya da bir şeyi ufak tefek görüp de önemsiz saymak: Sessiz sakin duruyorum diye Karamürsel sepeti mi sandınız beni? (V. Çetin). Boyuna posuna bakan onu Karamürsel sepeti sanır, halbuki yumruğu Bozdoğan armudu gibidir. (M. Yesari)
- Mal bulmuş Mağribî gibi (sevinmek): Büyük bir zenginliğe kavuşmuşçasına, eline büyük bir fırsat geçen birinin büyük bir hırsla sevinmesini anlatır: Altın da çok ya bunda kızım. Hâliyle lüks hayatı Frenklerin tüm prenslerinin şatafatının fevkinde olunca gâvur karıları mal bulmuş Mağribi gibi saldırıyorlar buna. (İ. Deniz)
- Marmara çırası gibi yanmak: Büyük zarar görüp acı duymak: Aman efendim, oğlan arkasından Marmara çırası gibi bir yanış yandı, bir mektuplar döşendi ama öbürü Nuh dedi Peygamber demedi (M. K. Su). Hapı yuttuk.. Yandık biz Marmara çırası gibi! (Ş. Balkı). Hele yoksulsan, yandın Marmara çırası gibi. (Füruzan)
- Mısır'daki sağır sultan bile duydu: Duymayan kalmadı, herkes duydu: "Bu günlerde köşkün kızının birilerine verileceğini Mısır'daki sağır sultan bile duydu. Sen duymadın mı?" diye sordu bana. (M. Çuhacı)
- Senin aradığın kantar, Bursa'da kestane (şeftali) tartar: "Uygulanmasını istediğin şeyleri burada gerçekleştirme imkanı yoktur, o imkanlar çoktan yok oldu" anlamında kullanılan bir söz: – Efendim işte size sorduğum hanımlar bunlardı, şimdi ben resmi bu hanımlarla beraber çıkarmak isterim. Kaça mal olursa ödemeye hazırım. – Sen bana baksana oğlum, senin aradığın kantar Bursa'da kestane tartar. Sen şuradan namusun ile defolur gider misin yoksa ben seni gidereyim mi? Haydi bakayım Çelebim, arabanı çek... (Kavuklu Hamdi)
- Tırhallı, hep bir hâlli: Aynı şartlar altında bulunanların aynı durumda olduklarını anlatmak için söylenen bir söz (Tırhal: Tokat'ın Turhal ilçesi).
- Yalova kaymakamı:
- Kendini önemli sanan kişiler (veya önemsiz sayılan şeyler) için "kim takar Yalova kaymakamını" biçiminde şaka yollu söylenen, önemsemezlik veya umursamazlık belirten deyim: Aptal olma, sen gitsen ne olur gitmesen ne olur? Kim takar Yalova kaymakamını. (Y. Kaftanoğlu)
- (argo) "O da kim oluyormuş, ona kim önem verir" anlamında söylenen söz: "Hadi ordan, Yalova Kaymakamı sen de!" (R. Ilgaz)
- Yürek Selanik: (şaka) Çok korkak, ödlek: Cesur sanmayın beni, bende yürek selânik / İnsan üç buçuk atar yüreği olsa çelik (A. Nesin)
Şehirler ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde il, ilçe, şehir veya ülke isimleri geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )
- Abdal tekkede, hacı Mekke'de bulunur*: Herkes kendisine yakışan ve uğraştığı işle ilgili olan yerdedir.
- Akıl yok başta, ne gezersin Maraş'ta?: İnsanın aklının ermediği ve bilgi sahibi olmadığı işlere kalkışmaması gerektiğini, aksi halde zor durumda kalacağını ifade eder.
- Allah birine yürü ya kulum dedi mi, Tosya'ya sâi olur: Allah bir kuluna destek oldu mu, hiç tahmin edilemeyen bir anda ve hiç tahmin edilemeyen bir yerde o kuluna sayısız olanaklar sağlar.
- Amasya'nın bardağı, biri olmazsa biri daha*: Ele geçirilemeyen ya da elden kaçan bir şey için üzülmek boştur, çünkü her zaman bir benzeri sağlanabilir.
- Ana gibi yâr olmaz, Bağdat gibi diyar olmaz*: İnsanlar için anne kadar güzel, cana yakın, candan dost yoktur.
- Ar gitti Mısır'a, namus da ardı sıra: Utanma ve haya gibi ahlaki değerlerin kaybolması, namus ve onur gibi diğer erdemlerin de zamanla yok olmasına yol açar.
- Aşığa Bağdat uzak değil (ırak gelmez, sorulmaz)*: Bir şeyi elde etmek için vazgeçilmez tutkular içinde olan kişi, bu uğurda her türlü güçlüğe katlanmayı göze alır.
- Balın olsun tek, sinek Bağdat'tan gelir: İyi ve güzel işlerle uğraşıp önemli işler başarmış kimselerin tanınmak için reklama ihtiyaçları yoktur. Ünleri çok uzaklara kendiliğinden gider.
- Benden uzak olsun da Mısır'a sultan olsun: İnsan, zarar gördüğü veya sevmediği kişilerin kendisinden uzak durmasını ister. Onların iyilik bulmasıyla ilgilenmez, yeter ki kendi hayatından uzak olsunlar.
- Bez alırsan Mısır'dan (Musul'dan), kız alırsan asilden*: Bazı şeylerin kalitesinin veya değerinin geldiği yere göre değiştiğini anlatır. Mısır bezi gibi kaliteli malzemelerin değerli olduğu gibi, köklü ve iyi bir aileden gelen bir eşin de saygı göreceği vurgulanır.
- Çanakkale çanağıdır, ondan sır çıkmaz: Bir kişinin yetiştiği ortam ve yaptığı işler, o kişinin olgunlaşıp gelişmesini sağlamışsa o kişiye her yönden güvenilebilir.
- Çanakta balın olsun, Yemen'den (Bağdat'tan) arı gelir: Değerli malı olan kimsenin, müşteri bulma kaygısı çekmesine gerek yoktur.
- Çanakta merhemin olsun, Bağdat'tan kel gelir: Değerli ve işe yarar bir ürün üreten kişinin veya o ürünün nerede olursa olsun talep göreceğini ifade eder.
- Çeken bilir Borlu Beli'nin kışını: Bir olay tam olarak anlayabilmek için onu yaşamak, yani olayın içinde bulunmak gerekir.
- Daha Hanya'yı Konya'yı bilmez, devenin gevişine güler: Bazı görgüsüz kimseler hiçbir bilgileri olmadığı halde her hangi bir iş konusunda o işle uğraşan kimseleri eleştirmeye kalkarlar (geviş: Bazı hayvanların yutmuş olduğu yiyeceği tekrar ağzına getirip uzun süre sakız gibi yeniden çiğnemesi).
- Deve Kabe'ye gitmekle hacı olmaz*: Gerekli niteliklerden yoksun olan kişi, bir takım gereklilikleri yerine getirse bile kişiliğine değer kazandıramaz.
- Develer gelir Mardin'den, bak neler çıkar ardından: Halk arasında yeni duyulan ama tam olarak neye varacağı belli olmayan olaylar için söylenir. Bir işin veya söylentinin başlangıçta önemsiz görünse de sonrasında büyük gelişmelere yol açabileceğini anlatır.
- Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan oldu (Tosya'ya pirince giderken, evdeki bulgurdan oldu): Akılsız ve açgözlü kimseler daha değerli bir şeyi elde etmek için uğraşırken akılsızlığı yüzünden elinde olanı da kaybederler (Tosya: Kastamonu'nun bir ilçesi).
- Dimyat pirincidir, çok su kaldırır:
- Bir işin hemen sonuçlanmayacağını, emek ve zaman gerektirdiğini ifade eder. Başarıya ulaşmak için sabırlı olunması gerektiğini vurgular.
- Büyük ve değerli görünen şeylerin genellikle yüksek bir bedel veya zahmet gerektirdiğini anlatır.
- Diyarbekir, Allah vekil: Verilen bir sözden cayılmayacağını kesin olarak belirtmek için kullanılan ve yemin özelliği taşıyan bir atasözü.
- El yumruğu yemeyen kendi yumruğunu Bozdoğan armudu sanır*: Başkasının gücü karşısında boyun eğmek zorunda kalacağını anlayamamış kimse, kendi gücünün herkese boyun eğdireceğini sanır (Bozdoğan: Aydın ilinin bir ilçesi).
- Eşeğine bakmaz da Hasan Dağı'na oduna gider: Elindeki imkânı değerlendirmeyip olmayacak şeylerin peşinden koşan kişileri anlatır. İnsan önce kendi durumuna bakmalı, sonra büyük işlere girişmelidir (Aksaray-Niğde arasında bir dağ).
- Geçti Bor'un (Bolu'nun) pazarı sür eşeğini Niğde'ye*: Bu işin üzerinde durma zamanı geçti, fırsat kaçtı, artık iş işten geçti (Bor: Niğde ilinin bir ilçesi).
- Gideceğin Antep, yiyeceğin pekmez: Böyle bir yol tutanın elde edebileceği şey peşin olarak söylenebilir.
- Gönül yapmak Kabe yapmaktır: Bir insanın gönlünü almak, onun mutlu olmasını sağlamak çok önemli bir şeydir. Bir insanın gönül kırgınlığını gidermek, Kâbe yapmak kadar kutsal, ama oldukça zor bir iştir.
- Hacı hacıyı Mekke'de (derviş dervişi tekkede) bulur*: Aynı yolda ve amaçta olanlar, birbirleriyle o yolda buluşurlar.
- Haklı söz, haksızı Bağdat'tan çevirir*: Doğru ve inandırıcı söz, yanlış inanç ve anlayışta olan kişiye, çok geç bile olsa doğru yolu gösterir.
- Halep yolunda deve izi mi ararsın? (Halep yolunda deve izi sayar): Sonuç alınamayacak akılsızca işlerle uğraşanlar için söylenen bir atasözü.
- Her akıl bir olsa Bilecik'te pazar olmaz: Her insanın zekası kolay kazanmayı bilecek şekilde yaratılsaydı dünyada zor iş olmazdı.
- Herkes gider Mersin'e biz gideriz tersine*: Bir işin göz göre göre ters yapıldığını, yolunda yapılmadığını anlatır.
- İnsana kardeş gibi yâr, Irak gibi diyar olmaz: Kardeşler arasında ufak tefek anlaşmazlıklar da olabilir ama kardeş kardeş için her türlü fedakarlığı yapar.
- İstanbul'da darısı olanın İzmir'de karısı olmaz: İnsanın işi ve mal varlığı nerede ise evi de orada veya o bölgeye yakın olmalıdır.
- İstanbul'dan gelen eşek, kırk gün at gibi gezer: Büyük şehirde bulunmuş kişilerin taşrada ya da küçük yerlerde kendilerini farklı ve üstün göstermeye çalıştıklarını anlatır.
- İstanbul'un taşı toprağı altındır: İstanbul büyük bir kent olduğundan herkes için iş ve kazanç olanakları sunar.
- Kahve Yemen'den gelir, bülbül çemenden: Her şeyin kaynağı ve yetiştiği yeri farklı olduğunu, her şeyin kendi doğal yerinden, anavatanından geldiğinde güzel olacağını anlatır.
- Karadeniz coştu, dalga baştan aştı: Bir olayın ya da duygunun kontrolden çıkarak etkisinin büyüdüğünü ifade eder.
- Karaman'ın koyunu sonra çıkar oyunu*: Bir şeye tam güvenmeyip ileride nasıl olacağını beklemek gerekir.
- Kasımpaşalı, eli maşalı: İstanbul ilinin Beyoğlu ilçesi Kasımpaşa semtinde yaşayan insanların kavgacı olduğunu vurgulamak için kullanılan bir atasözü.
- Kasımpaşalı deyince hepsi içindedir: İnsanlar arasında ayrım yapmamak gerektiğini vurgulamak için kullanılan bir atasözü (?).
- Kayseri'de kuşun sütü, yılanın ödü bulunur: Kayseri'nin ticaretteki zenginliğini ve çeşitliliğini anlatmak için söylenir. Her türlü malın, hatta imkânsız gibi görünen şeylerin bile burada bulunabileceğini ifade eder.
- Kendi hasırda, gönlü Mısır'da: Yokluk içinde yaşadığı hâlde, gözü yükseklerde olan kimselerin durumunu belirtmek için kullanılan bir atasözü.
- Keşiş dağı arpalık, o da saban yürürse: Bir işin ya da sıkıntının çözümünün mümkün olduğunu fakat bunun için yerine getirilmesi gereken ağır şartlar bulunduğunu anlatır. İnsanlara kolay gibi görünen ama aslında güç şartlara bağlı çözümler öneren kimselerin tavrını eleştirmek için söylenir (Bursa Uludağ'ın eski adı).
- Kısmetse gelir Hint'ten Yemen'den; kısmet değilse ne gelir elden*: Bir şey bizim kısmetimizse en uzak yerlerden bile gelip bizi bulur, kısmetimizde yoksa ne yapsak boşunadır.
- Kul iken adam bir gün Mısır'a sultan olur: Doğruluk, dürüstlükten şaşmayan insan eninde sonunda özlediği mutlu ve rahat bir yaşama kavuşur.
- Niyetsiz hacı, ya Bağdat'tan döner ya Arafat'tan*: Bir işi yapmaya niyetlenmeyen veya niyeti güçlü olmayan kişinin o işi tamamlayamadan geri döneceğini ifade eder.
- Oturduğu ahır sekisi, çağırdığı İstanbul türküsü: Bazı kimseler sıkıntı içinde yaşadıkları halde kendilerini etraflarına zengin ve lüks içinde yaşıyormuş gibi göstermeye çalışırlar.
- Pekmez gibi malın olsun, Antakya'dan sinek gelir*: Güzel malı olan kimse, alıcı kaygısı çekmez. Onun malına uzak yerlerden bile alıcı çıkar.
- Rumeli'nin bozgunu, Anadolu'nun salgını, İstanbul'un yangını: Farklı bölgelerin kendilerine özgü büyük felaketleri olduğunu ifade eder.
- Sev seni seveni hak ile yeksan ise de, sevme seni sevmeyeni Mısır'a sultan ise de*: Toplumdaki yeri ne düzeyde olursa olsun, sevgi gördüğün kişiye sen de sevgiyle karşılık ver; birisi sana içinde sevgi taşımıyorsa o kişi kim olursa olsun ondan uzak dur.
- Sora sora Bağdat bulunur*: Bilgi ve yol sorarak veya araştırarak aranan sonuca ulaşılabileceğini ifade eder. Merak ve çaba sayesinde hedefe varmak mümkündür.
- Top otu (barut) beylikten olunca, güllesi Bağdat'a gider*: Yararlandığı gereci bedava elde eden ve bol bol kullananla yarışılmaz.
- Üsküdar'da sabah oldu: Sen kendine gelene, iş göreyim diyene kadar vakit çoktan geçti.
- Ya Halep ya Şam derken Eğriboz çıktı: İki şeyden biri umulurken daha farklı bir şeyin bahse konu olmasını anlatır (?).
- Yanlış hesap Bağdat'tan döner: Yanlış bir işin yanlış olduğu er ya da geç ortaya çıkacağını ve düzeltilmesi gerekeceğini ifade eder.
- Yemen'e giden kahve götürmez: Yemen'in kahvenin anavatanı olmasından yola çıkarak, bir yere götürülecek şeyin orada zaten bolca bulunduğunu ifade eder. Gidilen yerde zaten olan bir şeyi taşımak gereksiz ve anlamsızdır.
- Yüz (tüy) güzelliği hamamdan eve, huy güzelliği Urum'dan Şam'a: Yüz güzelliğinin geçici ve zamanla kaybolabileceğini iç güzelliğin ise sınırları aşabileceğini ve uzun süre varlığını koruyabileceğini vurgular (Urum ve Şam, o dönemlerde birbirlerine çok uzak bölgeler olarak bilinirdi).
Ayrıca bkz.: İçinde "şehir" sözcüğü geçen atasözleri ve anlamları
Soru/Yorum Gönder