![]() |
Adalet |
- Belli bir toplumsal örgütlenmede herkesin yasalarla tanınmış hakkını vermek, bu hakka ilişmemek ilkesi ya da eylemi, tüze.
- Tüzeyi uygulayan, yerine getiren devlet örgütleri: Suçlular adaletin pençesinden kurtulamaz.
- Eşitlik, doğruluk, haklılık.
Adalet ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "adalet" kelimesi geçen ya da o anlamda kullanılan deyimler, birleşik kelimeler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Adalet dağıtmak: Düzenin ve yasaların sağladığı hakları sahiplerine vermek: Bir eliyle merhamet ve adalet dağıttı. Diğer elini yumruk yapıp zalimlerin, hainlerin suratına indirdi. (A. Emre)
- Adalet etmek: (eskimiş) Adil davranmak, adalete uygun hareket etmek: Koca Mehmed Paşa bir adalet etti ki sanki Hz. Ömer adaleti etti. (Evliya Çelebi)
- Adalet göstermek: Adil davranmak, hakka riayet etmek: Hakan, vezirin öğütlerine uyarak, iyi kanunlar koydu, adalet gösterdi, yurt dinçliğe kavuştu... (Kutadgu Bilig)
- Adalet kapısı: Hak ve hukukun aranması için başvurulan yer (mahkeme): Burası adalet kapısı, adaletin yerini bulacağı yer. (Ş. Ceviz)
- Adaletin pençesi: Hak ve hukuk ilkelerini uygulama yetisi, gücü: Benim gibi ipsiz arkadaşların çoğu adaletin pençesine düşmüştü. (C. Gündoğdu)
- (birinin) Adaletine sığınmak: Birinden anlayış, hoşgörü, yakınlık beklemek: Hem yap dersin hem günahkâr sayarsın. / Kıyamet gününde ellerim duada, senin adaletine sığınırım. (Ziya Paşa)
- Adaletten kaçmak: Bir suç veya zan halinde resmi makamlara teslim olmamak: Kanundan ve adaletten kaçıp kurtulduğunuzu sanmayın. Bir ilahî adalet var ki, ondan kaçmak mümkün değildir. (H. Ertuğrul)
- Hak gözetmek: Doğruya göre hareket etmek, hakka riayet etmek: İslâm, savaşta bile hak-hukuk gözetir, merhamet tevzi eder. (O. N. Topbaş)
- Hak yerini bulmak: Haklının kim olduğu er geç ortaya çıkmak: Şurası kesindir ki, bunlar daha önce de fitne çıkarmak istediler ve sana türlü isler çevirdiler. Nihayet hak yerini buldu. (Tevbe Suresinden)
- Haklı çıkmak: Davasının, savının ya da tutum ve davranışının doğru olduğu anlaşılmak: Gâvurdu hepsi. Yengesi haklı çıkmıştı. Bunlara güven olmazdı. (F. Çetinel)
Adalet ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "adalet" sözcüğü geçen veya o anlamda kullanılan atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )
- Adalet ile zulüm bir yerde durmaz: Hakkaniyetin olduğu yerde haksızlığın barınamayacağını anlatır. İnsan, adaletin hâkim olduğu yerde zulme fırsat bulamaz.
- Adalet mülkün temelidir: Adaletin olmadığı, kanunların işlemediği toplumlar uzun süre yaşayamaz.
- Adalet olmayan yerde, sefalet olur: Adaletin bulunmadığı toplumlarda huzur ve refahın da olmayacağını anlatır. İnsanlar, ancak adaletle güven içinde yaşayabilir.
- Adalet olmayınca bir yerde, insan düşer o yerde her derde: Adaletsizliğin olduğu bir ortamda insanların çeşitli sorunlarla karşılaşabileceğini ifade eder. Adaletin eksik olduğu yerlerde huzur ve denge sağlanamaz, bu da çeşitli sıkıntılara yol açar.
- Abidin ibadeti nefsini, adilin adaleti âlemi ıslah eder: İbadetin insanın kendi iç dünyasını düzeltmeye yaradığını, adaletin ise toplumu ve dünyayı düzene koyduğunu ifade eder. Kişisel arınma ibadetle, toplumsal düzen adaletle sağlanır.
- Adilin bir saatlik adaleti, abidin bir senelik ibadetinden evladır: Adaletin topluma faydasının bireysel ibadetten daha üstün olduğunu anlatır. İnsanlara hakkını vermek, en büyük kulluk göstergelerindendir.
- Arsız güçlü olunca haklı suçlu olur: Kendisini kollayan çevresi geniş olanlar suç işledikleri zaman ne yapar eder suçu başkasının üzerine yüklerler.
- Az yiyenin hekimle, düz gidenin hakimle işi olmaz: Sağlıklı bir yaşam için ölçülü beslenmenin, huzurlu bir yaşam için de dürüst davranmanın önemini vurgular. İnsan, aşırılıktan kaçınırsa ne sağlık sorunlarıyla ne de adli meselelerle uğraşır.
- Ben suçluyu tanırım, lakin ara yerde borçlu olmasa: Borçlu olmak, kişinin işlerini adil ve doğru bir şekilde yapmasını engelleyebilir ve bu nedenle suçluluk veya suçlar göz ardı edilebilir.
- Boynuzlu koyunun boynuzsuzda hakkı vardır: Genel olarak daha güçlü veya üstün olanların, daha zayıf veya az olanlara karşı adil ve saygılı davranmaları gerektiğini ifade eder.
- Böyle gerek danaya, buzağının hakkını yemeye: Gücüne dayanarak güçsüzün hakkına el atanlar ağır biçimde cezalandırılmalıdır ki bir daha bu zorbalığı yaymasın.
- Dağıtanın payı olmaz: Bölüşülen bir şeyde payı olan kişinin adaletli bir şekilde bölüştürme yapamayabileceğini, kendi payını kayırabileceğini ifade eder (?).
- Dava için bir kadı, iki şahit lazımdır: Adaletin yerini bulması için birden fazla şahit ve davanın yürütülmesi için adli bir makam gerekir.
- Dava için bir kadı, ispat için bin şahit: Bir sorunu çözmek veya yargıya taşımak kolaydır, ancak doğruluğu kanıtlamak oldukça zordur. Hak yerini bulsun diye sağlam deliller ve güçlü şahitler gerekir.
- Davacın kadı olursa, yardımcın Allah olsun (Davacısı kadı olanın yardımcısı Allah olsun)*: Senden davacı olan, seni yargılayacak kişiyse elbette kendisini haklı çıkaracak ve sana ağır bir ceza verecektir.
- Delilsiz dava, kadısız mahkeme (olmaz): Kanıt olmadan bir davanın sonuçlanamayacağını ve yargılama sürecinin adil bir şekilde yürütülemeyeceğini ifade eder. Hem delilin hem de hakimin adalet için vazgeçilmez olduğunu vurgular (?).
- Doğruluk hak kapısıdır: İnsanların doğru ve adil davranışlarla hareket etmelerinin, hak ve adaletin kapısını açtığını ve bu yolda ilerlemenin önemini vurgular.
- Doğruya zeval yoktur, çekseler bin divana: Doğru olanın zamanla zayıflamadığı veya yok olmadığı vurgulanır. Doğru olduğuna inanılan bir durum veya gerçek, ne kadar sorgulansa da doğruluğunu korur. Binlerce mahkemeye veya tartışmaya rağmen doğruluk değişmez kalır.
- Güç gelince hak kapıdan çıkar: Kaba kuvvetle işlerin yürüdüğü yerde hak, adalet olmaz.
- Hak değirmende olur: Kişinin harcadığı emeğin karşılığını adil bir şekilde almasının her zaman mümkün olmadığını ifade eder. Bu atasözü genellikle haksızlık eden kişilerce bir tür savunma olarak kullanılır.
- Hak deyince akan sular durur*: Bir anlaşmazlıkta adaletli ve yansız davranılırsa kimsenin söyleyecek sözü kalmaz.
- "Hak" diyen mahrum kalmaz: Allah'ın adaletine sığınan hakkı neyse onu alır.
- Hak doğrudadır: İnsan doğru yoldan ayrılmadıkça adalet her zaman ondan yanadır.
- Hak doğrunun yardımcısıdır: Allah doğruluktan şaşmayanlara her zaman yardımcı olur.
- Hak gelince batıl gider: Bir şeyin doğrusunu bilen, her zaman haklıyı savunan kişiler ortaya çıktığında, orada bulunan yalancı, sahtekar kişiler daha fazla kalamazlar.
- Hak hakkı bulur: Adil olanın ve doğru olanın eninde sonunda gerçekleşeceğini ifade eder. Doğru yolda olan kişiler, hak ettikleri karşılığı er ya da geç alırlar.
- Hak söze mecnun dahi razı olur: Gerçeğin akıllı olsun deli olsun herkes tarafından kabul edileceğini ifade eder. Hiç kimse, doğru ve adil olan bir şeye karşı çıkamaz.
- Hak verilmez, alınır: Kişi bir şeyi elde etmek için emek harcamışsa karşılığında kaldığı bağış değil hakkıdır.
- Hak yerde kalmaz*: Kişinin hakkı veya emeğinin karşılığının sonunda mutlaka kendisine verileceğini ifade eder
- Hak yerini bulur*: Yapılan haksızlıkların er ya da geç ortaya çıkacağını ifade eder. Adalet, eninde sonunda gerçekleşir.
- Hak yerini bulur, su çukurunu: Yapılan bir haksızlık uzun süre devam etmez, bir gün mutlaka son bulur. Aynı şekilde bir iş için emek sarf eden kişi de emeğinin karşılığını alır.
- Haklı hakkından vazgeçmez: Bir davada haklı olan kimse hakkını haksız olana yedirmez. Sonuna kadar mücadele eder.
- Hekimsiz, hakimsiz memlekette oturma*: Sağlık hizmeti ve adalet olmayan yerde huzur bulunamayacağını anlatır. İnsan, güvenlik ve esenlik için hekim ve hâkimin varlığına muhtaçtır.
- Her terazi doğru tartmaz: Herkesin veya her şeyin mutlaka doğru veya adil olmayabileceğini ve bazen yanıltıcı olabileceğini de ima eder. Doğruluğun ve güvenirliliğin sorgulanması gerektiğine atıfta bulunur.
- Hırsız güçlü olunca mal sahibi suçlu olur: Güçlü veya etkili kişilerin haksızlık yapması durumunda, mağdurların haklarını korumakta zorlandığını anlatır. Güçlülerin adalet karşısında daha az sorumlu tutulduğu bir durumu ifade eder.
- Hırsızın azgınlığı subaşının ihmalindendir: Kötülüklerin artmasının denetimsizlikten kaynaklandığını anlatır. Bir yerde düzen ve adalet sağlanmazsa suçlular cesaret bulur [subaşı: (tarih) Şehirlerin güvenlik işlerine bakan görevlilerin başı].
- Kadı anlatışa göre fetva verir*: Bir olay nasıl aktarılırsa kararın da ona göre şekilleneceğini ifade eder. İnsanlar genellikle kendilerine sunulan bilgiye göre hüküm verir, bu yüzden doğru ve eksiksiz anlatım önemlidir.
- Kadı davacı, muhzır şahit olunca, iş Allah'a kalır: Yargılamayı yapan kişi aynı zamanda davacı, tanıklar da onun tarafını tutuyorsa adil bir karar beklemek mümkün olmaz. Böyle bir durumda adaletin tecellisini yalnız Allah'tan ummak gerekir (muhzır: Eskiden şer'i mahkemelerde dava ile ilgili olanların duruşmada hazır bulunmasını sağlamakla görevli kimse, mübaşir).
- Kadıya yalnız giren sakalın sığayıp çıkar: Tanıksız ve elinde hiçbir kanıt olmadan, kendisine haksızlık yapıldığını iddia eden kişi haklı olduğunu ispatlayamaz.
- Kadıyla mı iyisin, kapıyla mı? Kapıyla:
- Kadının makamına ve sağlamakla yükümlü olduğu adalete uygun davranmanın kadıyla iyi geçinmeye çalışmaktan daha iyi olduğunu vurgular (kapı: Osmanlı Devleti'nde resmi görev yeri).
- İnsanın işini görmek için sadece yüksek yetkiliyle değil, o yetkilinin görevini yürüten kişilerle de iyi ilişkiler kurmasının önemli olduğunu ifade eder. Çünkü asıl işlemi yapan ve kararları hazırlayan o görevli olabilir (kapı: Hizmetçi, uşak, ahçı vb.nin çalıştığı ev).
- Kan edene kanun ederler: Herhangi bir nedenle birinin canına kasteden kimseye gereken cezayı yasalar verir.
- Kan etme, kanun eyle: Haksızlığa uğrayan kişi hakkını şiddet yoluyla değil kanun yoluyla aramalıdır.
- Kan yerde kalmaz: İşlenen bir haksızlığın veya suçun er ya da geç karşılıksız kalmayacağını ifade eder. Birinin canına kasteden ya da zulmeden kişi, sonunda adaletle ya da başka bir yolla cezasını çeker.
- Korku olmayan yerde nizam olmaz: Bir toplumda veya bir iş yerinde insanları suç işlediğinde cezalandıracak kişiler veya yasalar yoksa böyle yerlerde düzen sağlanamaz ve sık sık huzursuzluk çıkar.
- Kurda acıyan koyuna zulüm eder: Kötü ve hain kimselere acımak toplumda adalet ilkesini bozar; uygun şekilde cezalarını vermek gerekir.
- Mahkeme kadıya mülk değil*:
- Hiçbir makam veya görev kalıcı değildir. Güç ve yetki geçicidir, bu nedenle kimse bulunduğu mevkiye güvenmemelidir.
- Devlete ait bir makama gelen o makamı kendi çıkarları için kullanamaz.
- Rüşvet kapıdan girince hak bacadan çıkar: Rüşvet alan bir kimse adaletli, insaflı hareket edemez, hep rüşvet aldığı kimsenin tarafını tutar.
- Şaşmaz yanılmaz bir Allah: Hata yapmak insanlara ait bir özelliktir. Şaşmaz adalet ve kesin doğruluk ise sadece Allaha has özelliklerdendir.
- Şeriatın kestiği parmak acımaz*: Adaletle verilen cezaların kabul edilmesi gerektiğini ve bu tür cezaların suçluda pişmanlık yaratmadığını ifade eder. Adaletin gereği olarak yapılan bir uygulama, doğru olduğu için kişiye manevi bir rahatsızlık vermez, çünkü hak yerini bulmuştur.
- Tutulmayan uğru, beyden doğru*: Suçu ispatlanamayan, yakayı ele vermeyen hırsız, böyle bir suç işlemesi düşünülmeyen kimselerle dürüstlük yarışı içinde olabilir (uğru: Hırsız).
- Zalim kadıdan munsif (insaflı) subaşı yeğdir: Adaletin sağlanmasında, zalim ve adaletsiz bir kadıdan, daha düşük bir pozisyonda olsa da adil ve hakkaniyetli bir görevli daha iyidir (subaşı: Eskiden kadıya bağlı bir güvenlik görevlisi).
- Zalim olma asılırsın, mazlum olma basılırsın: Ne zalimlik yaparak başkalarına zulmetmek ne de mazlum bir şekilde ezilmeyi kabul etmek gerektiğini ifade eder. İnsan, hem adaletli olmalı hem de kendini savunarak haksızlığa boyun eğmemelidir.
- Zalime yardım, halka zulümdür: Adaletsiz ve acımasız kişilere destek vermenin, toplumun geneline zarar vereceğini ifade eder. Haksızlık yapanı güçlendirmek, mazlumların daha fazla eziyet görmesine sebep olur.
- Zulüm ile yapılan çabuk yıkılır: Adaletsizlik ve haksızlık üzerine kurulan işlerin kalıcı olmayacağını anlatır. Zulme dayalı düzenler kısa sürede çöker ve yok olur.
- Zulümle abat olan, adaletle berbat olur: Haksızlıkla güç kazananların sonunda adaletle yıkılacağını anlatır. İnsan, zulümle ve adaletsizlikle elde edilen menfaatin kalıcı olmayacağını bilmelidir.
Soru/Yorum Gönder