Şerbet nedir? Şerbetli ne demektir? Şerbet ile ilgili atasözleri, deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0
Üzerinde altın yaldızlı tuğra bulunan bir bardaktaki kırmızı renkli Osmanlı şerbeti
Osmanlı Şerbeti
  1. Baklava, lokma, künefe vb. hamurlu tatlıları tatlandırmak için üzerine dökülen, su ve şekerin kaynatılmasıyla hazırlanan kıvamlı tatlı sıvı; şurup: Baklava pişip şerbet de hazır olunca ikisini de bir köşeye kaldırıp işine geri dönmüş: – Şerbeti bayram sabahı dökeyim de taze taze olsun, demiş. (H. E. Altay)
  2. Meyve suyuyla şekerli su karıştırılarak yapılan içecek: Kar ile soğutulmuş bir bardak şerbet verdi. (Ö. Tay). Kızılcık şerbeti. Ramazan şerbeti. Osmanlı şerbeti.
  3. Belli olaylarda konuklara sunulan şekerli içecek: Doğumdan sonra bebek görmeye gelen misafirlere kırmızı renkli lohusa şerbeti verilir.
  4. Kimi maddelerin suda eritilmişi: Fidanların iyi serpilebilmesi için fosfor ve potasyum ihtiva eden bir gübre şerbeti sunmak icap eder.
  5. Taş, tuğla, çini vb.nin aralıklarına akıtılmak için yapılmış sulu harç: Moloz taşların arasında şerbet halinde kil harcı kullanılmıştı. (M. Cezar)

Şerbet ile ilgili deyimler ve anlamları

İçinde "şerbet" kelimesi geçen deyimler, birleşik kelimeler, açıklamaları ve örnek cümleler:

  • Şerbetli:
    1. Başkalarının yapmaktan çekindiği şeyleri hiç çekinmeden yapan ve bundan bir zarar görmeyen (kimse): Beyefendi, böylesine suçlar için şerbetlidir! Kimse kılına dokunamaz. (U. Mumcu)
    2. Kötü davranmayı, kötü işler yapmayı huy edinmiş olan ve bundan zarar görmeyen (kimse): Anlatan adam için, "yalana şerbetlidir, bir ayak üstünde bin yalan söyler," demişlerdi. (H. Bektaş)
    3. Yılan, akrep vb. hayvanların sokmasına karşı efsunlanmış olan: O dedi, şerbetlidir. Yılanlar ona bir şey yapamaz (D. Sofracıoğlu). "Şerbetli"ye ne yılan ne de akrep sokulur. (B. Oğuz)
    4. Kendisine kötü davranılmasına alışmış olan: Babası tarafından istenmemeye şerbetlidir. (D. Yaraş)
  • Şerbet ezmek: Şerbet hazırlamak: Yatsıdan sonra tekbirle eve gelir. Bir kazan şerbet ezerler. Tekbir getirenlere birer bardak şerbet verirler. (Türk dili)
  • Şerbet içme:
    1. (folk.) Nişan ya da söz kesme günü kız evinde yapılan törene katılan kişilere şerbet, börek, peksimet vb. ikram etme: Şerbet içilen kızın artık "başı bağlı"dır ve bir başkası ona dünürlüğe gitmez (İ. H. Acar). Şerbet içme, tatlı yeme, yeni başlayan bir hayatın tatlı başlaması üzerine atılan ilk adımdır.
    2. (tasavvuf) Tarikata girmek isteyen derviş adayına (can) şeyhin huzurunda, kişinin durumuna göre yedi türlü nesneyle verilen şerbet: Bedeviyye tarikatına intisap eden müride, intisap meclisinde şerbet içirilirdi. Eğer cezbesinin fazla olması arzu edilirse sirke ve süt ile şerbet verilir, orta bir cezbe murad edilirse hurma, kuru üzüm ve kuru incir ile şerbet verilir, eğer az cezbeli olması istenirse zeytinyağı ve su ile şerbet verilirdi. (N. Tosun)
  • Şerbet gibi:
    1. (Hava için) Güzel, yumuşak, hoş: Gece nefis, hava şerbet gibi. Soğuk değil, sıcak değil. Gökte yıldızlar ışıl ışıl. (Y. Monus)
    2. Çok (aşırı) tatlı: ... içine şeker kamışı sıkıldığından şüphelendiğim şerbet gibi bir kahve gelir... (A. Aslan)
  • Şerbet vermek:
    1. Pişmiş bir hamur tatlısına şerbet katmak: Fırında kızartılıp şerbeti verilir. (M. S. Koz)
    2. (tasavvuf) Tarikata intisap eden (giren, katılan) dervişe şeyhi tarafından okunup üflenerek şerbet içirilmek.
  • Şerbet-i şehadeti içmek: Din ve iman uğruna ölmek: Bir müşrik yetişip ona şerbet-i şehadeti içirdi. (Ahmet Cevdet Paşa)
  • Ecel şerbeti içmek: Ölmek: Birçoğu ecel şerbetini içti, bazıları yerinden kıpırdayamayacak derecede yaralı (Y. Bahadıroğlu). Bir gün o da ecel şerbetini içti. (İ. L. Çakan)
  • Kan kusup kızılcık şerbeti içtim demek: Çok eziyet çektiği halde durumunu iyi göstermek: Âdem Bey, acılarını, dertlerini ve şahsi sıkıntılarını içinde halletmeye çalışan, kan kusup kızılcık şerbeti içtim, diyen bir adamdı. (N. Sanlı)
  • Nabza (Nabzına) göre şerbet vermek: Biraz ödün vererek birinin hoşuna gidecek, gururunu okşayacak yolda davranmak: Tatlı dili ile kendisini herkese sevdirmiş, pek çok dost ve ahbap edinmiş, nabza göre şerbet vermesini bilir, herkesin huyuna suyuna gider, rind ve kalender olduğu kadar zeki ve kurnaz bir adamdı.
  • Şehadet şerbetini içmek: Şehit düşmek: Ne mutlu ona ki şehadet şerbetini içti (M. Azimli). Allah, din, iman, vatan ve mukaddesat uğrunda şahadet şerbetini içip bu fani âlemden göçenler, Allah katında peygamberlerden sonra en yüksek mertebededirler. (İ. Sarı)
  • Yalana şerbetli olmak: Çekinmeden yalan söyleyebilmek: Bu hikayeyi bana anlatan adam için, "yalana şerbetlidir, bir ayak üstünde bin yalan söyler," demişlerdi. Neyse, dağ yılansız hikaye yalansız olmaz deyip bu kadar peşrevle yetinelim... (H. Bektaş)

Şerbet ile ilgili atasözleri ve anlamları

İçinde "şerbet" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )

  • Kan kus, kızılcık şerbeti içtim de*: Kişisel dertlerimizi içimizde saklamalı, başkalarının öğrenmesine meydan vermemeliyiz.
  • Mizaca göre şerbet vermeli: Her insanın karakterine ve durumuna uygun şekilde davranmak gerektiğini ifade eder. Uygun yaklaşım, işleri kolaylaştırır ve gönül kazanır.
  • Nabza göre şerbet verir: Kişi veya duruma uygun şekilde davranarak gönül almayı ifade eder. İnsanlara istedikleri gibi yaklaşan, kolayca işini yürütür.