|
| Hedefe ulaşmak |
- Nişan alınacak yer; nişangâh.
- (mecazi) Ulaşılmak istenen yer, amaç, erek. Eş anlamı gaye.
- (felsefe) İnsanlar tarafından bilinçli olarak seçilen, saptanan, istenmeye değer görülen ve düşünce yoluyla belirlenip aktif eylem yoluyla ulaşılması mümkün olan durum.
- Objektifin ya da bir duyarkatın ulaşabileceği nitelik sınırlarını incelemeye yarayan, ölçü olarak belirli ama birbirinden farklı genişlikte çizgi, şekil ve işaretler.
- (TV) Televizyon yayınının netliğini kontrol etmeye yarayan görüntü.
- (askeri terim)
- Radarda izlenmekte olan ve radyo dalgaları yansıtan belirli bir cisim.
- Bir saldırı ya da hareket sonucunda ele geçirilecek ya da varılacak olan coğrafi mevki.
Hedef ile ilgili birleşik kelimeler
|
| Okçuluk hedef tahtası |
- Hedef (nişan) tahtası: Ok, mızrak gibi kol gücüyle atılan silahlar ve tabanca, tüfek gibi ateşli silahlarla yapılan atış deneme ve alıştırmalarında, nişan alınarak vurulmak istenen, çok zaman yüzeyine eş merkezli daireler çizilmiş levha.
- Hedefe tam isabet: Ok, mızrak ya da bir ateşli silahla yapılan bir atışta hedefi tam ortasından vurmak.
- Hedefli atış talimi: Bir eğitim hedefine nişan alma ya da atışı içeren herhangi bir eğitim.
Hedef ile ilgili deyimler ve anlamları
|
| Hedef kağıdı |
İçinde "hedef" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Hedef almak:
- Erişilmek isteneni hedef olarak belirlemek: Ayrılık ve farklılıklar yerine birliği; parçalanmak yerine bütünleşmeyi hedef almış.
- Nişan alınıp atış yapılacak yer olarak seçmek: Beş karaltıyı hedef alıp, oldukları sahayı makinalı gibi tarattı. (Y. Kemal)
- Bir kimseyi, bir yeri yıpratmak, eleştirmek amacıyla karşısına almak: Emekçi yığınlara dünya gerçeklerini anlatmaya uğraşan aydınları hedef aldı. (N. Behram)
- Hedef çekmek: Denizcilikte bir hedefi yedeğe alarak istenilen yönlerde ilerletmek.
- Hedef değiştirmek:
- Herhangi bir hedefi takip etmekten vazgeçerek atış için başka bir hedefe yönelmek: O makineli neden hedef değiştirip arabaya ateş etti? (A. E. Kavaklı)
- Gerçekleştirmek istediği amacı değiştirmek: Eleştirenlere diş geçiremeyenler hedef değiştirerek oklarını ona çevirdiler. (M. Tükenmez)
- Hedef göstermek:
- Birini kötü bir durumda kalması için hedef hâline getirmek: Onu hedef göstererek, "vatana ihanet" ve "ajanlıkla" suçlamaktadır.
- Bir kimseyi olumsuz, kötü bir amaç için bir yere veya şeye yönlendirmek: Beşikteki çocuklarına buraları hedef gösterip "Konstantinopolis"li ninniler söyletiyorlar. (A. Kabaklı)
- Hedef gütmek: Asıl amaç olarak belirlemek: Ordu ihtiyaçlarının karşılanması için yeni gelirler sağlamayı hedef güdüyordu. (S. Selek)
- Hedef olmak: Hoş olmayan herhangi bir davranışa uğramak: Pek çok hakarete hedef olmuştu; hatta kendisini gören ihtiyar kadınlar, şeytan görmüş gibi istavros çıkarırlardı. (B. Fuat)
- Hedef saptırmak:
- Hedefe isabet ettirememek
- (mecazi) Öngörülen amaçtan uzaklaştırıp başka bir amacı öne çıkarmak: Türk eğitimini hedeften saptırıp kokuşturmak ve milletimizi köle hâline getirebilmenin bütün maharetini göstermişlerdir. (A. A. Bolak)
- Hedefe varmak (ulaşmak): Amacına, ereğine ulaşmak; amacını gerçekleştirmek: Azim gösteren, meram eden sonunda hedefine ulaşır.
Soru/Yorum Gönder