İki isimli iller Hatay mı, Antakya mı? Sakarya mı, Adapazarı mı? Kocaeli mi, İzmit mi? Mersin mi, İçel mi? İki isme sahip iller gerçekten kafa karıştırıcıdır. Hele ki o şehirden değilseniz. Bunun sebebi çoğunlukla o ilde otura…
Bir şeyin ne demek olduğunu, ne anlama geldiğini kavramak; yeni bilgileri eskileriyle karşılaştırarak sonuç niteliğinde başka bir bilgi elde etmek: Yanlış anlamadım. Ben malımı bilirim (S. Faik). Dumanı görünce orada ateş olduğunu a…
Kar renginde olan, beyaz renk, kara (siyah) karşıtı: "Sana verdiğim emekler, ananın ak sütü gibi helâl!" derdi. (Y. Bahadıroğlu) Beyaz, lekesiz, duru, tertemiz: Ak elleri deste deste güllüdür. (Karacaoğlan) (mecazi) Te…
Bir dileğin gerçekleşmesi için kutsal olduğuna inanılan bir güce (Allah'a) niyette bulunmak, nezretmek: Hemen adağını adadı, dileğini diledi... (İki ay sonra) Dileği oldu Naciye'nin... Geriye adağın kurbanını kesmek kaldı. B…
Ana gibi yar olmaz, Bağdat gibi diyar olmaz İçinde "ana (anne)" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları: ( * yaygın bilinen ) Ana baba bedduasını alan onmaz : Anne ve babasını üzerek onların bedduasını alan kişi …
2 soru/yorum
Anne ile ilgili deyimler ve anlamları Ana kucağı İçinde "ana (anne)" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler: Ana baba bir : Hem annesi hem de babası üvey olmayan. Aynı anne ve babadan olan (kard…
Sıkıntı veya güçlükle yapılan, kolay olmayan: Zor koşullar. Zor günler. Zor bir iş. Yıkmak kolay, yapmak zordur. Seninle işimiz zor. Sevdiğine son veda kadar zoru var mı ki bu hayatta? Sıkıntı, güçlük, rahatsızlık: Midesinden zoru …
1 soru/yorum
Babanın erkek kardeşi, baba yarısı, emmi: O gece babam, amcam ve ben yemeğe çıkmıştık (Y. Kopan). Çiçekçi'de amcamı babam sanıp selam veren çok olurdu. (K. Fırtına) Bir insanın babası yaşında olan kimselere saygı göstermek üze…
Yardım istendiğini dile getirir: Aman Allah'ım! Koşun koşun! Bir suçun bağışlanmasını, yalvarmayı anlatır: Aman, bir daha yapmam. Bir ricanın önemini dile getirir: Aman, öyle söylemeyin. Usanç ve öfke anlatır (ama:n): "A…
Araba, hayvan vb. şeylerin taşıdığı şeyler: Kamyonun yükü. Geminin yükü. Taşıtın kaldırabileceği taşıyabileceği kadar olan miktar: Bir araba yükü odun. Bir eşek yükü ot. Bir şeyin ağırlığı. (mecazi) Birinin üzerine almak zorund…
Kapalı olmayan, açılmış: Ona, yakası daima açık ve yenleri bol bir bürümcük giydirirdim. (Y. K. Karaosmanoğlu) Engelsiz, geçit veren; girilmesi, geçilmesi serbest: Yol açık mı? Geniş, düz, engebesiz: Çadır tiyatrosu hep bu açık al…
Alın Yüzün kaşlar ile saçlar arasında kalan bölümü: Saçları alnına düşmüş. (Memelilerde) Kafanın tepesiyle gözler arasındaki bölümü. (Bazı şeylerde) Ön, ön yüz: Binanın alnı. ... karşı: Saatlerce güneşin alnında beklediler.…
1 soru/yorum
Yerden yüksekliği az olan, yüksek karşıtı: Alçak yapı. Alçak bir köprü. Alçak tepe. Aşağıda olan, yüksek olmayan (yer): Dünya'nın en alçak yeri Lut Gölü'dür (deniz seviyesinden ~430 metre alçaktır). (mecazi) Bilerek en kö…
Kuş yuvası Hayvanların özellikle de kuşların, yumurtlayıp yavru çıkarmak ya da yavrulamak için kendilerine türlü malzemelerden (ot, toprak, dal vb.) ve türlü biçimlerde hazırladıkları barınak: Kuş yuvası. Leylek yuvası. Kırlan…
Alacak Bir hesap, alışveriş ya da iş gereğince henüz alınmamış olan para: Birinden alacağım vardı, bu ay onu aldım (M. Ş. Esendal). O paralansın ki bizde alacaklarımızı alalım! (O. Kemal) Alınması gereken şey: Pazardan alacak…
al (I) Kızıl alev rengi, kan rengi, narçiçeği rengi, kızıl, parlak kırmızı: Her rengi istemez, gönlümüz şimdi aldadır. (Y. K. Beyatlı) [At donu (at rengi)] Dorunun açığı: Al bir ata binmişti, al. (F. H. Dağlarca) Yüze sürülen pe…
1 soru/yorum
Kız Kulesinde akşam manzarası Gündüzün son ve gecenin ilk saatleri: Akşam oluyor, artık eve gidelim. Akşam erken iner mahpushaneye (A. Arif) Akşam vaktinde: Akşam geldi, sabah gitti. Akşam konukları varmış. Akşam size gelece…
Altı sayısı Beşten bir fazla. Beşten sonraki sayının adı ve bu sayıyı gösteren rakam, 6, VI. Altı ile ilgili birleşik kelime ve fiiller Altıkardeş : (gökbilim) Kuzey yarıkürede, Büyükayı'nın karşısındaki takımyıldız. …
Bir şeyin yere bakan yüzü, yanı, üst karşıtı: Ayakkabının altı delindi. Arabanın altı sürttü. Oturulurken uylukların yere gelen bölümü: Altına bir iskemle çek. Bebeğin altını değiştiriyor. Bir şeyin arkadan, sonradan gelen bölümü:…
Bir şeyi elle ya da bir araçla tutarak, bulunduğu yerden ayırmak: Ekmeklerini koparıp çatallarını ellerine aldılar. (O. Kutlar) Satın almak: Geçenlerde dört çile yün almış (S. Faik). Emekli ikramiyemle orada anneme kaloriferli dair…
Satın almak isteyen kimse ya da kurum, müşteri: Meselâ; fiyatı bir milyon lira olan bir malı, alıcı dokuzyüzbin liraya almak istediğini söylese bu, satıcıya yapılan yeni bir fiyat teklifidir. (H. Döndüren) Kendisine bir şey gönderi…