Yük nedir ne demektir? Yük ile ilgili atasözleri deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0
  1. Araba, hayvan vb. şeylerin taşıdığı şeyler: Kamyonun yükü. Geminin yükü.
  2. Taşıtın kaldırabileceği taşıyabileceği kadar olan miktar: Bir araba yükü odun. Bir eşek yükü ot.
  3. Bir şeyin ağırlığı.
  4. (mecazi) Birinin üzerine almak zorunda kaldığı ağır görev: Dört kişinin yükü benim omuzlarımda. O bu yükün altına giremez.
  5. (fizik) Bir cismin yüzeyinde biriken elektrik miktarı. Bazı temel parçacıklarda bulunan ve birbirleri üzerine etki etmesine yol açan özellik (simgesi Q): Benzer yükler birbirini iter ve zıt yükler birbirini çeker. Örneğin, pozitif ve negatif yükler birbirini çekerken, pozitif pozitif veya negatif negatif yüklerde birbirini iterler.
  6. Evlerde yatak, yorgan gibi şeyleri koymaya yarayan yer veya büyük dolap, yüklük: Haydi şu yüke giriver!.. - Ya ararsa?.. - Aramaz aramaz... (Ö. Seyfeddin)
  7. (halk dilinde) Anne karnındaki doğacak bebek: Eskiden hamile kadınlara "yüklü", bebeği doğurunca da "yükünü devirdi" denilirmiş.
  8. Metalürjide, bir defada ya da belirli bir zamanda bir fırına belirli bir işlem yapmak için konulan maddelerin ya da malların tümü.
  9. (tarih) Osmanlılarda, 100.000 akçe tutarında para: Ali Paşa'nın gerek kapı halkı, gerek gemi neferatı ve gerekse kendi masraflarına yeterli gelmediği için, hazineden 4 yük akçe daha verilmiştir. (F. Yıldırım)
  10. İpek için kullanılan bir ağırlık ölçüsü: İran şahı her sene haraç olarak yüz yük ipek kumaş ve sair kıymetli eşya verecekti. (A. Şimşirgil)
  11. Yanda taşınan eşya: Trenden trene, istasyondan istasyona onlarca valizle, bavulla, çantayla giden o yolcuların yükü bütün bir hayatı içerirmiş.

Yük ile ilgili deyimler ve anlamları

İçinde "yük" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:

  • Yük altına girmek: Ağır bir görevi üzerine almak: Yeni yönetim oldukça ağır bir yük altına girmişti. (S. Küçük)
  • Yük etmek:
    1. Ağırlık yapacak bir şeyi üzerinde taşımak: Ötesi de elinde birikenleri şöyle bir hesaplıca akçeye çevirebilirse öyle pılıyı pırtıyı kendine yük etmemekti. (M. N. Sepetçioğlu)
    2. Yüklemek.
  • Yük kaldırmak: En ağır işleri kendi üstlenip diğerlerinin işini hafifletmek: "Onların memleketin sırtından ağır bir yük kaldırarak, ulusal zenginliğe çok yardımcı olduklarını," söylüyordu. (S. Çakalır)
  • (birine) Yük olmak:
    1. Birine zahmetli bir iş gördürmek: "Hakkını helâl et, sana yük olduk," dedi Hazret. (İ. H. Gündoğdu)
    2. Kendi masrafını başkasına çektirmek: İnsan yükü ağırdır, taşıması zordur. Evladım da olsa kimseye yük olmak istemem. (A. Ergül)
  • Yük vurmak: Hayvana yük yüklemek: Adamın biri, bir sığırın sırtına yük vurmuş ve önüne katıp götürüyordu. (S. Uludağ)
  • Yükte hafif pahada ağır: Taşınması kolay, değerli (eşya): Hırsızlar da yükte hafif pahada ağır olan eşyaları yükleyip köşkü terk ettiler. (İ. H. Er)
  • Yükü üzerinden atmak: Üzerine baskı yapan bir sorumluluktan kurtulmak: Belini büken ağır yükü üzerinden attık. Adını ve şanını yücelttik. Elbette her zorluğun yanında bir kolaylık vardır. (İnşirah Suresinden)
  • Yükünü almak:
    1. Taşıyabileceği en ağır yük yüklenmiş olmak: Yükünü almış bir taka sanki batmak üzereymiş gibi görünürdü. (D. Aytar)
    2. Yeterli sayıda bulundurmak, dolmak: Salonlar yükünü almış, iğne atsan yere düşmez. (E. Hiçyılmaz)
    3. Yükünü tutmak.
  • (birinin) Yükünü almak: Birinin önündeki güçlükleri paylaşmak, işini hafifletmek: Kimdir, yüreğimizden gâm yükünü almak için, neyin nağmesine eşlik ederek terennüm eden... (Keşkül)
  • Yükünü çekmek: Bütün ağırlığını taşımak, her türlü eziyete katlanmak: Yıllardır bu cezaevinin yükünü çekiyordu. Ne olaylar yaşamıştı. (Z. Bingöl)
  • Yükünü tutmak: Aşırı derecede zengin olmak: Devleti yüzerek yükünü tutmuş olan bu adam ise, devletin itimadını da itibarını da çiğneyerek, o muazzam hazineyi ele geçirir geçirmez mücevherlerle beraber derhal Avrupa'ya kaçtı. (S. Ayverdi)
  • Deve kuşu gibi (yüke gelince kuş, uçmaya gelince deve): Uygun şartlarda terslik çıkaran: Deve kuşu gibi bir şey, işine gelince deve, işine gelince kuş... (N. Ataç)

Yük ile ilgili atasözleri ve anlamları

İçinde "yük" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )

  • Yük altında (yüklü) eşek anırmaz*: Ağır bir iş altında bunalmış olan kimse, keyif sürecek vakit bulamaz.
  • Yük altında eşek kalır*: İnsan olan, bir kimseden gördüğü iyiliğin altında kalmaz: Yük altında kalırsa, bir eşek kalır. Değerli hediyeni karşılıksız alamam... (İlgili cümle kaynağı: O. H. Bıldırki)
  • Yükünü yüklemeden dah der (Yükünü yükletmeden eşeğine deh der): Bazı kişiler yeterince hazırlık yapmadan işe koyulurlar, bu yüzden de iyi bir sonuç elde edemezler.
  • Acemi katır kapı önünde yük indirir*: Anlayışsız ve beceriksiz kişi, işi en can alıcı noktasında bırakır, beklenen yararı sağlamaz.
  • Abraş at yüke dayanmaz (Abraş at yükçü olmaz): Dışarıdan zayıf, hasta veya kusurlu görünen şeylerin, ağır sorumlulukları yerine getirecek güçte olmadığını ifade eder. Alaca ve hastalıklı bir atın yük taşımaya uygun olmaması gibi, niteliksiz veya sorunlu kişilere büyük görevler yüklemek de doğru sonuç vermez (abraş: Alaca, benekli, çarpık, eğri, düzgün olmayan, uyuza benzeyen bir at hastalığı).
  • Adam adama yük değil, can gövdeye mülk değil (Adam adama yük olmaz)*: Toplumsal yaşayış içinde olan insanların birbirlerine bağımlı olmalarını, birbirlerine işlerinin düşmesini yük saymamak gerekir.
  • Ağır yükü hayvanın büyüğüne vururlar: Büyük ve güçlü varlıkların genellikle ağır işlerin ve sorumlulukların yükünü taşımak zorunda kaldığını ifade eder. Güçlü ve yetenekli kişilerin veya varlıkların daha fazla sorumluluk ve yük üstlenmek zorunda kaldığını belirtir.
  • Ağır yükün altına girme belin incinir: İnsan gücünün yetmeyeceği işe kalkışmamalı, yoksa zor durumda kalabilir.
  • Ağır yükün zahmetini katır bilir: Bir işin zorluğunu, verdiği yorgunluğu en iyi o işi devamlı yapanlar bilir.
  • Allah kimseye kaldıramayacağı yük vermez: İnsanın karşılaştığı zorlukların üstesinden gelebilecek kapasiteye sahip olduğunu ifade eder. Allah'ın, kullarını güçlerinin ötesinde bir sorumluluk veya sıkıntıyla sınamayacağını vurgular.
  • Allah yardım etsin yük çeken davarlara: Ağır yük taşıyan hayvanlara ya da emek verip zorluklarla mücadele eden insanlara duyulan merhameti ifade eder. Aynı zamanda, zor işleri üstlenen kişilere destek olma veya onların sıkıntılarını hafifletme temennisini dile getirir.
  • Arık ata kuyruğu da yüktür*: Güçsüz kişi, kimseye yardım edecek durumda değildir.
  • Başkasına yük olmaktansa yükünü kendin taşı: İnsanın kendi sorumluluklarını üstlenmesi gerektiğini ve başkalarını zor durumda bırakmaktan kaçınmasının önemini ifade eder. Kendi yükünü taşıyan kişinin hem daha onurlu bir duruş sergileyeceği hem de başkalarına gereksiz zahmet vermeyeceği vurgulanır.
  • Bir yükü götüreceğin kadar yüklen: Kişinin kapasitesini ve gücünü aşan sorumluluklardan kaçınması gerektiğini ifade eder. İnsan, taşıyabileceği kadar yük alırsa hem işini kolaylaştırır hem de zarara uğramaktan kurtulur.
  • Boynuz öküze, semer eşeğe yük olmaz: Hiç kimse kendisi ve ailesinin geçimi için yaptığı işten şikâyetçi olmaz.
  • Çerçi yükün ne tutar? Tuttukça tutar: Çerçi için yükün sınırı yoktur; satabileceği her şeyi yük olarak taşımaktan çekinmez.
  • Deliye 'Kapıyı ört de gel' demişler, yüklenmiş de gelmiş": Akıl sağlığı yerinde olmayan kişilerin söylenenleri yanlış anlayabileceğini ve mantıksız davranışlar sergileyebileceğini ifade eder. Ayrıca, talimatları veya emirleri doğru anlayıp uygulamanın önemini vurgular.
  • Deve silkinse eşeğe yük çıkar: Güçlü ve saygın kimselerin en değersiz kalıntıları bile, sıradan kişiler için varlık oluşturur.
  • Deve yük çeker, köpek solur: Ağır bir işte dürüst, çalışkan kişiyle tembel ve beceriksiz kişi beraber çalışıyorsa, işin büyük kısmını çalışkan ve becerikli olan yapar, tembel olan ise kolay yönleriyle uğraşarak çalışıyormuş gibi görünür.
  • Deve yükü aş olsa, aça az görünür: Yokluk içindeki insanın karnı çok aç olduğundan gözü kolay kolay doymaz.
  • Devekuşu gibi yüke gelince kanadını, uçmaya gelince ayağını gösterir: Tembel kişiye bir iş buyurursan, o işten kaçmak için bir sürü bahane uydurur.
  • Devekuşuna "yük götür" demişler, "ben kuşum" demiş, "uç" demişler "deve uçar mı?" demiş: Tembel insana en iyi bildiği işi yaptırmaya kalksan bile, kaytarmak için ne yapar eder bir bahane bulur.
  • Devenin derisi (yünü, silkintisi) eşeğe yük olur (Deve ölürse derisi eşeğe yük olur)*: Büyük insanlar ölünce bıraktıkları sıkıntılar, zorluklar küçüklere yüklenir.
  • Devenin yükünü karınca çeker mi?: Büyük işlerin veya yüklerin küçük ve zayıf varlıklar tarafından üstlenilmesinin mümkün olmadığını ifade eder. Bu atasözü, her işin ve yükün, onunla başa çıkabilecek nitelikteki kişiler veya varlıklar tarafından yapılması gerektiğini belirtir.
  • Deveye "İnişi mi seversin, yokuşu mu?" demişler, "Yük olduktan sonra ikisini de şeytan alsın" demiş: Zor ve istenmeyen bir durumdayken seçeneklerin aslında pek fark etmediğini, çünkü her iki seçeneğin de aynı derecede istenmeyen olduğunu ifade eder.
  • Deveyi yük değil zelber yıkar: Büyük bir yükün altında ezilen birinin, küçük ve önemsiz gibi görünen ek yüklerle daha fazla sıkıntıya girebileceğini ifade eder. Yani, kaldırılabilen en ağır yükler bile hesapta olmayan küçük eklemelerle daha dayanılmaz hale gelebilir (zelber: Büyük yük üstüne konulan küçük yük, yük üstüne atılan öteberi).
  • Ekmeğini yalnız yiyen yükünü dişiyle kaldırır (Ekmeğini kendi yiyen yükünü kendi taşır): Çevresine yardımı ve herhangi bir paylaşımı olmayan insan çevresinden de hiçbir şey bekleyemez ve her işi kendi başına yapmak zorunda kalır.
  • Eşeğe "sıpan oldu" demişler, "sırtımdan yükümü alacak değil ya, önümden yemimi alacak" demiş: Malına düşkün, çocuk sevgisinden yoksun kimseler, çocuk sahibi olduğunda, sevinmekten çok onu getireceği masrafa endişelenirler.
  • Eşeğin semeri kendine yük gelmez: Kendisi ve yakınlarının çıkan için yaptığı işler insana ağır gelmez.
  • Eşeğin sırtına bir yük tüfek yüklemişler de eşeği gene kurt yemiş: Koruma sağlamak için alınan önlemlerin, doğru ve etkili bir şekilde kullanılmadığı sürece işe yaramayacağını ve tehlikelerden korunmayı garanti etmediğini vurgular.
  • Eşek yükü olunca anırmaz (Eşek yük altında anıramaz): Ağır işlerde çalışan kimseler konuşup çene çalmaya vakit bulamazlar.
  • Eyersiz ata yük olmaz: Bilgi ve becerisi olmayan kişiye önemli bir iş verilmez.
  • Hamala semeri (arkalığı) yük olmaz/değildir*: Bir kişinin yaptığı iş ne kadar ağır olursa olsun, alıştığı veya yetenekli olduğu işin kendisine zor gelmeyeceğini ifade eder. İnsan, kendi işine veya uzmanlık alanına yabancı olmayan bir iş yaptığında, o işin yükü ona hafif gelir.
  • İnsan yükü (eti) ağırdır:
    1. Bakmakla yükümlü olmadığımız kişilerin hizmetini de yüklenirsek ailenin geçimini sağlamak daha da güçleşir.
    2. Yatalak insanı kaldırıp yatırmak sanıldığından daha güçtür.
  • Kadının yüklediği yük şuraya varmaz: Kadın yapısı itibariyle zayıftır. Bir erkek kadar zor işleri yapamaz.
  • Kaldıramayacağın yükün altına girme: Kişinin gücünü ve sınırlarını bilerek hareket etmesi gerektiğini ifade eder. Aksi halde, hem kendisini zora sokar hem de işi başaramama riskine girer.
  • Koça (öküze) boynuzu yük değil (olmaz): Kişiye kendi işi ve yakınlarının sorumluluğu ağır gelmez.
  • Kol kırılır boyna yük olur: Aile içinden biri hata yaptığında ya da kötü yola veya duruma düştüğünde bunun zararının diğer aile üyelerine de dokunacağını ifade eder. Aile bireylerinin hataları, tüm aileyi etkileyen bir yük haline gelir.
  • Minnet gibi ağır yük olmaz: Birine borçlu kalmanın veya iyilik karşısında sürekli bir teşekkür ve gönül borcu duymanın insan için çok zor bir durum olduğunu ifade eder. İnsan, minnet duygusundan kurtulmadıkça tam anlamıyla özgür ve rahat hissedemez.
  • Oğlan yetir, kız yetir; ağır yükü sen götür*: Çocuk büyütmek, evi yönetmek hep annenin görevi olduğundan anne olmak kolay iş değildir (yetirmek: Yetiştirmek).
  • Öküze boynuzu yük olmaz (ağır gelmez)*: Kişiye kendi işi ve yakınlarının sorumluluğu ağır gelmez.