- Hoşa giden bir şeyin neden olduğu hoşluk ve mutluluk hissi, memnuniyet, tatmin, haz: Öncelikle beş duyudan birinin, bir durumu, bir varlığı, diğerlerinden farklı, hoş, güzel bulmakla başlayan özel kabullenişin sonucundaki arzu, istek, beklenti ve değerlendiriş süreçlerinin her birine zevk denir. Zevkler heyecan uyandırır, yöneliş ve hatta bağımlılıklara yol açarlar...
- Güzeli çirkinden ayırt etme, güzeli seçme yetisi, beğeni: İnsanın güzelliği takdir gücüne "zevk" denir. Bir kimsenin sırf kendi takdirine göre verdiği hükümlere "doğal zevk" ve güzelliğin konusu kanunlarına göre güzeli takdir etmesine "sanat zevki" denir (E. Kömür). Akıl tadar, zevk aklın tadışıdır... Sanatçı, aklı tat alan kimsedir... (G. E. Dinani)
- Tat, lezzet: İkindi vaktinde yenilen ve adına "Can çıktı" denilen bu yemeğin zevki bambaşkaydı. (E. Erkoç)
- (mecaz) Eğlence: Herkes zevkinde, safâsında (Nâmık Kemal).
- (tasavvuf) İlahi tecellilerin ve hallerin kalbe vermiş olduğu haz: Düşünmenin üstünde aşk, aşkın üstünde zevk vardır. İnsan öncelikle düşünür. Sonra ruhunu bir aşk hali kaplayarak düşünceyi istila eder ve sonunda zevk; hepsini birden kaplayarak bizzat hükmünü gerçekleştirir. Zevk bir sarhoşluktur... (B. Tevfik)
Zevk ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "zevk" kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları:
- Zevk almak (duymak): O şeyden hoşlanmak.
- Zevk etmek: Eğlenmek.
- Zevk için: Nedensiz olarak: Tanrı kimseyi sınamak zorunda da değildi, dilese idi herkesi köle gibi çalıştırır, işkence eder ve sorgusuz sualsiz cehenneme sırf zevk için atabilirdi. (A. Toprak)
- Zevk sahibi: Güzeli çirkinden ayırt etme yetisi gelişmiş kimse: Zevk sahibi olanlar onun sözünde acılık karışmış bir tat sezdiler. (Mevlana Hz.)
- Zevk vermek: Hoşa gitmek.
- Zevkine gitmek: Hoşuna gitmek.
- Zevkine mecbur: Zevke düşkün: Hovarda, zevkine mecbur bir adam... (R. Enis)
- Zevkine varmak: Tadını gereği gibi duymak.
- Zevkini bozmak: Zevkine varmasını engellemek.
- (Bir şeyin) Zevkini çıkarmak: Ondan olabildiği kadar zevk sağlamak.
- (Bir şey birinin) Zevkini okşamak: O şeyden hoşlanmak.
- Zevkten dört köşe olmak: (deyiminin anlamı) Çok keyiflenmek, çok zevk duymak: Kâğıdın üstündeki kebabın hepsini yedim bitirdim, zevkten dört köşe olmuştum. (M. İ. İsmetoğlu)
Soru/Yorum Formu
»