Yemek nedir ne demektir? İlgili deyimler atasözleri ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0
Çatal ile yemek yiyen bir genç
Yemek yemek

yemek (I)


  1. Yemek yeme, karın doyurma işi: Üç öğün yemek yemek lazım.
  2. Yenmek için pişirilip hazırlanmış yiyecek: Sulu yemek. Sebze yemeği. Et yemeği. Yemek yapmak. Yemek pişirmek.
  3. Davet ederek yemekle ağırlamak işi: Yemeğe çağırmak. Dün geceki yemekte seni göremedim.


yemek (II)


  1. Ağızda çiğneyip yutmak: Ekmek yemek. Et yemek.
  2. Harcamak: Babasından kalan mirası bir yılda yedi.
  3. Aşındırmak, kemirmek: Asitler, metali yer.
  4. Isırmak: Sivrisinekler her yerini yedi. Güve kazakları yemiş.
  5. (Hoşa gitmeyen şeylere) Uğramak: Yağmur yemek. Ceza yemek. Dayak yemek.
  6. Hakkı olmayan ve kendisine yasak edilmiş bir şeyi kabul etmek: Rüşvet yemek. Haram yemek.
  7. Birine alacağını vermemek: Bin liramı yedi.
  8. Biri kendisi için başkasına para harcatmak: Akrabaları bütün parasını yediler.
  9. Harcanmak, sarf edilmek, kullanılmak: Bu tahtalar çok boya yiyor.
  10. (Söz için) Geri almak, tersini söylemek: Sonunda sözünü yedi. Ben sözümü yemem.


İlgili deyimler ve anlamları


İçinde "yemek" kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları:

  • Ye kürküm ye!: (deyiminin anlamı) Birinin giyimine kuşamına bakılarak kendisine değer verildiği anlatılırken topluluğun yanlış bir davranışına işaret için söylenir: "Bu dünya ye kürküm ye dünyası. İş aramaya giderken üstün başın dökülüyorsa kapıdan bile almıyorlar kızım!" dedi. (Ü. Burhan)
  • Yediği naneye (herzeye) bak!: Yaptığı münasebetsizliğe bak!: Görmüyor musun yahu, adam beni açıkça tehdit ediyor, şantaj yapıyor bana..? Yediği naneye bak sen edepsizin! (K. Tahir)
  • Yediği önünde yemediği ardında: Bolluk içinde yaşıyor, dilediği her şeye sahip: Hizmetçileri emrinde, yediği önünde yemediği ardında, fakirlikte bile ziyafetten ziyafete koşuyor. (A. Arca)
  • Yedikleri içtikleri ayrı gitmemek: Her zaman bir arada olmak ve sıkı ilişki içinde bulunmak: Birbirlerini çok seviyorlar, ayrı duramıyor, sürekli birlikte geziyorlardı... Yedikleri, içtikleri ayrı gitmez, hatta giydikleri giysilerin renkleri bile nerdeyse aynıydı. (M. Karabaş)
  • Yeme de yanında yat: Çok lezzetli yemek ya da çok hoş şeyler için söylenen söz: Soğan yahninin yanında kırmızı biberli lahana turşusu da vardı. Of, yeme de yanında yat! Neden yemeden yatayım ki önce yer sonra yatarım (A. Tekin).Yemek ve yol da iş yerinden oldu muydu; yeme de yanında yat, mis... (Y. Ünal)
  • Yemeden içmeden: (Kötü davranışlar için) Vakit geçirmeden.
  • Yemeden içmeden kesilmek: Büyük bir üzüntü sonucu yiyemez, içemez duruma gelmek, iştahı kesilmek: Öyle ki, yemeden içmeden kesildi, gelgelelim karşılıksız bir sevda... (K. Kalay)
  • Yemedik nane bırakmamak: Her türlü münasebetsiz, yakışıksız işleri yapmak: Bu derneğin başındayken yenmedik nane bırakmayan onlar değiller miydi? (İlgili cümle kaynağı: N. Muallimoğlu)
  • Yenilir yutulur gibi değil:
    1. Kendisiyle başa çıkılamayacak durumda olan: Bu adam öyle yenilir yutulur gibi değil.
    2. Çok ağır (söz): Söyledikleri yenilir yutulur gibi değil!
  • Yiyip bitirmek:
    1. Tüketmek.
    2. Onmaz duruma getirmek.
  • Yiyip içmek: Karın doyurmak.


İlgili atasözleri ve anlamları


İçinde "yemek" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:

  • Yemeğin iyisi hazırıdır: Aç bir insan için en iyi yemek, beklemeden hemen yenebilecek olandır.
  • Yemeyenin malını yerler (üstüne bir bardak su içerler): (atasözünün anlamı) Cimri insanların mallarını sağlığında yakınları, öldükten sonra da mirasçıları yer: "İş dünyası böyledir, yemeyenin malını yerler diye kendimi avutmaya çalıştım. Kurtlar sofrasında çok kuzu yedim. İstediğimi elde ettim. Çok zengin oldum ama kanser de oldum" diyen bir adam... (N. Gün)
  • Yiyen bilmez, doğrayan bilir (Soğanın acısını yiyen bilmez, doğrayan bilir): Bir işin güçlüğünü ancak o işi yapan bilir.
( 0 soru/yorum )