Alt nedir ne demektir? İlgili atasözü deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0
  1. Bir şeyin yere bakan yüzü, yanı, üst karşıtı: Ayakkabının altı delindi. Arabanın altı sürttü.
  2. Oturulurken uylukların yere gelen bölümü: Altına bir iskemle çek. Bebeğin altını değiştiriyor.
  3. Bir şeyin arkadan, sonradan gelen bölümü: Bu satırların altına şu yazı girecek.
  4. Birkaç şeyden bize göre uzak olanı: Bu değil, bir alt sokağa sapacaksınız.
  5. Birkaç şeyden yere yakın olanı: Boyu ortanın altındaydı (F. Baykurt). Birdenbire alt kamaraya inen merdivende bir adam peyda oldu (S. Faik). Alt pencere. Alç çene.
  6. Alt sözcüğü "... altı" biçiminde tamlanan durumunda olduğunda tamlayan durumundaki kavramın etki yaptığı, değdiği yer anlamına gelir: Güneş altında çalışmak. Yağmur altında yürüdüm.
  7. Sınıflamalarda temel olarak alınan tipe göre ikincil önemde olan: Alt sınıf. Alt takım. Alt cins.


İlgili birleşik kelime ve fiiller


  • Alt geçit: Trafik akışını durdurmamak için bir yolun altından geçirilen yol, battıçıktı.
  • Altüst: Çok karışık ve dağınık.
  • Altyapı: Bir yerleşim yeri veya bir yapı için gerekli olan yol, kanalizasyon, su, elektrik vb. tesisatın tümü.
  • Alt yazı: Yabancı dildeki bir filmin konuşmalarını bilinen dilde çeviri olarak görüntünün altında veren yazı.


İlgili deyimler ve anlamları


İçinde "alt" kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları:

  • Alt alta: Birbirinin altında olarak.
  • Alt alta üst üste: Birbiriyle itişir kakışır bir durumda: Şöyle bir silkindikten sonra rakibinin üzerine atıldı ve onunla alt alta üst üste boğuşmaya başladı. (F. Türkoğlu)
  • Alt etmek: Yenmek, galip gelmek.
  • Alt perdeden konuşmak: Hafif kısık sesle yavaş konuşmak: Bazen tatlı sert oldu, bazen üst perdeden, bazen alt perdeden konuştu; onu ikna edinceye kadar da asla yakasını bırakmadı. (M. Atalar)
  • Alt tarafı (altı üstü):
    1. Geriye kalanı.
    2. İşin sonu.
    3. Değeri (olup olacağı) ne ki?: Alt tarafı iki saatlik iş.
  • Alt yanı çıkmaz sokak: Sonu gelmeyen, sonuç alınamayan işler için söylenir.
  • Altı alay, üstü kalay: (halk dilinde) İçi, dışı gibi özenilmiş olmayan; içi, dışı gibi gösterişli olmayan şeyler için söylenir.
  • Altı kaval, üstü şişhane: (deyiminin anlamı) Alt tarafı üstüne uymayan, uygunsuz düşen şeyler için söylenir: Altı kaval, üstü şişhane... Vücudunun, her tarafı birbirine hayrette... (N. F. Kısakürek)
  • Altına yapmak (kaçırmak): Yatağına ya da donuna küçük ya da büyük abdest yapmak.
  • (Bir şeyin) Altında kalmak/kalmamak: Kendine yapılan bir şeyi karşılıksız bırakmak/bırakmamak: Bu iyiliğin altında kalmam. Bu sözün altında kalınır mı?
  • Altından girip üstünden çıkmak:
    1. Malı, parayı, serveti düşüncesizce harcayıp tüketmek: O kadar mülkün altından girip üstünden çıktı.
    2. Ne yapıp edip istediğini yaptırmak: Tibet altından girdi, üstünden çıktı ve bir şekilde ikna etmeyi basardı. (C. Canbazoğlu)
    3. Bir yerin girip çıkılmadık, gezilmedik yerini bırakmamak: Mehmed Muzaffer sordu, soruşturdu. İstanbul'un altından girdi üstünden çıktı. Nihayet Karaköy'de bir Yahudi tüccarda aradığı lastiklerini buldu. (Y. Bahadıroğlu)
    4. Halletmek.
    5. Karıştırmak.
  • Altından kalkamamak:
    1. Başaramamak, becerememek, üstesinden gelememek: Bu külfetin altından kolay kolay kalkamaz.
    2. Kendini savunamamak: Altından kalkamayacağı iftiralarda bulundu.
  • (Bir zorluğun) Altından kalkmak: Bir zorluğu yenmek, üstesinden gelmek, bir işi başarmak: Her işi erbabına yaptırdı ve bir buçuk senede altından kalktı (M. Ü. Eriş)
  • Altından ne çıkacak bilinmez: Sonunun neye varacağı kestirilemez.
  • Altını çizmek: Bir şeyi vurgulamak, önemine dikkati çekmek: Ancak, burada dikkat edilmesi gereken iki hususun altını çizmek gerekir...
  • Altını ıslatmak: Yatağa ya da donuna küçük abdestini yapmak.
  • Altını üstüne getirmek:
    1. Karmakarışık etmek: Yedi gün yedi gece sürdükten sonra tufan ülkenin altını üstüne getirdi (İ. Sarı)
    2. Aramadık yer bırakmamak: Bütün rafların altını üstüne getirdi. Fakat aradığını bir türlü bulamıyordu. (M. S. Parlak)
  • Altta kalanın canı çıksın: (halk dilinde) "Gücü yetmeyen ezilsin, yaşasın güçlüler" anlamında kullanılır: Ya merhameti seçeceğiz, merhamet yolunda ilerleyeceğiz ya da "gemisini kurtaran kaptan", "altta kalanın canı çıksın" diyecek ve zalimane bir anlayışı benimseyeceğiz. (K. Sayar)
  • Alttan almak: Moral bozucu durumlarda yumuşak, esnek davranmak: Yine de Gökhan, Sevgi öğretmeni üzmemek için devamlı alttan alıyordu... (A. İren)
  • Alttan alta: Gizlice: Alttan alta büyür yalnızlıklar / Sevgiler de alttan alta başlar
  • Altüst etmek:
    1. Alt yanını üste çevirmek, altını üstüne getirmek.
    2. Karmakarışık, darmadağın duruma getirmek.


İlgili atasözü ve anlamı


İçinde "alt" kelimesi geçen atasözleri ve açıklamaları:

  • Alt değirmen güçlü akar: Kaynakları eski ve bol olan kuruluşlar sağlam ve verimli olur.
( 0 soru/yorum )