- Yardım istendiğini dile getirir: Aman Allah'ım! Koşun koşun!
- Bir suçun bağışlanmasını, yalvarmayı anlatır; eman: Aman, bir daha yapmam.
- Bir ricanın önemini dile getirir: Aman, öyle söylemeyin.
- Usanç ve öfke anlatır (ama:n): "Aman, sus!" dedi karısı (N. Tosuner). Aman, bu laflara karnımız tok.
- Dikkat uyandırmak için söylenir: Aman, hastaya iyi bakın! Aman ha kaçırmayın! Aman elini çabuk tut!
- Çok beğenmeyi anlatır ve bu anlamda kullanıldığı zaman ardına "da" ilgeci de getirilebilir: Aman da ne güzel çocuk. – Aman efendim, ne güzel oturdu, tam da vücudunuza göre... (A. Nesin)
- Şaşma anlatır: – Aman efendim, estağfurullah! Haddimize mi?
- (tarih) İslam ordusuna teslim olmak isteyen bir yabancıya verilen can ve mal güvencesi, eman: Allah Resulü de (asm) ona aman verdi. (Y. Yalçın)
- Amansız: Aman vermez, acımasız, cana kıyıcı, hoşgörüsüz, gaddar, zalim: Kılıçlar çekildi, iman ile küfrün arasında amansız bir cenk başladı. (M. N. Bursalı)
Aman ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "aman" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Aman Allah'ım (Aman ya Rabbi): İmdat, şaşma, beğenme veya beğenmeme, korku vb. duyguları belirtmek için kullanılan bir söz: Ne fena günlere kaldık, aman Allah'ım aman! (Türk kültürü). Aman Allah'ım! Bu ne azamet, bu ne büyüklüktü! (R. Haylamaz)
- Aman aman (bir şey olmamak): Sözü edilen şey pek de değerli ve önemli olmamak: Öyle aman aman bir şey yok ortada, müzik adına bir ihtilal filan yok. (N. Dilmener)
- Aman bırakmamak: Kurtuluş imkanını ortadan kaldırmak: Gidecekti ama hastalık aman bırakmadı.
- Aman bilmemek: Bağışlamamak, affetmemek: Çok kan akacak, Moğol insafsızdır, aman bilmez. (B. Büyükarkın)
- Aman bulmak: Kurtulmak: İmana erişen aman buldu, imana gelmeyenlerin şüphesi iki kat oldu. (Mevlana Hz.)
- Aman derim! (Aman deyim!): Sakın ha, böyle bir iş yapayım deme!: Aman deyim, kaybetme ümidini / Daha iyi günler var, göreceksin... (T. B. Öge)
- Aman dilemek: Sığınıp, dize gelip canının bağışlanmasını dilemek: Dumrul Azrail'i görüp aman diledi: "Bre Azrail amân, Tanrı'nın birliğine yoktur gümân!" (A. Kıraç)
- Aman vermek: Canını bağışlamak, öldürmemek: Ve Mekke'lilere aman verdi. İslam ordusu Mekke'ye girmezden evvel Peygamberin şu emri etrafa yayılmıştı: 1. Kâbe'yi şerife girenler, öldürülmeyecek, 2. Ebu Süfyan'ın ve Hekim ibni Hüzzam'ın evinde oturanlar öldürülmeyecek... (K. Al-Anbiya)
- Aman vermemek:
- Göz açtırmamak: Fakat bombalar, siper içinde kimseye aman vermiyordu! (M. Bıyıklı). Hastalık aman vermiyor.
- Acımadan öldürmek: Ordusundan kaçıp kendisine sığınanlara hiç aman vermez: "Hain, her yerde haindir" diye hemen boynunu vurdururdu. (Ö. Seyfettin)
- Aman zaman: Karşısındakini yumuşatmak, söz dinletmek için söylenen sözler anlatılırken kullanılır: Amanı zamanı kalmadı. Kapının önünde cigarasını içen makinist tepemden atladı (S. Faik). Hâkim, aman zaman dinlemedi, teröristlere en ağır cezayı verdi (N. Muallimoğlu). Amanı zamanı yok... Ya doğruyu söylersin, ya leşini sererim! (F. Kandemir)
- Aman zaman bilmemek: Fırsat vermemek, halden anlamamak: Ucu bucağı olmayan, azgınlığından rengi dönüp siyaha çalan, aman zaman bilmeyen o korkunç denizlerde yol aldık. (A. R. Akyavaş)
- Aman zaman dedirtmemek: Aman vermemek: Dayanamamış bu acıya. Aman zaman demeye kalmadan düşüp ölüvermiş.
- Aman zaman dinlememek: Mazeret kabul etmemek: Aman zaman dinlemedi; gitti, atı bulup getirdi. (M. N. Sepetçioğlu)
- Amana gelmek: Önce kafa tutarken, zor karşısında boyun eğmek: Halim beyana geldim / Ya Rab amana geldim. (İlahi)
- Amana getirmek (Aman dedirtmek): Kafa tutan birini boyun eğmek zorunda bırakmak: Lokos dağlarında karargah kurmuş olan kuvvetleri de sardı ve onları da amana getirdi. (N. A. Banoğlu)
- Amanı kesilmek:
- Aman diyecek gücü kalmamak: Amanım kesildi, belim büküldü, dilim lal oldu, püsküllü bela... (Şebinkarahisar)
- Yardım dileyecek kimse bulamamak: Kalede kuşatılanların amanı kesildi.
- Amanı zamanı yok: Mazeret istemem, mazeret dinlemem: Amanı, zamanı yok, haydi çabuk ol, sıva kollarını! (O. C. Kaygılı)
- Amansız taraftan yakalamak: Kimsenin yardım edemeyeceği yanından saldırmak.
- Ecelden aman olursa (Ecel aman verirse): Ölmezsem, ömrüm yeterse: "Hay hay, ecelden aman bulursak gelirim" (F. Türkoğlu). Ecel, aman verirse onun için de bir kitap yazıp Mîr Süleyman'ın yaptıklarını orada söyleriz. (H. N. Atsız)
- Elaman çekmek: Bezginlik gösterip yakınmak: Düşmanlar elinden elaman çeker (İ. Öztürk)
- Elaman demek: Çok bezmek: Türkçe bu insanların elinde elaman dedi. (N. Muallimoğlu)
Aman ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "aman" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )
- Aman diyene kılıç kalkmaz*: Teslim olana, yardım dileyene el kaldırılmaz, zarar verilmez, dokunulmaz: Türk töresinde "aman" diyene kılıç kalkmaz... Onun için, Salur Kazan, kaçanları kovalamadı. Aman diyenlerin canını bağışladı. (S. Kaplan)
- Amansız kalanın yardımcısı Allah: Çaresizliğin en derin noktasında bile insanın sığınacağı tek kudretin Allah olduğunu ifade eder. İnsan her şeyden ümidini kesse bile, Allah’tan umut kesilmez.
- Aç aman bilmez, çocuk zaman bilmez*: Aç kimse yalvarıp yakarmadan anlamaz, özür tanımaz; çocuk da aklına estiği an bir şey isteyiverir ve bekleme nedir bilmez.
- Aç aman bilmez, erken karnın doyur: Aç olan bir kişinin sabredemeyeceğini ve acil ihtiyacını hemen karşılamak gerektiğini ifade eder. Zamanında yapılan yardımlar, sıkıntıları önler ve aç kişinin huzur bulmasını sağlar.
- Açın amanı olmaz, tokun imanı: Açlık çeken bir insanın hayatta kalmak için her şeyi yapabileceğini ve merhamet göstermeyebileceğini, tok olan kişinin ise bolluk içinde iken dini değerleri unutabileceğini veya göz ardı edebileceğini ifade eder. Açlık insanı çaresiz bırakırken, tokluk bazen insanı rahatlığa ve kayıtsızlığa itebilir.
- İş amana binince kavga uzamaz*: Çekişenlerden bir taraf aman dilerse kavga biter.
Soru/Yorum Gönder