![]() |
Saygı |
- Yaşlılığı, kutsallığı, değeri, üstünlüğü, yararlığı gibi nedenlerle bir kimseye karşı özenli, ölçülü ve dikkatli davranmaya sebep olan çekinmeyle karışık sevgi duygusu, hürmet, ihtiram: Dostluklar ancak sevgi ve saygı sayesinde devam edebilir. (E. Fatiş)
- Başkalarını rahatsız etmekten çekinme duygusu: Yasalar, düzen, disiplin ve saygı olmazsa özgürlük kaosa yol açar.
Saygı ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde ya da anlamında "saygı" kelimesi geçen deyimler, birleşik kelimeler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Saygıdeğer: Kendisine saygı gösterilmeye değer, hürmete layık, muhterem: Çok iyi biriydi, çok saygıdeğer ve sevilen bir insandı. (M. Ablak)
- Saygı duruşu: Bir kimse, bir şey ya da bir olayın hatırasına duyulan saygıyı belirtmek için topluca ve sessizce bir müddet ayakta hazır ol vaziyetinde bekleme, ihtiram duruşu: Şehitler için bir dakika saygı duruşunda bulunulmuş, bandolar İstiklal Marşını çalmaya başlamışlardı.
- Saygı duymak (beslemek): Birine, bir şeye karşı saygı hissetmek: O herkese saygı duyuyordu, herkes de ona... (A. F. Gürses). Sultan Selim, Peygamber'e (a.s.m.) sonsuz bir sevgi ve saygı besliyordu. (İ. Çolak)
- Saygı göstermek: Saymak, saygılı davranmak, değer vermek: Başkalarının haklarına saygı gösterdi; başkaları ona karşı günden güne derinleşen bir saygı ve sevgi ile bağlandı.
- Saygıda kusur etmemek: Birine karşı gereken hürmeti tam olarak göstermek: Gelinim de bana saygıda kusur etmedi. Onu beğenirdim, senin gibi inceydi, yumuşaktı. (N. Turhan)
- Saygısızlık etmek: Birine saygısızca davranmak: Türk bayrağını yere düşürüp saygısızlık eden serseri kılıklı turistleri neşe içinde iyice patakladıktan sonra... (T. Arslan)
- (birinin) Adını ağzına abdestle almak: Bir kişiyi anarken çok saygılı davranmak: Şehitlerimizin adını ağzına abdestle al.
- Ayağa kalkmak: Saygı göstermek için oturma durumundan dikilme durumuna geçmek: Gelenleri görünce ayağa kalktı koşar adımlarla onlara doğru yürüdü ve en öndeki Mehmetçiği geniş kollarının arasına çekip geniş göğsünde bağrına bastı. (M. Hasırcı)
- Ayağına (kadar) gitmek: Alçak gönüllülük ederek ya da saygı göstererek birinin yanına gitmek: Her Bosna valisi bu "ihtiyar kurdun" ayağına kadar gitti, onun düşünce ve fikirlerini alarak göreve başladı. (Z. Gölen)
- Ayak mühürlemek: (tasavvuf) (Mevlevi şeyhinin katına giren derviş) Sağ ayağının başparmağını sol ayağının başparmağı üzerine koyup vücuduna da özel bir biçim vererek saygıyla durmak: Ayak mühürleme duruşuyla temsil edilen İmam Hüseyin gibi yol uğruna canını vermeye hazır olma Dâr-ı Hüseyin şeklinde ifade edilir.
- Baş üstünde yeri var: "Büyük bir saygı ve ilgi ile karşılanır veya ağırlanır" anlamında kullanılan bir deyim: Bir harfine kırk yıl köle olunur / Baş üstünde yeri var öğretmenin / Nefesinden bol bol ilim solunur / Öğrencide teri var öğretmenin (S. Kaba)
- Başta taşımak: Çok saygı göstermek: 400 sene aynı bayrağı başta taşıdılar. 400 sene Türk bayrağı Kabe'ye çekildi. (İ. Sarı)
- Bir elini bırakıp ötekini öpmek: Aşırı saygı göstermek: Hürmetten gözü döndüğünden midir, adamın bir elini bırakıp ötekini öpüyordu. (İ. O. Anar)
- Boyun kırmak: Saygı duyulan bir kimse karşısında, ayaktayken başı öne eğmek: Osman Gazi el öptü, boyun kırdı, babasından emaneti devraldı. (Z. Aygül)
- Büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öpmek: Saygı ve sevgi göstermek: Kardeşlerime, soranlara, köylülerime bol selam ederim. Büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öperim. (V. Sağlam)
- El bağlamak: Saygı belirtisi olarak ellerini göbeğinin üstüne kavuşturup durmak: El bağlayarak divan durur. O'nun verdiği bütün nimetlere şükreder, sadece ve sadece O'ndan yardım ister, O'nun azameti ve büyüklüğü karşısında eğilir, rükûa varır. (M. Paksu)
- El etek öpmek: Eskiden saygı ifadesi olarak huzuruna çıkılan büyüğün eteğini öpmek veya öpmeye davranmak: Müsaade verilince usul gereği el etek öptü. (B. G. Doğru)
- El öpmek:
- Saygı ifadesi olarak bir kimsenin elini öpüp alnına koymak: Herkesle konuştu, el öptü gâvur sigarası tuttu köylülerine. (Ü. Kaftancıoğlu)
- Bir büyüğün huzuruna çıkıp elini öpmüş olmak: El öptü, Padişaha bağlılığını arz etti. "Üzülmeyesin" dedi Padişah, "Bundan sonra bizim karındaşımızsın..." (Y. Bahadıroğlu)
- El pençe divan durmak: Saygı için ellerini göbeğinin üstüne kavuşturup ayakta durmak: Geldi önünde el pençe divan durdu. Başını önüne eğdi. "Buyur beyim..." dedi. (Ö. Polat)
- El üstünde tutmak: Bir kimseye çok saygı, sevgi ve yakınlık göstermek: Halk, bu Allah dostunu el üstünde tutar, ona çok büyük saygı gösterirmiş. (A. Akça)
- Hatır gönül bilmek (saymak veya tanımak): Kişilere karşı gösterilmesi gereken saygı kurallarına uymak: Sevecen, hatır gönül bilen, otuz yaşlarında, iyi niyetli güzel bir kızdı. (T. Konca)
- Hatır gütmek (kollamak): Değer verdiği birinin hatırı için saygı göstermek, gönlünü hoş etmek: Bir emmizadem var taşımaz keder / İncitmez kimseyi hatır güder
- (birinin) Hatırını saymak: Gerekli saygıyı göstermek: Hatırını sayıp buraya kadar geldik.
- Hürmet etmek: Saygı göstermek, saymak: "Babana hürmet et ki, çocukların da sana hürmet etsin." (Hz. Ali r.a.)
- Hürmette kusur etmemek: Karşısındaki kişiyi iyi ağırlamak, isteklerini yerine getirmek, saygısızlık etmemek: Yol buyunca hürmette kusur etmedi kimse, iyi davrandılar ona. (K. Derin)
- Omuzda taşımak: Çok saygı göstermek: Kadınlara okuyup yazma öğretmek isteyen bir cami imamını, başta Vali olmak üzere çeşitli kuruluşlar nerede ise omuzlarda taşır olmuş ve ödüllere layık görmüştür. (İ. Arsel)
- Öpüp başına koymak:
- Bir nimeti veya kutsal sayılan bir varlığı saygıyla el üstünde tutmak, yüksekte tutmak: Siyah bir mushafın içinde Kuranı Kerim vardı elinde. Üzerinde ise altın renkli iplikten Arapça "Allah" yazıyordu. Öpüp başına koydu. "Bunu oturduğunuz odanın duvarına as." dedi anası. (F. Şahin)
- Bir şeyi memnunlukla karşılamak, saygı duymak, saygıyla karşılamak: "Rasûlullah ne derse yaparım. Onun emrini yerine getireceğim" diyerek mektubu öpüp başına koydu. (M. Eriş)
- Selam (Selama) durmak: (Geçmekte olan birini, bir üstü) Selamlamak için durup ona doğru dönmek: Muntazam şekilde dizilmiş, haki giysili askerler, yırtık postallarıyla bize yakın geçerlerken, Ömer Seyfettin "Dikkat!" diye bağırarak selam durdu. Elimdeki teneke şişeyi atıp saygı duruşuna geçtim. Ordu komuta eden kişi selamımızı aldı. O şekilde on adım kadar bize selam vererek yürüdü. Şehitlere selam olsun... (F. Şahin)
- Sıra saygı göstermek: Karşılıklı saygı göstermek: Büyük küçük belli değil köyde. Sıra saygı iyice azaldı. Herkes birbirine düştü... (S. K. Karaalioğlu)
- Ye kürküm ye!: Birinin giyimine kuşamına bakılarak kendisine değer verildiği ve saygı gösterildiği anlatılırken topluluğun yanlış bir davranışına işaret için söylenir: "Bu dünya ye kürküm ye dünyası. İş aramaya giderken üstün başın dökülüyorsa kapıdan bile almıyorlar kızım!" dedi. (Ü. Burhan)
- Yer öpmek: Saygısını göstermek için bir büyüğün önünde eğilmek, onlara yönelerek yere kapanmak: Sultan, halifenin önünde yer öptü. (M. A. Köymen)
- Yerlere kadar eğilmek: Aşırı saygı göstermek: İmparatorun önünde yerlere kadar eğildi.
Saygı ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde veya anlamında "saygı" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )
- Say beni, sayayım seni (Sev beni, seveyim seni)*: Saygı (sevgi) karşılıklı olur. Sen beni sayarsan (seversen), ben de seni sayarım (severim).
- Saygı sayana, terbiye alana göredir: Dürüst, terbiyeli ve saygılı bir karaktere sahip olmak veya bunları bir başkasına göstermek bunların değerini bilenler içindir.
- Saygının olmadığı yerde dostluk olmaz: Dostluğun temelinin karşılıklı saygıya dayandığını ifade eder. Saygısız ilişkilerde samimiyet ve güvenin de kaybolacağına işaret eder.
- Saygısız ağız anahtarsız açılır: Görgüsüz, terbiyesiz kimseler, her yerde gereksiz yere konuşup kendilerini belli ederler.
- Açtığın kapıyı selamla aç, selamla kapın açılsın: Nezaket ve saygının insana daima karşılık olarak iyilik getireceğini ifade eder. İnsanlara güzel davranan ve selam veren, aynı şekilde güzel muamele görür.
- Adam adam, amma pehlivan başka adam: Her insanın kendi değerleri ve özellikleri olduğunu, ancak bazı kişilerin ekstra niteliklerle daha fazla saygı gördüğünü ifade eder.
- Ağır basar, yeğni kalkar*: Ağırbaşlı kedini bilen insan saygı görür (yeğni: hafif, ciddi olmayan).
- Ağır otur ki bey (ağa, molla) desinler*: Ağırbaşlı davran ki değer versinler ve saygı göstersinler.
- Ağırlık altın kale, hafiflik başa bela: Ağırbaşlılık ve ciddiyetin insanı yücelten, değerli kılan özellikler olduğunu ifade eder. Buna karşılık, hafifmeşreplik ve düşüncesizlik kişinin saygınlığını zedeler, saygı yerine sıkıntı getirir.
- Akçe ile bohça, insanı eder yüce: Para, değerli eşyalar ve güzel giyinmenin kişiyi toplumda saygı gören bir konuma getirebileceğini anlatır.
- Alçak uçan yüce konar, yüce uçan alçak konar*: Büyüklük taslamayan, alçak gönüllü kişi, kendini herkesten üstün görenlerden daha saygındır.
- Âlemde itibar zenginle güzeldedir: Toplumda en çok beğenilen ve saygı gören kişilerin güzellikleri veya zenginlikleriyle öne çıktığını ifade eder.
- Alimin yanında dilini, zenginin yanında keseni tut: Bilge kişilerin karşısında saygılı konuşmaya, zenginlerin yanında ise hesap veya masrafları ödemeye kalkarak saygısızlık etmemeye özen göstermek gerektiğini ifade eder. Her ortamda duruma uygun davranmak, insanı saygın ve güvenilir kılar.
- Anam ekmeğine kuru, ayranına duru demem: İnsan kendisini doğuran, büyüten o yüce kişiye hiçbir zaman sevgide ve saygıda kusur etmemelidir.
- Atanın önünden geçeni Allah sevmez: Anasına babasına saygısızlık edenler toplumda sevilmedikleri gibi Allahü Teala da böyle kimselerden razı olmaz.
- Ataya itaat Tanrı'ya ibadet sayılır (Anaya babaya hizmet, Allah'a ibadet): Anne babaya gösterilen sevgi, saygı ve ilgi ibadet kadar kutsaldır.
- Arap eli öpmeyle dudak kara olmaz (Arap eli öpmek, dudak karartmaz): Birinden yardım almak veya birine saygı göstermekle insanın değer kaybetmeyeceğini ifade eder.
- Ayda bir gel dostuna, kalksın ayak üstüne; günde bir gel dostuna, yatsın sırtı üstüne: Dost ziyaretlerinde ölçülü olmanın önemini anlatır. Çok sık gidildiğinde değer azalır, arada bir gidildiğinde ise özlem ve saygı artar.
- Beyden gelen bey sayılır: Dürüst, saygın kişilerin isteklerini, dileklerini götüren kimseler gittikleri yerde bey gibi ağırlanırlar.
- Beyi saygılayan bey olur, bayı saygılayan bay olur: İnsanın saygı gösterdiği kişilere benzer bir konuma gelebileceğini ifade eder. Saygı ve hürmet, kişinin itibar kazanmasında ve ilerlemesinde önemli bir rol oynar.
- Beyler sözü gevherdir, sımak olmaz: Önemli ve saygın kişilerin sözlerinin kıymetli ve değerli olduğunu ifade eder. Bu tür sözlere saygısızlık edilmemeli, itibar edilmelidir (gevher: cevher, sımak: kırmak).
- Beylerin sözü, sözlerin beyidir: Saygıdeğer ve yetkili kişilerin söylediklerinin en değerli ve önemli sözler olduğunu ifade eder. Önemli konularda daima güçlü ve yüksek mevkideki kişilerin sözleri geçerli olur.
- Bir gün olur yüz yüze bakılır: İnsan bazen daha önce kalbini kırdığı kimsenin yardımına muhtaç kalabilir. Böyle durumlara düşmek istemiyorsak insanlara saygılı ve hoşgörülü davranmayı bilmeliyiz.
- Büyüğünden evvel lafa karışma: Yanında büyüğün varken ondan önce lafa karışırsan saygısızlık etmiş olursun.
- Büyüğünü tanımayan Allah'ını da tanımaz: Toplumsal ve ailevi değerleri hiçe sayan kişinin manevi değerleri de tanımayacağını ifade eder. Büyüklerine saygı göstermeyen, Yaratan'a karşı da saygı duymayacak kadar vicdandan uzak olabilir.
- Büyükler huzurunda az söyle tez kalk: Büyüklerin yanında daha saygılı ve dikkatli olunması gerektiğini vurgular. Bu, gereksiz konuşmalardan kaçınıp, daha az ama etkili bir şekilde söz alınarak saygının gösterilmesini öğütler.
- Destursuz dama girenin hâli budur: İzinsiz veya saygısızca bir işe karışan kişilerin, sonunda kötü bir durumla karşılaşacaklarını ifade eder. Bu söz, bir kişinin başkalarının sınırlarını ihlal ettiğinde ya da doğru bir yol izlemediğinde kötü sonuçlarla karşılaşacağını anlatır.
- Devletlinin eşeğine bile yaldızlı çul vururlar:
- Makam sahibi ya da zengin kişilerin, etrafındakilere dahi saygınlık ve itibar kazandırdığını ifade eder. Güç ve servet, çevresindeki her şeye değer katar.
- Makam ve mevki sahibi kişilere gösterilen aşırı saygı ve ilginin bazen abartılı hale geldiğini ifade eder. Güç ve otoriteye yakın olanlar, hak etmedikleri halde bile ayrıcalıklı muamele görürler.
- Dosta çok varan, ekşi yüz görür: Kişi dostuna sık sık giderse seyrek gittiğinde gördüğü konukseverliği görmez ve saygınlığı azalır.
- Dövme kapısını yüzük taşıyla, döverler kapını balta başıyla: Başkalarına karşı nazik ve saygılı davranan kişilerin aynı şekilde nazik muamele göreceğini, kaba veya kötü davrananların ise kaba bir şekilde karşılık bulacağını ifade eder.
- Efendiyi efendi eden etbaidir (uşağıdır): Bir liderin veya büyüğün saygınlığını onu takip edenlerin sağladığını anlatır. Yönetenin kudreti, arkasındaki kalabalıkla değer kazanır (etba: Tabi olanlar, bağlı olanlar, emri altında bulunanlar).
- Eğilmeyen başın ayağı öpülür: Haksızlıklara ve zulümlere boyun eğmeyen dürüst, mert kimselere saygı göstermek gerekir.
- El uzatılan yere ayak uzatılmaz: Bizimle dost olan kimselere her zaman saygılı davranmalıyız.
- Eli boşa "ağa uyur" derler; eli doluya "ağa buyur" derler (Kapıya varsan efendi uyur, elde armağan olsa vay efendim buyur)*: Armağansız gelen kişiye yüz verilmez, armağanla gelen kişi ise güler yüzle ve saygı ile karşılanır.
- Elması çamura atmışlar, yine elmas yine elmas (Elması çamura atmışlar, kıymetine halel gelmemiş): Üstün nitelikleri olan, değerli, saygıdeğer birini ne kadar karalamaya, kötü göstermeye çalışırlarsa çalışsınlar yine de o kişinin değerini azaltamazlar.
- Etek öpmekle dudak aşınmaz*: İnsan çok önemli bir işi için birisine saygı göstermek, ricada bulunmakla bir şey kaybetmez.
- Gönül eri, baş üzere yeri: "İnsanın halinden anlayan kimselere ne kadar saygı gösterilse azdır" anlamında söylenen bir atasözü.
- Güzel her yerde hürmet görür: "Güzel ve çekici kimselere herkes hayranlık duyar" anlamında bir atasözü.
- Güzel huylu olanın can verirler sözüne, çirkin huylu olanın kimse bakmaz yüzüne: İyi niyetli ve güzel huylu insanlar genellikle toplumda saygı görürken, kötü niyetli ve çirkin huylu olanlar genellikle dışlanır veya hor görülürler.
- Hayırsız evlat, baba ocağına incir diker: Bir kişinin ailesine karşı sorumluluklarını ve saygısını korumasının önemini vurgular. Aile üyelerinin birbirlerine karşı iyi niyetli ve sevgi dolu davranışlarda bulunmaları gerektiğini hatırlatır.
- Himmeti çok olanın, kıymeti de çok olur: Yardımsever ve cömert kişilerin toplumda değer gördüğünü anlatır. İnsan, iyiliği ölçüsünde saygınlık kazanır.
- İki kişi lakırdı ederken üçüncüsü sen olma: İki kişi konuşurken üçüncü kişinin lafa karışması saygısızlıktır.
- İlim, sahibine dost; mal, sahibine düşman kazandırır: Bilgili insanların saygı ve dostluk kazanırken, zengin insanların mal varlıkları nedeniyle kıskanılabileceğini ifade eder. İlim, insanlara fayda sağladığı için takdir toplar; mal ise düşmanlık ve haset doğurabilir.
- İlim sahibini aziz eyler: Bilgi ve ilim sahibi olan kişinin toplumda saygı göreceğini anlatır. Gerçek değer, malda değil, akıl ve bilgidedir.
- İnsan lisanı ile takdir, elbisesi ile kabul olunur: Bir kişinin değerinin ve saygısının dil becerileriyle (konuşma, ifade etme yeteneği) ölçüldüğünü, toplumda kabul görme ve saygı görme şeklinin de daha çok dış görünüşüne (giyimine) bağlı olduğunu ifade eder. İyi bir dil ve düzgün bir giyim, insanın hem değerini hem de toplumdaki kabulünü etkiler.
- İnsanın izzeti de elindedir, zilleti de: Kişi davranışları ile çevresindekilerin saygısını kazanır veya kaybeder.
- Kendinden büyüğe el kaldırma: Büyüklere saygısızlık etmek, onlara kırıcı davranışlarda bulunmak görgü ve ahlâk kurallarına yakışmaz.
- Kişi haddini bilmek edeptir (gerektir): İnsanın sınırlarını bilip yerini, konumunu aşmamasının gerçek terbiye ve erdem olduğunu ifade eder. Haddini bilmek, insanı saygın kılar ve yanlışlardan korur.
- Kişi ölmekle hatırı ölmez: İnsanlar ölse bile, yaptıkları iyi işler, topluma olan faydaları yaşamaya devam eder ve geride bıraktıkları çevrelerinde saygınlıkları sürer.
- Kişidir kendini hem aziz eden hem rezil: Sevilen saygın birisi olmak da, kötü kalpli, kimsenin sevmediği biri olmak da insanın kendi elinde olan bir şeydir.
- Kişinin hürmeti de zilleti de kendi elindedir: Başkalarından saygı görmek veya onların nefretini kazanmak insanın kendi elindedir.
- Komşu hakkı büyük, saymayan hödük: Komşu hakkı çok büyüktür, bunu ancak anlayış sahibi kimseler kavrayabilir. İnsan başı darda kaldığı zaman en büyük desteği komşusundan görür. Bu yüzden komşu hakkını inkar eden kişi büyük kabalık ve saygısızlık etmiş olur.
- Konuğa hürmet eyle eğerçi kafir olsa da: Gelen misafir kim olursa olsun onu ağırlarken saygıda kusur etmemeliyiz.
- Küçüğe merhamet et, büyüğe itaat: Toplumda hem sevgi hem de saygının dengeli olması gerektiğini ifade eder. Küçükleri korumak ve büyükleri saymak, sağlıklı ve düzenli bir sosyal yaşam için önemlidir.
- Küçük büyüğe tabidir: Toplumsal düzende küçüğün, büyüğün rehberliğini kabul etmesi gerektiğini ifade eder. Saygı, hiyerarşi ve terbiye ilişkisi içinde küçükler büyüklerine uyarak huzurlu bir düzen sağlanır.
- Minareli köye abdestsiz girilmez: Bir yerdeki saygın veya dindar kişiler arasında yer almanın, o toplumun değerlerine ve normlarına uygun davranışlar sergilemekle mümkün olduğunu anlatır.
- Nezaket para ile satılmaz: Saygılı, hoşgörülü olmak, maddi değerlerle ölçülmez.
- Oğula devlet gerek ise anaya ataya hürmet eyleye: Ana babasına nankörlük edenler başarılı ve saygın kimseler olamazlar.
- Öpülecek el ısırılmaz*: Saygı gösterilmesi gereken kimse incitilmemelidir.
- Parası (akçesi) ucuz olanın kendisi kıymetli olur*: Paraya çok değer vermeyen, parasını esirgemeyen kimseye herkes değer verir, saygı duyar. Eli açık ve cömert kimseyi herkes sever.
- Sağlık istersen çok yeme, saygı istersen çok deme: Sağlığına önem veren insan oburluktan kaçınmalı, sayılan ve sevilen biri olmak isteyen kişi de konuşurken ölçülü davranmalıdır.
- Sahibine hırlayan köpek kapıdan kovulur: Geçimini sağladığı yere, kendisini gözeten kimselere saygısızlık eden kişiye kimse iş vermez.
- Sahibinden evvel ahıra girme: Yetkili veya sorumludan önce harekete geçmenin yanlış olduğunu anlatır. İşin sahibinden önce davranmak saygısızlık ve hataya yol açar.
- Sahipsiz bağa saygısız girer: Bir şeyin sahibi veya koruyucusu olmadığında, ona gereken özen ve saygının gösterilmeyeceğini ifade eder. Sahipsiz veya denetimsiz bir şeyin kötüye kullanılma, zarar görme olasılığı yüksektir.
- Su küçüğün, sofra büyüğün (Söz büyüğün sus küçüğün)*: Küçükler susuzluğa daha dayanıksız olduğu için su hakkı önce küçüğe verilmelidir. İlk söz hakkı ise daima büyüğün olmalıdır. Yanında büyük varken küçüğe söz düşmez.
- Şeriatı hor gören hor olur: Dini kuralları küçümseyen veya önemsemeyen kişinin zamanla kendisinin de değersizleşeceğini ifade eder. İnsan, manevi değerlere saygı göstermediğinde hem Allah katında hem de toplum içinde itibar kaybına uğrayabilir.
- Tuz ekmek hakkını bilmeyen kör olur* (Tuz ekmek hakkı bilmeyen, akıbet gözden çıkar): İyiliğini gördüğü, ekmeğini yediği kimseye karşı saygısızlık ve hainlik eden kişinin sonu iyi olmaz.
- Ulular köprü olsa basıp geçme*: Saygı duyulan kimseler toplumda gereken yerlerinde bulunmasalar, hatta birçoklarınca çiğnenseler bile, sen onlara olan saygını azaltma.
- Ulular sözü yere düşmez dünya durdukça: Atalarımızın söylediği sözler, mutlaka denenmiş ve yaşanmış olduğundan saygı duyulmalıdır.
- Uluların gönlü mum gibi gerek: Büyük ve saygıdeğer insanların merhametli, yumuşak kalpli ve herkese eşit derecede şefkatli olmaları gerektiğini ifade eder.
- Üstadına eğri bakanın gözlerine kan damlar: Saygı gösterilmesi gereken kişilere karşı gelmenin, sonunda zarar ve pişmanlık getireceğini ifade eder. Özellikle bilgi, deneyim veya yaşça üstün olanlara saygısızlık etmek, insanın kendi huzurunu ve iç dünyasını olumsuz etkiler.
- Veren el alan elden üstündür*: Yardımını esirgemeyen, eli açık olan kimseye herkes saygı gösterir.
- Yerine göre küçük büyüğü terbiye eder: Hayatın bazı anlarında genç veya alt konumda olan kişinin, davranışlarıyla daha üstteki kişiye ders verebileceğini ifade eder. Saygı yaşla değil, duruşla kazanılır.
- Yolda doğru gidene kimse dokunmaz: Dürüst ve saygılı yaşayan kimselere kimsenin sataşmayacağını, doğru yolda ilerleyenlerin, genellikle toplumda güvenilir ve saygın bir konuma sahip olduklarını anlatır.
- Yüksekten uçan alçağa düşer: Her yaptıklarını abartarak insanları küçük görenler, toplumda çok çabuk saygı ve güven kaybederler.
- Yüz yüzden utanır*: Sonradan karşılaştığımızda utanmamak için saygı duyduğumuz birisinin hakkında kötü konuşmamalı, onu incitecek hareketler yapmamalı.
- Yüzsüzün yüzü gülmez: Saygısız ve görgüsüz kişilerin başarıya ulaşamayacağını ifade eder. Sürekli sorun çıkaran kimseler, çevrelerinden de destek göremezler.
Soru/Yorum Gönder