Kabuk ile ilgili atasözleri, deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0

Kabuk ile ilgili deyimler ve anlamları

İçinde "kabuk" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:

  • Kabuk bağlamak (tutmak):
    1. Üzerinde kabuk oluşmak, kabuklanmak: Ellerindeki kabuk bağlamış yaralar dikkat çekiyordu. (A. Bayram)
    2. (Yüzü) Utanmaz, arsız olmak.
  • Kabuk değiştirmek:
    1. (Hayvanlar için) Deri değiştirmek.
    2. mecazi (İnsanlar için) Değişmek: İnsan ırkı bir yılan gibidir, kabuk değiştirir.
  • Kabuk gibi: Sağlam, sert (kumaş).
  • Kabuk koparmak: Kötü sonuçların doğmasına neden olmak.
  • Kabuksuz yumurtlatmak: Bir işi aceleyle yaptırıp eksik kalmasına yol açmak.
  • Kabuğu dışına çıkmak: İçinde bulunduğu ortam veya durumdan ayrılmak: Kabuğunu kırıp dışına çıkmayabilir; günlük rutin yaşantısını sürdürür. (M. Niyazi)
  • (Kendi) Kabuğuna çekilmek: Dış dünyayla olan ilişkilerini kesmek, inzivaya çekilmek: Çocuksuzluk, yalnızlık teyzemi çökertince zaten mahcup, kendi halinde bir adam olan eniştem iyice kabuğuna çekilmişti. (İlgili cümle kaynağı: M. Çiftçi)
  • Kabuğunu çatlatmak (kırmak): İçinde bulunduğu güç, olumsuz veya kötü durumdan kurtulup rahatlamak: Kabuğunu çatlatmıştı üstünden aşan öz güvenle ortalıkta dolaşıyor, eğleniyordu. (A. Kahraman)
  • Ayağının altına karpuz kabuğu koymak: Bir kimseyi, oyunla düzenle yerinden etmek: İtimat edebileceğin üç adama karşı beş yüz haine rasgeleceksin. Kimisi menfaatim bozuluyor diye, kimisi adetim bozuluyor diye, kimisi rahatım bozuluyor diye, elhasıl herkes bir keyfi, bir emeli bozuluyor diye onun ayağının altına binbir kapuz kabuğu koyacaklar, yoluna bin kaya dikecekler, binbir çukur kazacaklar... (M. Özbalcı)
  • Ceviz kabuğu gibi: Küçük ve dalgalara dayanıksız (tekne): Fırtına kopunca ceviz kabuğu gibi küçücük sandalını kopan kıyamete kıyas birer sessizlik sarayı olan mağaraların içine çekermiş. (Halikarnas Balıkçısı)
  • Ceviz kabuğu gibi sallanmak: (Küçük ve dalgalara karşı dayanıksız olan tekne, kotra, gemi vb. şeyler için) Çok sallanmak: Cesur denizciler ceviz kabuğu gibi sallanan teknelerinde adadan adaya umutsuzca kürek çekiyorlar.
  • Dün yumurtadan çıkmış bugün kabuğunu beğenmez: Kendini beğenmiş kimseler kendilerini değerli göstermek için gerekirse soyunu bile inkar ederler.
  • Eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmek (veya koymak): Birinin farkında olmadığı karlı bir düşünceyi birinin aklına sokmak: Eşeğin aklına karpuz kabuğunu düşürmüş yani yoksul köylülerin gözlerini açmıştı. (R. Çiftlikçi)
  • Fındık kabuğunu doldurmaz (doldurmayacak): Pek önemsiz, değersiz: Aslında problemleri fındık kabuğunu dahi doldurmaz türden (S. Uçar). Bir hiç uğruna, fındık kabuğunu doldurmayacak sebeplerle evliliğimizi bitirip boşandık. (H. Demireşik)
  • Koz kabuğuna girmek: Kendini korumak için bir yere saklanmak: İktiza olursa hatırınız içün kalp akçe bile yaparım, koz kabuğuna girerim. (TDK)
  • Limon kabuğu gibi: Küçük ve biçimsiz (şapka): Okul kasketlerini limon kabuğu gibi bastıran, kravatlarını cepte taşıyan öğrenciler arasında her zaman fark ediliyordu. (E. Hiçyılmaz)

Kabuk ile ilgili atasözleri ve anlamları

İçinde "kabuk" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )

  • Acı soğan kabuğunu acıtır: Geçimsiz ve sinirli kişiler daha çok kendilerine zarar verirler.
  • Ağacın yemişini ye kabuğunu soyma:
    1. Meyve veren ağaçlardan faydalanırken onlara zarar verilmemelidir.
    2. İnsan yararlandığı bir şeyi hor kullanırsa kısa sürede işe yaramaz hale getirir.
  • Ağaçla kabuğu arasına parmak sokulmaz: Bazı şeyler gizli kalmak zorundadır, bu konuda fazla meraklı olup o işe burunu sokan zarar görebilir.
  • Ceviz (koz) kabuğundan çıkmış, kabuğunu beğenmemiş*: Anasını babasını ya da aslını küçük görenler için söylenir.
  • Ceviz kabuğunu doldurmaz: Çok küçük ve önemsiz meselelerin tartışılmaya veya üzerinde durulmaya değmeyeceğini ifade eder. Önemi olmayan konulara zaman ve enerji harcamanın gereksiz olduğunu vurgular.
  • Elmanın okkası bin kuruşa ise yine soy, armudun bini bir paraya ise yine soyma (Bir elma bin akçaya, soy; bin armut bir akçaya, soyma): Elmayı soyarak yemeli, çünkü kabuğunun hazmı güçtür. Armudu soymaya gerek yoktur.
  • Elmayı soy da ye, armudu say da ye*:
    1. Elma kabuğu soyularak yenmeli, armut ise çok yenmemelidir.
    2. Her işi yoluna, yöntemine göre yapmak gerekir.
  • Fındık kabuğundan çıkmış, kabuğunu beğenmemiş*: İnsanın geldiği yeri veya kendisini yetiştirenleri küçümsemesini ifade eder. Kendi köklerinden gelen biri, geçmişini unutup onu değersiz görmeye başladığında bu sözle eleştirilir.
  • Kaplumbağa kabuğu ile, herkes erbabı ile: Her canlının veya insanın kendine uygun ortamda ve beraber olduğu kişilerle uyum içinde yaşadığını ifade eder. Kaplumbağanın kabuğuyla özdeşleşmesi gibi, insanlar da uzmanlık alanlarına uygun çevrelerde bulunmalıdır.
  • Kaplumbağa kabuğunda "ne büyük sarayım var" demiş*: Kendini güvencede duyanlar, sığındıkları yere büyük değer verirler. Elindekinin kıymetini bilen insan, fazla değerli olmasa bile onunla mutlu olur.
  • Karpuz kabuğunu görmeden denize girme* (Karpuz kabuğu denize düşmeden suya girilmez):
    1. Denize girmek için karpuzun olgunlaşma dönemi beklenmelidir. Karpuzun tam mevsimi gelmeden denize girmenin sağlığa zararlı olduğu herkesçe bilinir ve kabul edilir.
    2. Bir iş en uygun zaman gelmeden yapılmamalıdır. Bir işe başlamadan önce olası tehlikeleri ve riskleri görüp değerlendirmek gerekir.
  • Kestane kabuğundan çıkmış da kabuğunu beğenmemiş*: Bir kişinin kendisini var eden, yetiştiren çevreyi ve insanları küçümsemesini kınamak için söylenir. İnsan, kökünü inkâr ederse nankörlük etmiş olur.
  • Koz (ceviz) kabuksuz olmaz: Her şeyin doğası gereği bir korunma veya dış görünüşe sahip olduğunu ifade eder. Değerli olan şeylerin genellikle bir koruyucu katmanla sarılı olduğunu ve kolayca elde edilemeyeceğini vurgular.
  • Tembel ceviz yemek ister, kabuğunu kırmağa üşenir: Kişinin bir şey elde etmek istemesine rağmen onu elde etmek için gereken çabayı göstermeye yanaşmadığını anlatır.