Kaldırım nedir ne demektir? İlgili deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0
Siyah beyaz taşların desen oluşturacak şekilde döşendiği geniş ve süslü bir kaldırım
Kaldırım
  1. Caddelerin iki yanında, yayalara özgü yol: Karşı kaldırımda annesinin elini sıkıca tutmuş küçük bir çocuk bana baktı, gülümsedi. (Kolektif)
  2. Gelip geçenleri çamurdan korumak için taşlarla döşenmiş yol: "Köyün yolu kaldırım yapılacak... Kaldırım yolumuz olacak" diyordum. Bu son sözlerime herkes gülüyordu. Ve şaka, neşe, espirili sözler devam ederken... (H. Öğütçen)
  3. Deniz yüzüne yakın ve kıyıya koşut olarak uzanıp giden üstü düz kayalar.


  • Kaldırım işçisi: Kum, çimento veya hazırlanmış yataklar üzerine parke taşı, beton blok, tuğla, bordür taşı döşeyerek kaldırım yapan kimse; kaldırımcı.
  • Kaldırım taşı: Kaldırım döşemekte kullanılan, dikdörtgen prizma biçimindeki parke taşı.
  • Kaldırıma çıkmak: (mecazi) Yolunu şaşırmak.


İlgili deyimler ve anlamları


İçinde "kaldırım" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:

  • Kaldırım aşındırmak: (deyiminin anlamı) İşsiz güçsüz, aylak aylak dolaşmak: Kaldırım aşındırmaktan başka bir şey yaptığı yoktu.
  • Kaldırım çiçeği (gülü, yosması): Hayat kadını: Koymuşlar adını, / Tutturmuşlar, gidiyor, / Bir kaldırım çiçeği, / Kim biliyor, kim? / Nedir gerçeği, gerçeği? / Kendileri masum, / Onlar, kaldırım çiçeği / Bu iş, yalnız olmuyor ki, / En azından, O, / Bir kaldırım çiçeği / Ya siz, ya siz, / Tutturmuşlar, gidiyor, / Adı kaldırım çiçeği (S. Aktay)
  • Kaldırım çiğnemek: Kentte veya büyük şehirde yaşayarak görgüsü artmak, görmüş geçirmiş olmak, medeni ["Kaldırım çiğnemiş" kavramı, İstanbul'a gidip dünya görmüş kimseler anlamında kullanılarak sonradan yaygınlaşmıştır (KTB)]: Kaldırım çiğnemiş belli. Müşfik sesiyle başladı anlatmaya. Sonra cümlesinin yarısında durdu, eğdi başını. (K. Özdemir)
  • Kaldırım eskitmek: Çok gezmek, çok dolaşmak: Yüzünde hüzün, kalbinde kuşku, cebinde boş bir cüzdan ve aklında belirsiz bir gelecekle sokaklarda kaldırım eskitmeye başladı.
  • Kaldırım kabadayısı: Basit, seviyesiz veya ucuz kahramanlık gösterisinde bulunan, yersiz kabadayılık taslayan kof kimse: Bunlar da diğer yoldaşlarına uyarak birer kaldırım kabadayısı kesilirler. (Z. Şakir)
  • Kaldırım kargası: (alay) Çok dolaşan (kimse): "Efendi peder, bir kaldırım kargası ile iki sapı silik geldi. Seni görmek istiyorlarmış." "Kim geldi, kim geldi?" "Söyledik ya, bir ayağı karıncalı ile iki kıl kuyruk." (C. F. Başkut)
  • Kaldırım mühendisi: (alay) İşi gücü olmayıp şurada burada dolaşan kimse: "Ne mühendisi, a kız?" "Kaldırım mühendisiymiş hemi de..." (M. Savaş). "Boş gezenin boş kalfası!", "Kaldırım mühendisi, n'olacak!" deyip, onunla dalga geçerlerdi. Ne iş yaptığını bilenlerse, hiç öyle düşünmezdi. (B. Ak)
  • Kaldırıma düşmek:
    1. Önemini, değerini yitirmek: Kaldırıma düşmüş, ayak altında kalmış, sonra bir meyhane köşesinde fıkara bir yüreği buluvermiş ezik bir mutluluk. (M. S. Arısoy)
    2. Ucuz fiyatla sokakta satışa çıkarılmak: Kitaba gelince; ne kadar kıymetli ve nadir olursa olsun kaldırıma düşmüş herhangi bir kitap, sokağa düşmüş kadınlara yapılan muameleye maruz kalır; ucuza kapatılmak istenir. (Kitaplık)
  • Kaldırımları arşınlamak:
    1. Çok gezmek: Sabahtan gece yarılarına kadar kaldırımları arşınlayan bu satıcı ordusunun arasında en renklileri keten helvacıları , turşucular ve bohçacılardı.
    2. İşsiz güçsüz dolaşmak: Umudu olmadan, kederli kederli kaldırımları arşınlayan zavallı bir serseriye ufak tefek kârlar çıkarmayı vaat etmiş olması, define bulmuşçasına sevindirmişti onu.
( 0 soru/yorum )