Dokuz ile ilgili atasözleri, deyimler ve anlamları

Güncellenme: 4 Ekim 2025 Soru/Yorum: 0

Dokuz ile ilgili deyimler ve anlamları

Kırmızı renkte dokuz sayısı
Dokuz

İçinde "dokuz" kelimesi (dokuz sayısı) geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:

  • Dokuz ayın çarşambası bir araya gelmek: Bir çok iş üst üste yığılıp sıkışık bir durum oluşturmak: "Dokuz ayın çarşambası bir araya geldi," dedi annem. Gerçekten de üç odalı evimizde tam bir curcuna yaşanıyordu. Bavullar, çantalar, eşyalar... (F. Çetinel)
  • Dokuz babalı: Kimden olduğu, babasının kim olduğu belli olmayan: Bu adam babasının hayrına gelmez. Vay dokuz babalı herif vay!
  • Dokuz canlı: Yapısı çok sağlam, kolay kolay ölmez: Adam dokuz canlı zannettik üzerinden çelik yelek çıktı, adama bak ya! (Ö. A. Koçak)
  • Dokuz doğurmak: Bir şey ha oldu ha olacak diye tasalanmak ya da çok sabırsızlanmak: Genç karısı içeride had safhada doğum sancıları çekerken, o da salonda dokuz doğuruyordu. (A. Koçak)
  • Dokuz körün bir değneği: Bir çok kimsenin tek yardımcısı, tek dayanağı ya da bir ailenin tek çocuğu: Dokuz körün bir değneği, işte bir kızımız var... Habib-i Ekrem'in hürmetine Rabb'im bağışlasın... (H. R. Gürpınar). Dokuz körün bir değneğiydi. Kim ekmeksiz, parasız kalsa ona koşardı. (İlgili cümle kaynağı: R. N. Güntekin)
  • Dokuz köyden kovulmuş: Geçimsizliği, hoş olmayan davranışları yüzünden bir çok yerlerden atılmış: Doğru şeyler söyleyerek sömürgecilerin ve hükümdarların rahatını bozduğu için, dokuz köyden kovulmuş bir insan olduğu anlaşılıyordu. (A. Ayda)
  • Dokuz yorgan eskitmek (paralamak): Çok uzun yaşamak: Bence vakitsiz oldu bu ölüm. Dokuz yorgan paralayıp öyle ölecekti Zalim. (C. F. Başkut)
  • Adı çıkmış dokuza, inmez sekize: Birinin bir kez ismi çıktıktan sonra, onunla ilgili genel kanının artık düzelemeyeceğini belirtir: Ben hırsız falan değilim. Adım çıkmış dokuza, inmez sekize...
  • Ananın karnında dokuz ay nasıl durdun?: Çok aceleci, sabırsız kimseler için söylenen bir deyim: "Hele bir sabret bakalım, ananın karnında dokuz ay nasıl durdun." "Ben dokuz ay durmadım, yedi aylıkken doğmuşum..."
  • Hafta sekiz, gün dokuz: "Tedirgin edercesine sık sık" anlamında kullanılan bir söz: Bulmuş bir küşneli ahır, gel, ye, iç, zıbar, yat, her şeyin ayağına gelsin, bir de hafta sekiz gün dokuz, topla kendin gibi uğursuzları, al getir eve, içki içir... Bu Allah'tan reva mı? (O. Kemal)

Dokuz ile ilgili atasözleri ve anlamları

İçinde "dokuz" sözcüğü (dokuz sayısı) geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )

  • Dokuz abdal bir kilimde uyur, iki padişah bir iklime (ülkeye) sığmaz: Genellikle birçok insanın sade ve mütevazı koşullarda bir arada barış içinde yaşayabileceğini, ancak güçlü ve otoriter kişiliklerin aynı çatı altında barınmasının zor olabileceğini ifade eder.
  • Dokuz at bir kazığa bağlanmaz*:
    1. Bir işin başına, tanınmış kişiliği bulunan bir çok kimse birden getirilmemelidir; çünkü anlaşamazlar, birbirlerine saldırırlar.
    2. Bir çok azılı, zayıf bir güvenlik önlemiyle bir arada zapt edilemez.
  • Dokuz günlük ömre on günlük nafaka lazım: Kişi ihtiyaçlarını karşılayabilmek için çalışıp para kazanmak zorundadır.
  • Dokuz kadın birikse zahmeti doğuran çeker: Dertli insana ne kadar destek olunursa olunsun onun acısı alınamaz.
  • Dokuz katırın yedemediği katarı bir eşek yeder: Güçten çok, akıl ve stratejiyle zorlukların aşılabileceğini ifade eder. Yetkililer güçleri ile değil akılları ile topluluğu yönetirler (yedmek: Çekerek peşinden götürmek, katar: Birbiri arkasına sıralanmış hayvan dizisi).
  • Dokuz keçe, su geçe; bir deri, soğuk geri: Kişi, dokuz kat keçeye bürünse yine yağmurun ıslatmasından kurtulamaz. Bir kat deri giysi ise kişiyi soğuktan ve ıslanmadan korur.
  • Dokuz nasihatten bir tehlike iyidir: Bazen bir işin yanlış olduğunu anlamak için bir sürü öğüdün yaran olmaz. Ama o işi yaparken bir tehlikeyle karşılaşmak insanın aklını başına getirir.
  • Dokuz ölç, bir biç (İki ölç, bir biç): Önce iyi düşünüp taşınmalı, sonra karara varmalı.
  • Dokuzu vermeyince onu kurtaramazsın (Dokuzu ver onu kurtar): Kurtuluş ya da başarı için gereken çabanın tamamlanmadan sonucun elde edilemeyeceğini anlatır (?). Eksik yapılan iş, istenen faydayı sağlamaz.
  • Dokuzunda ne ise doksanında da odur:
    1. İnsan yaşlandıkça olgunlaşsa da, huyunu değiştirmez.
    2. Bir insanın büyüyünce nasıl bir yapıya sahip olacağı daha çocuk yaşta belli olur.
  • Aça dokuz yorgan örtmüşler yine de uyuyamamış*: Kaçınılmaz ihtiyaçları karşılanmayan kimse rahat edemez.
  • Adam olmasına daha dokuz fırın ekmek ister: Birinin olgunlaşması, adam gibi adam olması için daha çok yol kat etmesi gerektiğini anlatır. Olgunluk zaman ve emek ister.
  • Allah dokuzda verdiğini sekizde almaz*: Alın yazısı ne ise o olur. Allah yarattığı hiçbir varlığın yaşamını, önceden belirlediği süre dolmadan elinden almaz.
  • Baktın martın dokuzu, sal çayıra öküzü: Mart ilkbaharın başlangıcı olduğundan, çiftçilerin de çalışma zamanıdır.
  • Bir akça ile dokuz kubbeli hamam yapılmaz: Önemli işlerin başarılması için yeterli parasal güç olmalıdır.
  • Bir baba dokuz evladı besler, dokuz evlat bir babayı beslemez*: Bir baba, çocukları ne kadar çok olursa olsun hepsine bakar da çocuklar, babalarına bakmayı hep kardeşlerinden bekledikleri için, babaları ortada kalabilir.
  • Bir çingeneyi dokuz mahalle doyuramamış: Doyumsuz insanların ne kadar verilirse verilsin tatmin olmayacağını ifade eder. Gözünü hırs bürümüş kişiler, ellerindekinin kıymetini bilmez.
  • Bir dalda dokuz ceviz görmeyince taş atmaz: İnsan, işine yaramayan bir şey için boşuna çaba harcamaz ve masraf etmez.
  • Bir kaşıkla dokuz çoban yemişler, birinin ağzı boş kalmamış: Gözü tok insanlar küçük şeylerle yetinmeyi bilirler.
  • Birde tay, ikide yay, üçte hamur, dörtte demir, beşte at, dokuza kadar bin, onda sat: Bir mal alındıktan sonra kullanıla kullanıla yıpranır. Bir süre tamir edilerek tekrar kullanılabilir ama sonunda işe yaramaz hale gelir ve elden çıkarmak zorunda kalınır.
  • Boğaz dokuz boğumdur (sözünü yutkuna yutkuna söyle)*: Sözün iyice ölçülüp tartılarak söylenmesi gerektiğini anlatır.
  • Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar*: Kimin çıkarına dokunursa dokunsun sözünü esirgemeyen, hatır gönül demeyerek doğruyu savunan, herkesin kusurunu yüzüne karşı söyleyen ve çıkarcılardan sözünü esirgemeyen kişiyi kimse sevmez, herkes onu yanından uzaklaştırır.
  • Donsuzun gönlünden dokuz top bez geçer*: Bir şeyden yoksun olan kişinin gönlünden hep o şeyden bol bol edinmek geçer.
  • Ekinci dokuzu harcamazsa on eline geçmez: İyi ürün elde etmek isteyen çiftçi bütün imkanlarını kullanıp, elinden geleni yapmazsa istediği ürünü alamaz.
  • Erkeğin nefsi birdir, kadınınki dokuz: Kadın güzel ve alıcı şeylere aldanmaya daha meyillidir. Bu nedenle yanılması çok kolay olur. Böyle konularda erkekler daha mantıklı davranırlar.
  • Erkekliğin onda dokuzu kaçmaktır*: Cesaretin her zaman doğrudan çatışmaya girmekle değil, bazen de tehlikeden kaçınmakla gösterildiğini ifade eder.
  • Eşek dokuz türlü yüzme bilir, ırmak kenarına gelince hepsini unutur: Teorik bilgiye sahip olmanın yeterli olmadığını, asıl önemli olanın bu bilgiyi pratikte kullanabilmek olduğunu ifade eder.
  • Eşek küçüktür, ama dokuz deveyi yeder*: İnsan görünüşte büyük olmakla aklı büyük olmaz, bir akıllı birçok az akıllıyı arkasından sürükler (yedmek: Çekerek peşinden götürmek).
  • Geçinmeyene dokuz koca, okumayana dokuz hoca az gelir: Geçimsiz kadın kocası ne kadar anlayışlı olursa olsun problem yaratır. Öğrenmeye istekli olmayan kişi de ne kadar yol gösteren olursa olsun hiçbir şey öğrenemez.
  • Güzellik ondur, dokuzu dondur*: Güzelliğin onda dokuzu giyim kuşamla sağlanır.
  • Her gün humar ölmez bir akçeye dokuz köfte olsun: Şansımız her zaman bizden yana olmayabilir.
  • Hilekar dokuz ocak yıkmayınca bir ocak kuramaz: İşlerini hile ve sahtekarlıkla yürütmeyi huy edinen kimse bu yolda pek çok kişinin düzenini bozar.
  • Karının bir aklı, erkeğin dokuz aklı vardır: Kadın her ne kadar kurnaz davransa da erkek çoğu zaman haklıdır.
  • Kedinin dokuz canı vardır (Kedi dokuz canlıdır): Kedilerin sık sık tehlikeli durumları atlatabilmesi anlamında kullanılır. Gerçekte kediler sadece bir cana sahiptir. Ayrıca bu atasözü, insanların karşılaştıkları zorluklardan veya tehlikelerden kurtulabilmeleri için birden fazla şansları veya fırsatları olduğunu da ima eder.
  • Kurt, kuzu kaptığı yeri dokuz defa yoklar: Haksız kazanç elde eden kişilerin bu yöntemi tekrar tekrar kullanmaktan çekinmediklerini ifade eder. Yani, bir kere haksız kazanç elde eden kişi, aynı yöntemi sürekli denemeye devam eder.
  • Mart dokuzu yersin topuzu: Mart dokuzu fırtınasını anlatır.
  • Mart dokuzunda çıra yak, bağ buda*: Eski takvime göre martın dokuzu (yeni takvime göre martın yirmi ikisi) olunca gece ışık yakma pahasına bağ budama işinin savsaklanmadan yapılması gerekir.
  • Misafir on kısmetle gelir, birini yer, dokuzunu bırakır*: Misafirin ev sahibine fazla bir yük yüklemeyeceğini, Allah'ın misafirin yediğinden kat kat fazlasını ev sahibine vereceğini anlatır.
  • Okumayı sevmeyene dokuz hoca az: Öğrenmeye isteği olmayan birine ne kadar öğreten olsa da fayda etmeyeceğini ifade eder. Kişinin öğrenmesi için önce içinde istek ve merak olması gerekir.
  • Öksüzün şeytanı dokuz (çok) olur: Öksüz büyüyen kişilerin hayatlarında onları doğru yola sevk eden hatta zorlayan veya onları koruyan ve destekleyen ebeveynleri olmadığı için kötü yola düşme ihtimallerinin daha yüksek olduğunu ifade eder.
  • Sekiz tarakta dokuz bez olmaz: Eldeki imkânlarla yapılamayacak, imkânsız bir şeyi istemenin boşuna olduğunu ifade eder. Sınırların ötesinde sonuç beklemek hayalden öteye gitmez (tarak: üzerinde çokça tel bulunan bir dokuma tezgahı parçası).
  • Tilkinin yüz masalı varmış, doksan dokuzu tavuk üstüne: Kişinin elde edemediği ve elde etmek istediği şeyleri sürekli düşündüğünü ve bu arzuların onun zihninde önemli bir yer tuttuğunu anlatır.
  • Yalan dokuzmuş, sekizi avcının torbasından çıkmış: Özellikle avcıların yaşanmamış olayları gerçekmiş gibi abartarak anlatma eğiliminde olduklarını ifade eder. Avcılar, av maceralarını anlatırken genellikle olayları süsleyerek ve ballandıra ballandıra anlatırlar.