Mum dibine ışık vermez |
- Bir fitilin üzerine erimiş balmumu, içyağı ya da parafin dökülüp uzunca silindir biçiminde dondurulan ışık aracı: Mum yakmak.
- (fizik) Işık şiddeti birimi. Mum, 1948'e kadar enternasyonal mumu, bu tarihten sonra da kandelayı karşılayan bir terimdir. Enternasyonal mum, belli koşullar altında yanan bir Harcourt pentan lambasının bütün doğrultularda yaydığı ışığın onda biri kadar ışık saçan bir noktasal ışık kaynağının ışık şiddeti olarak tanımlanmıştı. Günümüzdeyse mum, platinin donma (katılaşma) noktasında ve 101325 newton/m2 basınç altında bulunan bir kara cismin 1/600.000 m2'lik yüzeyinin kendisine dik doğrultudaki ışık şiddeti olarak tanımlanmakta ve eski mumdan ayırt etmek için buna yeni mum da denmektedir.
Mum ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "mum" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Mum etmek: Her sözü dinler duruma getirmek (→ Muma çevirmek): Kimseden kolay kolay yılmayan Sudi'yi mum etmişti. (Ubeydullah Efendi)
- Mum gibi: (deyiminin anlamı)
- Dosdoğru, dimdik: Meydandaki firuze renkli Kubbetü's-Sahre, geniş Mescidü'l Aksa, büyüklü küçüklü türbeler, zeytin ve çınar ağaçları, kara, kalın, mum gibi uzayıp giden serviler. (Y. Akçura)
- Uslu, kıpırtısız: Muhtar seni iki günde adam eder. Mum gibi olursun, mum. (F. Baysal)
- Tertemiz, düzgün: Kim mum gibi fitneden uzak kalırsa cennette onun gibi ışık saçacaktır. (R. Çorak)
- Zayıf, sararıp solmuş: Bu sapsarı kesilmiş, mum gibi kadın, çok güzel yüzlüymüş. (Y. Kemal)
- Mum gibi erimek: Çok zayıflamak: Günler geçmiş, üzüntüden ve korkudan mum gibi erimiş oğlan. (Ç. Eroğlu)
- Mum hala gibi: Sessiz sedasız, hareketsiz: Görmüyor musun? Mum hala gibi karşındayım. Ne elim oynadı, ne dişim. (H. R. Gürpınar)
- Mum kesilmek: Sessiz, uslu, doğru düzgün durmak: Dakikalarca o vaziyette kımıldamadan mum kesilmiş gibi ve gözyaşları içerisinde Kabe'yi seyre koyuldu... (Z. A. Zorbulut)
- Mum olmak:
- Hırçınlığı, yaramazlığı bırakmak: O edepsiz Atiye, Kırkmerdiven Mahallesinin şerrinden yaka silktiği Atiye, mum olmuştu. (A. Nesin)
- (argo) Razı olmak: O bu işe çoktan mumdur, ama kendini naza çekiyor.
- Mum tutturmak: Aşırı disiplin altına almak: Türk anadan, hem de aslanlara kaplanlara mum tutturan, harikulâde bir anadan dünyaya gelmiş olduğu nakledilmekle... (Ülkü)
- Mum yakmak (dikmek): Kutsal sayılan bir yere giderek adak adandığı zaman mum yakıp koymak: Mum alarak yaktı ve Meryem Ana heykelinin önüne dikti. (H. Topuz)
- Mum yapıştırmak:
- Bir şeyi kırmızı mumla mühürlemek.
- (mecazi) Önemli bir şeyi unutmayıp akılda tutmak, mim koymak: Mum yapıştırma âdeti zaman içerisinde yaygınlaşmış ve bazı dikkatli öğrenciler derslerin mühim kısımlarına da mum yapıştırır olmuşlar. (İ. Pala)
- Muma döndürmek (çevirmek): Her buyruğu, her sözü dinler duruma getirmek, uslandırmak: Bir kaç ay zarfında takımı muma döndürmüştü. Omuzdaşlar onun karşısında tir tir titriyorlardı (E. E. Talu). Ama öğretmen derse başladıktan sonra, çocuklarda çıt yoktu. Bu haylazları muma çevirmişti. (A. Nesin)
- Muma dönmek: Baş eğmek, söz dinler, itaat eder duruma gelmek: Ondaki bu değişiklik herkes için merak konusu idi; iyice aklını kaçırmış diyenler de vardı, Hasan Dede'den duyduğu korkudan muma dönmüş diyenlerde de. (M. Niyazi)
- Mumla aramak: Çok isteyerek ve özlemle aramak: Mutlu olmak bir yana huzuru mumla arıyor, huzursuzluğun yarattığı fırtınalarla boğuşmaktan kendimizi rahatlığın limanına bir türlü demirleyemiyorduk (G. Doğan). İshat'lar, Cevdet'ler, Hilmi'ler bilmem kimler, bir sürü esafil bu mesleği öyle telvis eylediler ki, herkes Murad Bey'i mumla arıyor. (B. Emil)
- Mumla aratmak: Yeni fakat daha kötü olan bir şey, bir durum, bir kimse, pek iyi olmayan eskisini aratmak: Gün günden kötü geliyordu. Her geçen gün bir öncekini bile mumla aratıyordu (J. Gülizar). Bir oldubittiyle yıkarak onun yerine oturttuğu sistem, eskiyi mumla aratıyordu. (H. Alptekin)
- Mumu sönmek: Ölmek: Hayat mumu söndü İsmail'in çok genç idi. (S. Bebekoğlu)
- Bal mumu gibi erimek: Çok zayıflamak: Ah kocacığım, gözümün önünde bal mumu gibi eriyor. (H. R. Gürpınar)
- Bal mumu gibi sararmak: Yüzünün rengi kaçmak: Hakikaten zavallı oğlancağız süpürge çöpüne dönmüş, benzi bal mumu gibi sararmıştı. (M. Apaydın)
- Bal mumu yapıştırmak: Söz, davranış vb.nin unutulmaması için bir işaret koyup dikkati çekmek: İstediğimi elde etmedikçe bu gece bu odadan çıkmam diyorum sana. Sen de bu sözüme bal mumu yapıştır. (H. R. Gürpınar)
- Dibi kırmızı mumla (bal mumuyla) mı çağırdım: Davetsiz gelenler için "Gelmeseniz de olurdu; çok sıkıntı veriyorsun" anlamında istenmezlik sözü: Ukalaya bak, dedi içinden, sanki kırmızı dipli mumla çağırdık gelesin diye. (B. Başarır)
- Eteğiyle mum söndürmek: Uygun olmayan biçimde iş yapmak, sakar olmak, üstünkörü davranmak.
- Kırmızı dipli mumla davet etmek: Birine bir yere gelmesi için çok yalvarmak, ısrarla çağırmak: Kırkpınar Güreşleri'ne bir kırmızı dipli mumla beni de çağırmak nezaketini göstermiş. Teşekkür ederim. (A. Kahraman)
Mum ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "mum" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )- Mum başkasına ışıldayım derken kendi yanar gider: Sürekli başkalarının ihtiyaçlarını karşılamaya çalışan kişilerin, kendilerini ihmal edebileceklerini ifade eder. Başkalarına yardım ederken veya onların işlerini halletmeye çalışırken, kendi sağlıklarını, mutluluklarını veya ihtiyaçlarını göz ardı eden kişilerin durumunu anlatır.
- Mum dibi karanlık olur: Sürekli olarak başkalarına yardım eden ve yardım etmeyi seven kimselerin, kendileri için bir şey yapacak fırsatları olmaz: Mum gibi ol, mum gibi olma! Mum gibi ol ki senden başkalarına ışık erişsin, mum gibi olma ki başkalarını aydınlatırken kendini karanlıkta bırakmayasın. (Şeyh Bahâeddin Nakşibend)
- Mum dibine ışık vermez*: (atasözünün anlamı) Başkalarına bol bol yardım yaptığı halde kendi yakınlarına bir faydası olmayan kişiyi anlatır.
- Mum yanmayınca pervane dönmez (yanmaz)*: Bir güzelin yoluna baş koyanların ortaya çıkması için güzelin görünmesi gerekir. Güzel, değerli bir şey özelliğini göstermeyince ona ilgi duyan çok olmaz.
- Allah balmumu yakana balmumu, yağ mumu yakana yağ mumu verir (Allah çam isteyene çam, mum isteyene mum verir)*:
- Kişinin gereksinmeleri, kurduğu yaşam düzeyine bağlı olarak gerçekleşir.
- Allah bol harcayana bol, az harcayana az verir.
- Baba mirası mum gibi çabuk söner: Çalışmayıp, yalnızca babadan kalanla yaşamını sürdürmeyi düşünen kısa zamanda yoksulluğa düşer.
- Beş parmağımı mum diye yaktım, yine yaranamadım: Bir kişinin tüm çabasına ve fedakarlığına rağmen, özellikle evlatlarından, sevdiklerinden veya yakınlarından beklediği takdiri veya karşılığı göremediğini ifade eder.
- Bir mum al da derdine yan*: Başkalarının işleri veya sorunlarıyla uğraşmak yerine, kendi sorunların ve durumunla ilgilenmen gerektiğini ifade eder.
- Bir mumdan, bin mum yanar: Bir kişinin bilgisinin, deneyiminin veya iyiliğinin başkalarına aktarılmasının ve yayılmasının mümkün olduğunu ifade eder. Paylaşmanın ve başkalarına ilham olmanın önemini vurgular, çünkü tek bir kişinin katkısı veya ışığı, birçok kişiye yol gösterebilir ve onların da aynı şekilde katkıda bulunmasını sağlayabilir.
- Caminin mumunu yiyen kedinin gözü kör olur* (Mescit mumunu yiyen kedi kör olur): Kendisini yetiştiren, büyüten, besleyen kimsenin ya da kamunun malına el uzatan kişi cezasını bulur.
- Çarşı da mum pahalı, körün neyine: İhtiyaç duyulmayan bir şeyin, ne kadar değerli olursa olsun, o kişi için bir anlam taşımadığını anlatır.
- Gündüzün mum yakan geceleyin bulamaz*: Her şey gerektiği yerde ve zamanda harcanmalıdır.
- Kadının şamdanı altın olsa mumu dikecek erkektir*: Kadının çeyizi ne kadar zengin, yardımı ne ölçüde çok olursa olsun, evin giderlerini karşılayan erkektir.
- Uluların gönlü mum gibi gerek: Büyük ve saygıdeğer insanların merhametli, yumuşak kalpli ve herkese eşit derecede şefkatli olmaları gerektiğini ifade eder. Özellikle liderlerin veya önemli kişilerin, tıpkı bir mumun etrafına ışık saçması gibi, çevrelerindeki insanlara aydınlık ve sıcaklık yaymaları gerektiğini anlatır.
- Yalancının (hilekarın) mumu yatsıya kadar yanar*: Yalancılar herkesi uzun zaman aldatamazlar, yalan söyledikleri er ya da geç anlaşılır.
Mum ile ilgili birleşik kelimeler
- Mum alayı: Ramazanda teravi namazından sonra, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)'in mescidinde yapılan tören: Namaz tamam olduktan sonra mum alayı olur. Bu da görülmeye değer bir merasimdir... (Derviş Ahmed Peşkari)
- Mum direk:
- Dimdik.
- Uslanmış, yaramazlığı bırakmış olan, edepli: O haşarı toramana varıncaya kadar hepsi karşısında mum direk dururdu. (A. Rasim)
- Bal mumu:
- Arıların peteklerini yapmak için karın halkaları arasından salgıladıkları yumuşak ve sarımtırak madde.
- Bu maddenin sanayide kullanılmak üzere hazırlanmışı.
- Mühür mumu: Üstüne mühür basılan ve bal mumu ile reçineden yapılan genellikle kırmızı renkli madde.
Soru/Yorum Formu
»