![]() |
Beş sayısı |
Beş ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "beş" kelimesi (beş sayısı) geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Beş aşağı beş yukarı: Aşağı yukarı, yaklaşık olarak (→ Üç aşağı beş yukarı): Bu konularda ne düşündüğü beş aşağı beş yukarı biliniyordu.
- Beş aşağı beş yukarı pazarlık etmek: Bir şeyi daha ucuza almaya çalışmak: Hacı parasını verir, alır. Beş aşağı, beş yukarı pazarlık için, hacının vakti müsait değildir. (A. İbrahim)
- Beş aşağı beş yukarı uyuşmak: Pazarlıkta iki tarafın karşılıklı özverisiyle uyuşmak.
- Beş beş para mı saydı?: Bunu para ödeyerek almadı ya!: Bas ulen, beş beş para mı verdin... (F. Erdinç)
- Beş kardeş: (şaka) Şamar, tokat: Yapma dedim, geliyor şimdi beş kardeş!
- Beş on: Az sayıda, biraz: Toplantıda beş on kişi anca vardı.
- Beş on kuruş çıkarmak: Biraz para kazanmak: Bir iki dergi çıksa da beş on kuruş çıkarsak... (M. Ünlü)
- Beş para almamak: Hiç para almamak: Adamlar bizden beş para almadan gemilerine bindirdiler. (M. Y. Kandemir)
- Beş para etmez: Değersiz, bayağı: Aslına bakarsanız, bilginin ve aklın elinde değilse, para beş para etmez. (T. Buğra)
- Beş paralık: Değersiz, aşağılık, bayağı: Onuru beş paralık oldu.
- Beş paralık etmek: Birini, ayıplarını yüzüne vurup kötü duruma düşürmek veya bir şeyi mahvetmek; zor durumda bırakmak, dile düşürmek, rezil etmek: Ailesini düşünmeden namusunu beş paralık etti. (B. Büyükarkın)
- Beş paralık olmak: Alçalmak, kusurları açığa çıkmak, güç duruma düşmek: Şoförlüğüm erkekliğim beş paralık oldu... Bacak kadar karı bana şoförlük öğretti, arabayı kazadan kurtardı. (A. Atalay)
- Beş parasız kalmak: Harcayacak parası olmamak: Karaoğlan'ı bulamadı. Yapayalnız, beş parasız kalmıştı, şu koskoca şehirde... (Türk dili)
- Beşlik simit gibi kurulmak: Kendini bir şey sanarak bir yere yayılıp oturmak: Beşlik simit gibi kurulur hepsi, yenmişlerdir herkesi (H. F. Gözler)
- Aklı beş (bir) karış havada (yukarıda) olmak: Dengeli düşünememek, düşünmeden aklına eseni yapmak: "Baksana, bu adamın aklı beş karış havada. Tanımasam aşık diyeceğim!" (F. Döngelli)
- Bire beş katmak: Çok abartmak, bire bin katmak: Elin ağzı kilit tutmazdı ve sağ olsunlar bire beş katıp damdan dama, evden eve aktarıyorlardı. (A. Sayar)
- Ciğeri beş para etmemek: Değersiz, aşağılık bir kimse olmak: Sen ne anlarsın sevgiden? Ciğeri beş para etmez adam! (M. Atilla)
- Şeşi beş görmek: "Yanlış görmek, şaşkına dönmek" anlamında alay yollu söylenir: "Kocadım artık, şeşi beş görüyorum!" dedi içinden. (İlgili cümle kaynağı: F. Bayburt)
- Üç aşağı beş yukarı: Yaklaşık olarak, az bir farkla: Ne de olsa üç aşağı beş yukarı aynı yaşlardayız (M. Işık). Hikâye üç aşağı, beş yukarı hep aynıydı. (B. Aksun)
- Üç aşağı beş yukarı dolaşmak: Kararsızlık içinde, düşünerek, bir karara varmaya çalışarak dolaşmak: O vakte kadar, bu yeni hülyanın teferruatını da muhakeme ederek, büyük caddede üç aşağı beş yukarı dolaştı. (P. Safa)
- Üç beş: Az bir miktar, az sayıda, bir kaç: Kazandığımız üç beş kuruşla günü kurtarmaya çalışırdık (A. Bayram). "Hayırdır, sevaptır. Üç beş de olsa himmetinizi gösterin!" diyerek rica minnet esnaftan aldıkları... (A. Girgin)
- Üçe beşe bakmamak: Alışverişte bir mal üzerinde fazla pazarlık etmemek: Yusuf Ağa da üçe beşe bakmadı, başlık verildi. Anlı şanlı bir düğünden sonra gelin getirildi eve. (Varlık)
Beş ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "beş" sözcüğü (beş sayısı) geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )
- Beş kuruşun varsa beş yere düğümle: Parası olan kişi elindeki birikimi çok iyi muhafaza etmelidir.
- Beş para ver, söylet; on para ver, sustur: Paranın, insanların davranışlarını ve sözlerini kontrol etme gücünü vurgular ve maddi teşviklerle insanların farklı şekillerde yönlendirilebileceğini ifade eder.
- Beş paralık fener, o kadar yanar: Bir şeyin değeri ne kadarsa, o kadar verim veya fayda sağlanabileceğini ifade eder. Ucuz veya kalitesiz bir şeyden uzun ömürlü ya da yüksek performans beklemek gerçekçi değildir.
- Beş paraya bir kaz al da, sen de lakırdıya karış: Bir gruba veya topluluğa katılmak ve konuşmalara dahil olabilmek için küçük de olsa bir katkıda bulunmak gerektiğini ifade eder (?).
- Beş parmağımı mum diye yaktım, yine yaranamadım: Bir kişinin tüm çabasına ve fedakarlığına rağmen, özellikle evlatlarından, sevdiklerinden veya yakınlarından beklediği takdiri veya karşılığı göremediğini ifade eder.
- Beş parmağın hangisini kessen acımaz?*: İnsan çocuklarını birbirinden ayırmaz, hangisine bir zarar gelse aynı üzüntüyü duyar.
- Beş parmak bir olmaz* (El beş parmaktır, hangisi bir boyda): İnsanların nitelikçe birbirine benzememesi doğal bir durumdur.
- Beş tavuğa bir horoz yeter*: Birçok kadını yönetmek veya korumak için bir erkek yeter.
- Beşe çalış, üçe çalış, hiçe çalış (ama çalış): İnsan elbette bir şeyler kazanmak için çalışır. Fakat bir şey kazanamıyorum diye de boş oturmak olmaz. Çalışıp bir şeyler öğrenmekte bir kazançtır.
- Ağlayanın bir derdi var, gülenin beş: Dertli insanın tek amacının mevcut derdinden kurtulmak olduğunu, ancak dertsiz kişinin derde düşmemek için birçok farklı endişeyle uğraşmak zorunda kaldığını ifade eder.
- Analar taş yesin, yarım yarım (yarımşardan) beş yesin:
- Fedakârlık yapıyormuş gibi görünüp de kârlı çıkan kimseler için söylenen bir atasözü.
- Yoksulluk içindeki bir anne kendi yemez, çocuklarına yedirir.
- Dalga boyu aşmış, ha bir karış, ha beş karış: Bir olay, durum veya zarar belli bir noktaya geldikten sonra, küçük farkların artık önemli olmadığını ifade eder. Önemli olan, sınırın aşılmış olmasıdır; bu noktadan sonra detaylar pek fark etmez.
- Deliyi beş paralık köpük helvasıyla aldatırlar: Akılsız saf kişiye iş yaptırmak için fazla bir masraf gerekmez.
- Deve büyüktür amma beşini bir eşek yeder*: İnsan görünüşte büyük olmakla aklı büyük olmaz, bir akıllı birçok az akıllıyı arkasından sürükler (yedmek: Çekerek peşinden götürmek).
- İslam'ın şartı beş, altıncısı insaf demişler: İmanı ve inançları olan kimse merhametli ve bağışlayıcı olur.
- Kork Nisanın beşinden, öküzü ayırır eşinden (Korkma Martın beşinden, kork Nisanın beşinden)*: Rumi takvime göre Nisanın beşinde öküzleri bile öldürüp, çift öküzlerini birbirinden ayıracak kadar soğuk olabilir.
- Üç kuruşluk eşeğin beş paralık sıpası olur: Kalitesiz veya değersiz bir şeyden daha iyi bir şeyin çıkmasının beklenemeyeceğini ifade eder.
Soru/Yorum Gönder