Cepte cep |
- Giysinin uygun kısımlarına içten ya da dıştan parça eklenerek yapılmış öteberi konulacak yer: İç cebinden çıkardığı yüzlüğü pantolon cebine koydu. (Y. Atılgan)
- Cep telefonu: Sonra beni cepten aradı, hemen gel dedi. (M. Savaş)
- (askeri terim) Savaş hattının bir yerinde düşmanın geriletilmesiyle oluşturulan taktik durum (kama biçimindeki girinti), çökertme.
- Trafik akışını kolaylaştırmak için kaldırım içlerine yapılan cep biçimindeki taşıt yanaşma yeri: Az sonra kapısının önündeki cebe bir taksi yanaştı. (O. Özbaş)
Cep ile ilgili birleşik kelimeler
- Cep astarı: (argo) Para cüzdanı.
- Cep harçlığı: 1. Ufak tefek gereksinmeleri karşılamada kullanılan para. 2. (tarih) Mısır eyaletlerinden Osmanlı padişahlarına her yıl gelen vergi.
- Cep saati: Cepte taşınan genellikle köstekli saat.
- Cebi hümayun: (tarih) Osmanlı padişahlarının özel hazinesi ve parasına verilen ad.
Cep ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "cep" kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları:
- Cebi delik: (deyiminin anlamı) Züğürt, parasız: Rıza, cebi delik, fakat çok yakışıklı bir gençti. (İlgili cümle kaynağı: S. Ayverdi)
- Cebi para görmek: Parası yokken para sahibi olmak, birdenbire paralı olmak.
- (Birini) Cebinden çıkarmak: Birinden çok üstün olmak: Lise mezunu ama, benim diyen üniversite mezununu cebinden çıkarır. (A. Nesin)
- Cebine atmak (indirmek): Hak etmemiş olmasına karşın kendine mal etmek.
- Cebini doldurmak: Fırsattan yararlanarak çok kazanmak.
- Cepten vermek: Kendi kasasından, kendi malından ödemek.
Soru/Yorum Formu
»