![]() |
Dudak |
- Ağzın, dışarıya doğru kıvrılan üst ve alt kenarlarından her biri.
- (mecazi) Üst kenar.
- (edebiyat) Divan edebiyatında: Abıhayat, şeker, yakut, lal.
Dudak ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "dudak" sözcüğü geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Dudak bükmek (kıvırmak): Bir şeyi beğenmediğini davranışlarıyla anlatmak: Her gelen yemeğe dudak büküyor, tereddüt ediyor, şöyle bir kokluyor, sonra hepsini tabağında öylece bırakıyordu.
- Dudak dudağa (gelmek, olmak): Dudakları birbirine dokunur durumda, öpüşür halde (olmak): Cevdet kollarını açtı. Nuran heyecanla koştu, sarıldılar, sonra da dudak dudağa geldiler. (O. Kemal)
- Dudak sarkıtmak: Somurtmak: Onlar neşeliyken siz dudaklarınızı sarkıtıp oturun, onlar hüzünlüyken çılgınlar gibi basın kahkahayı... (N. Hikmet)
- Dudak ucuyla söylemek: Belli belirsiz anlatmak, isteksizce söylemek: Sırası geldikçe dudak ucuyla "ben de dindarım..." deyivermek bizi Allah'ın huzurunda kurtarabilecek midir? (B. Topaloğlu)
- Dudakları titremek: Ağlayacak gibi olmak: Dudakları titriyor, ağlamamak için kendini zor tutuyordu.
- Dudağı uçuklamak: Çok korkmak: Solak Ağa padişahın karşısına çıkarken çok korkmuş, dudakları uçuklamış. (D. Karakurt)
- Dudağını büzmek/bükmek: Ağlamaklı olmak: Dudağını büzdü, sesi titredi, boğazı düğümlendi ve yosun yeşili gözlerinin pınarı boşanıverdi. (H. Erdemir)
- Dudağını ısırmak:
- Hayran kalmak, hayrete düşmek: Üç karış enliliğindeki kılıcına dayanarak meydanda dikilen Müslim'i görünce dudaklarını ısırdı: "Vay anasını! Bu, kolay kolay yenir, yutulur şey değil." (M. Z. Korgunal)
- Yakışıksız bir durum karşısında şaşırmak: Yaptığı hatayı anlayarak alt dudağını ısırdı. (O. Diler)
- Dudağının ucuna gelmek: Hemen söyleyecek durumda olmak: Bayram, dudağının ucuna gelen soruyu soramadı, "Ben gideyim," dedi usulca... (A. Kulin)
- Bir dudağı yerde, bir dudağı gökte: (edebiyat) Türk halk masallarındaki devleri, cinleri betimlerken kullanılan, büyüklük, irilik belirten bir söz: Korku ile etrafına bakarken, karşısına bir dudağı yerde, bir dudağı gökte, her bir gözü ateş parçası gibi yanan kocaman bir dev çıkmış. (M. Üçer)
Dudak ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "dudak" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
- Dudakta yenen yanakta öğünür: Yapılan bir şeyin sonucunun vücutta veya hayatın başka bir alanında etkisini gösterdiğini ifade eder. Dudakta yenen yemek, insanın sağlığını etkileyerek yanakta, yani bedende kendini gösterir; yediğimiz şeylerin sağlığımızı doğrudan etkilediğini anlatır.
- Dudağım yarık ıslık çalamam, ayağım büyük çalı sökemem: İnsan bir işi yapmak istemezse kendince bir takım bahaneler bulur.
- Acıkanın yanağından, susayanın dudağından belli olur*: Bir insanın ne durumda olduğu yüzünden anlaşılır.
- Arap eli öpmeyle dudak kara olmaz (Arap eli öpmek, dudak karartmaz): Birinden yardım almak veya birine saygı göstermekle insanın değer kaybetmeyeceğini ifade eder.
- "Bee" demeye dudak lazım: Bir işi yapabilmek veya bir sözü söyleyebilmek için gerekli cesaretin ve donanımın olması gerektiğini ifade eder. Korkutucu veya etkili bir söz söylemek isteyen kişinin, bunun gerektirdiği özgüvene ve güce sahip olması gerekir.
- Düt demeye dudak gerek (ister)*: Bir işin gerçekleştirilebilmesi, gerekli koşulların, araçların bulunmasına bağlıdır.
- Etek öpmekle dudak aşınmaz*: Önemli bir iş için kimi durumlarda birine yalvarıp ricada bulunmakla insandan bir şey eksilmiş olmaz: İnsan, selvi ağacının rüzgarda eğildiği gibi yerinde eğilmesini bilmelidir. Etek öpmekle dudak aşınmaz, denir. (S. Çubukcuoğlu)
- Gelin bildiğini işler, kaynana dudağını dişler: Gelinin kendi bildiği şekilde hareket ettiğinde bu durumun kaynanayı rahatsız ettiğini ifade eder. Gelinin bağımsız kararlar alması ve kendi bildiği gibi davranması nedeniyle kaynananın içten içe kızgınlık veya endişe duymasını anlatır.
- İki dudak arasından çıkan iki günde dünyaya yayılır: Konuşulan şeyler çabucak başka kimselerin kulağına gider.
- Öpülecek yanak dudağa yakın gelir: Güzel ve değerli şeylere daha kolay ulaşılabileceğini anlatır. Bir şey ne kadar değerli ve yakınsa, ona ulaşmak o kadar kolay olur. Aynı zamanda, yakınlık ve samimiyetin de önemini vurgular.
Dudak ile ilgili birleşik fiil ve kelimeler
- Dudak benzeşmesi: (dil bilim) Dudak ünsüzlerinin ya da yuvarlak ünlülerin düz ünlüleri etkileyip yuvarlaklaştırması. Örnek: okıdı > okudu. o bir > öbür.
- Dudak boyası: Bayanların dudaklarını boyamak için kullandıkları çoğunlukla kırmızı ve tonlarında renkli madde.
- Dudak çukuru: Üst dudağın ortasındaki oluk.
- Dudak değmez: (edebiyat) İçinde dudak ünsüzlerinden hiçbiri bulunmayan, divan edebiyatında sınırlı ölçüde kullanılan bir koşuk türü, lebdeğmez.
- Dudak eşlemesi: (sinema) Seslendirmede, perdedeki görüntüde yer alan dudak hareketlerine uygun ses çıkarma.
- Dudak payı bırakmak: Bardak ya da fincan gibi kapları, iyice doldurmayıp ağzında yaklaşık yarım santimetre derinliğinde boş yer bırakmak.
- Dudak tiryakisi: İçtiği sigaranın dumanını içine çekmeksizin dışarı üfleyen tiryaki.
- Dudak ünsüzü: (dil bilim) Ağız boşluğundan gelen havanın dudaklara çarpıp patlamasıyla ya da dudakların aralığından sızmasıyla oluşan ünsüz: Abla, bulama, kap, av, laf sözcüklerinde görülen b, m, p, v, f ünsüzleri dudak ünsüzleridir.
- Dudaktan okuma: İşitme duyusundan yoksun bir kimsenin konuşan bir insanın söylediklerini onun dudak hareketlerini izleyerek anlaması.
Soru/Yorum Gönder