![]() |
Beyaz dut ve karadut |
Dut, dutgiller (Moraceae) familyasına ait, genellikle kuzey yarıkürenin ılıman bölgelerinde yetişen yaprak döken bir ağaç türüdür. İpekböceği yetiştiriciliğinde büyük önem taşıyan yaprakları, aynı zamanda çevresel dayanıklılığıyla da dikkat çeker. Ak, kara ve pembe olmak üzere farklı renklerde tatlı ya da ekşi meyveler verir; bu meyveler taze tüketildiği gibi kurutularak, şurup ve pekmez yapımında da kullanılır. Dut ağacının dayanıklı odunu mobilyacılık ve el sanatlarında tercih edilirken, meyvesi vitamin ve mineral açısından zengin olması nedeniyle sağlıklı beslenmede önemli bir yere sahiptir. Geleneksel tıpta bağışıklık güçlendirici ve sindirim destekleyici etkileriyle bilinir.
Dut ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "dut" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Dut gibi: (argo) Çok sarhoş (kimse): Ranzaya bağdaş kurarak oturan üç mahkum dut gibiydi. Dilleri dolanarak cevap verdiler. (E. Pazarcı)
- Dut gibi olmak: (argo)
- Çok sarhoş olmak: Bir otelde kafayı çekmiş, dut gibi olmuş.. Otelin döner kapısından dışarı bir türlü çıkamamış..
- Utanmak, bozum olmak, mahcup olmak: Palavrası ucuzlayınca, herifçioğlu dut gibi oldu. (F. Develioğlu)
- Dut kurusu:
- Dutun kurutulmuş şekli.
- (mecazi) Ufak tefek, zayıf ve kavruk kalmış kadınlar için kullanılır: Harem kapısına geldik. Kapıyı dut kurusu gibi ihtiyar bir kadın açtı!
- Dut yemiş bülbül gibi (oturmak, susmak…): Hiç konuşmadan, sesi soluğu çıkmadan (oturmak, susmak…): Ecrin de dut yemiş bülbül gibi suspus oturuyordu. (M. D. Kızmaz)
- Dut yemiş bülbüle dönmek: Önce çok konuşurken sesi çıkmaz olmak, konuşkanlığını yitirmek: Sabahtan akşama kadar durmadan söyleyen geveze Çalıkuşu, dut yemiş bülbüle dönmüştü. (R. N. Güntekin)
Dut ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "dut" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )
- Dut kurusu ile yâr sevilmez*: Ancak büyük fedakârlıklarla elde edilebilecek güzel bir şey, fedakârlık yapılmadan ucuz ve değersiz şeylerle elde edilemez.
- Dut yaprağı açtı, soyun; döktü giyin* (Dut giyinince insan soyunur): Dut ağacı yapraklanınca soğuklar geçmiş olur, kışın giyilen kalın giysiler çıkartılır. Dut ağacı yaprağını döktüğü zaman da soğuklar başlamış olur, kışlık giysileri giymek gerekir.
- Ceviz (koz) gölgesi kız gölgesi, söğüt gölgesi yiğit gölgesi, dut gölgesi it gölgesi*: Koz, yani ceviz ağacının altında insan, herkesin peşinde koştuğu bir kızın yanındaymış gibi mutluluk duyar; söğüdün gölgesi, boylu boslu bir yiğidin güvenini kazanır; dut ise altına meyvelerini döktüğü için gölgesi çıkarcıların üşüştüğü bir yerdir.
- Hıyarın önü, dutun sonu: Salatalık ilk çıktığında taze ve lezzetli olur; gitgide kartlaşır. Dut ise ilk çıktığında ham olur, son günlerinde olgun ve tatlı olur.
- Kara dut yaprak döktü kış, kara dut yaprak açtı yaz: Her mevsimin kendine özgü özellikleri olduğunu ifade eder. Kışın bazı şeyler sona ererken, yazda aynı şeyler yeniden başlar; her iklimin kendine ait döngüleri ve zamanları vardır.
- Sabırla koruk helva olur, dut yaprağı atlas*: Sabırla yapılan işten iyi sonuç alınır (koruk: henüz olgunlaşmamış ekşi üzüm, atlas: ipekli kumaş).
Soru/Yorum Gönder