Yardımlaşma ve dayanışma ile ilgili deyimler ve anlamları
![]() |
Yardımlaşma ve dayanışma |
İçinde ya da anlamında "yardımlaşma ve dayanışma" kelimeleri geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Yardım görmek: Destek elde etmek: Az mı yardımını gördük Galip'in? O olmasaydı ne olurdu halimiz, düşündün mü hiç? (S. Kaymaz)
- Yardımda bulunmak: Yardım etmek: Peygamberimiz, onlara her zaman yardımda bulunuyordu. (H. Yaşar)
- Yardımına koşmak: Güç duruma düşene istekle yardım etmek: Karşıdan karşıya geçmeye çalışan görme engelli komşusunun yardımına koştu.
- Arka arkaya vermek: Birbirini korumak için birleşmek, dayanışmak, birbirine yardımcı ve destek olmak: Arka arkaya verip cenk ederken hiç beklenmedik bir anda Medine tarafından bir toz belirdi. (N. Demir)
- Boş bırakmamak:
- Yardım etmek: Zira Hak Teâlâ seni lütuf ve ihsanıyla boş bırakmadı. (O. N. Topbaş)
- Yalnız bırakmamak, ıssız bırakmamak: Köylü, Hasan emminin evini boş bırakmıyordu. (A. Bayram)
- Destek olmak: Güç sağlamak, yardımcı olmak: Süleyman abi bana hep çok destek oldu. Hem tedavi anlamında, hem psikolojik anlamda, hem de parasal anlamda hep arkamda durdu. (A. F. Gürses)
- Dokuz körün bir değneği: Bir çok kimsenin tek yardımcısı, tek dayanağı ya da bir ailenin tek çocuğu: Dokuz körün bir değneğiydi. Kim ekmeksiz, parasız kalsa ona koşardı (R. N. Güntekin). Dokuz körün bir değneği, işte bir kızımız var... Habib-i Ekrem'in hürmetine Rabb'im bağışlasın... (H. R. Gürpınar)
- (birinin) Düğününde kalburla (elekle) su taşımak:
- Birinin mutluluğunu paylaşarak düğününde ona canla başla hizmet etmek: "Atlatalım şu vartayı yapacağım senin düğününü, kalburla su taşıyacağım düğününde!" (E. Işınsu)
- Bir kimsenin en sıkışık, telaşlı gününde en güç işlere koşarak ona yardımcı olmak: "Sana da çok zahmet oluyor. Bilmem bu hakkını nasıl ödeyeceğim? Düğününde elekle su taşırım ne yapalım." (Ü. Deniz)
- El ele vermek: Bir konuda yardımlaşmak amacıyla birleşmek: Karımla el ele verdik, bu acı günleri pekâlâ yendik. (O. Çetinoğlu)
- El vermek:
- Yardım etmek: Kime el verdi felek böyle beyim dünyada
- İmkan sunmak: Sevgilinin serkeş zülüfleri el verdi de, ayağına baş koydum. (İ. Pala)
- Eli ayağı (olmak): Yardımcısı (olmak), her işine yarar (olmak): Ferhudi Bey babamın eli ayağıydı hem şoförü hem tamircisi sayılırdı (Ş. Bakırcan). Teyzemin yardımcısı değil, eli ayağı oldu sanki. Yemekleri tam onların damak tadına uygun pişiriyor; konuklar geleceği zaman sofrayı kuruyor ve mükemmel bir biçimde de servisi yapıyordu. (İ. Ongun)
- El birliği etmek: Birlikte davranmak, dayanışmak: El birliği ettik. Dediklerini yaptık. Yokluktan varlığa çıktık. (C. S. Gürler)
- Elinden tutmak: Yardım etmek, kayırmak: Bocaladığımda, zorda kaldığımda elimden siz tuttunuz. O eli hep hissettim. (A. İbili)
- Elini taşın altına koymak: Bir konuda sorumluluk üstlenmek: Onun yaptığı görevde öyle Keramet mucize değildir. Yardıma muhtaç birini gördüğün zaman, elini taşın altına koyup yardım etmendir. (R. Tunca)
- Elini uzatmak: Yardım etmek: Fakirlere, muhtaçlara her zaman elini uzatmıştı. (Z. Aygül)
- (birini) Görüp gözetmek: Korumak, gereksinimlerini karşılayıp yardımda bulunmak, mukayyet olmak: ... hastaları, gönlü kırık kişileri, güçten kuvvetten düşmüşleri, azıksızları, evsizleri, yolda kalmış çaresizleri, yetimleri, öksüzleri peygamberlik gelmeden önce de, peygamber olduktan sonra da korudu, kolladı, görüp gözetti. (S. Alkan)
- İmdada (imdadına) koşmak (yetişmek): Çok zor ve tehlikeli bir anda yardım etmek: Zor günlerim de hep o imdadıma koştu.
- Kilit gibi olmak: Birbirine çok bağlı ve dayanışma içinde olmak: İki kişi birbirlerini tamamlıyordu anahtarla kilit gibi. (E. Atasü)
- (birine) Kol kanat germek (olmak): Yardım etmek ve korumak: "Çakabey" oldu, "Komutan" oldu, "Abi" oldu, "Baba" oldu, kol kanat gerdi etrafındakilere karşılıksız. (C. Uyar)
- Omuz omuza (vermek): (İnsan) Dayanışarak, birlikte: Oralarda da kardeşler omuz omuza, yürek yüreğe düşmanla savaşmışlardı... (Ben Çanakkale)
- Omuz vermek: Yardım etmek, destek olmak: O ise yaslanacak bir omuz verdi. Güç verdi, inanç verdi. (Ü. Kurtcan)
- Yanında olmak: Desteklemek, yardımcı olmak: Eşim teyzesinin zor günlerinde hep yanında oldu. (M. S. Parlak)
Yardımlaşma ve dayanışma ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde veya anlamında "yardımlaşma ve dayanışma" sözcükleri geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )
- Yardımcının yardımcısı olur: Yardım ve iyilik edenin mutlaka başka bir iyilikle karşılık bulacağını anlatır. İnsan, yardımseverliğinin karşılığını doğrudan olmasa da dolaylı yoldan görür.
- Yardımcısı yâr olanın sabanına dünya dar olur: İnsan yaptığı işlerde sevdiği, güvendiği kişiden destek görürse o işi azimle kısa sürede bitirir.
- Aç doyuran aç kalmaz: Başkalarına yardım eden kimsenin, zor duruma düştüğü zaman başta Allah olmak üzere yardım edeni çok olur.
- Adam adama lazım olur: İnsanların birbirine her zaman muhtaç olabileceğini anlatır. Kimi zaman önemsenmeyen kişilerin bile yardımı hayat kurtarabilir.
- Allah yardım ederse kuluna, her iş girer yoluna: Allah'ın sevdiği kulunu zorda koymayacağını, İlahi yardımın insanların çabalarını kolaylaştıracağını ifade eder.
- Amansız kalanın yardımcısı Allah: Çaresizliğin en derin noktasında bile insanın sığınacağı tek kudretin Allah olduğunu ifade eder. İnsan her şeyden ümidini kesse bile, Allah’tan umut kesilmez.
- Aşını verme, kaşığını ver: Birine sürekli olarak maddi yardımlarda bulunmaktansa, ona kendi ayakları üzerinde durabilmesi için gerekli araçları sağlamanın daha faydalı olduğunu ifade eder.
- Ata dostu oğula mirastır*: Baba dostları, babamızdan bize kalan miras gibidirler, bizi kollarlar ve bize her türlü yardımı yaparlar.
- Az sadaka çok bela defeder: Bir fakire, bir yoksula ufak da olsa bir yardımda bulunup sevap işleyen kişi, bu sevap karşılığında çoğu tehlikeyi kazasız atlatır.
- Baş başa vermeyince taş yerinden kalkmaz: Kimseye danışmadan, araştırmadan yapılan bir işin üstesinden kolay kolay gelinmez. Başarı için en iyi yol fikir alışverişi ve yardımlaşmadır.
- Bir el bir eli yıkar, iki el bir yüzü yıkar*: Bazı durumlarda yardımcısız iş yapılamayacağını anlatan bir söz.
- Bir elin sesi (şamatası) çıkmaz*:
- Bir davanın bir kişi tarafından savunulması etkili ve yeterli değildir.
- Yardımlaşarak işler daha kolay başarılır.
- Can canın yoldaşıdır: İnsanın tek başına yaşaması mümkün değildir. Konuşmak, yardımlaşmak, eğlenmek için mutlaka arkadaş ve dost edinmesi gerekir.
- Cennetin kapısını cömertler açar: Cömertliğin ve başkalarına yardım etmenin ahlaki ve manevi olarak yüce bir değer olduğunu; cömertlik ve yardımseverliğin, kişinin ahirette de mükafatlandırılmasına vesile olacağını vurgular.
- Cömerdin malı artar: Yardımsever ve eli açık kimselerin işleri her zaman rast gider, yaptıkları her işten bol kazanç elde ederler.
- Cömert eli kimse kesmez: Yardımsever, eli açık kimseleri herkes sever. Bu nedenle onlara zarar vermek isteyen pek çıkmaz.
- Cömert vergisini hayırlıdan hayırsızdan esirgemez: Cömert bir insanın yardım ve desteklerini kimin hak edip etmediğine bakmaksızın herkese dağıtacağını ifade eder. Cömertlik, karşılık beklemeden yapılan iyiliklerdir.
- Deliye el ver, eline bel ver: Bir kişiye yardım ederken ona gerçekten fayda sağlayacak şekilde destek olmanın önemini ifade eder. Yardımın, kişinin ihtiyacına uygun ve onu gerçekten güçlendiren bir şekilde yapılması gerektiğini vurgular (bel: kürek).
- Doğrunun yardımcısı Allah'tır* (Hak doğrunun yardımcısıdır): İşlerinde doğruluktan ayrılmayan kişiye Allah (c.c.) her zaman yardım eder.
- Dost, dostun eyerlenmiş atıdır*: Gerçek dost, arkadaşının sıkışık zamanında yardımına koşmaya hazır durumdadır.
- Dost (İyi dost) kara günde belli olur*: Bir kimseye kara gününde dost kalmak, onun üzüntüsünü paylaşmayı, bazı özverilerde bulunmayı gerektirir; işte buna katlanan, gerçekten dost olduğunu gösterir. Kara günlerde yanınızda olan dostlar, gerçek dostlarınızdır.
- Dost sanma şanlı vaktinde dost olanı, dost bil gamlı vaktinde elinden tutanı: İyi günlerinde yanında olan değil, kötü günlerinde yardımına koşanı dost bil.
- Dost yoluna post olmalı: Arkadaşlara, dostlara yardım için gerekli olan hiçbir şeyden kaçınılmamalıdır, gerekli fedakarlıklar yapılmalıdır.
- Dostun ekmeğini düşman gibi ye: İnsan dostuna ihtiyaç duyduğunda çekinmeden söylemelidir ve yardımını gönül rahatlığıyla kabul etmelidir (?).
- Düğünün borcuyla, ramazanın harcını Allah kayırır: Hayırlı bir iş için yapılan harcamalara Allahü Teala yardım eder.
- Düşenin eline yapışana Mevla yardım eder: Zor durumda olan birine yardım eden kişiye Allah'ın destek vereceğini ve yardım göreceğini ifade eder. Başkalarına yardım edenlerin işleri yolunda gider ve hayırla karşılık bulur.
- Ekmek veren el ısırılmaz: İnsana iyilik yapan veya yardım eden kişiye karşı nankörlük edilmemesi gerektiğini ifade eder. Minnet duyulması gereken birine zarar vermek, büyük bir yanlış olarak kabul edilir.
- Ekmeğini yalnız yiyen yükünü dişiyle kaldırır (Ekmeğini kendi yiyen yükünü kendi taşır): Çevresine yardımı ve herhangi bir paylaşımı olmayan insan çevresinden de hiçbir şey bekleyemez ve her işi kendi başına yapmak zorunda kalır.
- El benden, sebep Allah'tan: Kul çalışır, Allah verir. Bir kişinin başarılarını veya sahip olduğu imkanları sadece kendi çabalarına bağlamaması, aynı zamanda Allah'ın lütfu ve yardımı olduğunu da unutmaması gerektiğini vurgular.
- El el ile, değirmen yel ile: İnsanlar bir araya gelmeden yaşayamazlar, birbirlerine yardım etmeden başarıya ulaşamazlar; değirmenin çalışabilmesi için rüzgârın gerekli olması gibi.
- El eli yıkar, iki el yüzü yıkar*: Bir kişi başka bir kişiye yardım ederse sonra her ikisi birleşip yardıma muhtaç bir üçüncüsüne de faydalı olur.
- El uzatılan yere dil (ayak) uzatılmaz: Birinin iyilik veya yardım eli uzattığı bir durumda, bu iyiliğe karşılık olarak kötü niyetli veya saygısız davranışlarda bulunulmaması gerektiğini ifade eder.
- Elden gelen hayrı diriğ etme: Elimizden gelen yardımı yapmaktan kaçınmamamız gerektiğini ifade eder. İhtiyaç sahiplerine yardım etmek, insanlık ve toplumsal dayanışma açısından büyük bir önem taşır (diriğ etmek: Esirgemek, kıyamamak).
- Eli ele vurmayınca şaklamaz: İşlerin iş birliğiyle yürüyebileceğini anlatır. İnsan, başarıya ulaşmak için başkalarının yardımına ve desteğine ihtiyaç duyar.
- Eli sıkı varlıklının konuğu olmaktansa eli açık yoksulun konuğu olmak yeğdir: Zengin fakat cimri kişi, kimseye yardım etmez, evine gelen misafire bile ikramdan kaçınır; yoksul fakat eli açık kimse ise, elinden geldiği kadar herkese yardım eder, konuğunu imkanları elverdiğince doyurur.
- Er lokması (ekmeği) er kursağında kalmaz*: Mert ve erdemli bir kimse, iyilik ve yardım gördüğü kişinin yardımına karşı kendisi de bir iyilik ve yardım yapmak için fırsat gözetir.
- Eski dost kara gün bineği: İnsanın başı derde girdiği zaman ona yardım edecek kişi, eskiden tanıdığı güvendiği kişi olacaktır.
- Ev alanla evlenene Allah yardım eder*: Allahü Teala ve diğer herkes, ev alana ve evlenene kolaylık gösterir, çünkü bunlar hayırlı işlerdir.
- Ev yap, ev yıkma: Ortada hiçbir gerekçe yokken olur olmaz şeylerle başkalarının düzenini bozmamalı, aksine bu duruma düşmüş kimselere yardımcı olunmalıdır.
- Fukaraya veren Mevla'ya ödünç verir: Yoksul, muhtaç durumdaki insanlara yardım eden kişi, büyük sevap kazanır ve işleri hep yolunda gider.
- Garip garibe sahip çıkar: Kimsesiz, yoksul kişiye, çoğu zaman yine kendisi gibi olan kişi yardımcı olur.
- Garip (Kör) kuşun yuvasını Allah yapar*: Garip ve kimsesiz kişiye Allahü Teâlâ yardım eder.
- Gönülden kopan ihsanın hayırlısıdır: Yardımın en değerlisi, hiçbir karşılık beklemeden yapılanıdır.
- Hain haine yardım eder, doğru doğruya: Herkes kendi huyuna ve kendi görüşüne sahip kimselerle iyi anlaşır ve yardımlaşır.
- Hak yardım ederse abd-i dûnuna (kuluna), kurt çoban olur onun koyununa: Allah'ın yardımıyla en zor durumların bile kolaylaşacağını belirtir. İlahi destekle, beklenmedik kişiler veya durumlar bile başarılı olabilir.
- Her sakaldan bir tel çekseler köseye sakal olur*: Herkes biraz fedakarlık etse bir yoksul perişanlıktan kurtulur.
- Himmete dağlar dayanmaz (Himmet olunca, dağ yürür): Kişinin Allah'tan ve Allah dostlarından yardım ve destek alarak en büyük engelleri bile kolaylıkla aşabileceğini ifade eder.
- Himmeti çok olanın, kıymeti de çok olur: Yardımsever ve cömert kişilerin toplumda değer gördüğünü anlatır. İnsan, iyiliği ölçüsünde saygınlık kazanır.
- İki elin vergisi gönlün sevgisi: İnsana yardım etmenin verdiği iç huzurunu belirtmek için kullanılır.
- İki kişi yerinden kımıldarsa bir üçüncüye yer açılır: Dostlarının küçük küçük yardımları ve destekleri zorda kalan birini sıkıntıdan kurtarabilir; bu da dayanışmanın ve birlikte hareket etmenin önemini vurgular.
- İmece günü bulutlu, görmeyene ne mutlu*:
- Yardımlaşma anı geldiğinde terslikler de belirir, yardımcı bulabilen iş sahibi gerçekten azdır.
- Yardımlaşmayla işi yapılan bir kimsenin, işi yapılırken terslik çıkmaması işin sahibi için mutlu bir olaydır.
- İnsan insana lazım olur*: İnsanlar çoğu zaman tek başlarına bir işi başaramazlar, birbirlerinin yardımlarına ve desteklerine gereksinme duyarlar.
- Kapına geleni hayır bil, ne verirsen hayır bil: Misafirlere ve ihtiyaç sahiplerine yardım etmenin önemini ve bu davranışın hayırlı bir iş olduğunu ifade eder.
- Kapına geleni Hızır bil, ne verirsen hazır bil: Gerçekten ihtiyacı olanlara yardım etmekten kaçınmamalı, çünkü mutlaka bir mükafatı vardır.
- Kardeş kardeşi atmış, yar başında tutmuş (Kardeş kardeşi bıçaklamış, dönmüş yine kucaklamış)*: Kişi kardeşine büyük bir kötülük yapsa, bunun ona çok zarar verdiğini görünce pişmanlık duyarak yardımına koşar.
- Kırk nasihatten bir el vermek iyidir: Maddi desteğe ihtiyacı olanlara yol göstermek yerine direkt yardım etmek daha iyidir.
- Komşu ekmeği komşuya borçtur*: Komşuların yardımlaşmaları karşılıklı olmalıdır.
- Komşu lokması tatlı olur: Komşudan gelen bir ikram ya da bir yardım fazla değerli olmasa da kişiye büyük mutluluk verir.
- Komşuluk, kardeşlikten ileridir: İnsan düştüğünde ilk elinden tutan, ihtiyaç hissettiğinde yanında bulunan, herkesten ilk önce yardımına koşan kardeşten ziyade kapı komşundur.
- Komşunun sakalını yoldularsa, sen de sakalını kazıt: Komşun bir kötülüğe uğradı ise sanki sende o kötülüğe uğramış gibi ona anlayış göster ve ona yardımcı ol.
- Kul kula sebeptir: İnsanların birbirine vesile ve destek olduğunu anlatır. İnsan, yaşamını sürdürebilmek için yardımlaşmaya muhtaçtır.
- Kul sıkışmayınca Hızır yetişmez*: Yardım hep en zor anda gelir. İnsanın başı derde (dara) düşmedikçe sıkıntısına çare olacak olağanüstülükler beklenemez.
- Kurt bunalırsa ağıla varır, kul bunalırsa kula varır: Dolandırıcı, sahtekâr kimseler zorda kaldıklarında uygunsuz işler yapmak için ortam ararlar. Dürüst namuslu kimseler ise sıkıştıklarında tanıdıklarından yardım isterler.
- Mürüvvete endaze olmaz: İyilik ve yardımın ölçüye vurulamayacağını anlatır. İnsan, elinden gelen her türlü iyiliği yapmalıdır.
- Ne verirsen elinle, o gider seninle: Yaşamında yoksul kimselere yardım edip sevap işleyen, öbür dünyada bunun faydasını görür.
- Sadaka kaza savar: Yoksul ve muhtaç kimselere yardım etmek Allahü Teala'nın rızasını ve korumasını celbederek başa gelecek çoğu tehlikeyi önlemiş olur.
- Sadaka selamettir: Yardım etmenin insanın hem ruhuna hem de hayatına huzur ve esenlik getirdiğini ifade eder.
- Sadaka verenin ömrü uzun olur: Cömertliğin ve yardımlaşmanın insanın hayatını bereketlendireceğini ifade eder. İyilik yapmak, sadece başkalarına değil, kişinin kendi yaşamına da huzur ve sağlık getirir.
- Sürüden ayrılanı kurt kapar (Sürüden ayrılan koyunu/kuzuyu kurt kapar)*: Ancak topluluğun yardımıyla ve birlikte yapılabilen bir işten ayrılanların zarar görebileceğini anlatır.
- Taş taşa, baş başa (Taşı taşa, başı başa vururlar): Önemli ve büyük işler insanların birbiriyle yardımlaşmasıyla başarılır.
- Veren el alan elden üstündür*: Yardımını esirgemeyen, eli açık olan kimseye herkes saygı gösterir.
- Veren el dert görmez: Yardım eden hem huzur bulur hem de bir şekilde karşılığını alır.
- Veren eli herkes öper*: Yardımını esirgemeyen, eli açık olan kimseye herkes saygı gösterir.
- Veren eli kimse kesmez: Yardımsever, eli açık kimselere kötülük etmek isteyen olmaz.
- Vermek kerim adam işidir: Yoksul ve muhtaç kimselere yardım etmek kişinin ne kadar olgun ve anlayışlı olduğunu gösterir.
- Yalnız taş, duvar olmaz* (Bir taşla duvar yapılmaz): İnsan başkalarının yardımı olmadan tek başına önemli ve büyük bir iş başaramaz.
- Yaşat ki yaşayasın: Başkalarına iyilik edenin karşılığında kendisinin de iyilik göreceğini ifade eder. İnsanlara yardım etmek, hayatın döngüsü içinde kişinin de hayatta kalmasına ve başarılı olmasına vesile olur.
- Yetimi giydir, açı doyur, kavgacıyı ayır: Hayır işlemek istiyorsan yoksul ve kimsesizlere yardım et, dargın olanları barıştır.
- Yiğit yiğide at bağışlar*: Aynı yolun yolcuları birbirleri için her tür özveriyi gösterirler, gerektiğinde en değerli varlıklarını bile birbirlerinin yararına sunarak yardımlaşmaktan kaçınmazlar.
Soru/Yorum Gönder