- Geri vermek üzere alınmış, emanet: Bu kalemi eğreti aldım (örnek cümle).
- Belirli bir süre sonra değiştirilecek, kaldırılacak olan, geçici: Asıl perdeler dikilinceye kadar eğreti perdeler asıyoruz.
- Takma: O zamandan beri eğreti diş kullanıyorum.
- İyi yerleşmemiş, yerini bulmamış: Tencerenin kapağı eğreti duruyor.
- Belli belirsiz olan: O da eğreti bir gülümsemeyle bakıyor bana.
- Uyumsuz, yakışmamış: İnsanın üstünde eğreti bir giysi gibi duran sözlerdi bunlar.
- Üstünkörü: Boruya baktı. Eğreti bir şekilde takmıştı ama hala yerinde duruyordu.
Eğreti ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "eğreti" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Eğreti almak: Ödünç almak: Annem, başıma, üstünde "Maşallah" işli bir de sünnet başlığı koydu, onu da birisinden eğreti almış olacak. (A. Nesin)
- Eğreti oturmak: Bir yerde çok kısa süre oturmak, ilişmek: Kalkacak gibi oldu, sonra eğreti oturdu yeniden. (K. Arslanoğlu)
- Eğreti vermek: Ödünç vermek: Kenan, eğreti verdiği smokinin orasını burasını iğnelemişti ya, bana uysun diye... (A. Nesin)
- Eğretiye almak: Bir yapının alt kısmını onarmak için üstünü destekler üzerinde durdurmak (oturtmak).
Eğreti ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "eğreti" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )
- Eğreti ata binen tez iner*: Ödünç alınmış araçlarla girişilen işler çok kez yürütülemez.
- Eğreti kaftan tez eskir: Ödünç malı kendi malımızdan çok daha dikkatli kullanmak gerekir.
- Eğreti kuyruk tez kopar*: Bir şeyin geçici ve sağlam olmayan bir temele dayanıyorsa, uzun süre dayanamayacağını ifade eder.
Soru/Yorum Gönder