İman nedir, ne demektir? İman ile ilgili atasözleri, deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0
Elini göğsüne koyarak İmanı için hamd eden bir veli
İman
  1. Allahü Teala'ya inanma, dini inanç: İman; bir şeyi gönül huzuru ile benimseme, ona içten ve yürekten inanmadır. İslâm'a göre iman, Peygamber Efendimizin Yüce Allah'tan getirdiklerinin doğru olduğunu kabul edip, onlara gönülden inanmaktır. (Diyanet İşleri Başkanlığı)
  2. (mecazi) Kuvvetli inanç: Allah'ın izniyle direnişçiler, canla-başla Filistin'in özgürlüğü için mücadele ediyorlar. Allah, onlara zaferi nasip edecektir. Allah, her şeye gücü yetendir... Benim buna imanım sonsuz. (A. G. Bergusi)
  • İman etmek: Allah (c.c.)'ya ve göndermiş olduğu dine inanmak.
  • İman sahibi: İnanmış, imanlı kimse.
  • İmanım: (teklifsiz konuşmada) (Kısa söylenişle) "Kardeşim, arkadaşım, anam, canım" anlamında bir sesleniş: Eyvallah imanım!
  • İmanın şartları: (din) Müslüman olabilmek için inanılması gereken şeylere [Allahü Teala'ya, gönderdiği kitaplara, meleklerine, gönderdiği peygamberlerine, kıyamet gününe ve kadere (hayır ve şerrin Allah'ın takdirinden olduğuna)] şehadet getirmek, amentü.

İman ile ilgili deyimler ve anlamları

İçinde "iman" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:

  • İman getirmek:
    1. İsteyerek Müslümanlığı kabul etmek: Allah'ım sana iman getirdim. Kitabını tasdik ettim. Resulün Muhammed Mustafa sünnetine tabi oldum. (İmam-ı Gazali)
    2. (mecazi) Yürekten inanmak: Sözlerine inanmıştım, fakat şimdi iman getirdim. Bu millet ayakta durdukça, sizler sağ kaldıkça vatanın her yeri düşmana mezar olur. Hepiniz var olun!.. (E. R. İskit)
  • İman tahtası: (halk dilinde) Göğüs kemiği: İbrahim'in iman tahtasına oturan ağrı, onu birkaç gün sarayına mıhladı. (C. Ülkü)
  • İmana gelmek:
    1. Müslümanlığı kabul etmek: Elini İbrahim Peygamber'e uzattı ve: "Allah'tan başka İlah yoktur, sen de O'nun kulu ve elçisisin" dedikten sonra, gözlerinden akıttığı sevgi gözyaşları içinde imana geldi. (Osman Efendi)
    2. Sonradan bir şeyi kabul edip uymak: Sonunda imana geldi de kapımızı çalıyor (M. Belli). Hah, şimdi imana geldin işte!
  • İmana getirmek:
    1. Müslümanlığı kabul ettirmek: Müslüman oldu ve kavmini imana getirdi. (T. Olgun)
    2. İstenilen biçimde davranmayı zorla benimsetmek: Kanun, nice serserileri, serkeşleri, kabadayıları bir anda imana getirdi. (N. Muallimoğlu)
  • İmanı bütün: İçten, yapmacıksız inanan, dini bütün: İmanı bütün, dürüst bir öğrencidir. Bir ülküsü vardır: Bir gün cihanı gölgesiyle kaplayacak yeşil sancağın gönüllüleri arasında yeşil orduda İslam Birliği için çalışmak. (A. Değirmenci)
  • İmanı gevremek: (halk dilinde) Çok yorulmak ya da sıkıntı çekmek: Akşamdan beri kim bilir kaç kişiyi keselemekten imanı gevremiş olacak, bağırıp duruyor; öfkeli sesi hamamın sıcak buğulu havasında gümbürdese de ne dediği anlaşılmıyordu. (O. Kemal)
  • İmanı yok:
    1. Acımasız, insafsız: – Be imanı yok deli! Bunu da mı söylemeye lüzum vardı? Senin hiç aklın fikrin yok mu? (Ülkü)
    2. Kahrolası!: Demek imanı yok kör şeytana uymakla Çerkes uğrulara tutsak düşmüşlerdi. (K. Bilbaşar)
  • İmanına kadar: (halk dilinde) Son kertesine kadar, ağzına kadar, alabildiği kadar: İmanına kadar borca batmış, iflastan zor kurtarır (B. Sezgin). Yahşihan da imanına kadar göçmenle doluydu. (B. Büyükarkın)
  • İmansız gitmek: Allah'a inanmaz bir halde ölmek: Dinsiz imansız gitti... Cehennemde yanacak. (Dil ve Edebiyat D.)
  • Açlıktan imanı gevremek: Çok acıkmak: Üç gün üç gece hiçbir şey yemediği için açlıktan imanı gevremiş.
  • Dinden imandan çıkmak: Ne yaptığını, ne söylediğini bilmeyecek kadar öfkelenmek: Etin yeni fiyatını öğrenince, dinden imandan çıktı (M. Semih). "Ya Niyazi, adamı dinden imandan çıkarma iç çayını. Zaten canım burnumda." (E. Öztürk)
  • Dinden imandan olmak: Dini inancını kaybetmek, dini inançla ters düşen şeyler yapmak: Kimimiz dinden imandan oldu. Kimimiz Avrupalıya özendi. Namus dediğimiz şey nereye kayboldu? Ahlâksızlık çoğaldı bereket kayboldu... (A. B. Baloğlu)
  • Dini imanı para: Tek düşüncesi para olan (kimse): Paradan başka söz etmiyordu. Dini imanı paraydı. (Ç. Yiğenoğlu)
  • Dini yiyip, imanı sırtına (arkasına) atmış: Her kötülüğü yapabilecek yaratılışta olan (kimse).

İman ile ilgili atasözleri ve anlamları

İçinde "iman" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )

  • İmanı pula satmak olmaz: İnanç gibi kutsal ve değerli bir şeyi maddi çıkar uğruna feda etmenin doğru olmadığını ifade eder. Para uğruna vicdanı, ahlakı ve dini değerleri çiğnemek büyük bir yanlıştır.
  • Açın amanı olmaz, tokun imanı: Açlık çeken bir insanın hayatta kalmak için her şeyi yapabileceğini ve merhamet göstermeyebileceğini, tok olan kişinin ise bolluk içinde iken dini değerleri unutabileceğini veya göz ardı edebileceğini ifade eder. Açlık insanı çaresiz bırakırken, tokluk bazen insanı rahatlığa ve kayıtsızlığa itebilir.
  • Arıyı duman, insanı iman yola getirir: Bazen zorluklar veya sıkıntılar insanları daha iyi bir yola veya davranışa yönlendirebilir. Allah inancının, onları hayatlarında doğru kararlar almaya veya olumlu değişimler yapmaya yönlendirebileceğini vurgular.
  • Aşkı olmayanın imanı olmaz: Sevgi, insanın duygusal ve manevi dünyasında önemli bir yer tutar. Sevmesini bilmeyen bir insanın, inançlı ve manevi bir hayatı da tam anlamıyla yaşayamayacağını ifade eder.
  • Benlikle iman bir yerde olmaz: Kibir ve gururun, gerçek inançla bir arada bulunamayacağını ifade eder. İman, alçakgönüllülük ve teslimiyet ister; benlik ise insanı kendine tapar hale getirir.
  • Bir dirhem imanla ikrar demişler: Az da olsa gerçek bir inanca sahip olmanın ve bunu açıkça dile getirmenin kıymetli olduğunu ifade eder. Samimi bir iman ve açık bir ikrar (kabul, tasdik), insanın manevi değerinin temelidir.
  • Dağlar kadar günaha darı kadar iman: İnsanın ne kadar çok günahı olursa olsun, günahına göre çok az miktarda bile imanı varsa yine de affedilip kurtulabileceğini anlatır.
  • Dinsizin hakkından imansız gelir*: Kötü kişiyle, kendinden daha kötü bir kimse başa çıkabilir.
  • Dünyada mekan, ahirette iman: İyi yaşamak için çalışmalı, para kazanmalıyız. Öldükten sonra rahat etmek içinse kulluk vazifelerimizi de yapmalıyız. Hiç ölmeyecek gibi dünya için, hemen ölecek gibi ahiret için çalışmalıyız.
  • Dünyada parasız, ahirette imansız: Allah dünyada parasız, ahirette imansız bırakmasın anlamında bir atasözü.
  • Gayret imandandır: Çalışkanlık ve çabanın inançla beslenen ahlaki bir değer olduğunu ifade eder. İnancı güçlü olan kişi, görev ve sorumluluklarını yerine getirmek için daha çok gayret gösterir.
  • Gelinin dini yok, kaynananın imanı: Gelin ve kaynananın çoğu zaman birbirine zıt düştüklerini ve birbirlerinin düşüncelerini, isteklerini kabul etmediklerini ifade eder.
  • Haya imandandır (Haya imanın nurudur): Utanma duygusunun ve edebin, insanın inancından kaynaklandığını ifade eder. Gerçek iman sahibi, hem Allah’a hem de insanlara karşı saygılı ve ölçülü davranır.
  • İnsafı olmayanın imanı da olmaz: İnançsız, imansız kimselerin acıma ve merhamet duygulan da yoktur.
  • Kart gâvur imana gelmez: İnsanların yaşlandığında kökleşmiş alışkanlık ve inançlarının değişmesinin çok zor olduğunu ifade eder. İleri yaştaki birinin düşünce ve yaşam biçimini tamamen değiştirmesi neredeyse imkânsızdır.
  • Kişinin vatanı imanıdır: İnsanın asıl dayanağı ve aidiyet duygusunun inancından kaynaklandığını ifade eder. İnanç, kişiye yön veren, onu hayatta tutan ve kimliğini belirleyen en derin yerdir.
  • Meddahın imanı sahih değilmiş: Çıkar için övgü düzen kişilerin inancının samimi olamayacağını ifade eder. Gerçek iman, riyakârlıkla ve menfaat uğruna yalanla bağdaşmaz.
  • Merhamet imandan gelir: Bağışlayıcı ve hoşgörülü olmanın dini bir gereklilik olduğunu, gerçek merhametin güçlü bir inançtan kaynaklandığını ifade eder. Gerçek iman sahibi olan kişiler, başkalarına karşı merhametli ve şefkatli olurlar.
  • Para ile imanın kimde olduğu bilinmez (belli olmaz)*: Kimin zengin, kimin yoksul, kimin iman sahibi, kimin imansız olduğu dıştan anlaşılmaz.
  • Parası yok hırsız alsın, imanı yok şeytan: Maddi ve manevi hiçbir varlığı olmayanların toplumda saygınlığı ve yeri olmayacağını ifade eder.
  • Parasız pazara, imansız mezara gidilmez: Dünya işleri için para ne kadar gerekliyse, ahiret için de imanın o denli gerekli olduğunu ifade eder. Her şeyin bir gereği vardır; pazarda geçerli olan para, mezarda geçerli olan ise imandır.
  • Rabbim dünyada mekânsız, ahirette imansız komasın: Hem dünya hayatında başıboş ve sahipsiz kalmanın, hem de ahirete inançsız gitmenin istenmediğini anlatan bir atasözü ve dua. İnsan için en büyük felaket, dünyada barınacak yer bulamamak; en büyük ebedi kayıp ise imansız gitmektir.
  • Rüşvet kapıdan girince insaf (iman/hak) bacadan (pencereden) çıkar*: Rüşvet alan bir kimse adaletli, insaflı hareket edemez, hep rüşvet aldığı kimsenin tarafını tutar.
  • Son nefeste iman selameti: Bir kişinin hayatının sonunda imanını koruyarak Allah'a kavuşmasını temenni eder. Dinimizde, imanın hayat boyu muhafaza edilmesi kadar, son nefeste de imanla ölmüş olmanın önemi büyüktür.
  • Şüphe, imandan ayırır: İnançta güvenin sağlam olması gerektiğini; kuşku ve tereddütün imanı zayıflatacağını ifade eder. İman, kesin bir inanç ve kararlılık gerektirir, şüphe ise bu sağlamlığı bozar.
  • Temizlik (Nezafet) imandan gelir: Maddi ve manevi temizliğin inancın bir parçası olduğunu ifade eder. Temiz olmak, hem Allah’a yakın olmanın hem de dini yaşamanın temel gereklerinden biridir.
  • Yalan ile iman bir yerde durmaz: Yalan söylemek din ve ahlâk kurallarıyla bağdaşmaz; bu yüzden yalanla iş yürüten dürüst ve namuslu sayılmaz.
  • Zerre kadar iman dünya kadar günaha yeter: İnsanın kalbindeki en küçük inanç kırıntısının bile büyük günahları affettirecek güce sahip olduğunu ifade eder. Gerçek ve samimi bir inanç ve bu inançla yapılan bir tövbe ne kadar çok hata yapılmış olursa olsun insanı kurtuluşa götürebilir.