Kül nedir, ne demektir? Kül ile ilgili atasözleri, deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0
Yanmış bitmiş bir ateşten geriye kalan sönmüş odun kömürü ve közü, kül
Kül
  1. Yanan şeylerden artakalan toz: Ateş söndüğünde, geriye sadece bir avuç kül kalmıştı (C. Bozkurt). Zamanla su, buhar olmaya, ateş, kül olmaya başlamış. (G. Mor)
  2. Tüm, bütün: Milletimizin bir kül olarak bu vazife şuur ve imanı içinde hareket etmesi muvaffakiyetimizin süratle tahakkukunun en müessir teminatı olacaktır. (Ayın Tarihi)

Kül ile ilgili deyimler ve anlamları

İçinde "kül" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:

  • Kül bağlamak:
    1. Ateş sönmek: Ocakta artık alevler oynaşmıyordu. Közler kül bağlamıştı. (T. Buğra)
    2. (mecazi) Gücünü, etkisini yitirmek: Üstü kül bağlamış olan bütün meseleler yeniden canlanıverdi.
  • Kül etmek:
    1. Yakmak, kavurmak: Yangınlar her şeyi kül etti.
    2. (mecazi) Birinin varını yoğunu yok etmek: Servetini birkaç saat içinde kül etmişti.
  • Kül gibi: (Bet, beniz için) Soluk, renksiz: Gözlerinde hüzün vardı. Rengi kül gibiydi. (G. Akdaş)
  • (Yüzü, rengi, benzi) Kül kesilmek: Heyecandan benzi uçmak: Korkmuş gibiydi, beti benzi kül kesilmişti. (A. Tohumcu)
  • Kül olmak:
    1. Bütünüyle yanmak: Koca bir köy yanıp kül olmuştu. (S. Albayrak)
    2. Varını yoğunu yitirmek: Tüm dünyevi servetim yanıp kül olmuştu.
    3. Bir acı yüzünden üzüntüye düşmek: Ruhu ise kül olmuştu bu güzel acıyla.
  • Kül öksüzü: Anası babası olmayan çocuk: Hasret ocağında bir kül öksüzü mazlum iken (Hayâlı̂)
  • Kül ufak olmak: Çok küçük parçalara ayrılmak: Damarına rastladı mı, en çetin taşlar böyle kül ufak olur. (K. Tahir)
  • Kül yemek: (argo) Yanlış hesaplamak: Kül yemek üç papele patladı, keseden ödedik. (F. Develioğlu)
  • Kül yutmak: Kurnazca yapılan bir oyuna düşmek, aldatılmak: Mehmet öğretmen hiç de kül yutar cinsten biri değil. (C. Özçelik)
  • Kül yutmamak: Oyuna gelmemek, aldanmamak: Annem kül yutmaz tavrıyla bunu sezivermişti tabii. "Saçmalama!" diye kükredi. (Ş. İşigüzel)
  • Külünü (göğe) savurmak: Bir şeyi tamamıyla bitirip yok etmek: Batılı mâlum devletler sömürgelerin külünü göğe savurduktan sonra yeni hedefleri Osmanlı toprakları oldu... (E. Subaşı)
  • Benzi kül gibi olmak: Benzinde kan kalmamak, yüzü sararmak: Kendisini ölüme götürdüğünü sezdi. Benzi kül gibi oldu ve kalbi çarpmaya başladı. (Z. Gökalp)
  • Beti benzi kül kesilmek: Herhangi bir sebeple kanı çekilip yüzü solmak, korkmak: Karısı kapıyı açıp da, onu böyle yüzü, gözü solmuş görünce, yüreğinden kan gitti, beti, benzi kül kesildi. (E. C. Güney)
  • Hâllenip küllenmek: Kendi imkânlarıyla iyi kötü geçinip gitmek, kendi yağıyla kavrulmak: Hallenip külleniyoruz. (N. Muallimoğlu)
  • İçinin ateşi küllenmek: Sıkıntıdan kurtulmak: Zaman geçtikçe, ateşi söndü, küllendi. (M. Belge)
  • Mangalda kül bırakmamak: Gerçekte yapamayacağı şeyler söylemek, yüksekten bakmak: Pasaklıdır, ama temizlik konusunda mangalda kül bırakmaz (Tevhid D.). İş söze kalınca mangalda kül bırakmaz ama iş eyleme gelince sıvışırlar. (M. Özmen)

Kül ile ilgili atasözleri ve anlamları

İçinde "kül" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )

  • Kül tepecik olmaz, güvey oğul olmaz: Külün hiçbir zaman büyük bir tepe oluşturamayacağı gibi, damadın da hiçbir zaman öz evlat gibi olamayacağını anlatır. Damadın ne kadar iyi olursa olsun, her zaman ailede farklı bir konumda kalacağını vurgular.
  • Ateşin oğlu kül olur: Tehlikeli işlerle uğraşan kişinin yaptıklarından yakınları da zarar görür.
  • Ayda gelen gül üstüne, günde gelen kül üstüne (Binde bir gelinen yere gül döşerler, her gün gelinen yere kül döşerler): Bir yere misafirliğe gittiğin zaman güler yüz ve şefkatle ağırlarlar. Ama bunu her gün tekrarlarsan artık eskisi gibi hoş karşılanmazsın.
  • Bir küllükte bir horoz olur: Otorite ve liderlik gerektiren bir yerde birden fazla söz sahibinin olmasının karışıklık ve çatışmaya yol açacağını ifade eder. Düzenin sağlanabilmesi için her topluluğun tek bir yönlendirici güce ihtiyacı vardır.
  • Bülbülle konuşan güle, kargayla konuşan küllüğe (Bülbüle güllük, kargaya küllük yaraşır): İyi huylu kimselerle arkadaşlık yapan iyilik etmeyi, kötü huylu kimselerle arkadaşlık yapan da kötülük yapmayı öğrenir.
  • Erken evlenenin ocağı küllü olur (Er yanan kül, erken evlenen döl bırakır): Erken evlenmenin ve kurulan ailelerin, yaşamda başarı ve çoğalma açısından olumlu sonuçlar doğurabileceğini ifade eder. Genç yaşta evliliğin, aile kurma ve çocuk sahibi olma açısından getirdiği avantajları vurgular.
  • Erken yanan ocak küllü olur: Erken hareket edenlerin genellikle başarılı sonuçlar elde edeceğini ifade eder. Bu söz, hızlı ve cesur adımlar atanların, fırsatları değerlendirerek ilerleme kaydedebileceğine dair olumlu bir mesaj taşır.
  • Eşek küle, bülbül güle aşıktır: Kaba ve cahil kimseler, kendileri gibi kişileri beğenirler; kibar ve nazik kişiler de, kendilerine uygun kimseleri seçerler.
  • Ha boşu boşuna geçmiş ömür, ha yanmadan yanıp kül olmuş kömür: Önemli olan uzun yaşamak değil yaşanılan hayatı en güzel biçimde değerlendirmektir.
  • Her horoz (tavuk) kendi çöplüğünde (küllüğünde) öter (eşinir)*: Herkes ancak kendi çevresinde sayılır ve sözü orada geçer.
  • Herkes külü kendi çöreğinin üstüne çeker: Bir şeye herkes kendi istediği ölçüde sahip olmak ister.
  • İyi koca karıyı gül, yaprak; kötü koca kül, toprak yaparmış: Kadını güzelleştirende çirkinleştiren de erkektir.
  • Keçinin meşeye (palamuda, sumağa) ettiğini külü derisinden çıkarır: Keçi meşe yapraklarını ağaca zarar verircesine tüketir. Keçinin derisi ise sumak ve meşe külü ile tabaklanır (işlenir). Atasözü, bu aşamada keçinin derisinin hırpalanmasıyla, meşenin elinden yaptıklarının cezasını çekmiş olduğunu ifade eder. İnsanların kötülüklerinin de zamanla kötülüğü yaptıkları yerden karşılığını bulacağını belirtir.
  • Kocadır gül eder, kocadır kül eder: Erkek karısına gereken ilgiyi gösterir, ihtiyaçlarını eksiksiz karsılarsa kadın bundan büyük mutluluk duyar. Erkeğinden ilgi görmeyen kadın ise bakımsız ve mutsuz olur.
  • Komşu komşunun külüne muhtaçtır*: Komşuların her zaman birbirlerine gereksinmeleri vardır: Komşu komşunun külüne muhtaçtır. Komşu, akrabadan ileridir. Gelin, vazgeçin şu düşmanlıktan. Barışın, eskisi gibi yaşayın... (İlgili cümle kaynağı: M. Uslu)
  • Söyleme dostuna, o da söyler dostuna. Bir gün olur kül basarlar postuna: Sırlarını başkalarıyla paylaşan kişinin günün birinde bundan zarar görebileceğini ifade eder. Güvenilen dost bile olsa, bazı şeyleri saklı tutmak en doğrusu olabilir.
  • Şeytana "Kül yer misin?" demişler, "Yağlısı varsa" demiş: Kurnaz, sahtekar kimseler çıkarı olmayan işlere yanaşmazlar.