|
Eski erkek külahı |
- Eskiden erkeklerin giydiği ucu sivri ya da yüksek başlık, şapka: Benim kara yağız ay yüzlüm eğri bir siyah külah giyer; o yüzden de bu kara duman başımın üstünde eğri durur. (Latifi)
- İçine öteberi koymak için koni biçiminde bükülmüş kağıt kap: Her sinema seferinde cebinde, bir külah leblebi bulunduruyordu (O. Hançerlioğlu). Babası ona bir külah şeker alırdı. (O. Akçizmeci)
- (mecazi) Oyun, hile, düzen: Külaha gelmek.
Külah ile ilgili deyimler ve anlamları
 |
Şekerleme külahı |
İçinde "külah" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Külah etmek: (Eski) Kandırmak, dolandırmak, aldatmak: Mevlevi taşı gediğine yerleştirmiş: Sen külah etme azizim, kimse külah etmez sana! (İ. Hinçer)
- Külah giydirmek: Oyun edip aldatmak: "Ben sana bir külah giydireyim de, gör!" dedi. (Ö. Seyfettin)
- Külah kapmak: Dalavereyle bir işin başına geçmek, fırsattan istifade edip çıkar sağlamak: Bunların kahir ekseriyeti meşrutiyeti, yeni rejimde külah kapmak için istiyorlardı. (Y. Öztuna)
- Külah peşinde olmak: Yalan ve dolanla bir işin başına geçmeye çalışmak: Civarına biriken seyirciler arkandan geliyorlar sanıyorsun. Bunların yarıdan çoğu külah peşindedir. (M. Müftüoğlu)
- Külah sallamak: Her söyleneni onaylamak, dalkavukluk, yardakçılık etmek: Yükselmek ve mevki sahibi olmak için zümreye veya onlara yanaşıp dalkavukluk etmek ve külah sallamak kafiydi. (S. Kocabaş)
- Külah takmak: Hile ile, oyun ile kandırıp parasını almak: "Önüme gelene külah takacaktım. Külah takacağım kimseler de mutlaka benim gibi olanlardı." (Halikarnas Balıkçısı)
- Külahıma anlat!: Birisinin söylediği sözlere hiç inanılmadığını anlatır: – Ne demeye ittin adamı! – İstemeden oldu. – Külahıma anlat sen onu. Kafa üstü attın adamı işte. Gözlerimle gördüm (E. B. Merdivan). "Sözde bizi koruyorlarmış. Peh! Külahıma anlat..." (M. Y. Duzluoğlu)
- Külahını (fesini) havaya atmak: Pek çok sevinmek: (...) müjdesi kendisine gelince, sevinip külahını havaya attı; dualar ederek sadakalar verdi.
- Külahını önüne koyup (alıp) düşünmek: Olup bitenlerden ders çıkarmak üzere kendi kendine derin düşüncelere dalmak: Artık herkesin, külahını önüne koyup, kendi hesabına bilanço çıkarıp, ona göre adım atması gerekmez mi?
- Külahını ters giydirmek:
- Karşısındaki kurnaz olsa dahi onu bile aldatacak kadar kurnaz olmak, pabucunu ters giydirmek: Her tarakta bezi olan bir üçkağıtçı ki, şeytana külahını ters giydiren cinsten. Adına Suratsız Todori derler. buralarda bulunduğuna göre, vardır bir bildiği. (Y. Bahadıroğlu)
- Birine karşı sert davranarak onu yaptığına pişman olacak bir duruma sokmak.
- Külahları değişmek: "Bozuşmak" anlamında ve tehdit yollu söylenir: "Hey, duyuyor musun sana söylüyorum, ıslık çaldım mı, başlayacaksın göreve, ben bitti demeden durmak yok, tamam mı, bak külahları değişiriz sonra, karışmam!" (M. S. Aslankara)
- Al takke ver külah:
- Uzun bir çekişmeden sonra, çekişe çekişe: Al takke ver külah, pazarlığa oturdum. Herifi iki bin kaymeye razı ettim. (A. Say)
- Aralarındaki senli benli ilişkiyi sürdürerek: İktidar büyükleri ile "al takke ver külah" türünden samimiyetlere girer, iş çevrelerinin yemeklerinde, yalı ziyaretlerinde baş köşelere otururdu. (U. Mumcu)
- Ali'nin külahını Veli'ye, Veli'nin külahını Ali'ye giydirmek: Birinden aldığını öbürüne, bir başkasından aldığını da ona vererek işini yürütmek: Bu yoksul ailenin sadık uşağı Halil Ağa pek çetin anlar geçire geçire Ali'nin külahını Veli'ye, Veli'nin külahını Ali'ye giydirme darb-ı meselinin sırrına ermişti. (M. Kaplan)
- Keçe külah etmek:
- İşini bozmak, mesleğinden etmek: Yeminini tutmayan deliler, keçe külah edilerek ocaktan kovulurdu. (B. Atan)
- Aldatmak, kandırmak.
- Keçe külah olmak: (eskiden) Ordudan veya resmî görevden çıkarılmak [Eski istilahatta askerde, vüzera, rical dairelerinde "keçe külah olmak" kıyafeti soyulup tardedilmek demek idi. (Türk dil kurumu)]: Eski rütbesini tekrar alıncaya kadar hiç bir kimseye kendini bildirmemişti. Bir daha keçe külah olmayı kim ister? (Türk klasikleri)
- Şeytana külahını ters giydirmek: Çok kurnaz olmak: Bu Kırmızı Firuz denen sansar, şeytana bile külahını ters giydirirdi vesselam. (M. Anıl)
Külah ile ilgili atasözleri ve anlamları
|
Prenses külahı |
İçinde "külah" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )
- Külahı başından kaptırma, başın açık kalır: İnsan malına sahip olmasını bilmeli, aksi halde hiçbir zaman mal sahibi olamaz.
- Külahı kaptırma yoksa bulamazsın: İnsan çok yararını gördüğü bir fırsat yakalamışsa onu başkalarına vermemeli. Çünkü o fırsat bir daha ele geçmeyebilir.
- Al külahını, eyvallahı dahi içindedir: İnsan, sabrını ve dayanıklılığını zorlayan durumlarla karşılaştığında, artık daha fazla tahammül edemeyip her şeyden vazgeçebilir ve tüm bağlarını koparabilir.
- Babasının gecelik külahına nur insin/yağsın: İroni ve alay içeren bir ifadedir. Genellikle birine kızıldığında veya onun babasına gereğinden fazla değer verdiği ima edildiğinde kullanılır (?).
- Deveye külah, horoza peçe giydirir:
- Bir durumun zorluklarına ve olasılıksızlığına rağmen, beklenmedik bir şekilde başarılmasını anlatmak için kullanılır.
- İmkânsız veya mantıksız şeyleri yapmaya çalışmak anlamında kullanılır.
- Ecinniye külahı ters giydirir (Şeytana çarığı ters giydirir, ecinniye külahı): Kurnaz ve hilekâr insanların başkalarını kolayca kandırabileceğini ifade eder. Zeki ve açıkgöz kişiler, saf veya dikkatsiz olanları aldatmada ustadır.
- Gece silahlı, gündüz külahlı*: Gizlice kötü işler yaptığı halde kendine iyi bir insan süsü veren kimseyi anlatır.
- Kelle sağ olsun da külah bulunur* (Kelle sağ olsun, cihanda bir külah eksik değil): İnsan hayatta kalsın da nasıl olsa bir iş bulunur, geçimini sağlar.
- Teptim keçe oldu, sivrilttim külah oldu (Çektim yün, teptim keçe, burdum külah oldu): Bir şeyi işine geldiği gibi gösterenler veya yorumlayanlar için söylenen bir söz.
Soru/Yorum Gönder