Külah nedir ne demektir? Külah ile ilgili atasözleri deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0
Siyah eski erkek külahı
Eski erkek külahı
  1. Eskiden erkeklerin giydiği ucu sivri ya da yüksek başlık, şapka: Benim kara yağız ay yüzlüm eğri bir siyah külah giyer; o yüzden de bu kara duman başımın üstünde eğri durur. (Latifi)
  2. İçine öteberi koymak için koni biçiminde bükülmüş kağıt kap: Her sinema seferinde cebinde, bir külah leblebi bulunduruyordu (O. Hançerlioğlu). Babası ona bir külah şeker alırdı. (O. Akçizmeci)
  3. (mecazi) Oyun, hile, düzen: Külaha gelmek.

Külah ile ilgili deyimler ve anlamları

İçinde çikolata ve beyaz şekerler bulunan üzerinden kırmızı kurdele ile bağlanmış saydam bir şekerleme külahı
Şekerleme külahı

İçinde "külah" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:

  • Külah etmek: (Eski) Kandırmak, dolandırmak, aldatmak: Mevlevi taşı gediğine yerleştirmiş: Sen külah etme azizim, kimse külah etmez sana! (İ. Hinçer)
  • Külah giydirmek: Oyun edip aldatmak: "Ben sana bir külah giydireyim de, gör!" dedi. (Ö. Seyfettin)
  • Külah kapmak: Dalavereyle bir işin başına geçmek, fırsattan istifade edip çıkar sağlamak: Bunların kahir ekseriyeti meşrutiyeti, yeni rejimde külah kapmak için istiyorlardı. (Y. Öztuna)
  • Külah peşinde olmak: Yalan ve dolanla bir işin başına geçmeye çalışmak: Civarına biriken seyirciler arkandan geliyorlar sanıyorsun. Bunların yarıdan çoğu külah peşindedir. (M. Müftüoğlu)
  • Külah sallamak: Her söyleneni onaylamak, dalkavukluk, yardakçılık etmek: Yükselmek ve mevki sahibi olmak için zümreye veya onlara yanaşıp dalkavukluk etmek ve külah sallamak kafiydi. (S. Kocabaş)
  • Külah takmak: Hile ile, oyun ile kandırıp parasını almak: "Önüme gelene külah takacaktım. Külah takacağım kimseler de mutlaka benim gibi olanlardı." (Halikarnas Balıkçısı)
  • Külahıma anlat!: Birisinin söylediği sözlere hiç inanılmadığını anlatır: – Ne demeye ittin adamı! – İstemeden oldu. – Külahıma anlat sen onu. Kafa üstü attın adamı işte. Gözlerimle gördüm (E. B. Merdivan). "Sözde bizi koruyorlarmış. Peh! Külahıma anlat..." (M. Y. Duzluoğlu)
  • Külahını (fesini) havaya atmak: Pek çok sevinmek: (...) müjdesi kendisine gelince, sevinip külahını havaya attı; dualar ederek sadakalar verdi.
  • Külahını önüne koyup (alıp) düşünmek: Olup bitenlerden ders çıkarmak üzere kendi kendine derin düşüncelere dalmak: Artık herkesin, külahını önüne koyup, kendi hesabına bilanço çıkarıp, ona göre adım atması gerekmez mi?
  • Külahını ters giydirmek:
    1. Karşısındaki kurnaz olsa dahi onu bile aldatacak kadar kurnaz olmak, pabucunu ters giydirmek: Her tarakta bezi olan bir üçkağıtçı ki, şeytana külahını ters giydiren cinsten. Adına Suratsız Todori derler. buralarda bulunduğuna göre, vardır bir bildiği. (Y. Bahadıroğlu)
    2. Birine karşı sert davranarak onu yaptığına pişman olacak bir duruma sokmak.
  • Külahları değişmek: "Bozuşmak" anlamında ve tehdit yollu söylenir: "Hey, duyuyor musun sana söylüyorum, ıslık çaldım mı, başlayacaksın göreve, ben bitti demeden durmak yok, tamam mı, bak külahları değişiriz sonra, karışmam!" (M. S. Aslankara)
  • Al takke ver külah:
    1. Uzun bir çekişmeden sonra, çekişe çekişe: Al takke ver külah, pazarlığa oturdum. Herifi iki bin kaymeye razı ettim. (A. Say)
    2. Aralarındaki senli benli ilişkiyi sürdürerek: İktidar büyükleri ile "al takke ver külah" türünden samimiyetlere girer, iş çevrelerinin yemeklerinde, yalı ziyaretlerinde baş köşelere otururdu. (U. Mumcu)
  • Ali'nin külahını Veli'ye, Veli'nin külahını Ali'ye giydirmek: Birinden aldığını öbürüne, bir başkasından aldığını da ona vererek işini yürütmek: Bu yoksul ailenin sadık uşağı Halil Ağa pek çetin anlar geçire geçire Ali'nin külahını Veli'ye, Veli'nin külahını Ali'ye giydirme darb-ı meselinin sırrına ermişti. (M. Kaplan)
  • Keçe külah etmek:
    1. İşini bozmak, mesleğinden etmek: Yeminini tutmayan deliler, keçe külah edilerek ocaktan kovulurdu. (B. Atan)
    2. Aldatmak, kandırmak.
  • Keçe külah olmak: (eskiden) Ordudan veya resmî görevden çıkarılmak [Eski istilahatta askerde, vüzera, rical dairelerinde "keçe külah olmak" kıyafeti soyulup tardedilmek demek idi. (Türk dil kurumu)]: Eski rütbesini tekrar alıncaya kadar hiç bir kimseye kendini bildirmemişti. Bir daha keçe külah olmayı kim ister? (Türk klasikleri)
  • Şeytana külahını ters giydirmek: Çok kurnaz olmak: Bu Kırmızı Firuz denen sansar, şeytana bile külahını ters giydirirdi vesselam. (M. Anıl)

Külah ile ilgili atasözleri ve anlamları

Güzel bir kız çocuğunun kafasındaki prenses külahı
Prenses külahı

İçinde "külah" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )

  • Külahı başından kaptırma, başın açık kalır: İnsan malına sahip olmasını bilmeli, aksi halde hiçbir zaman mal sahibi olamaz.
  • Külahı kaptırma yoksa bulamazsın: İnsan çok yararını gördüğü bir fırsat yakalamışsa onu başkalarına vermemeli. Çünkü o fırsat bir daha ele geçmeyebilir.
  • Al külahını, eyvallahı dahi içindedir: İnsan, sabrını ve dayanıklılığını zorlayan durumlarla karşılaştığında, artık daha fazla tahammül edemeyip her şeyden vazgeçebilir ve tüm bağlarını koparabilir.
  • Babasının gecelik külahına nur insin/yağsın: İroni ve alay içeren bir ifadedir. Genellikle birine kızıldığında veya onun babasına gereğinden fazla değer verdiği ima edildiğinde kullanılır (?).
  • Deveye külah, horoza peçe giydirir:
    1. Bir durumun zorluklarına ve olasılıksızlığına rağmen, beklenmedik bir şekilde başarılmasını anlatmak için kullanılır.
    2. İmkânsız veya mantıksız şeyleri yapmaya çalışmak anlamında kullanılır.
  • Ecinniye külahı ters giydirir (Şeytana çarığı ters giydirir, ecinniye külahı): Kurnaz ve hilekâr insanların başkalarını kolayca kandırabileceğini ifade eder. Zeki ve açıkgöz kişiler, saf veya dikkatsiz olanları aldatmada ustadır.
  • Gece silahlı, gündüz külahlı*: Gizlice kötü işler yaptığı halde kendine iyi bir insan süsü veren kimseyi anlatır.
  • Kelle sağ olsun da külah bulunur* (Kelle sağ olsun, cihanda bir külah eksik değil): İnsan hayatta kalsın da nasıl olsa bir iş bulunur, geçimini sağlar.
  • Teptim keçe oldu, sivrilttim külah oldu (Çektim yün, teptim keçe, burdum külah oldu): Bir şeyi işine geldiği gibi gösterenler veya yorumlayanlar için söylenen bir söz.