On ile ilgili deyimler ve anlamları
![]() |
On numara |
İçinde "on" kelimesi (on sayısı) geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- On ikiden vurmak:
- Daha iyisi hayal bile edilemeyecek bir başarı kazanmak: Bu kesinlikle tuhaf bir aşk ilanı oldu ama belli ki tam on ikiden vurdu; çünkü ertesi gün buluşmaya başladık. (S. Tamaro)
- Beklenmedik bir mutluluğa ermek.
- On (beş) para etmez: Değersiz, kıymetsiz: Güzelliğin on para etmez Bu bendeki aşk olmasa (Aşık Veysel)
- On paralık etmek:
- Birine iyice hakarette bulunmak.
- Birini kötü veya kötü görünür bir duruma düşürmek: Köyümüzün namusunu on paralık etti. (P. Başaran)
- On paraya on takla atmak: Az bir miktar kazanabilmek için bile onursuzca bir sürü şey yapmak: Kariyerinde yükselmek için yaptığı her türlü fedakarlığı takdir ediyordum, ama sadece üç kuruş fazla kazanmak uğruna on paraya on takla atmak zorunda kalmasına gerçekten üzüldüm.
- On parmağı boğazında olmak: İsteği yapılmadığında sıkıntıya düşmek, düşürmek: ... merhum vasiyet ettiydi de... Haftada iki gün oruç tutmazsan, on parmağım boğazında olsun, dedi... (R. N. Güntekin)
- On parmağında on kara: Herkesi lekelemek huyu olanlar için kullanılır: Bir alçak, on parmağında on kara, kendisi gibi olmayanlara, yani namuslu insanlara saldırıyor. (M. Saydur)
- On parmağında on marifet (hüner): Marifeti ya da hüneri çok kimse: O, on parmağında on marifet olan biriydi ve neredeyse her şeyi tamir edebilirdi (Kış Hasadı).
- On parmağını kandil edip yakmak: Çok özveri göstermek, üzerine düşmek: – A devletlim! Kara gün kararıp kalmaz ya, gayri on parmağını kandil edip yakacak bir ana lâzım bunlara! demiş ve allayıp, pullayıp karakızını padişaha vermiş. (E. C. Güney)
- Ahirette on parmağı yakasında olmak: Kendisine karşı sorumlu olan kimseden ahirette hesap sormak: Haram olsun! Yarın ahirette on parmağım yakasında kalsın; dedi de. E mi? (İ. H. Sevük)
- Ayın on dördü gibi: Yüzü çok güzel: Kızımız da, Allah nazardan esirgesin, ayın ondördü gibi... (T. Buğra)
- Saat on bir buçuğu çalmak: Yaşı çok ilerlemiş bulunmak; ömrü bitmek üzere olmak: Dünyalar benim olsa ne olacaktı. Ne anlamı kalmıştı ki saat on bir buçuğu çaldıktan sonra...
- Yıl on iki ay: Sürekli olarak, yıl boyunca: Yıl on iki ay, böyle geldi, böyle gitti.
On ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "on" sözcüğü (on sayısı) geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )
- On derviş bir kilim üzerinde uyur da, iki bey bir posta/iklime (ülkeye) sığmaz: Genellikle birçok insanın sade ve mütevazı koşullarda bir arada barış içinde yaşayabileceğini, ancak güçlü ve otoriter kişiliklerin aynı çatı altında barınmasının zor olabileceğini ifade eder.
- On kere ölç, bir kere kes: Bir işi hatasız ve eksiksiz yapmak istiyorsan bütün ayrıntılarını iyice hesaplaman gerek.
- On para on aslanın ağzında*: "Para kazanmak çok güçleşti" anlamında söylenen bir atasözü.
- On paraya on takla atar: Küçük bir çıkar için katlanmayacağı ya da yapmayacağı onur kırıcı iş yoktur.
- Ayın on beşi karanlık olsa, on beşi aydınlık olur: Zorlukların ardından gelen aydınlık ve rahatlama dönemlerini ifade eder. Her karanlık zamanın ardından mutlaka bir aydınlık geleceği umudunu taşır; bu, yaşamın döngüsel doğasını vurgular.
- Beş para ver, söylet; on para ver, sustur: Paranın, insanların davranışlarını ve sözlerini kontrol etme gücünü vurgular ve maddi teşviklerle insanların farklı şekillerde yönlendirilebileceğini ifade eder.
- Bir dönüm güzlük on dönüm yazlığa bedeldir*: Sonbaharda ekilen bir dönümlük yerden, yazın ekilen on dönümlük yerin ürünü kadar ürün alınır.
- Bir söyle on dinle*: Konuşmaktan çok dinlemenin daha faydalı olduğunu anlatır. İnsan, başkalarını dinleyerek daha çok bilgi ve tecrübe kazanır.
- Birde tay, ikide yay, üçte hamur, dörtte demir, beşte at, dokuza kadar bin, onda sat: Bir mal alındıktan sonra kullanıla kullanıla yıpranır. Bir süre tamir edilerek tekrar kullanılabilir ama sonunda işe yaramaz hale gelir ve elden çıkarmak zorunda kalınır.
- Dokuz günlük ömre on günlük nafaka lazım: Kişi ihtiyaçlarını karşılayabilmek için çalışıp para kazanmak zorundadır.
- Dokuzu vermeyince onu kurtaramazsın (Dokuzu ver onu kurtar): Kurtuluş ya da başarı için gereken çabanın tamamlanmadan sonucun elde edilemeyeceğini anlatır (?). Eksik yapılan iş, istenen faydayı sağlamaz.
- Ekinci dokuzu harcamazsa on eline geçmez: İyi ürün elde etmek isteyen çiftçi bütün imkanlarını kullanıp, elinden geleni yapmazsa istediği ürünü alamaz.
- Erkekliğin onda dokuzu kaçmaktır*: Cesaretin her zaman doğrudan çatışmaya girmekle değil, bazen de tehlikeden kaçınmakla gösterildiğini ifade eder.
- Güzellik ondur, dokuzu dondur*: Güzelliğin onda dokuzu giyim kuşamla sağlanır.
- Her hayrın mukabilinde on şer bağışlanır: Yapılan iyiliklerin geçmişteki hataları ve günahları silmeye yardımcı olabileceğini ifade eder. Bir hayır işleyen kişinin, geçmişte işlediği on hatanın affedileceğini anlatır.
- Her zaman eşek ölmez, on köfte on paraya olmaz*: İstenen şeyi kolayca elde etme fırsatı her zaman çıkmaz.
- Kasımdan on gün evvel ek, on gün sonra ekme*: Kasımdan on gün sonra ekilen tohumdan verim alınmaz, iyi verim kasımdan on gün önce ekilen tohumdan alınır.
- Martın on beşi yaz, on beşi kış: Mart ayında havanın değişken olduğunu ifade eder. Ayın yarısında hava sıcak olabilirken, diğer yarısında soğuk olabilir.
- Martın onundan, şubatın sonundan korkulur: Mart ayının başlangıcı ve şubat ayının son günleri mevsimin en soğuk ve sert zamanıdır.
- Misafir on kısmetle gelir, birini yer, dokuzunu bırakır*: Misafirin ev sahibine fazla bir yük yüklemeyeceğini, Allah'ın misafirin yediğinden kat kat fazlasını ev sahibine vereceğini anlatır.
- Yarın kıyamette on parmağım yakanda olsun: Birine yapılan haksızlık veya zulmün hesabının ahirette mutlaka sorulacağını ifade eder. Mazlumun ahı yerde kalmaz, zalim ise eninde sonunda cezalandırılır.
- Zemheriden on gün evvel, on gün sonra ekme: İyi verim alabilmek için kışın en zorlu zamanlarında ekim yapılmaz (zemheri: 22 Aralık – 31 Ocak arasındaki çok soğuk günler, karakış).
Soru/Yorum Gönder