![]() |
Ecel |
Ecel, yaşamın sonunda kaçınılmaz olarak gerçekleşen, alında yazılı olduğuna inanılan ölüm zamanı anlamına gelir. Dinimiz İslam'a göre ecel, ilahi bir planın parçasıdır ve zamanı geldiğinde hiçbir şekilde ertelenemez ya da öne alınamaz. Ayrıca ecel, ölümün yalnızca fiziksel bir son değil, aynı zamanda ruhun başka bir âleme yolculuğu olarak da kabul edildiği bir kavramdır. Birçok kültürde derin bir anlam taşır ve yaşamın anlamını sorgulatan bir kavşak olarak değerlendirilir: "Şimdi hani dediğim bey erenler, / Dünya benim diyenler! / Ecel aldı, yer gizledi / Ölümlü dünya kime kaldı? / Gelim gidimli dünya, / Sonu ölümlü dünya." (Dede Korkut)
Ecel ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "ecel" kelimesi geçen deyimler, birleşik kelimeler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Ecel beşiği:
- Çok tehlikeli taşıt ya da geçit: O yıkılası köprü de, ecel beşiği gibi, hâlâ sallanıp duruyor... (Kerem ile Aslı)
- Eğlence amaçlı binilen bir tür tehlikeli salıncak: Bayram günlerinde ecel beşiği, dönme dolap, beygir, merkep, araba âlemleri... (B. Onur)
- Ecel olup karşısına çıkmak: Birine sonunu getiren bir tehdit olarak görünmek
- Ecel şerbeti içmek: Ölmek: Birçoğu ecel şerbetini içti, bazıları yerinden kıpırdayamayacak derecede yaralı (Y. Bahadıroğlu). Bir gün o da ecel şerbetini içti. (İ. L. Çakan)
- Ecel teri dökmek: Büyük korku duymak: Osmanlı kâbuslarıyla uyanmakta, ecel terleri dökmekteydi... (İ. Çolak)
- Ecelden aman olursa (Ecel aman verirse): Ölmezsem, ömrüm yeterse: "Hay hay, ecelden aman bulursak gelirim" (F. Türkoğlu). Ecel, aman verirse onun için de bir kitap yazıp Mîr Süleyman'ın yaptıklarını orada söyleriz. (H. N. Atsız)
- Eceli çağırmak: Hayatını riske atmak: Öyle konuşmaya başladı ki, bayağı eceli çağırıyor gibi. (Y. Haşimoğlu)
- Eceli gelmek (erişmek): Ölüm vakti ya da yok olması kaçınılmaz duruma gelmek: Artık ecelleri geldiği zaman, ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler! (Araf Suresinden). Nihayet günü gelip eceli erişti, vefat etti. Yerine kızı Belkıs tahta geçti. (Süheylı̂)
- Eceline susamak: Ölmek istiyormuş gibi tehlikeli işlere girişmek, ölümüne yol açabilecek davranışlarda bulunmak: "Bre kendini bilmez, ahmak. Eceline mi susadın? Alırım kelleni hadsiz." (M. Çelebi)
- Eceliyle ölmek: Ölümü kaza ya da öldürülme sonucu olmamak, olağan sayılan bir nedenle ölmek: İki oğlumdan büyüğü eceliyle öldü. Polis olan küçük oğlum ise bir operasyonda vuruldu. (G. İlhan)
- Ecelle pençeleşmek: Ölümle hayat arasında çırpınmak: Belki ince hastalığa yakalananlar olacaktı. Bir yanda ise binlerce tüberkülozlu ecelle pençeleşiyordu. (R. Enis)
Ecel ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "ecel" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )
- Ecel Allah'tan gelir: Ölüm de yaşam gibi insanlara Allah tarafından verilmiştir.
- Ecel geldi cihane (cihana), baş ağrısı bahane* (Neler geldi neler gitti cihane, ecel geldi baş ağrısı bahane): Ölümün nedenleri bahanedir; asıl neden kişinin yaşama süresinin sona ermiş olmasıdır.
- Ecel gelmezse adama hiçbir şey olmaz: Eğer insanların ölüm vakti gelmemişse, ne tür felaketle karşılaşırlarsa karşılaşsınlar yaşamaya devam ederler.
- Ecel ile nikahın günü şaşmaz: İnsanın hayatı kader tarafından şekillenir. İnsanlar yaratıldığında evlenme ölüm gibi şeylerin zamanı da Allah tarafından belirlenmiştir.
- Ecel ne bir saat geri, ne bir saat ileri: Ölümün belirlenen zamanda geleceğini ve bu zamanın ne öne alınabileceğini ne de ertelenebileceğini ifade eder. Kaderde yazılan vakit değişmez; ecel, vaktinde gelir.
- Ecele çare bulunmaz*: Ölümden başka her şeyin çaresi vardır.
- Ecele çare olsaydı, Lokman Hekim bulurdu (Lokman hekim bulurdu ecele olsa çare): Ölümün kaçınılmaz olduğunu ve hiçbir kimsenin bu gerçeği değiştiremeyeceğini ifade eder. Lokman Hekim gibi bilgeliğiyle ünlü biri bile çare bulamadıysa, kimse bulamaz anlamında kullanılır.
- Eceli gelen fare kedi taş*ğı kaşır*: Sonucunun kendisine ne denli pahalıya mal olacağını bilmeyen kişi, belaya çatacağı davranışlara kalkışır.
- Eceli gelen karga kırılmış dala konarmış: Başına dert arayan kişilerin sürekli tehlikeli işlerle uğraştıklarını ve sonunda da kötü bir durumla karşılaşacaklarını vurgular.
- Eceli gelen keçi çobanın ekmeğini yer: Büyük bir cezayı hak etmiş kişi başkalarını öfkelendirecek bir davranışta bulunup başına dert açar.
- Eceli gelen köpek cami duvarına siyer (işer)* (İtin eceli gelince mescit duvarına işer): Herkesin üzerine titrediği, kutsal saydığı şeyi kötüleyen, bozan kişi uğrayacağı ağır cezayı kendisi hazırlamış olur.
- Eceli gelenle laf olmaz: Kaderi belli olan bir kişiyle tartışmanın veya konuşmanın anlamsız olduğunu ifade eder. Yani, kaçınılmaz sona yaklaşan biriyle tartışmak veya ona bir şeyler anlatmak boşunadır.
- Ecelsiz kul olmaz: Her canlının belirli bir ömrü ve bu ömrün sonunda ölüm zamanı olduğunu ve ölümün kaçınılmaz olduğunu ifade eder.
- Ecelsiz kul ölmez: "Hiçbir canlının yaşamı eceli gelmeden sona ermez" anlamına gelen bir atasözü.
- Ecelsiz ölüm yok: Her insanın belirli bir ömrü olduğunu ve bu ömür sona ermeden ölümün gerçekleşmeyeceğini ifade eder. Eğer kişinin eceli gelmemişse, herhangi bir kaza veya tehlike onu öldürmez, hayatta kalmaya devam eder.
- Acele giden ecele gider*: Gerekmediği halde aceleyle yapılan işlerin ve acele hareket etmenin tehlikeli sonuçlar doğurabileceğini ifade eder. Hızlı taşıt kullanan birinin kaza yapıp ölebileceği gibi, acele edenler de istenmeyen sonuçlarla karşılaşabilirler.
- Aç ile eceli gelen söyleşir*: Açın gözü hiçbir şeyi görmez, karnını doyurabilmek için kendisine güçlük çıkaran bir kimseyi öldürebilir.
- Azrail'e bahane bulunmaz: Ölümün er ya da geç herkesin karşısına çıkacağı ve bunun için herhangi bir mazeret ya da kaçış yolu bulunamayacağı anlamına gelir. İnsan, ne kadar süre geçirse de ölüm kaçınılmazdır ve ecelden kaçmak mümkün değildir (En doğrusunu Allah bilir).
- Hasta yatan ölmez, eceli yeten (gelen) ölür: Hastalanıp yatmak ille de ölüm getirmez.
- Hastanın başında eceli oturur: Hastalık anında kişinin ölümünün yaklaşmakta olduğunu ifade eder. İnsan hastalandığında, ölüm düşüncesi ona yakın olur ve bu süreç, ölüme bir adım daha yaklaşma anlamına gelir.
- Keçinin eceli gelince çobanın değneğine sürünür: Kişinin kötü bir sona yaklaştığında, bu sona ulaştıracak davranışlar sergilemeye başladığını ifade eder. Yani, kaçınılmaz bir son yaklaştığında, kişi bu sonu hızlandıracak davranışlar yapar.
- Kırk yıl kıran olmuş, eceli gelen ölmüş*: Salgın ve öldürücü hastalık da olsa eceli gelmeyen ölmez.
- Korkunun ecele faydası yoktur*: Başa gelmesi kesin olan bir olaydan kurtulmak olası değildir.
- Ölecek karga kırılacak dala konar: Eceli gelen insan tehlikeli işlere bulaşır, ölümünü arar.
- Ölem desem ecel yok, kalkam desem mecal yok: İnsanın yaşamdan zevk alamadığı bir döneme girdiğini anlatır.
- Ölüm Allah'ın emri: Ölümden kurtuluş yoktur, eceli gelen elbette ölecek, ölümden korkmanın anlamı yoktur.
- Ölüm döşeğine yatan, ecel teri döker: Her insanın ölümden korktuğunu ve ölüme karşı duyulan tek duygunun korku olacağını anlatır (?).
- Ölüm ne bir soluk evvel, ne bir soluk sonradır: İnsanın ölümünün erken ya da geç olamayacağını, ecel vaktinin Yüce Allah tarafından (Kendi değiştirmeyecekse) değişmez bir biçimde belirlendiğini anlatır.
- Vade yetmeyince taşın altında bastırsan ölmez: Bir kişinin ömrü henüz sona ermediyse, ne kadar zorlansa da ölümün gerçekleşmeyeceğini anlatır. Kişinin kaderi ve eceli belirli olduğu için, ne kadar tehlike veya baskı olursa olsun, vadesi gelmeden ölmez.
- Yatan ölmez (eceli) yeten ölür*: Hasta olan eceli gelmemişse ölmez; sapasağlam biri de eceli gelmişse sağlıklıyken ölüverir.
Ayrıca bkz.: Ölmek ile ilgili atasözleri ve deyimler
Soru/Yorum Gönder